Kurtlarla Koşan Kadınlar Aslında Ne Anlatıyor?

Editör:
Gaye Nur Karabay
spot_img

Clarissa Pinkola Estés, Meksika kökenli bir şair ve psikanalisttir. Aynı zamanda Latin kültüründe “cantodora” olarak bilinen bir hikaye toplayıcısıdır.

Kurtlarla Koşan Kadınlar, Estés’in Amerika’yı gezdiği sırada yerli halklardan dinlediği mitler, masallar ve öykülerdeki kurt figürünü kadınlarla özdeşleştirmesiyle başlayan ve yirmi yıl süren bir çalışmanın eseri olarak ortaya çıkmıştır. Estes, kadınların sosyal, iş, aile ve cinsel yaşamlarındaki değişimi incelerken kadınları anneler, çocuklar, ilham kaynakları, yaratıcı güçler ve sanatçılar olarak ele alır. Kadınların kim olmaları gerektiği ve olmamaları gerektiği konusunda ilgi çekici bir perspektif sunar. Aktardığı masallarla, kadınların benliklerini bulma ve ifade etme süreçlerine ışık tutar.

Kurtlarla Koşan Kadınlar, her ne kadar kadın okumaları ve feminist okumalar bağlamında sıklıkla önümüze çıkan bir eser olsa da, bazı feminizm anlayışlarıyla çelişkiler içerebilir. Örneğin, Estés’in eseri kadınların eşit haklara sahip olma mücadelesini desteklerken aynı zamanda kadınların, toplumun beklentileri tarafından bastırılmış olan içsel doğalarını yeniden keşfetmelerini, bir diğer deyişle “vahşi kadının ruhunu” bulmalarını teşvik eder. Kadınların içsel güçlerini ve feminen enerjilerini kutlar. Bu bakış açısı kadınlığa bir öz atfetmektedir.

Kimi feministler, söz konusu vurguların cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelede yetersiz kalabileceğini veya cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesine katkıda bulunabileceğini öne sürerler. Bu nedenle, Kurtlarla Koşan Kadınlar‘ın tam anlamıyla bir feminist manifesto olup olmadığı tartışmalıdır, ancak feminist edebiyatın önemli eserlerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Kurtlarla Koşmak

Clarissa Pinkola Estés, Kurtlarla Koşan Kadınlar‘da kadınlar ve kurtlar arasında ilginç bir sembolik bağ kurar. Kadınların içsel doğaları ve içsel güçleriyle olan ilişkilerini anlamlandırmaya çalışırken dişi kurt figürünü, kadının özgürlüğünü, bağımsızlığını, vahşiliğini, bilgeliğini, doğa ile bağlantısını, doğurganlığını, anneliğini, sezgiselliğini sembolize edecek şekilde konumlandırarak kullanır.

Ona göre kadın, henüz küçük bir kız çocuğu iken sürekli “hanımefendilere yakışır şekilde” oturup kalkması, yüksek sesle konuşmaması, kötü sözler söylememesi, ağaçlara tırmanmaması öğütlenerek ve aksi taktirde “erkek gibi” olmakla etiketlendirilerek zorla ehlileştirilir. Sonra kadın, yetişkin olduğunda usturuplu kıyafetler içine kendini sıkıştırır ve kusursuz bir gülümsemeyle hayatını sürdürür. Oysa orada, içeride bir yerlerde hala vahşi bir kadın vardır ve o özgür ve cesur olmak, çıplak elleriyle yaratmak, kendi hayatını kurarken kirlenmek ve terlemek ister. Yüksek sesle kıkırdamak, ormanda çıplak dans etmek, kurtlarla koşmak ister.

Sezgileri Pusula Yapmak

Kadın, onu daima hizada tutmak için uğraşan anne babasını, öğretmenlerini, patronunu, partnerini dinlemek için kendi iç sesine sırtını döner. Oysa bilmesi gereken zaten içindedir. “Vahşi Kadın” ona yaşam boyu rehberlik edecektir. Estés, eski bir Rus masalı Bilge Vasalisa‘nın analizinde içgüdüleri keskinleştirme sürecini anlatır.

