Türkiye’nin Arabesk Müzik Yolculuğu

Editör:
Damla Satıroğlu

Yazı İçindekiler [hide]

spot_img

Arabesk müzik temelinde güçsüzlük ile gücün kötülüğü üzerine yapılan yorumu bulunduran, Türk ruhunun özündeki ‘doğulu’ tarafın ortaya çıkış biçimidir. Sanılanın aksine Arabesk müzik, bir Arap müzik türü değildir. Arap ezgileri ve ritimlerini barındıran bir Türk müziğidir. İsmini ise Farsça ‘Arap etkinliği’ ya da ‘Arap tarzında yapılmış’ olan Arabesk kelimesinden alır. Yalnızlık, acı çekme, sevgiliye hasret ve yakarış; Arabesk müziğin ana unsurlarıdır. Milyonları etkileyen bu müzik türü kimilerince çok sevilmiş, kimilerindense sert eleştiriler almıştır. Çoğu eleştirmene göre yaşanan acıları kadere atfederek politik bilinci ve sorumluluğu köreltmekle suçlanmış, aynı zamanda da Türk halk ve sanat müziği kültürünü bozduğu iddia edilmiştir.

Kadere, yaşattıklarına ve dünyaya haykırışlarda bulunmaya yönelten Arabesk müziğin yarısından fazlası Müslüman olan bir toplumda nasıl bu kadar yankı uyandırdığına yakından bakalım.

Batılılaşmaya çalışan Türkiye’de, 1930’lu yıllarda Haydar Tatlıyay ile gelen ilk Arabesk dalgası başarılı olmamıştı. 1926 yılında önce Klasik Türk müziği eğitim müfredatından çıkarılmış, 1934’te ise radyoda çalınması yasaklanmıştı. Aynı şekilde Arapça şarkıların da radyolarda çalınmasına izin verilmiyordu. Bu dönemde 1927’de faaliyete geçen Mısır film endüstrisi 1933 yılında zirveyi gördü. Mısır filmleri ve Mısır radyosunun etkilerinin Türkiye’de hissedilmesi ise gecikmedi. Radyolarda yasaklanan müziklerin yerini Mısır müziği almıştı. Bu dönem içerisinde Mısır filmlerinin müziklerini düzenleyip üstüne Türkçe söz yazan Sadettin Kaynak, Türkiye’deki Arabesk müziğin kapılarını açan kişi oldu.

Siyah-beyaz bir fotoğraf. Sadettin Kaynak sağ profilden çekilmiş. Bir masada oturuyor, sol elimnde kağıtları tutmuş. Sağ eli ise hafif havadadır. Bakışı fotoğrafın sağ köşesinin biraz üzerinde ve ağzı hafif aralanmış.
Türk müziğinin değerli bestekarı Sadettin Kaynak çalışırken çekilmiş

1950’li yıllarda değişen Türkiye’nin siyasal ikliminde Menderes hükümetinin politikaları ve geniş bir dış borç programının uygulanması, kentsel ve kırsal ekonomiye bir vurgun yaşattı. Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinden Batı illere yerleşen göçmen kitlesi ve oluşturdukları gecekondu bölgeleri hızla artmaya başlamıştı. Yaşadıkları ekonomik sıkıntıların yanında kentteki zorluklarla karşılaşan göçmen kitlesi kendini en iyi Arabesk müzikle ifade etme imkanı bulmuştu. Herhangi bir taşıt alacak maddi imkânı olmayan göçmenlerin bu dönemde en çok yöneldiği meslek ise dolmuş şoförlüğüydü. Dolmuşların içindeki Arabesk müziğe ait dekorlar ve göçmen şoförlerin eşlikleriyle Arabesk müzik bünyesine yeni terimler eklenmişti: Gecekondu müziği ve Dolmuş müziği.

1964 yılında bestekar Suat Sayın‘ın bestelediği, icrasını Ahmet Sezgin‘in yaptığı çok sevilen eser “Sevmek Günah mı” Türkiye’de bestelenen ilk Arabesk şarkı olmuştur. Fakat Arap ezgilerini barındırdığı için TRT ve radyoda çalınması yasaklanmıştır. 1966 yılında ise oldukça sağlam bir müzik altyapısına sahip olan Orhan Gencebay, Ahmet Sezgin için ‘Deryada Bir Salım Yok‘ adlı parçayı yazmış ve bu parçaya 23 kişilik bir orkestra ile Türk müziği aletlerinin yanı sıra Batı enstrümanları da eşlik etmiştir. Gencebay, parçasında Arap ezgi ve usullerini barındırmamasına rağmen orkestrasyon özelliklerinin Suat Sayın‘a benzerliğinden ötürü Arap müziği yaptığına yönelik eleştirilere maruz kalmıştır. 1967’de Yılmaz Güney’in rol aldığı “Kızılırmak Karakoyun” filminde bağlaması ile türkü seslendiren Gencebay, 1968’de içinde türkülerin yer aldığı bir derleme albüm çıkarır ve Arabesk müziğin popüler ismi haline gelir.

