Atılgan, 1921’de Manisa’da doğdu. Hem köy hayatını hem de şehir hayatını gördü. Yabancılaşmayı eserlerinde işledi ve bugün modernizmin en iyi temsilcileri arasında yer alıyor. Biz de ona verdiğimiz değerin nedenleri aktardık. Atılgan’ı keşfetmek için önemli sebepleri sıraladık. Keyifli okumalar!
1) Güçlü Baba Figürünün Varlığı
Atılgan, eserlerinde güçlü bir figür arayışındadır. Onun karakterleri bir rol modele ihtiyaç duymakta ve bunu “baba” ile sağlamaya çabalamaktadır.
Canistan’da Selim karakteri babasızdı ve annesine bakmak zorundaydı. On altı yaşından önce terk ettiği evinde bir “erkek” olarak anılmak ve güçlü olduğuna inanmak istiyordu. Bunun için gittiği çiftliklerde bağları en iyi şekilde temizledi, atları da en iyi biçimde tımarladı.
Aylak Adam’da ise C.‘nin bacaklara dair tutkusunun babasından kaynaklı olduğunu biliyoruz. Hatta babasının yattığı kadınları tanıması ve babasının da bacak tutkusu olduğunu bilip kendine babasına benzemeyeceğine dair söz vermişti ama tutamamıştı. İlişkiye girdiği kadınların ya da ilişkiye girmek istediği kadınların bacaklarını düşlediğinde babasının da bacak tutkusunu hatırlıyor ve kendinden iğreniyordu.
2) Güçlü Türk Dili Kullanımı
Atılgan eski dönemlerde yaşamış, o zamanları görmüş ve günün diline sahip çıkmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında doğduğunu biliyor ve eserlerinde de o günlere ait olan kelimeleri görüyoruz. Günümüzde sosyal medyanın bozduğu Türk dilinden uzak, yalın bir anlatım kullanıyor, Atılgan.
Yabancı dillerin etkisinden uzak Türkçe kullanımı sayesinde Atılgan karakterlerin duygu durumlarını en iyi şekilde aktarıyor. Kimi yerlerde yalın kimi yerlerde derin anlamlı sözcük kullanımı seçiyor. Bizler de bu sayede olayların bireyde yarattığı duyguyu daha net ve daha iyi anlıyoruz. Kelime çeşitliliği ile olayların aktarımı bize daha iyi ulaşıyor. Betimlemeleri, açıklamaları, geriye dönüşleri ya da bilinç akışlarını çok daha iyi anlıyoruz.
3) Modernizmin Etkileri
Atılgan’ın döneminin bilinen akımlarının dışından çıkarak modernizmi benimsediğini biliyoruz. Ayrıca kendisi yaklaşık otuz yıl boyunca kırsal bir yerleşkede yaşadı. Burada kendi ruhunun derinliklerine indi. Kendinde bulduklarını, çevresiyle ve modernizmle birleştirdi. Bu zaman aralığında kazandıklarını eserlerinde kullandı.
Atılgan’ın bilinç akışını Zebercet ve C. de görmemiz mümkündür. Her iki karakter de bir olayın tam ortasında dururken zihinsel dünyalarında bambaşka şeyleri düşlerler. Bu her iki karakter için de ortaktır. Her ikisi de sevişirken ya da yolda yürürken eski anılarına gömülür, giderler. Modern dünyada parçalanmışlardır.
Geriye dönüş biçimini ise Canistan’da görmemiz mümkündür. Canistan’da anlatım Selim, Ali’yi öldürmesiyle başlar. Ardından da olaylar her ikisinin küçüklüğüne gider. Biz de iki karakterin nasıl tanıştığından başlayarak Selim’in Ali’yi öldürdüğü ana geliriz.
4) Eserlerindeki Yabancılaşma
Atılgan’ın eserlerinde yabancılaşma net bir unsurdur. Canistan’da Selim diğer köylere göç ettiğinde eski (asıl) köyüne karşı yabancılaşmıştır. Onun yabancılaşması birey değil biraz daha düzenle ya da çevreyle ilgilidir. Onun köyü eskimiştir, değişmiştir. Kişiler artık tanıdığı kişiler değildir. Oradaki düzen, artık onun düzeni değildir. Eskiden köyle kurduğu bağı tekrar kuramaz. Bağını kaybedişini annesinin ölümüyle de arttığını görüyoruz.
Zebercet ya da C. de ortak yabancılaşma örnekleri vardır: Bireysel ve toplumsal. Kendilerine yabancılaşan bu karakterlerimiz bir şekilde tekrar kendileriyle tanışmaya çabalamaktadır. Zebercet, otele gelen kişiler hakkında varsayım yapar, bu sayede belki de kendi eylemlerine bir anlam getirmeye çabalıyordu. Eylemlerinin ve hislerinin doğruluğunu gördüğü insanların eylemleriyle kıyaslıyor ve kendisinin ne kadar kabul edilebilir bir kişi olabileceğini sorguluyordu. Zebercet ayrıca otelden neredeyse çıkmaz ve tüm gününü otelin içinde geçirirdi. Toplum, büyük ve güçlü bir şeydi onun için. Güçlüydü, karşılaşmayı göze alamayacak kadar.