İçsel bilgeliğinden erken yaşta kopmuş, hiçbir şeyden haberi olmayan genç bir kız olan Vasalisa, kendisine anlayış ışığı verilmeden önce korkunç bir inisiyasyon sürecinden geçer. Kadınların sezgilerini yeniden kazanmak için yapması gereken şey de budur; bilinmeyene gitmek ve orada saklanan her şeyle yüzleşmek. Yaşlı cadıdan ateş almak için ormana gitmek herkes için farklı bir şey olabilir; yalnız bir yolculuk, yaratıcı bir proje, bir iş kurmak…

Ellerinden mahrum kalan Genç Kız, kendi geçimini sağlayamaz, bu nedenle kendisini tamamen bir ruhun korumasına teslim eder ve onun rehberliğinde ormanın içinden geçer. Bu, yaşamımızın farklı aşamalarında defalarca yapmamız gereken içsel bir yolculuktur. Ego korkularına rağmen, başarı garantisi olmadan gitmeli ve İç Varlığımızın bizi tam olarak nereye götüreceğine güvenmeliyiz.

Sürüsünü Arayan Kadın

Onları umursamayan ve desteklemeyen çevrelerde yetişen kadınlar, Çirkin Ördek Yavrusu hikayesindeki gibi çevrelerini terk edip kendi sürüsünü bulamazlarsa, Küçük Kibritçi Kız gibi hayatlarındaki rolün talihsizlik olduğunu kabul ederler. Bu durumdan zihinsel olarak kaçarlar ve bu durum sonu getir. Estés, Küçük Kibritçi Kız hikayesini analiz ederken, eyleme geçmeden hayal kurmanın felaket olduğunu ima eder. İçsel yaratıcılığını ve doğurganlığını keşfetme yolculuğuna çıkan kadın, hayal dünyasındaki saplantılara yenilmemelidir. Hayal kurmak, gerçeklerden bir kaçışa dönüştüğünde tehlikeli hale gelir.

Bu kaçış, sadece kontrolsüz hayal kurmakla değil de alkol, uyuşturucu bağımlılığı veya toksik ilişkilerle de olabilir. Bu kısır döngüden çıkmanın tek yolu, içinizdeki Vahşi Kadın‘ın gücünü bulmak ve hayalleriniz için sıcaklık, sevgi ve destek arayışına çıkmaktır.

Bu çevre, kadınların içsel güçlerini keşfetmelerine ve ifade etmelerine destek olan bir alanı temsil eder. Kadınlar, bu kabul edici ve destekleyici ortamda, kendi vahşi doğalarını ve kendilerini daha derinlemesine anlamaya başlarlar ve güçlerini daha büyük bir amacın hizmetine sunma olanağı bulurlar.

Kurtlarla Koşan Kadınlar, gerçek aşkı da bir sürü sembolizm ile anlatır. Kurtlar, genellikle tek eşli bir yaşam tarzı benimserler. Bu, bir kurt çiftinin ömür boyu birlikte kalarak sadece birbirleriyle eşleştikleri ve ürettikleri anlamına gelir. Kurtlar, bu tek eşlilikleri sayesinde birbirlerine bağlı bir aile birimi olan sürüyü oluştururlar. Kurt ailesi, birlikte avlanarak yiyecek bulur, sert kışları geçirir ve tehlikelere karşı birlikte savunma yapar.

Modern kadın/insan, ilişkilerinde, kurt sürülerinde doğal olarak bulunan bu sadakat ve güven duygusundan çoğunlukla yoksun kalır. Partnerini tüm yüzeyselliği ile severek sadece kendini eğlendireceği kadarıyla ilgilenir. Aslında aşktan, mücadeleden ve kuracağı derin bağdan kaçar. Partnerinin kusurlarını olabildiğince geç öğrenmek, hatta hiç görmemek ister. Onun yaralarıyla ilgilenmez, kendi yaralarını göstermek adına da çaba sarf etmez. Modern ilişki ego zevkinin ürünü olan bir flört oyunu, bir kovalamacadan ibarettir.