Siyah-beyaz resimde Orhan Gencebay bağlama çalıyor. Gölgesi arkadaki duvara vurmuş.

1970’li yıllarda artık büyük bir kitleye hitap eden Arabesk müzik, Lütfi Ömer Akad‘ın 1971’de çektiği ve başrollerinde Orhan Gencebay ve Tülin Örsek‘in bulunduğu “Bir Teselli Ver” filmiyle ilk kez sinemada yer almıştır. Yetmişli yıllarda filmler birbirini izlemiş, Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses ve Müslüm Gürses‘in de eklenmesiyle Arabesk müziğin dört babası tamamlanmıştır. 1976’da Ferdi Tayfur, 1978’de İbrahim Tatlıses, 1979’da Müslüm Gürses ilk defa beyaz perdeye adımını atmıştır.

Üç bölmeye ayrılmış görselin sağdan ilk dikdörtgeninde Ferdi Tayfur'un Çeşme filminin afişi var. İkinci bölmede İbrahim Tatlıses'in filmi Çile var. Üçüncü dikdörtgende ise Müslüm Gürses'in Bağrıyanık filminin afişi var.
Çeşme 1977 Çile 1980 Bağrıyanık 1980 film afişleri

1970’lerin sonlarında İstanbul sokaklarında dolaşan çetelerin aralarındaki tartışmanın kaynağı artık siyasi değil ‘Ferdici’ veya ‘Orhancı’ olmak idi. Arabesk müzik ne kadar sansüre uğramış olsa da ülkenin dört bir yanında büyük bir dinleyici kitlesine ulaşmayı başarmıştı. TRT’nin 1970-80 arasındaki sert tutumu ise 1979-80 yılının yılbaşı programında ‘Yarabbim‘ şarkısıyla ekranlara çıkan Orhan Gencebay ile kırılmıştı. Bu yılbaşı TRT için yeni bir dönemin kapılarını açmaktaydı. Artık yılbaşı ve bayram programlarında arabesk müziğin yıldızları sahnedeydi. Sadece arabesk müzik değil, aynı zamanda Türk halk ve sanat müziği parçaları da çalınıyordu. Türk sanat müziğinin ‘Sanat Güneşi‘ olarak bilinen Zeki Müren de 1987’de ‘Helal Olsun‘ adlı kasetiyle arabesk müziğe dahil olmuş ve yılbaşı programlarının sık görünen sanatçılarından biri olmuştu. 1990 yılının Kurban Bayramı gecesinde ise en ünlü arabesk yıldızlarından biri olan İbrahim Tatlıses sahnedeydi.

Zeki Müren, 1984 yılı TRT yılbaşı programı:

12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasında ağır yasak ve kontroller getirilmiş, fikirde korkunun bulunduğu karanlık bir döneme girilmişti. Dönemin tek kanalı olan TRT’de birçok sanatçıya sahne yasağı getirilmişti ve Türkiye için müzik geri plana itilmişti. O zamanın Türkiyesi’nde bir başka popüler müzik türü olan Anadolu Rock, sol görüşe sahip sanatçıları ve evlerinde bu sanatçıların plaklarını bulundurmanın korkusunu yaşayan halkın bu müzik türünden uzaklaşmasıyla popülerliğini yavaş yavaş kaybediyordu. Sobalarda yakılan veya çöpe atılan plakların yanında bu dönemin melankolik halinin en iyi ifade edecek olan arabesk müzik ise bir o hızlı şekilde yükselmişti. Küçük Emrah ve Küçük Ceylan gibi yaşça bir hayli küçük sanatçılar da arabesk akımına dahil olmuştu.

1980 ve sonrası devletin arabesk müziğe olan tavrının en belirgin olduğu dönem idi. 1983 yılında başa gelen Turgut Özal hükümetinin arabesk müziğe olan ilgisi, popülerliğinin daha da artmasına sebep olmuştu. Özal ailesinin birkaç arabesk sanatçıyla olan samimi ilişkileri manşetlerde yer almıştı. 1987-88’in en popüler arabesk şarkısı ‘Seni Sevmeyen Ölsün‘, 1988 seçimlerinde Özal’ın Anavatan partisinin (ANAP) kampanya müziği olarak kullanılmıştı. Arabesk müziğin mayası olan gecekondu mahallelerinden de oy almak isteyen ANAP, böylece arabesk müziğin yükselişine hız katmıştı.

