Orhan Pamuk, Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden biridir. Nobel Ödüllü bir yazar olması ve uluslararası arenada Türkiye’yi temsil etmesiyle birlikte yazdıkları ve söyledikleri hep çok konuşulmuş bunun sonucunda pek çok alkış almış zaman zaman da ciddi eleştirilere hedef olmuştur. İşte Orhan Pamuk okumak için 5 sebebi sizler için derledik!
1.Bakış Açısı
Orhan Pamuk burjuva bir aileden gelen, Nişantaşı çevrelerinde yetişen bir yazardır. Türkiye’nin modernleşme sürecine yakından tanık olmuş ve bu konuyu romanlarında Doğu Batı ikilemi zemininde işlemiş. Doğu Batı sorununu işleyen pek çok romanın aksine Orhan Pamuk romanlarında, bu ikilem bir sorun olarak değil çoğunlukla politik olmayan bir harmoni şeklinde ilerler. Genellikle Batı ve Doğu temsili iki karakter romanlarda ön plana çıkar ve roman ilerledikçe bu iki karakter birbirini tamamlar. Örneğin Beyaz Kale romanında Venedikli ve Hoca birbirini öylesine tamamlar ki roman sonunda iç içe geçerler ve okur hangisinin kim olduğunu kestiremez. Özetle, roman sonunda Batı’nın Doğu’yu yendiği veya tam tersi bir üstünlük kurulmaz. Burada ilginç olan, Orhan Pamuk’un her ne kadar Doğu’da yetişse de Batı’nın dünya görüşüne sahip olmasıdır. Bu noktada Pamuk, kendisi gibi Türkiye’nin de ne Doğu’ya ne de Batı’ya ait olduğunu ancak Doğu ve Batı arasında olması gerektiğini söyler. Bu yüzden romanları Doğu Batı problemine bir çözüm üretmez çünkü onun için bu bir problem değildir onun romanları yalnızca bir sentezi açığa çıkartır.
“Odaya giren inanılmayacak kadar bana benziyordu. Ben oradaymışım! İlk anda böyle düşünmüştüm. Sanki bana oyun etmek isteyen biri, benim girdiğim kapının tam karşısındaki kapıdan içeri beni bir daha sokuyor ve şöyle diyordu: ‘Bak, aslında böyle olmalıydın sen, kapıdan içeri böyle girmeliydin, elini kolunu böyle oynatmalı, odada oturan öteki sene böyle bakmalıydın!'”
2.Estetik Zenginlik
Orhan Pamuk romanlarında betimleme önemli bir yer tutar. Karakter sadece bir yerden bir yere yürürken Pamuk sizi alır boğazdaki yalılardan başlar; yürüyen insanların paltolarına, balık tutan ihtiyarın torbasındaki leylek resmine kadar çevredeki tüm detaylara götürür. Kelimelere dökülen her detay okuyucuyu olayın içine daha fazla çeker. Olaylar kadar onların işlendiği mekanlar da büyülü bir şekilde resmedilir. Bildiğimiz İstanbul, bu romanlarda daha renkli daha ışıltılıdır. Romantik bir atmosfere sahip bu mekanların betimlemeleri romanlara estetik zenginlik katar. Ancak bu betimlemeler salt mekanı baştan sona anlatmaz; diyalogların, monologların içine yerleştirilir olayla iç içe geçer ve tamamlayıcı bir unsur oluşturur. Mesela Masumiyet Müzesi‘nde olay sadece Kemal‘in Füsun‘u araması değildir. Füsun‘u hissetmek için Fatih’in arka sokaklarında perdesi açık evlerde akşam yemeği yiyen ailelerin mutluluğunu seyretmesi ve sonunda Füsun da buralardaydı diye hissedebilmesidir.
“Dumanlı kafayla, Fatih’in, Karagümrük’ün, Balat’ın arka sokaklarında saatlerce yürür, açık perdeler arasından ev içlerini, akşam yemeği yiyen ailelerin mutluluğunu seyreder, sık sık ‘Füsun şuralarda bir yerde’ duygusuna kapılır, kendimi iyi hissederdim.”
