Kendisini herhangi bir kalıba sığdırmayan, Türk edebiyatına alışılmadık tarzda eserler üreterek katkı sağlayan Hakan Günday; 29 Mayıs 1976’da Rodos’ta doğdu. Tevfik Fikret Lisesi’ni bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Fransızca Mütercim Tercümanlık Bölümü’nü kazanan Günday, bir yıl sonra Universite Libre de Bruxelles’in Siyasal Bilgiler Bölümü’ne geçti. Ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenimine devam etti.
Üniversite hayatını düz bir minvalde devam ettiremeyen Hakan Günday, bu sürüncemeden ilk romanı olan Kinyas ve Kayra’yı yazarak çıktığını ifade ediyor. 23 yaşında başladığı bu serüven sonrasında, edebiyat çevrelerince büyük ilgi gördü ve kendi okur kitlesini edindi.
Peki, biz Hakan Günday’ı neden okumalıyız?
1) Türlerin Ötesi: Zihinsel Macera
Verdiği bir röportajda; Türkçe macera romanları yazdığını söyleyen Günday, okurlarına başta bunun bir ironi olduğunu düşündürse de, eserlerini incelediğimizde gerçekten de kitaplarındaki karakterlerin hem fiziksel hem de zihinsel bir macera içinde olduğunu görüyoruz.
Kinyas ve Kayra romanında karakterlerin tüm dünyayı gezip, hiç yerlerinde durmamaları ve aynı zamanda varoluşsal bir arayış içinde olmaları, Hakan Günday’ın yazı türünü anlamamız için bize ışık tutuyor. Hakan Günday, kitaplarında tıpkı karakterler gibi bizim de sürekli bir sorgu halinde olmamızı ve birtakım keşiflerde bulunmamızı ister. Umuda karşı olan inançsızlığı her ne kadar kendilerinden kaçan karakterler yaratmasına sebep olsa da, gerçeklerden ve büyük yaralardan kaçınılamayacağını da bilir Günday. O yüzden kitaplarını okurken büyük çıkarımlar edinip, insan zihnini anlamlandırırız.
2) Çarpıcı Kurgular
Roman okurken kendimizi bulunduğumuz yere bırakıp, kitabın bizi götürdüğü yerlere gideriz. Karakterlerle bağlar kurar, onlar gibi hissederiz. Hakan Günday’ı okurken karakterlerin değil, kendimizin en ücra köşelerine ulaşır ve okumaktan kopamayız. Diğer romanlar gibi bizi güvende hissettirmez Hakan Günday. Sarsar, tüm gerçekleri en açık şekilde yüzümüze vurur. Kitabı okurken sakin değil, dağılmış hissederiz. Vicdanımızı, yaralarımızı, sustuklarımızı bulmamızı sağlar. Her şey çok gerçektir ve bu da hâliyle rahatsızlık verir.
“Çünkü hayat aşırı bir süreçtir, çünkü dünya aşırı bir yerdir ve ikisinin de hak ettiği, suratlarının ortasına inen aşırı şiddetli yumruklardır.” (Az, 121)
Kitapların neredeyse hepsi aynı gerçeklik algısıyla karşımıza çıksa da, verdiğimiz alıntılara da bakarak, bize kalırsa yazarın en çarpıcı kitapları; Az ve Daha’dır. Yüzleşmek istemediğimiz hem kendi gerçeklerimizi hem de toplumsal gerçekleri hiç çekinmeden önümüze sunar. İşte bu yüzden kendi konfor alanımızdan çıkıp Günday kitaplarına şans vermeliyiz.
“Çünkü masallarında Açıl Susam, Açıl! diyenler, gerçek hayatta Kapan Kadın, Kapan! demişti. Dünyanın öyle bir yerindeydik ki erkeklerin her biri kendini Ali Baba sanıyor, geriye kalan herkesin de Kırk Haramiler olduğuna inanıyordu. Anlatıla anlatıla, masal gerçek olmuştu.” (Daha, 269)
3) Empati
Aslında kitapları bu kadar gerçekçi kılan nedenlerden bir tanesi de yazarın, karakterlerin dünyasını bize çok iyi yansıtmasıdır.
Kinyas ve Kayra’da; Kinyas’ın derinliklerinde yaşam sevinci barındırdığını, Kayra’nın ise sona geldiğini ve umutsuzluğunu iliklerimize kadar hissederiz. Daha’da; Gaza’nın sevgiye olan açlığını ve bunu, aynı sevgisizlikle büyümüş babasının asla karşılamadığını görürüz. Az’da; Derda’nın, hatta Derda’ların yaşadıklarından sonra neden bu kadar karamsar olduklarını sormayız. Üzülsek de kızamayız hiçbir karaktere. Çünkü her birinin hayatlarını, tutumlarının altında yatan sebepleri biliriz.
Hakan Günday romanlarında iyi ya da kötü yoktur, olaylar ve nedenleri vardır. Okurken hem empati kurar hem de geniş açıdan bakmayı öğreniriz. Bu da bir kitabın okura katabileceği en önemli özelliklerden biridir.
