William Shakespeare 500 yıl önce yaşamış olmasına rağmen, hala daha edebiyat ve tiyatronun önde gelen isimlerinden biridir. Yazdığı oyunlar, ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde hâlâ oynanmakta ve seyircilerden büyük bir ilgi görmektedir. Çoğu edebiyat öğrencisi Shakespeare’in oyunlarını büyük bir hayranlık ile okumakta, birçok yazar ise onu rol model olarak görmektedir. Peki Shakespeare’i bu kadar önemli kılan ve hâlâ daha yaşatan şey nedir? Gelin öncesinde bu meşhur Shakespeare kim, onu bir öğrenelim.
Shakespeare Kimdir?
Kendisi hakkında konuşmadan şunu hatırlatmak isteriz, Shakespeare’in hayatına dair yazılan ve etrafta dolaşan çoğu bilginin herhangi bir gerçeklik payı yoktur. Yani kısacası Shakespeare hakkında şu bilgi kesin olarak doğru ya da yanlış diyemeyiz. Graham Holderness‘ın Shakespeare’in Dokuz Yaşamı adlı kitabında da belirttiği üzere; “…elimizde yazara ait ne bir mektup, ne bir günce, ne de kayda geçirilmiş bir konuşma bulunuyor.” Öte yandan, böyle büyük bir dehanın hayatına dair çok fazla bilgiye sahip olmamamız da zaman zaman üzücü olabiliyor. Fakat biz gene de kendisi hakkında sizleri yeterince bilgilendireceğiz.
William Shakespeare, çoğu kaynağa göre 1564 yılının Nisan ayında İngiltere’nin Stratford-upon-Avon şehrinde vaftiz edilmiştir. Büyük bir ihtimalle, şair bu ay içerisinde doğmuştur da diyebiliriz. Kendisi İngiltere’nin ve hatta bütün dünyanın en büyük oyun yazarı ve şairi olarak bilinir. 52 yıllık hayatında en az 37 oyun, 154 sone ve 4 adet şiir yazmıştır. Bunlarla kalmayıp, İngilizce diline yaklaşık 1700 tane yeni kelime eklemiştir. Bunlardan bazılarına örnek verecek olursak; “yatak odası” kelimesini ilk kez Bir Yaz Gecesi Rüyası adlı komedyasında kullanmış, bir diğer komedyası olan Yanlışlıklar Komedyası’nda “acele” kelimesini ilk kez kullanmış ve “yalnız” kelimesini ise ilk kez Coriolanus adlı trajedisinde kullanmıştır. Daha birçok kelimeyi üreterek aslında İngilizce dilinin babası haline gelmiştir Shakespeare.
Uzun lafın kısası, böyle büyük bir şair ve oyun yazarı olan Shakespeare’i okumak için milyon tane neden var aslında; fakat, sizlere bu yazımızda dehayı okumak için 5 farklı sebep vereceğiz. Daha önce hiç Shakespeare eseri okumadıysanız belki de bu sebeplerden birisi sizi cezbedip, okumak için bir neden haline gelebilir.
1) İnsan Kavramına Dair Anlayışı Derinleştirir
Shakespeare aslında sırf edebiyat severlere hitap eden birisi diyemeyiz. Herhangi birisi açıp bir eserini okuduğu ya da tiyatro oyununu izlediği zaman yüksek ihtimalle kendisine hitap eden durumlarla karşı karşıya kalacaktır. Zaten bunu kanıtlayan da Shakespeare’in her bireyin hayatı boyunca hissedebileceği duygulara hitap etmesidir. Kendisi genel olarak aşk, kıskançlık, ihanet ve bireyin kendi özünü arayışı gibi temalara değinir eserlerinde. Bu durumda bizler de tabi ki istemesek de Shakespeare’in insanları oyunlarında ne kadar başarılı bir şekilde işlediğini fark ederiz. Bunlarla da kalmayıp sosyal konulara da değinir eserlerinde ünlü şair ve oyun yazarı. Örnek olarak Kral Lear adlı trajedisinde Shakespeare, ailevi konulara değinir ve bizler de bazen kendi hayatımızdan örnekler görürüz bu ve daha nice eserlerinde. Bütün bu konuları aynı zamanda insan psikolojisini inceleyerek ve karakterlerinin her birini sanki gerçekte de varolmuşlar gibi işleyerek okurlarına ve izleyicilerine sunar. İşte bu yollarla insanların ruhlarına derinlemesine inip, insan olmanın bize ne olduğu tekrar ve tekrar gösterir Shakespeare.
