Söylenti Dergi ailesi olarak bugün sizlere; La La Land, Babylon ve Whiplash filmlerinin yönetmeni Damien Chazelle ile uzun süreli işbirliklerinden tanıdığımız film bestecisi Justin Hurwitz‘den bahsedeceğiz. Başta Oscar olmak üzere vitrininde sergileyecek onlarca global ödülü olan besteciyi biraz yakından tanıyalım.
Nasıl Harry Potter‘ın klasikleşen film müziği, Karayip Korsanları‘nın seyirciyi oturduğu yerden kaldıran jeneriği filmlerle bu denli özdeşleşmişse; bir müzikal olan La La Land‘in de bunu başardığını söylemek yanlış olmaz. Bu benzersiz soundtrack albümünün mimarı Justin Hurwitz’in, filmin yıllar geçse de eskimeyecek bir klasik olarak anılacak olmasında katkısı çok büyük.
La La Land’e de, Whiplash’e de büyük başarılar kazandıran Damien Chazelle’in eşsiz sinematografisi elbette. Bu iki başarılı yapıtın sinematografik akışına film müziklerinin de etkisinin oldukça büyük olduğu aşikar. Birbirlerini üniversiteden tanıyan bu iki dost, iş birilklerinin ilk ürününü resmi olarak Whiplash ile vermiş olsalar da, ilk önce La La Land üzerinde çalışmaya başlamışlar. Tam 6 senede vizyona girmeye hazır olan filmin 89.Oscar Akademi Ödül Töreni‘nde 14 adaylıktan 6’sını kazanmasıyla, filmin başrolleri Emma Stone ve Ryan Gosling ile birlikte parlayan bir diğer isim de Justin Hurwitz olmuştu. La La Land’in müzikal bir yapım olması elbette müziğini icra eden kadar tasarlayanı da parlatacaktı. 89. Akademi Ödülleri’nden, 60. Grammy Müzik Ödülleri‘ne ve BAFTA‘ya kadar tüm ödülleri toplayan bestecinin güncel olarak Spotify’da 3.8 milyon dinleyicisi bulunuyor.
Besteci, “La La Land Original Motion Picture Soundtrack” albümü ve film hakkında Genius‘a verdiği röportajda Planetarium parçası hakkında şunlar söylüyor: “Aynı orkestrayı aynı odada kullanıyordum. Her şeyi aynı anda kaydediyorduk ve aynı topluluktan faydalanıyordum, ancak duygusal olarak ihtiyaç duyulan kısımlara göre orkestranın farklı bölümlerinden seçerek ilerliyordum. Bu nedenle, birçok üflemeli çalgı ve yaylı tremoloları -yani hızlı bir şekilde kısa arka arkaya yay çekmelerini kullanarak o titrek sesi- oluşturuyordum. Notalarımda çok sayıda üflemeli çalgı tiz sesleri kullandım çünkü onları gerçekten büyülü buluyordum ve düzenlemeleri kullanarak günlük hayata büyülü bir his katmayı istedim. Bu, filmin fikrinin bir parçasıydı.”
Filmin sonunda, karakterlerin bir nevi hayal dünyasını gördüğümüz sahnede çalan ve filmin tüm müziklerinin bir derlemesi olan Epilogue adlı parçasından ise şöyle bahsediyor: “Parçada öncesinde gelen müziğe gönderme yapmaya çalışıyordum, ancak bunu gerçekten yaratıcı bir şekilde yapmak istedim ve o noktaya kadar olan şarkılarda olduğumdan daha oyunbaz olmak istedim. Bu nedenle farklı enstrümanlar ve enstrüman grupları arasında çok fazla etkileşim var. Özellikle o sıralamadaki “Another Day of Sun” bölümünde çok eksantrik bir orkestrasyon var. Sadece dokusal olarak uyarıcı bir müzik parçası olmasını istedim. Tüm epilog başlangıçta çok enerjik ve heyecanlı başlıyor ve sonra ilerledikçe daha samimi ve daha hüzünlü bir hal alıyor birlikte kurabilecekleri gerçek yaşamı gördükçe. Üzgün ve dokunaklı olmasından memnunum, çünkü bu amaçlanan bir şey.”
Filmin detaylı incelemesi için bu yazımıza göz atabilirsiniz!
Genel olarak filmin işleyişine paralel besteler yapan ve senaryoyla müziği, karakterlerin duygu değişimiyle orkestranın gücünü başarıyla dengeleyen Hurwitz, filmin en çok dinlenen, popüler olan ve başkarakterlerin seslendirdiği City of Stars şarkısı hakkında ise şunlar söylüyor: “Ryan ve Emma, City of Stars’ı canlı olarak seslendirdiler. Bu onların ilk -sizin duyduğunuz- düetiydi. Kayıt yaparken gülme krizleri ve diğer türden nüanslar yaşandı. Küçük detayları ve stüdyoda aylar önce kaydedilen vokallerin sette dudak senkronizasyonuyla çalınmasında elde edilemeyen şeyleri duyabiliyorsunuz.” Bestecinin de yönetmenin de filmde en önem verdiği unsurlardan birisi doğallık olmuş. City of Stars parçasında de Emma Stone’un minik kıkırtılarını duyuyoruz.
Mia and Sebastian’s Theme adlı parça, ikilinin aşkının filizlendiği buluşma öncesinde çalıyor. Hurwitz bu parça hakkındaysa şunları söylüyor: “Bu şarkı, Mia’nın sevgilisiyle beraber olduğu o restoranda geçen sahnede çalıyor ve Mia tema müziğini duymaya başlıyor. Aslında radyodan gelmiyor, kafasında çalıyor. Sonra restorandan dışarı fırlıyor. Bu sahnede, müziğe tepki vermesini istedik, ancak müziğin de aynı zamanda ona ve gerçek zamanlı yaptıklarına tepki vermesini de istedik. Bu nedenle ben aslında sette ona canlı olarak piyano çalarken bulundum. Daha sonra o tema müziğini biraz şekillendirdim ve düzenlemesini yaptım. Ama burada gerçekten oyuncu ile müziğin neredeyse simbiyotik olması gerekiyordu, bu yüzden sahneyi çekerken ben sette müziği çalıyordum, bu alışılmadık bir şeydi.”
İşte filmde yer alan tüm şarkılar ve Hurwitz’in ustalık eseri:
Yazımızı sonlandırırken Justin Hurwitz’in 2017 Oscar Ödülleri’nde En İyi Film Müziği ödülüne layık görülmesi üzerine yaptığı konuşmayı da hatırlayalım:
Kaynakça