3.Üstkurmaca
Postmodern romanın edebiyatımızdaki başarılı temsilcilerinden olan Orhan Pamuk, bu türün en belirgin özelliklerinden biri olan üstkurmaca tekniğini eserlerinde sıklıkla uygulamıştır. Üstkurmaca tekniği, romanın yazılış sürecini de romana dahil ederek okura romanın kurgu olduğunu hatırlatır. Buna örnek olarak Beyaz Kale romanının Sessiz Ev romanındaki bir karakter olan Faruk Darvınoğlu‘nun sözüyle başlaması verilebilir. Diğer bir örnekle romanın 11.bölümü başlarken İtalyan kölenin “Kitabımın sonuna geldim artık.” demesi de romandaki ikinci kurmaca vurgusudur. Üstkurmacanın bu yapısı yazarın kalemini daha özgür hale getirir ve anlatıyı derinleştirir.
“O sıralarda aklımı, padişah için değil, kendim için keyifle uydurduğum öteki hikayelere, kurt olup onlar arasına karışan bir tacirle, hiç görmediğim ülkelerde ıssız çöller ve buzlu ormanlarda geçen aşk hikayelerine vermek niyetindeydim; bu kitabı, bu hikayeyi unutmak istiyordum. Duyduğum onca söylentiden, yaşadığım onca şeyden sonra, pek de kolay olmayacağını bildiğim bu işi başaracaktım da belki, ama iki hafta önce beni görmeye gelen bir konuğumun sözlerine kanınca kitabımı yeniden ortaya çıkardım. Bugün, en sevdiğim kitabımın bu olduğunu biliyorum artık; onu gerektiği gibi, istediğim gibi, düşlediğim gibi bitireceğim.”
4.Metinlerarasılık
Postmodernizme göre söylenecek söz kalmamıştır, özgünlük yitmiştir ve her yazar mutlaka kendinden önce yazılanlarla bağlantıdadır. Bu sav metinlerarasılık tekniğinin çıkış noktası olmuştur. Bu teknik anlamı derinleştirerek metinlere hakim bir okur için zengin bir okuma sağlar. “Benim bütün kitaplarım, bir önceki kitabın içinden doğar. Oradaki bir ayrıntıdan, bir cümleden. Cevdet Bey’deki gençlerden bir anlamda Sessiz Ev doğdu. Sessiz Ev’deki tarihçi Faruk’tan Beyaz Kale çıktı. Beyaz Kale’nin düşsel ortamından, oradaki kimi tarihi sahnelerden, esrarlı mavi gece diyebileceğim karanlık sahnelerden Kara Kitap çıktı.” diyen Orhan Pamuk da bu tekniği hem kendi metinleri hem de farklı yazarların metinleri arasında kullanmıştır. Bu tekniği kullandığı en önemli romanı ise Kara Kitap‘tır. Bu kitapta metinlerarasılık Hüsn ü Aşk, Mesnevi, Binbir Gece Masalları ve Mantık al-Tayr eserlerine atıfta bulunarak kullanılmıştır.
“Şems pusuya düşürülüp bıçaklanarak öldürülecek, aynı gece pis ve soğuk bit yağmur yağarken cesedi Mevlana’nın evinin bitişiğindeki bir kuyuya atılacaktı. Yazının Şems’in cesedinin atıldığı bu kuyuyu anlatan bundan sonraki satırlarında Galip kendisine hiç de yabancı gelmeyen bir şeyler buldu. Celal’in kuyu, kuyuya atılan ceset, cesedin yalnızlığı ve hüznü üzerine yazdıkları Galip’e yalnızca korkutucu ve tuhaf gelmekle kalmadı, cesedin atıldığı yedi yüzyıllık kuyuyu bizzat kendi gözüyle gördüğü, taşları, Horasani sıvayı seçtiği duygusuna kapıldı.”
5.Aldığı Ödüller
Orhan Pamuk denildiğinde pek çoğumuzun aklına tabii ki de Nobel Ödülü kazanan ilk Türk olması gelir. Bu durum pek çok eleştiriye sebebiyet verse de Orhan Pamuk’un başarısını kanıtlayan pek çok ödül daha var: Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü, Alman Yayıncılar Birliği Barış Ödülü, Medicis Yabancı Roman Ödülü onlarca ödülden sadece birkaçı. Ödüller başarının maddi bir simgesi olsa da, kitapları 63 dile çevrilen, yüzden fazla ülkede basılan ve 13 milyon baskı yapan Orhan Pamuk, asıl ödülünü çoktan okuyucularından almış görünmekte.
“Resme ve yazıya beni bağlayan şey şu sıkıcı, boğucu ve umut kırıcı bildik tanıdık dünyadan daha derin, daha karmaşık ve daha zengin bir ikinci dünyaya sığınma isteğidir.”