12 Eylül, Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biridir. Sağ-sol ayrımı yapmadan, suçunun nedeni ne olursa olsun hain ilan edilen insanlara, vatansevere yapılan türlü işkencenin ve acının dönemidir. Toplumun her kesiminden insanın yara aldığı bu dönemde yaşanan gerçek hikayelerin anlatıldığı romanları sizler için seçtik.
1) Emine Işınsu – Sancı

“Erenler ölmez, suret değiştirirler.”
Emine Işınsu bu kitabında 1968 – 1980 Türkiye’sini, o dönemde üniversitelere hakim olan eli silahlı teröristlerin vatansever öğrencilerin eğitimine engel olup onlara yaptıkları işkenceleri konu edinir. Pırıl pırıl vatansever bir Türk genci olan Ertuğrul Dursun Önkuzu‘yu ve Önkuzu’nun okulunda haince şehit edilişini anlatır.
2) Melih Cevdet Anday – Gizli Emir

“En umutsuz zamanlarında gökyüzüne bakardı hep; sanki umutsuzluğun, kederin, talihsizliğin gökyüzünde hiçbir yeri olmadığını düşünmekten gelen gücü arar gibi.”
Pek çok kişiye göre Melih Cevdet, Gizli Emir kitabında olağanüstü hali anlatır. Anday, zaman ve mekan kavramlarından bağımsız, ihtilallerin toplum ve birey üzerindeki etkilerini incelerken birey toplum ilişkilerinde toplumsal bir baskı olarak evlilik kurumunu da ihtilaller derecesinde zorlu bir süreç olarak anlatır. Özellikle de erkek birey için. Kendini ispat etme sürecindeki modern kadın, edilgen görünürken aslında gizli bir etkendir.
Siyaset, iş, evlilik, aşk, tahakküm. Hepsi birlikte özellikle Gizli Emir’de olağanüstü hal üzerinden yorumlanırken Anday, zamandan ve mekandan bağımsız anlatımıyla kadimden gelen en eski ve nadir evrensel kavramdan birini, “inancı” irdeler. Bunun için zamandan ve mekandan bağımsızdır. Yaratıcı ve yaratılan arasındaki muğlak ilişkiyi çeşitli mezhep, tarikat hatta dinlerdeki görüşlere göre birkaç biçimde anlatır. Meselenin özünde yaratan ve yaratılan arasındaki ilişki vardır. Anday olağanüstü hal maskesinin altında evrensel inancı gizler. Her sanat eseri, sanatçısından izler taşır. Mutlaka sanatçıdan esere bir gölge düşer, bir ışık vurur ne var ki Melih Cevdet inanç yolunda yürüdüğü bu romanda kendi inancı ile ilgili hiçbir iz bırakmadan yürümüştür.
3) Tarık Buğra – Gençliğim Eyvah

“Bana mutlu insanı anlat deseler, hiç duraklamadan şöyle derdim: ‘Gençlik çağını pişmanlık duymadan hatırlayan insan mutludur.’”
Toplumda her çeşit kaosu yaratan ve bundan beslenen “İhtiyar” adı verilen karakter ve onun ağına düşerek maşaları haline gelen iki gencin mahvolan hayatları anlatılır. Burada ihtiyar özelinde kişiler, gruplar veya küresel güçler, yani toplum ve dünyada her türlü karmaşayı yaratmaya çalışanlar anlatılır. İhtiyar’ın temsil ettiği bu kaosun çıkış yolu ise sevgi ve eğitim olarak gösterilir. Bütün gençlerin ve herkesin uyanık olması, kendilerini tuzağa düşürmeye çalışan odakların ırk, din, mezhep, sağ-sol ayrılıklarına fırsat vermemesi gerekir.
İhtiyarı’n yarattığı ve devam etmesi için uğraştığı kötülük ve anarşiyi durdurmak için Delikanlı (Raşit) ve Güliz (Sıdıka) sevginin verdiği cesaretle hayatlarını ortaya koyar. Gençliğim Eyvah, Türkiye’deki anarşinin otopsisidir. Romanda, yalnız boşa giden gençliklerin hikayesi değil, içine düşürüldüğümüz kaosun çarpıcı grafiğini de bulacaksınız.
4) Mehmet Eroğlu – Geç Kalmış Ölü

Sonun başlangıcı! Bu“ basmakalıp, ama trajik olmaya özenmiş benzetmeye sessizce gülüyorum. Trajik olmak eski huyum.”
Geç Kalmış Ölü, yazarın Issızlığın Ortasında isimli kitabının devamı niteliğindedir. Arkadaşını aramak için yola çıkan Ayhan’ın öyküsüdür. Bu öyle bir arayış yolculuğu ki, insanın kendisiyle yüzleşmesi, hesaplaşmasıyla birlikte kendi arayışına dönüşmesini ve ardından kendisini bulmasını anlatan derin, duygulu bir yolculuk öyküsüdür.
Geç Kalmış Ölü, 1985 yılında Madaralı Ödülü‘nü ve Orhan Kemal Armağanı‘nı kazanan bir romandır.
5) Feride Çiçekoğlu – Uçurtmayı Vurmasınlar

“Burnun büyüdü mü İnci? Hani Pinokyo’nunki gibi… Sen anlatmıştın, Pinokyo diye bir kukla varmış. Yalan söyleyince burnu uzuyormuş. Yalan söylersen senin de burnun uzar demiştin bana. Sen de yalan söyledin. “Seni bırakıp gitmem. Gidersem seni de götürmeye çalışırım.” Hatırlıyor musun, bana söz vermiştin. Ama “Hoşça kal”, bile demeden gitmişsin. Ben uyurken.”
İlk basımı 1986 yılında yapılan Uçurtmayı Vurmasınlar, çağdaş Türk edebiyatına damgasını vurmuş romanlardan biridir. Romana gösterilen ilginin sebepleri romanın yalınlığı, içtenliği ve evrenselliğidir.
Feride Çiçekoğlu’nun, 12 Eylül karanlığını hapishanedeki bir çocuğun gözünden anlattığı romanı Uçurtmayı Vurmasınlar, beyaz perdeye uyarlanır ve yoğun bir ilgi görür.
Kaynakça:
Emine Işınsu – Sancı, Bilge Kültür Sanat, 376 sayfa
Melih Cevdet Anday – Gizli Emir, Everest Yayınları – Roman Dizisi, 269 sayfa
Tarık Buğra – Gençliğim Eyvah, Ötüken Neşriyat – Edebiyat Dizisi, 362 sayfa
Mehmet Eroğlu – Geç Kalmış Ölü, İletişim Yayınları, 282 sayfa
Feride Çiçekoğlu – Uçurtmayı Vurmasınlar, Can Yayınları, 104 sayfa
1000kitap. Web. 09.03.2023 tarihinde erişildi.