Donadona: Kaç Bilet Satıldı?

Editör:
Aleyna Kavak
spot_img

2022 yılında çekimleri tamamlanan ve geçtiğimiz sene İstanbul Film Festivalinde prömiyerini yapan Donadona, hiç vizyona girmemiş haliyle ilk kez geçtiğimiz 5 Mayıs’ta MUBI’DE yayımlandı. Filmin senaristi ve başrol oyuncusu Ahmet Kürşat Öçalan, ünlü olmadan önceki son adımda yaşadığı zorluklardan da yola çıkarak, kendi ilgi alanı içerisinde çok kısa sürede yazdığı senaryoyu Yönetmenler Kaan Arıcı ve İsmet Kurtuluşla birleştirmesinin ardından, ortaya kolektif bütünler içerisinde Donadona çıkmıştır. Senarist Kürşat, eserde birçok oyuncunun otobiyografik hikayesinden bahsetmesinin yanı sıra, oyuncu olma yolunda çekilen zorluklardan ve işleyişin eleştirisinden de bahsediyor.

Bilinen dünyanın bilinmeyen hallerinin yansıtıldığı bir dram filmi olan Donadona, yönetmenlerin anlatısı üzerine 2 hafta gibi kısa bir sürede, ağırlıklı olarak Semaver Kumpanyada, çok kısıtlı bir bütçe ve çok küçük bir ekiple çekilmiştir. Eserin oyuncu kadrosundan bahsedecek olursak: Ahmet Kürşat Öçalan (Ali Ilıksüt) – Elif Gizem Aykul (Ceren) – Erdem Sakalıbüyük (Burak) ve Can Yılmaz (Tuncay) kadroyu oluşturan isimlerdir.

Hikâye anlatımı olarak Ali Ilıksüt’ün, partneri Ceren ile sergilediği tiyatro performansı ön planda olmak üzere, her geçen gün eksilen izleyici sayısıyla oyunculuk kariyerlerini ip üstünde tuttukları motivasyon sayesinde idame ettirmeye çalışmaları anlatılır. Özellikle Ali Ilıksüt’le karşımıza çıkan ”kaç bilet satıldı?” repliği, aslında gerçek dünyada da sürekli audition’a, reklam çekimlerine giden ve yıldızı sistemin işleyişinden kaynaklı parlayamayan oyuncuların gerçek yaşanmışlıklarının da bir yansımasıdır.

Özellikle audition’larda seçilen oyuncuların neye göre seçildikleri, bu ayırımın bireyin fiziksel özelliklerine mi, yeteneğine mi yahut da benzeri farklı parametrelere göre mi seçildiği konusu oldukça sık eleştirilmiştir. Ek olarak film ekibinin MUBI aracılığı ile gerçekleşen söyleşisinde, Kürşat Öçalan’ın film içerisinde karşımıza çıkan çekimler için yaptığı açıklamada ”Cast’ı çeken oyuncunun da çekim esnasında gösterdiği reaksiyon, audition’ı veren oyuncunun motivasyonuna da birebir etki eder niteliktedir.” yorumunu vermiştir.

Yani adı çok bilinmeyen ya da belirli bir çevre eksiği olan ancak bunların yanında hayalleri olan ve bu uğurda tutkuları, istekleri ve en önemlisi yetenekleri olan oyuncuların duyduğu ve gözle görülür şekilde hissettiği bu motivasyon biçimi, toplumda bir çok insanın bir noktadan sonra kendi istedikleri işleri bahsettiğimiz bu nedenlerden de kaynaklı olarak bıraktıklarını ve tıpkı film içerisindeki Ali Ilıksüt örneği gibi, hayatları boyunca sevmedikleri bir mesleği yapmak zorunda kalmaları, sosyolojinin yalın üslubuyla ve ince mizah öğeleriyle oldukça doğal bir biçimde anlatılmıştır.

Görünenin aksine oyunculuk o kadar da ihtişamlı bir şey değildir. İncelediğimiz bu eserde aslında bu süreçte yaşanan azim, istek ve istikrar anlatılıyor. Gerçekten ekranda fazla görünemeyen ya da çok bilinmeyen bir sima değilseniz bu meslek adına hayat sizi gerçeklerle yüz yüze, bir başınıza bırakıyor. Donadona’da anlatılan kırılgan, histerik anlatımlar da bu gerçekliklerle ortaya çıkıyor. Neticede başarılı olan oyuncu ve yönetmeni herkes takdir ediyor ancak gün yüzüne çıkamazsanız bu durum oyuncu açısından psikolojik bir baskıyı beraberinde getiriyor. Bu durumda da başarısız hissetmek ve bırakmak hayallere giden yolda muhtemel bir son olarak karşımıza çıkıyor. Film içerisinde de bahsettiğimiz bu öğelerin birebir karşımıza çıkması bakımından, aslında insanlar biraz kendi kaderini de kendisi belirliyor yorumlamasını yapabiliriz. Neticede hiçbir işte kolay başarı elde edilemez. İnsan, o alanda kendi motivasyonunu ve azmini koruyabildiği kadar hedefine ulaşır.