Kurtlarla Koşan Kadınlar, bu durumdan kurtulmak isteyen ilişki sahiplerince, Hayat/Ölüm/Hayat figürünün kabul edilmesi gerektiğini savunur. Yeni hayatlar üretmek için ölümü kabullenmek gerekir. Yani sevginin gelişip büyümesi için kaçmaktansa, yüzleşmek ve değişmek gerekir. Değişim insanı endişeye düşürebilir. Tıpkı İskelet Kadın öyküsünde, Avcı’nın oltasına takılan kadın, denizin yüzeyine çıkıp kendini gösterdiğinde Avcı’nın gördüğü cesetten korkması gibi, yaraları kabul etmek korkutucu olabilir. Ancak Avcı, sonunda uykuya dalar, teslim olur ve gözyaşları dökerek içine döner, dişil yönüyle de barışır. İşte o zaman kadın, eski günlerdeki haline döner ve birlikte güçlenirler.

Yırtıcılara Karşı Tetikte Olmak

Bu psişik sevgiyi daima kadının fedakarlık yaptığı bir ilişkiyle karşılaştırmamak gerekir. Vahşi Kadın, sürüsünü, özellikle de eşini ararken Mavisakal hikayesindeki küçük kız kardeş gibi ihtiyatsız olmamalı ve daima sezgilerine kulak vermelidir. Kendisine dair yaratıcı ve kadınsı olan her şeyi öldürmek üzere bekleyen o zalim, yıkıcı eril gücün kilometrelerce öteden kokusunu alabilmelidir.

Kadın eşini seçerken küçük kız kardeş gibi saf formunda olmamalıdır. Sürekli kötü partner seçimi yapan kadınlar da aslında her zaman ne olacağının bilincindedir fakat tıpkı öyküdeki gibi bir büyülenme hali yaşar. Kadınlar, affedici ve nazik olmak üzere eğitildiklerinden yavru kurtlar gibi erginlenmeye ihtiyaç duyarlar. Kötülüğü görmek istemeyen, olayları hep en iyi tarafından yorumlamaya çalışan o saf hallerinden sıyrılıp her adımlarını takip eden, her an saldırmaya hazır bu yırtıcılara karşı tetikte olmayı öğrenmeleri gerekir.

Vahşi Kadınla Barışmak

Kadın sezgilerini rehber alarak çıktığı bu Vahşi Kadın‘la barışma yolculuğunda belki de en çok kendiyle barışma konusunda problem yaşar. Yaratıcılığı köreltilmiş, doğurganlığından uzaklaşmış, ehlileştirilmiş kadın devamlı olarak kendiyle çatışma halindedir. Deneyimleriyle, bedeniyle, cinselliğiyle, gölge yanıyla gurur duymaz. Imposter sendromuyla, beden algı bozukluklarıyla da en çok kadınlar mücadele eder.

Kurtlarla Koşan Kadınlar‘da, Estés, iyi yetiştirilmiş kadınların dahi içinde barınan bu yıpratıcı muhalifin onları sezgisel doğasından kopardığını söyler. Suçluluk, utanç ve keder duygularıyla baş etmenin en iyi yolu gölge yanlarımızla yüzleşmek, bunları güvendiğimiz kimselerle ya da bir terapistle paylaşmaktır.

Kadınlar, kendi bedeniyle, bedenin çirkinliğiyle, bedeninin güzelliğiyle, dişiliğiyle barışmalıdır. Mücadelelerini onurlu bir şekilde taşımalı, kadınlığa ve kadınlara dahil her şey çeyiz sandıklarına sıkışmamalıdır. Sadece birbirleriyle paylaştıkları, dış dünyadan özenle sakladıkları yönlerini yüksek sesle dışa vurmayı öğrenmelidirler.

Belki de şimdilerde kadınların menstürasyon, doğum, menopoz, cinsellik ve kadınlığa dair diğer her şey hakkında yüksek sesle konuşabilmesi ve Instagram üzerinde, ormanda çıplak koştukları ve doğum yaptıkları görüntüleri, vahşikadın, cadı veya kurt için İspanyolca olan laloba etiketleriyle paylaşıyor olması, kadınların vahşi taraflarıyla barışıp kurtlarla koşmaya başlamasının ayak sesleridir.


Kaynakça

Estes, Clarissa Pinkola. Kurtlarla Koşan Kadınlar: Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit Ve Öyküler. 2013.

Hess, Amanda. “The Wild Woman Awakens.” The New York Times, 17 Aralık 2019.

Sarıkaya, Helin Sude. “Bir Başkaldırı Kitabı: “Kurtlarla Koşan Kadınlar’’ – İnsanca Akademi.” İnsanca Akademi, 4 Mayıs 2021.

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.