4) Yeraltı Edebiyatının Büyüleyici İzleri
Her ne kadar Hakan Günday sınıflandırmaları sevmese ve yeraltı edebiyatı yazmadığını söylese de, kitaplarında bunun izine çokça rastlarız.
Genelde; toplumsal olarak kabul görmeyen karakterler kitapların baş ögeleridir. Daha çok kötülüğün işlenmesi, toplumsal olaylara sert bir dille eleştiri getirilmesi, karakterler üstünden sokak kültürü ve dilinin yansıtılması, küfür, cinsellik ve ahlak dışı ögelerin hiçbir sansür uygulanmadan sunulması, aslında Hakan Günday’ın kitaplarının yeraltı edebiyatı başlığı altında toplanması için yeterli sebeplerdir.
Aşırı çarpıcı, yer yer mide bulandırıcı ve oldukça ağır bir üslup kullanılması sebebiyle yeraltı edebiyatı, çok okunması tercih edilen bir tür olmasa da, yazarın kitaplarda bu ince çizgiyi çok iyi koruduğunu görüyoruz.
5) Karanlık Karakterler
Hakan Günday’ın yarattığı karakterlerin spesifik özellikleri olduğunu söyleyebiliriz. Neredeyse tüm kitaplarını erkek karakterler oluşturur. Şiddet eğilimi gösteren, alkolik ve umutsuz olan karakterler, çoğunlukla çok büyük travmalar yaşamış depresyon hastalarıdır. Bunlara rağmen tüm karakterlerin oldukça zeki ve etkileyici olduğunu görürüz. Hepsi mevcut sisteme başkaldırır ve sürekli sorgulama içindedirler.
İlk bakışta bu karakterleri; toplum genelinden uzak, kirli ve karanlık görsek de, onları anlamaya başladığımızda kendi eğilimlerimizin de farkına varırız. Görmek istemediğimiz yanlarımıza ayna tutarak bizim en gizli sırdaşlarımız olurlar.
6) Türk Edebiyatı’nın İzleri
Etkilenmenin dönüştürmek olduğunu söyleyen Hakan Günday, aslında bize kitapları üstünden bir ipucu veriyor. Kitaplarında Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Sabahattin Ali gibi yazarların izlerini açıkça görürüz. Tıpkı bu yazarlar gibi, Hakan Günday da kitaplarında tutunamayan karakterleri konu alır.
Yazarın kitapları, bu bilinçle okunduğunda daha fazla anlam kazanır ve bütün bakmamıza yardımcı olur. Bize kalırsa, Hakan Günday’ı anlamak için yalnızca kitaplarını okumak yetmez. İyi yazmasının sebebi yetenekten öte, okuduğu yazarları çok iyi anlamasından kaynaklanır. Bu nedenle yazarı okumaya başlamadan önce bu listeye göz atmanızı öneririz:
- Gecenin Sonuna Yolculuk (1932)
- İçimizdeki Şeytan (1940)
- Pal Sokağı Çocukları (1906)
- Martin Eden (1909)
- Kaputt (1944)
- Niteliksiz Adam 1 (1930)
7) Senaryo Yazarlığı ve Ödülleri
Başarılı olduğu tek alan edebiyat olmayan Hakan Günday, aynı zamanda çok iyi bir senaryo yazarıdır.
Türkiye’nin en iyi polisiye ve macera dizilerinden olan, 2018 yapımı Şahsiyet dizisinin ve Müslüm Gürses’in hayatını anlatan Müslüm filminin, senaryo yazarlığını yapmıştır. Şahsiyet; iMDB listesinde dünyada en iyi 40 dizi arasına girerken, Müslüm filmi; En İyi Film Ödülü’ne layık görüldü.
Diğer alanlardaki başarıları ise şu şekildedir:
Perde
2005 yılında yazdığı ve kuyumculuk dünyasını eleştirdiği romanı Malafa, 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali için oyunlaştırılmıştır.
2013 yılında yazdığı ve mülteci sorununu ele aldığı kitabı Daha, 2017 yılında Onur Saylak tarafından sinema filmi haline getirilmiştir.
Ödüller
2011 yılında yazdığı, çeşitli dünya dillerine çevrilen Az adlı romanı, Dünya Kitap Yılın En İyi Telif Romanı ödülünü almıştır.
2009 yılında yazdığı Ziyan kitabı ile, Türk – Fransız Edebiyat Ödülünü; Fransızcaya “Encore” adıyla çevrilen Daha romanıyla da, Fransa’nın saygın edebiyat ödülü, Prix Medicis “En İyi Yabancı Roman Ödülü ”nü almııştır.
Aynı zamanda, Almanya’daki Hermann Hesse Vakfı tarafından iki yılda bir verilen ve oldukça önemli bir ödül olan “Uluslararası Hermann Hesse Ödülü ”ne, 2022 yılında çevirmeniyle beraber layık görülmüştür.
Eğer yazarı okumaya hazırsanız, sizler için hazırladığımız Hakan Günday Okuma Rehberi adlı yazımıza mutlaka göz atmanızı öneririz!
Kaynakça:
- Günday, Hakan. Daha. İstanbul: Doğan Kitap, 2013.
- Günday, Hakan. Az. İstanbul: Doğan Kitap, 2011.