5) Bedenin Değeri
Beden, Atılgan için önemli bir unsurdu. Var olmanın, kabul görmenin ve onaylanmanın hissiyatı bedende toplanmıştı. Zebercet, yattığı kadınla sadece yatıyordu. Ondan bir karşılık alamıyordu. Birleşmede onu hissedemiyor çünkü onun için bunun bir öneminin olmadığını biliyordu. Kadın, her seferinde sadece yatıyor ve Zebercet yanına geliyor, ardından hiçbir konuşma olmadan yanında ayrılıyordu.
C. farklı kadınlarla yatıyor, kadınların bacaklarından haz alıyor. Bu bacak hazzının babasının da bacak sevdasından ileri geldiğini yine bizi kendisi aktarıyor. Dokunma, dokunulma ve belli bölgelerin gizliden bize sunulması Aylak Adam’da da görülüyor.
6) Atılgan’ın Karakterlerinin Çevresiyle İlişkisi
Atılgan’ın çoğu kitabında çevrenin önemli yer tuttuğunu görüyoruz. Yazarın yarattığı karakterler etraflarında gördükleri ve yaşadıklarıyla kişiliklerini bütünleştiriyorlar. Bir cisim ya da olayın kişiyi geçmişe ya da geleceğe, kısaca o anda olmayan başka bir zaman ve mekana, götürdüğü anlaşılıyor.
Anayurt Oteli’nde Zebercet’in sonlara doğru yattığı kadını da öldürmesi ve bunun üzerine oteli yavaş yavaş müşteri almayarak boşaltıp kendisini odasında astığını görüyoruz. Zebercet’in ruhen ıssız hissettiği çevreyi fiziken de ıssızlaştırıp bağ kurmaya, ya da en azından yakınlaşmaya çalıştığı tek insan, çalıştığı tek insanın da yaşamına son vermesi çevreye dair katlanılmaz düşüncelerinden ileri geldiğini anlıyoruz. Öldürme olayının ardından kendine de son vermesi kendine, çevresine dair bireysel başarısızlığına, katlanamadığını gösteriyor.
7) Güçlü Psikolojik Tahliller
Karakter tahlilleri Atılgan’ın en iyi yaptığı işlevdir. O sadece bedene, duygulara ya da hislere açıklık getirmemiş, toplumsal yaşantıya da açıklık getirmiştir. En başından beri toplumu eleştiren Atılgan, en nihayetinde toplumu iyi tanıdığı için bunu gerçekleştirmiştir.
Toplumun bireyi nasıl değiştirdiğini Atılgan yarattığı kişilerle bizlere anlatmıştır. Bu kişiler üzerlerindeki düşünsel güç ile zihinleri şu anki hali almıştır. Atılgan Zebercet ile toplumda var olmak için otel işletmek zorunda kaldı. C. toplumdan kopuktu, bir ümidi yoktu; işini sorduklarında kendinin sadece aylak olduğunu belirtiyor ve kendisi hakkında hiçbir ek bilgi vermiyordu.
C. nin iç çözümlemeleri bizde toplumsal unsurların bireye etkisini anlatıyor. Suçluluk ve değersizlik gibi duygular psikolojik tahlillerle geliyor. C. nin sokakları neden gezdiğini, aslında bacağa duyduğu sevdasının en nihayetinde iç çözümleme ile babasından ileri geldiğini öğreniyoruz.
8) Eserlerindeki Eski Türkiye
Atılgan’ın eserlerinde hem köy hayatını hem de şehir hayatını görmemiz mümkündür. Bunu sağlayan koşullar ise Atılgan şahsen hem köy hem de şehir hayatını deneyimlemiş olmasındandır.
Cansitan’da Selim ise köyde yaşamakta ve asla şehir hayatına ulaşamamıştır. Köyden köye göçerek hayatını kurmaya çabalamaktadır. Çocukluğundan itibaren at tımarlar ve bağ temizlerdi. Sorunları toplumsal, çevresel sorunlardı. Akşama yemeği düşünür, bağdan gelecek parayla neler yapabileceğini düşünürdü.
Atılgan Aylak Adam’da C. ile, Anayurt Oteli’nde Zebercet ve Canistan’da Selim ile bize eski Türkiye’yi anlatmakta. Bu Türkiye’de henüz yükselen gökdelenler ya da traktörle çiftçilik yapmak yoktu. Atılgan bu eserlerle eski Türkiye’nin anılarını bizlere yansıtıyor.
Eski Türkiye’nin kırsal kesimlerindeki yokluk ve yeni yeni genişleyen şehirlerdeki insanların umutlu yaşamları var. Zor kırsal şartlarda ve bir nebze rahat ancak kendilerine yabancı şehir sisteminde yaşayan Türk halkını görmek mümkün.
Kaynakça:
- Atılgan, Y. (2017). Anayurt oteli. Can Sanat Yayınları.
- Atılgan, Y. (2017). Aylak adam. Can Sanat Yayınları.
- Atılgan, Y. (2017). Canistan. Can Sanat Yayınları.
- Ankay, N. (2021) Yusuf Atılgan Öykülerinde Yabancılaşma. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 0 (71), 241-255. DOI: 10.14222/Turkiyat4489