Netflix için Stacy Rukeyser tarafından geliştirilen ve B.B. Easton‘ın 44 Chapters About 4 Men (4 Erkek Hakkında 44 Bölüm) kitabından uyarlanan Sex/Life, geçtiğimiz günlerde 2.sezonunu yayınladı. İlk sezonu 25 Haziran 2021’de yayınlanan dizi, 2 Mart 2023 itibariyle sona erdi. Dizinin başrolü Sarah Shahi, dizinin 3. sezonunun olmaması hakkında bir röportajında “2. sezonun son olması gerekmiyor.” ve “İzleyici yeterince beğenirse, o zaman kesinlikle Billie ve Brad‘i daha fazla hikâye ve daha fazla çatışmada görebiliriz.” diye konuştu. Şimdi gelin beraber Sex/Life dizisini inceleyelim.
Banliyöde eşi Cooper Connelly (Mike Vogel) ve iki çocuğu ile yaşayan Billie Connelly (Sarah Shahi) iyi bir eş ve annedir. Billie, bu yaşama kendini her ne kadar adapte etmeye çalışsa da eski hayatı bu kadar durgun ve sıradan değildir. Gün geçtikçe de eski yaşamını, kalabalık New York sokaklarını, bitmek bilmeyen partileri özlemeye başlar. Özellikle de eski sevgilisi Brad Simon‘ı bir türlü unutamamaktadır. Çocuklarıyla ilgilenmek için yüksek lisans psikoloji eğitimine de ara veren Sarah, Brad ile yaşadığı ve unutamadığı anılarını dizüstü bilgisayarına anı şeklinde yazmaya karar verir. Cooper, evlendikleri gün kadar heyecanlı ve Billie’ye göre aşk dolu gelmemeye başlar. Fakat bu dalgınlık ve düşünceli hal Cooper’ın günlüğü bulmasına ve Brad’i öğrenmesine sebep olur.
“Sonunda, hepimiz hayatımıza dönüp iki şeyden birini söyleyeceğiz: Keşke yapsaydım ya da iyi ki yapmışım.”
Bu olay Cooper’da kıskançlığa ve öfkeye sebebiyet verir ve Billie’yi geri kazanmanın yollarını arar. Billie ise artık dayanamayacağını anladığında en yakın sırdaşı ve dostu olan Sasha Snow‘u (Margaret Odette) arar. Sasha, ona yaşamındaki güzellikleri anlatsa da Billie, dayanamayacağı noktaya gelmiştir. Çünkü eski hayatındaki özgürlük ve aşk onu ele geçirmeye başlamıştır. Sasha’nın teklifiyle kafasını dağıtmak için gittikleri eski bir eğlence mekanında Brad’i görür. Brad’i gördüğü andan itibaren her ne kadar ilişkileri yıpratıcı ve dayanılmaz olmasına rağmen Billie, o uyuma kendini çoktan kaptırmıştır ve banliyö hayatını seçerek yanlış yaptığını düşünür. Cooper’ın Billie’yi geri kazanma çabaları ve Brad’in unutulamayacak hatalarıyla devam eden 1.sezonda Billie, %85’i seçer. Fakat sonrasında %15’nin daha ağır bastığını fark eder. Ancak tahmin edersiniz ki, Brad için geri döndüğünde çok geç kalmıştır.
İncelemenin başlığında da gördüğümüz %85 ve %15 olayı, ilk olarak bu sezonda karşımıza çıkar. İlk sezonda Billie için Cooper %85’i temsil eder. İyi bir baba ve eştir, çalışkan ve başarılıdır, herkes tarafından sevilir ve sakin bir yapıya sahiptir. Bu da Cooper’ın %85’ini oluşturur. Ama %15 yoktur, bu yüzdelik kısmı ise tutku oluşturur. Billie için Brad ise bu %15’lik kısımdadır. Cooper’ın bu kadar büyük bir yüzdede yer alması ve Billie’nin farkındalığı Cooper’dan ayrılmasını zorlaştırır. Çünkü herkes gibi o da bu payın bulunamayacak kadar değerli olduğunu biliyordur.
“Aşkın o adrenalini yeniden hissetmeye ihtiyacım var.”
2.sezon, ilk sezonun işleyişine göre daha hareketlidir. Gösterilen mekanların dışına çıkarılıp seyircinin başka mekanlar keşfetmesine izin verilmiştir. Bunun en iyi örneği ve tiplemesi ise Majid (Darius Homayoun) karakteridir. Bu karakter sayesinde aşk basitleştirilmiştir. Fakat burada da bu yüzdeler felsefesine atıfta bulunmak için yeni karakter eklendiğine dair iki alt metin karşımıza çıkar: İlk olarak Majid kendini %85 gibi göstermeye çalışan bir %15’tir. Billie’nin kopan ve onları ayrılma noktasına getiren ilişkisinin ardından Brad’in bir model ile evlenmesi Billie’yi kendi olabileceğini düşündüğü bir özgürleşme alanına sokar. Yüksek lisans eğitimine kaldığı yerden devam eder, New York sokaklarının keyfini çıkarmaya başlar ama gün geçtikçe aradığı şeyin bu olmadığına kanaat getirir. Burada karşısına çıkan Majid ise restoran sahibi bir adamdır. Fakat Billie, aradığı kişinin o olmadığını bilmektedir. Brad’in %100’e tamamlanması ise eşi Gigi’nin (Wallis Day) doğum yaptıktan ve Brad’in şirketi battıktan sonra onu bırakması ile tamamlanır. Çünkü Billie, yaşadığı kötü deneyimlerden sonra bile Brad’in baba figürü ile tanışmıştır, bu da hikayeye yeni bir pencere aralar.
Sex/Life genel olarak baktığımızda derin olmayan yaklaşımlar içeren bir aşk üçgeni dizisidir. Olaylarda fazla derinlik aranmaması gerekirken arka planda böyle bir yüzdelik felsefesi sunar ve insanların her şeyden önce kendini keşfetmelerini ister. Bazen olayları yakalamak zor olabilir çünkü anlatım gücünün düşük olduğu metinler ağırlıktadır, vermek istediği ana fikri ise görsel gücünden alır. İlk sezon özgürleşme ihtiyacı, feminenlik ve şanslar ile alakalıyken, 2.sezon zamanlama ve umutla alakalıdır.
Başrol Sarah Shahi ve diğer oyuncular arasında güzel bir bağlantı vardır. Diziyi izlerken izleyici birkaç yerde kopukluk hissedebilir fakat bunun nedeni 1.sezonun pandemi dönemine denk gelmesinden dolayı 8 haftalık aralıklarla çekilmesi olabilir. Fakat 2.sezonda böyle yabancı bir his yok denecek kadar azdır.
Son olarak eklemek gerekirse; Gypsy, Wanderlust, Valeria tarzı dizileri sevenler için boş zamanlarınızı keyifli geçirebileceğiniz bir dizidir diyebiliriz.
Güzel bir dizi incelemesi olmuş, yazarın da dediği gibi çok derin bir anlatımı yok fakat kısa bir başlık altında bütün hikayeyi oturaklı bir şekilde incelemesi çok hoşuma gitti. İzlerken bu yüzde olayına pek takılmamıştım ama şimdi yeni bir pencereden bakıyor gibiyim, teşekkürler…
Rica Ederim 🙂