Hazır motivasyon konusu açılmışken yönetmenlerimizin ve senaristin bu filmi yaparken kendilerine edindikleri motivasyonlarından da bahsedelim. İncelememizde sık sık bahsettiğimiz hayalleri uğruna çaba gösteren ancak hakikaten bu sektörün getirisi olan bu gibi sorunların verdiği etkiyle bu hayallerini yarıda bırakan oyuncular ya da onların meslektaşları aslında bu filmin çekilme motivasyonunu sağlıyor.

Yani olmayan bir şeyin yaratılmasından ziyade gerçekten yaşanan bir problemin aktarılması ve bir noktada bu durumun bireysel bir dert haline dönüşmesini ele alarak böyle bir proje yürütülüyor. Aynı şekilde sadece oyuncular değil, yönetmenler de mezun olduktan sonra ”bir şey yapabilecek miyiz?” gayesiyle yaşıyorlar. Dolayısıyla yönetmenlerin de aktarımları doğrultusunda ”yapmak istemek” ve topluma bu sıkıntıların herkes için var olduğunu gösterebilmek onlar için en büyük motive kaynağı haline geliyor.

Bunların dışında filmin içerisinde üst anlatıma sahip bazı olaylar da var. Örneğin Can karakterinin önce Ali’yi, sonra da Ceren’i yolda görüp çevirmesi gibi. Can, Ali ve Ceren’in tiyatrodan eski arkadaşları olmasına rağmen yeni ünlü olmuş bir yetenektir. Ancak her iki sahnede de yaşanan diyaloglardan anlıyoruz ki Can’da ”ben başarılı bir aktörüm” egosu oluşmuştur. Halbuki çaka sattığı insanalar daha düne kadar aynı sahnede yer aldığı arkadaşlarıdır. Aslında Can karakteri genel hikayedeki anlatılan olaylardaki popüler oyuncuyu ve onun oluşturduğu kimliği temsil eder. Herkese bu egoyla yaklaşan Can’ın ünlü olmadan evvelki yaşantısını ise en iyi şahitler olarak Ali ve Ceren bilir.

Bir diğer üst anlatıma sahip olay ise Ali’nin ”oyuncuyum” dediği zaman oluşan tepkilerdir. Ali’nin arkadaşlarıyla yemeğe çıktığı sahnede yaşanan diyaloglar, oyuna gelmeyen yakın arkadaşların bulduğu bahaneler ve söylenmek için söylenen ”sen kendi hayalinin peşinden koştun” cümlesi ve yine bununla benzer olan bir başka sahnede Ali’nin turizm sektöründe işe girmesinin ardından çalışma arkadaşına oyuncuyum dediği zaman kadının ”öyle mi, kimleri taklit edebiliyorsun?” demesi aslında Ali’ye karşı dışarıdan gelen psikolojik baskının da yansıtılmasını sağlıyor. Ek olarak bu sahneler, toplumumuzun tiyatro sanatına ve oyunculuğa olan bakış açılarından bir nüans da sunuyor.

Senaryosunu A. Kürşat Öçalan’ın yazdığı ve Yönetmenliğini Kaan Arıcı ve İsmet Kurtuluş’un yaptığı bağımsız bir yapım olan Donadona filmini ve film ekibinin gerçekleştirdiği söyleşiden ortaya çıkan anlatımları sizler için analiz ettik ve değerlendirdik. Tüm dünyada yalnızca MUBI Türkiye’de yayımda olan Donadona’ya yine MUBI‘den ulaşabilirsiniz.

Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

spot_img
Emre Eren Alptekin
Emre Eren Alptekin
Konya'nın Seydişehir ilçesinde doğdum ve aslen Şanlıurfalıyım. Çocukluk ve eğitim hayatımın birçoğu Seydişehir'de geçti. Bu sürelerde içimdeki yazma hissiyatı beni çepeçevre kapladı. Özellikle bu süreçte kısa öyküler ve sanat sineması için analizler yapmak hayatımın odak noktası oldu. Asla yazı yazarak para kazanmak gibi bir gayem olmadı. Sadece içimden geldiği şekli ile kendi görüşlerimi insanlara aktarabilmek ve bir nebze de olsa dünyada bir iz bırakabilmek için yazmaktayım. Her zaman farklı bakıştaki insanların eserlerimi olumsuz ya da olumlu yönde eleştirmelerini isterim. Çünkü bu davranışın benim yazın hayatımda etkili bir ilerleme olacağını düşünürüm. Bunlara ek olarak şu anda yaşantıma İzmir'de devam ediyorum ve Dokuz Eylül Üniversitesi/Arkeoloji bölümünde eğitimimi sürdürüyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.