2) Unutulmayan Karakterler Tanışma İmkanı Sağlar
“Benvolie: Beni dinle ve onu düşünme, unut!
Romeo: Öğret bana, nasıl unutulur düşünmek?”
(Romeo ve Juliet, 1. perde, 1. sahne)
Shakespeare denince akla, yarattığı o eşsiz ve hâlâ daha unutulmayan karakterleri de gelir. Bunlar; Hamlet, Ophelia, Romeo, Juliet, Caesar, Brutus ve daha niceleri. Günümüzde popülerliğini koruyan bu karakterlerin hikayeleri zamanla dilden dile aktarılmıştır. Bu yüzden çoğumuz, karakterlerin başına neler geldiğini, onları nasıl bir sonun beklediğini biliyoruz. Fakat, bu karakterlerin yaşadıkları trajedileri Shakespeare’in kaleminden okumak çok ayrı bir deneyim sağlıyor biz okurlara. Onun yarattığı her bir karakter insan hırsının, kıskançlığının ve ahlaki ikilemlerin inceliklerini gözler önüne sererken, okurlar da, karakterlerin düşüşlerine ve yaşadıkları trajedilere tanık oluyor. Kısacası bu, asla unutamayacakları bir deneyim haline geliyor. Bundan dolayı, siz siz olun, her birinin hikayesini size Shakespeare’in anlatmasına şans verin.
3) Kelime Haznesini ve Diyalog Kurma Becerilerini Geliştirir
Okuduğumuz çoğu eserin dil becerimizi geliştirdiği doğrudur. Kelime haznemiz genişler, daha zengin diyaloglar kurarız. Fakat Shakespeare’in kullandığı dil o kadar zengin ki, günlük diyaloglarımızda kullandığımız kelimelerin başka deyişleri olduğunu da fark ediyoruz onu okudukça. Böylelikle kelime bilginiz artıp, gerektiği zaman kelimelerin farklı versiyonlarını kullanabilirsiniz. Bu da tabi ki sizi, dil bakımdan daha gelişmiş birisi pozisyona koyar. Ayrıca, Shakespeare’in yaratmış olduğu karakterlerinin çoğu ikna etme konusunda çok başarılı bireylerdir. Buna örnek olarak Julius Caesar, Shakespeare’in yaratmış olduğu en retorik karakterlerinden birisidir. Caesar‘ın konuşmalarını ve diyaloglarını incelemek, daha etkili bir iletişimci olmanıza yardımcı olarak ikna edici teknikler hakkında fikir verebilir.
4) Kendisini Daha İyi Anlamamızı Sağlar
Shakespeare’i anlamak zorunda mıyım ki dediğinizi duyar gibiyiz. Evet, belki de böyle bir zorunluluk olmamalı. Fakat Shakespeare’i az da olsa tanıyınca ve anlayınca, aslında kendinize edebi açıdan birçok katkı sağladığınız fark edeceksiniz. Bunun en büyük örneği de Shakespeare’in karmaşık dilini ve şiirsel ifadelerini okudukça, dil becerilerinizin ne kadar fazla gelişeceğidir. Dili bu kadar profesyonel kullanabilen sayılı sayıda yazar var ve Shakespeare de bunların başında geliyor. Günümüzde hâlâ daha okunmasının ve İngiliz Drama’sının Babası diye anılmasının sebebi kullandığı dil ve işlediği konular sayesinde diyebiliriz.
5) Farklı Edebi Türleri Deneyimleme Şansı Tanır
Farklı türlerde yazan yazarlara genel olarak nadir rastlarız. Bir tanesi sadece gerilim romanları yazarken diğeri sadece aşk romanları yazar. Fakat durum Shakespeare’e gelince pek öyle değildir. Onun eserleri trajedi, komedi, romantizm ve maceranın karışımlarını sunar bizlere. Her birinden ayrı bir anlam çıkarır, her birinde ayrı kayboluruz. İşte böyle bir ustadır Shakespeare. Yıllar geçmesine rağmen hâlâ en ünlü romantik eserlerin başında onun Romeo ve Juliet‘i, en ünlü trajedi ve dram eserlerinin başında onun Hamlet‘i gelir. Ve de bu eserler, her okunuşlarında farklı deneyimler yaşatır biz okurlara. Uzun lafın kısası eğer aynı yazara bağlı kalıp, farklı türde eserler okumak istiyorsanız en doğru adreslerden birisi Shakespeare diyebiliriz.
“…sonrası sessizlik.”
(Hamlet, 5. perde, 2. sahne)