Sosyolojinin mihenk taşlarından biri olan Emile Durkheim sosyolojinin bir bilim dalı olarak ilerlemesine olan katkılarıyla bilinir. Durkehim’ı sosyoloji tarihine olan katkılarıyla 5 maddede ele aldık.
1. Durkheim Kimdir?

1858 -1917 yıllarında yaşamış olan sosyal bilimci ve filozof Durkheim, döneminde özellikle duyu, deney ve deneyimlere dayanan araştırma metodunu sosyolojik teori ile birleştirerek önemli sosyal bilimler metotları geliştirmiştir. Babasının haham olması sebebiyle aile geleneğini devam ettirmek istemiş ve İbranice öğrenerek Eski Ahit ve Talmut üzerine çalışmalar yapmıştır. Kısa bir süre Katolik olmasına rağmen zaman içinde dini bağlarını reddederek agnostisizme yönelmiştir.
Durkheim, aile geçmişinden dolayı dinsel fenomenleri de merak etmiş ve yaptığı çalışmalar neticesinde “Dinsel Yaşamın İlkel Biçimleri” adlı kitabı ile din sosyolojisinin kurucularından biri olmuştur.
2. Durkheim’ın Bakış Açısı ve Metodu

Temel düşüncesi toplum olan Durkheim, kendisinden önceki Thomas Hobbes, Auguste Comte gibi düşünürlerden etkilenmiş ve bu etki yazılarına da yansımıştır. Durkheim’e göre birey, bir toplumsal yapının içerisine doğar ve o yapı içerisinde sosyalleşerek toplumsallaşır. Bunların yanı sıra, pragmatizmden ve Alman idealizminden etkilendiği gerçeği de Durkheim’in yazılarına ve fikirlerine yansımıştır. Durkheim’in etkilendiği düşünürlerden farklı olarak yapmaya çalıştığı şey, toplum hakkında ucu açık değerlendirmelerde bulunmak yerine pozitivizmin etkisiyle sosyal yaşamın yasalarını tanımlamaya çalışmak olmuştur.
3. Sosyal Gerçekliğin Analizi

Durkheim döneminde yaşanan köklü sosyolojik değişimler sebebiyle, bu değişimi analiz etme düşüncesini kendi görevlerinden biri olarak görmüştür. 1893 yılında yayımlanan “Toplumsal İş Bölümü” adlı doktora çalışmasında geleneksel toplumdan modern topluma geçiş konusunu ele almıştır.
Durkheim ve Anomi Kavramı
Durkheim ve İntihar

Durkheim, 19. Yüzyılın en büyük tartışma konularından birisi olan intihar ile de ilgilenmiştir. İntiharın toplumsal boyutunu ortaya koymuştur. Bu olaya toplumsal bir olgu olarak yaklaştığından istatistik oranlar üzerinden yola çıkarak tespit etmeye odaklanmıştır. İntihar konusunda ortaya koymak istediği temel fikir, intiharın belli dönemde arttığı gözlemi ile toplumsal değişmeler arasındaki ilginin intiharların artışına sebep olması fikridir. (Suber, 2012). Bu fikir günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır. Durkheim, intihar temalı çalışmasında pozitivist bir sosyolojiyi geliştirme uğraşının teorik konudan daha öte intiharı sosyal bir sorun olarak görür. Bu nedenle alkol, uyuşturucu gibi nedenleri esas intihar sebebi olarak görmeyip asıl sebebin toplumsal bütünleşme olduğu düşüncesi ile açıklamıştır. (Münch, 2002:94)
Durkheim, dört farklı intihar türü tanımlar. İlk olarak, bencil intihar, aşırı bireysellik ve toplumsal bağların zayıflığı sonucunda ortaya çıkar. Özgeci intihar ise tam tersine, bireyin toplumla aşırı derecede bütünleşmesi ve sosyal normlara aşırı bağlılık göstermesi durumunda görülür. Anomik intihar, ekonomik olumsuzluklar gibi toplumun bütününü etkileyen olaylar sonunda çıkar. Bu tür intiharlar genellikle kuralsızlıkla ilişkilendirilir ve politik veya ekonomik krizler gibi toplumu genel olarak etkileyen olaylardan kaynaklanabilirler. Son olarak fatalist intihar, bireyin kendini bir otoritenin sıkı kontrolü altında hissettiği durumlarda ortaya çıkar. Bireyin yaşamının kaderi veya yazgısı tarafından belirlendiği hissi, intiharın tek çıkış yolu olarak görülebilir.
Durkheim’in sınıflandırması, intiharın sadece bireysel psikolojiyle değil, aynı zamanda toplumsal yapı ve dinamiklerle de bağlantılı olduğunu gösterir. Bu bakış açısı, sosyoloji literatüründe önemli bir yere sahiptir ve intiharın anlaşılmasında toplumsal faktörlerin göz önünde bulundurulmasını sağlar. Bu konuda daha fazla bilgiye ulaşmak isterseniz “İnsanlar Neden İntihar Eder?: Emile Durkheim’in Penceresinden İntihar Olguları” adlı yazımıza göz atabilirsiniz.
4. Birey – Toplum İlişkisi

Durkheim, birey ve toplumu karşılıklı bir etkileşim halinde tasvir eder. Birey kimliğini toplumun ve kurumların etkisi altında oluşturur. Modern toplum, iş bölümü konusunda uzmanlaşmış ve işlevsel olarak farklılaşmış bir kolektif bilince sahip olarak yapısına uygun bireyler üretir. Kolektif bilinç, modern toplumun bekası için gereklidir. Bu bilinci benimsemek için birey birtakım süreçlerden geçer. Bu sürecin en başında eğitim gelir. Durkheim’ın üzerinde ısrarla durduğu konu, modern toplumda bireyin içinde yaşadığı sosyal yapıyı içselleştirerek, toplumsal düzenin ve işlevin devam etmesidir. Bunun karşısındaki en büyük engel ise egoist bireyselliktir.
5. Dini Hayatın İlkel Biçimleri

Durkheim dinin kökenlerini açıklamak için toplumsal olgulara ve pratiklere başvurmuştur. Bu açıklamayı yapmak adına, dinin en saf halinin yaşandığı ilkel toplumlara odaklanmış ve bunun üzerine “Dini Hayatın İlkel Biçimleri” adlı bir kitap yazmıştır. Durkheim bu eserinde, bütünlüğü açıkça bir bütünlük kategorisi içerisinde tanımlamakta ve aynı zamanda dinin kökenlerinin sosyolojik bir incelemesini içeren bu kategorinin doğası hakkında tam bir tartışma sunmaktadır (Nielsen, 1999). Eserde din sosyolojisinin metodolojisi, sosyal kökenlere dayalı bir din teorisi, bazı Avustralya ve diğer kabilelerin dinlerinin yorumlanması, ritüel, modern din ve geleneksel dinlerin düşüşü gibi konulara da değinmiştir.
Kaynakça
Durkheim, Emile. “Felsefe.” Felsefe.gen.tr, erişim tarihi 15 Mayıs 2024.
Durkheim, Émile. Dini Hayatın İlkel Biçimleri. 1912.
“Emile Durkheim’ın Metodolojisi ve Sosyolojisi.” Dergipark.org.tr, erişim tarihi 13 Mayıs 2024.
“Social Division of Labor, The Rules of Sociological Method, Religion, Anomy and Suicide in Emile Durkheim’s Sociology.” Dergipark.org.tr, erişim tarihi 13 Mayıs 2024.
Kapak görseli: dinsosyolojisi.com.tr