Ölüm, insanlık tarihinin en derin ve karmaşık konularından biri olarak her daim gizemini korumuştur. Ölümün tarifi yoktur. Kimi için ölüm, sonsuz bir uykudur; kimi için ise bir acıdan ibarettir. Şairler ölüm temasını ele alırken sıklıkla insanın varoluşsal sorunlarını, geçmişe dair özlemlerini ve geleceğe dair umutlarını dile getirirler. Şiirler ise ölümü anlamlandırma çabasında insan duygularını en saf ve dokunaklı şekilde yansıtır. Bu yazıda, bu derin duyguların ve düşüncelerin izini sürerek edebiyat dünyasının ölümü nasıl ele aldığını keşfedeceğiz.
1. Özdemir Asaf’ın Gözünden Ölüm: Ölüm

Ölüm; ben onu çiçeklerle giderken gördüm.
Ölüm; ben onu yaşamları bilerken gördüm.
Obur doymazlıkların obur açlıklarında.
Ölüm; ben onu, varlıkları silerken gördüm.
Ama bir de yokluğun ve yüreğin önünde;
Ölüm; ben seni utanç ile titrerken gördüm.
Özdemir Asaf, aşkına duyduğu saygıyla bilinen bir şairdir. O bir aşk şairi, o bir duygu şairidir. Aşkını ölüm kavramıyla ele alır. Kelimelerin tükendiği yerde ölümle devam ettirir cümlelerini. Şaire göre, ölüm tek başına anlatılmaz. İnsan sevdiği insanların yokluğunda, açlığında ve utanç halinde ölümü tasvir eder. Öyle ki kalp atmayı bıraksa da insanlar yüreğinde barındırdığı sevdiklerini bırakamazlar. “Ben onu çiçeklerle giderken gördüm,” der. Ölümün ardından yollara çiçekler dökülür. Çiçeklere rağmen ölüm gelse de sadece fiziki bir sona değil, aynı zamanda kişisel ve duygusal bir anlamda da derin bir etki yaratır.
2. Cahit Sıtkı Tarancı’nın Gözünden Ölüm: Yaş Otuz Beş

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Ölümü en güzel anlatan şiirlerden bir tanesidir Cahit Sıtkı Tarancı’nın yazdığı bu güzel şiir. İtalyan şair Dante‘den etkilenerek yazar şiiri. Çünkü Dante sürgün hayatında 35 yaşındadır ve birçok şeyden mahrumdur. Bu yüzden şair otuz beş yaşı hayat yolunun yarısı olarak kabul eder. Otuz beş yaştan önce herkes genç, canlı, mutlu ve enerjiktir. Otuz beş yaştan sonra bireyin bütün canlılığı yavaş yavaş eksilirken ölüm denen şeyin bireyin vücuduna yavaş yavaş karıştığını belirtir. Gençlik durağan olmaya başlarken ölüm yorgunluğu bu bitmiş vücuda yüklenir. İşte bu şiirde de Cahit Sıtkı Tarancı gençlik yorgunluğunun gezintisine çıkartır bizleri.
3. Cemal Süreya’nın Gözünden Ölüm: Sizin Hiç Babanız Öldü mü?

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.
Anne baba ölümleri şairlerin çok başvurdukları bir ölüm temasıdır. “Sizin hiç babanız öldü mü?” der şair. Ve dizeleri yazmaya başlar. Aslında şiiri babasının ölümünden 4 yıl öncesinden yazar. Ele aldığı tema ise ölüm gelmeden insanda oluşan dış dünyaya karşı savunma özelliğinin yok oluşudur. Baba figürü yol gösterendir. Evlatlarını dış dünyadan koruyan bir güç göstergesidir. Şairin genel olarak vermek istediği mesaj ise baba figürünün hiç ummadık bir anda hayattan çıkmasıdır. Bazen insanlar ölmez bize çaresizce yıkadılar, aldılar ve götürdüler demek düşer.
4. Cahit Külebi’nin Gözünden Ölüm: Ölümlü İnsanlar İçin

Hepiniz öleceksiniz!
Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan!
Ruhlarınız koyup kaçacak sizi!
Topraklara gömüleceksiniz.
Kurtlar, böcekler, solucanlar
Sevinçle saldıracak üstünüze.
Elleriniz bomboş kalacak,
Kimse bakmayacak resminize.
Şair, bu şiirinde ölümün getirdiği ümitsizliği ve kaçınılmazlığı en acımasız haliyle ele alır. Ölümden sonra bedenin ve ruhun geçici doğasının insanlığın tüm değerlerini yok edeceğini vurgular. Ölüm kaçınılmaz, ölüm karanlık bir olaydır ona göre. Ölüm doğanın karşısında güçsüzdür. Ölümden sonra doğanın parçaları olan kurtlar, böcekler ve solucanlar ölü bedenleri hızla yok edecektir. “Elleriniz bomboş kalacak. Kimse bakmayacak resminize,” ifadesiyle ölüm hakikatinden sonra insanların asla hatırlanmayacağını ve toprakla karışıp yok olacağını bizlere aktarır.
5. Necip Fazıl Kısakürek’in Gözünden Ölüm: Ölüm Güzel Şey

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!
Necip Fazıl Kısakürek, ölümün ilahi bir anlam taşıdığını ve geçici dünyadan edebi olanı hedeflenmenin önemini vurgulayan mistik bir bakış açısına sahiptir. Ölümün güzel şey olduğunu vurgular. Bu güzel şeye Peygamber ölümünü örnek göstermektedir. Şaire göre ölüm, bir son değil. Yalnızca varoluş seviyesine geçişi sağlayan bir olaydır. Ölüm güzelliklere açılan bir kapı aynı zamanda Tanrı’ya olan teslimiyetin bir ifadesidir.
Kaynakça
Yaş Otuz Beş Şiiri. Antoloji. Web. Erişim Tarihi: 28.07.2024
Sizin Hiç Babanız Öldü mü Şiiri. Web. Erişim Tarihi:27.07.2024
Ölümlü İnsanlar İçin. Antoloji. Web. Erişim Tarihi: 29.07.2024
Ölüm Şiiri. Antoloji. Web. Erişim Tarihi: 29.07.2024
Ölüm Güzel Şey Şiiri. Web. Erişim Tarihi: 28.07.2024