Siyah-beyaz olan fotoğrafta sol tarafra Turgut Özal oturmuş, bir eliyle mikrofonu ağzında tutuyor. Diğer elini ileriye doğru kaldırmış ve gözleri kapalı. Fotoğrafın sol tarafında sol profilden İbrahim Tatlıses, Turgut Özal'a bakıyor. İbrahim Tatlıses'in elleri birleşik, dua eder pozisyonda duruyor.
Turgut Özal İbrahim Tatlıses ile beraber şarkı söylerken çekilmiş bir fotoğraf

1989 Şubat ayının İstanbul’unda o zamanın Kültür ve Turizm Bakanı Tınaz Titiz’in başkanlığında bulunduğu Birinci Müzik Kongresi, hükümet ve TRT’nin arabesk müzikle olan ilişkisinin düzenlenmesine sebep olmuştu. Kongrede alınan kararlar Acısız Arabesk‘in desteklenmesini belirtiyordu. Bu yeni tip arabeskin ilk temsili  Batı tarzı hafif müzik bestecisi Esin Engin‘in bestelediği ve Hakkı Bulut’un söylediği ‘Seven Kıskanır‘ parçası oldu. Fakat parça beklediği ilgiyi göremedi ve hükümetin kontrol ve yönlendirmeleriyle arabesk müzik keskin sınırlar içerisinde kaldı.

1990’lara gelindiğinde ise arabesk, Türk müzik kültüründeki merkezini sağlamlaştırmış fakat birçok farklı müzik türüyle etkileşime kendini açmıştır. Batı’nın popüler türleri caz ve rock müzikten etkilenmiş, zirvesini o dönemde yaşamakta olan Türk pop müziğine yakınlaşmıştı. Arabesk müzik ve pop müziğin yolları bu dönemde kesişmiştir. Pop şarkıcıları albümlerine arabesk şarkılar eklemiş, Işın KaracaArabesque 2010‘ ve Şevval Sam da ‘Has Arabesk‘ adlı albümlerini piyasaya sürmüştür. 2000’li yıllarda sıklaşan arabesk müzik sanatçıları ve diğer farklı müzik türlerinin sanatçılarının birlikte yaptığı düetler, arabesk müziğe olan olumsuz tepkilerin azalmasını sağlamış ve böylece arabesk müzik, günümüzdeki halini almaya başlamıştır.

Üç kesime ayrılmış görselde, sağdan ilk parçada Bergen'in üst kısmı görünen kırmızı elbisesiyle olan portresi var. Arkasında düz mavi biraz ışıltılı arka plan var. İkinci fotoğrafta siyah bir arka planın önünde kabarık saçıyla şarkıcı Tüdanya var. Üçüncü ve son kesimde Bülent Ersoy'un portre çekimi var. Bülent Ersoy'un üzerinde kollarını açıkta bırakan sarı elbisesi var ve siyah kabarık saçlarıyla ekrana bakıyor.
Arabesk müziğin unutulmaz kadın şarkıcıları sırasıyla Bergen Tüdanya ve Bülent Ersoy

Mustafa Keser, Bülent Ersoy, Bergen, Coşkun Sabah, Tüdanya, Gökhan Güney, Gülden Karaböcek gibi daha birçok değerli sanatçıyla bizi tanıştıran, acılarımızla bize kadeh tokuşturan arabesk müzik, günümüz Türkiye’sinde hala popüler bir şekilde dinlenilmeye devam etmektedir.

Türkiye’nin Arabesk müziğine yaptığımız yolculuk sona erdi fakat isterseniz şarkılarla kaldığımız yerden devam edebilirsiniz!

Yazımızla ilgili diğer yazılarımıza da göz atmayı unutmayın!

Arabesk Müziğin Kraliçesi: Bergen

Türk Arabesk Şarkıcıların Hayatı

Popüler Kültür ve Arabesk İlişkisi Nedir?

 


Kaynakça

  • Martin Stokes, Türkiye’de Arabesk Olayı, İletişim Yayınları, 2012, İstanbul
  • Tekelioğlu, Orhan (2006). Pop Yazılar: Varoştan Merkeze Yürüyen “Halk Zevki”, İstanbul: Telos Yayıncılık.
  • Bublogta. “Türk Müziği’nde Yükseliş Döneminin Sonu: 80 Darbesi”. Erişim: 15.06.2023. Web
  • Turkish Music Portal. “ARABESK MÜZİĞİN KISA TARİHÇESİ”. Erişim: 15.06.2023. Web
  • Edebivizör. “Arabesk Müzik Nedir ve Türkiye’de Arabesk Müziğin Doğuşu”. Erişim: 14.06.2023. Web
  • Öne çıkan görsel: Z Dergisi
spot_img
Buse Başer
Buse Başer
yazarlığa heves etmiş birisi

4 YORUM

  1. Çok bilgilendirici ve ilgi çekici bir yazı olmuş .Ayrıntıları es geçmediği için yazarı kutluyorum ve hemen en sevdiğim arabesk şarkıyı dinlemeye başlıyorum.

  2. Sadece arabesk değil, bütün müzikseverlerin mutlaka okuması gereken bir yazı. Ayrıntı seviyesiyle beni oldukça şaşırttı. Tatmin edici bir içerik olmuş, emeğinize sağlık.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.