“Az dediğin küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.”
Türk edebiyatının başta gelen yazarlarından biri olan Hakan Günday‘ı gelin A’dan Z’ye inceleyelim!
Azil – Asil

Hakan Günday’ın kaleme aldığı bütün kitaplar başka eserlerinin izlerini taşıyor. Azil kitabıyla da Ziyan‘a göz kırpıyor. Zira eğer Azil’i okumadan Ziyan’ı elinize alırsanız tam olarak ne anlatıldığını anlamayabilirsiniz. Birbirleri ile bağlantılı olan bu kitaplar, Asil karakterinin iç dünyasına ışık tutuyor.
Barış
Hakan Günday eserlerinde, dünyanın tüm gerçekliklerine yer veren bir yazar. Karakterlerinin hastalıklı iç dünyalarından, barış satan kurumlara kadar her şey onun eserlerinde yerini alıyor. Tüm bunları korkmadan eleştirmesi ve kartlarını bu denli açık oynaması, kitaplarına olan bağlılığı arttırıyor.
Zamir adlı kitabında barış satıcılığından bahseden yazar, bu kitabı nasıl yazdığını da şöyle açıklıyor: “Zamir, dünya üzerime yıkılıyormuş gibi yazmak zorunda olduğum bir metne dönüştü. Aslında bir sabah uyandım ve baktım ki dünya zaten üzerime yıkılmış… Bunu sadece tasvir etmek gerekiyordu. Başıma neyin düştüğünü anlamak için yazılmış bir hikaye.”
Çarpıcı Kurgular
Hakan Günday, kalemiyle kendine belirli bir okur kitlesi kazandırmış bir yazar. Yaratıcı hayal gücü ve yarattığı kahramanlarına çizdiği rollerle çarpıcı kurgular yazan Günday, bu kurgularıyla okurlarının vazgeçemeyeceği ve tiryakisi olacağı bir yazar haline gelmiştir diyebiliriz.
“Düşünenler Deler Kafatasını”
“Sadece düşünmekten yorulanlar beyinlerini öldürmek için şakaklarına dayarlar namluları. Düşünmekte daha da ileri gidenler susturucu takarlar silahlarının namlularına. Kimse duyup da toplamasın cesetlerini diye. Düşünmekten çirkinleşmiş beyinlerine benzesin dört gündür kokan bedenleri diye. Tek bir kurşun! Dünyanın en ağır sorunlarını çözer. Sadece düşünenler deler kafatasını.”
Zargana adlı kitabında yer alan bu alıntı, Hakan Günday’ın kitaplarındaki gerçekliği de yüzümüze vuruyor adeta. Çünkü kitaplarındaki karakterlerinin hepsi derin düşüncelerde olan ve bu düşünceleri yüzünden ölmeyi isteyen ancak bunu eyleme dökemeyen, dökse bile başaramayan karakterler.
Etki

Hakan Günday ve karakterlerinin okuyucu üzerinde büyük bir etkisi mevcut. Öyle bir etki ki, okurlar çoğu zaman Günday’ın yarattığı karakterlerde kendilerinde keşfedemedikleri özelliklerini keşfediyorlar. Çünkü her ne olursa olsun sanat ve gerçeklik birbirinden ayrı düşünülemiyor. Günday’ın eserlerinde de bu gerçeklik mevcut ve karakterleri de aslında içimizde yaşıyorlar.
Fanzin

Geçtiğimiz aylarda “Derz” adlı kitabı ile okurları arasındaki hasrete son veren Günday, bu kitapta çeşitli dergilerde yazmış olduğu yazılarını derledi. Bu kitap, Anakara Seyir Defteri adlı fanzininden sayfaları bir araya getirerek okurlara kısa bir süreliğine de olsa başka dünyaların içine girme fırsatı verdi. Kitabın en etkileyici bölümü ise bizce “Bir Kinyas ve Kaya Öyküsü” idi.
Gazâ

“Evet, belki benim adım Gazâ…
Ama hiçbir zaman intihar etmeyi düşünmedim.
Sadece bir ara… Hissettim.”
Hakan Günday’ın kaleminden çıkan karakterlerin içimizde yaşadığından bahsetmiştik. Daha adlı kitabının çocuk karakteri olan Gazâ da çocukluğunu yaşayamamış ve babasının yaptığı işi omzuna yük edinmiş bir karakter. Kitabı okurken savaşın yarattığı zulme ve herhangi bir yere ait olamamayı hissedeceğiniz bu kitap, karakterleri ile de kalbinizde derin bir yara bırakacak.
Gerçekliklerle yüzleşmemizi sağlayan bu kitabın Onur Saylak tarafından filme uyarlandığını da söylemeden edemeyeceğiz!
Hiçlik

Hakan Günday kitaplarındaki karakterlerin, kitap boyunca varoluşlarını sorguladıklarını ve bulundukları ruh halini çözümlemeye çalıştıklarını görüyoruz. Peki bu karakterler sonunda sağlıklı bir psikolojiye ulaşabiliyor mu, kendilerine iyi gelebiliyorlar mı? Mutlu son bizce göreceli bir kavram. Günday’a göre ise bir palavra. Hiçlik içinde olan karakterlerin bir hiçliğe sürüklendiğini mi görüyoruz öyleyse? Bunu okurlardan başka kimse bilemez.
İnsan Mezarlığı

Hakan Günday’ın eserlerinde bir insan mezarlığına şahit oluyoruz. Peki insan mezarlığından kastımız nedir? İçten içe ölmüş ve aramızda yaşamaya devam eden ancak yaşama eylemine dair nefes alma işleminden başka bir şey yapmayan karakterler bunlar. Bir hayatsızlığın içinde nefes alan karakterler. Zihinleri yaşayan ancak bunun onlara içte içe zarar verdiği için onu öldürmek isteyen karakterler. Adeta bir insan mezarlığı! Çoğu kitabında insan mezarlığıyla böyle karşılaşırken Daha kitabında gerçek bir insan mezarlığıyla karşılaşıyoruz. Gazâ’nın küçücük bedeniyle o insan mezarlığı içinde hayatta kalması kitabın en etkileyici bölümlerinden birisiydi bizce.
Kinyas ve Kayra
“Asansör dördüncü katta durdu.” cümlesiyle yazım hayatına başlayan Günday, Türk edebiyatında büyük sükse yaratan kitabını üniversite yıllarında yazmaya başladı. Gerçeklerle bir derdi olan yazarımızın ilk romanı olan Kinyas ve Kayra, iki arkadaşın yolculuk hikayesinden çok daha fazlası bizce. Yaşam savaşı, hayatta kalma-hayatı yaşama arasındaki fark ve hayata tutunma gibi kavramların kelimelerle yoğrulduğu bu kitap, okurlarca Günday’ın en sevilen kitabı.
Kendisinin de dile getirdiği gibi yazmanın düşünmenin en iyi yolu olduğunu anlayan ve yazdıkça düşünen yazarımız Hakan Günday, Kinyas ve Kayra’sıyla zihnimizin bizi götürdüğü yerleri gösteriyor.
Macera Romanları

Edebiyat literatüründe yeraltı romanları yazarı olarak anılıyor Günday. Ancak kendisi psikolojik macera romanları yazdığını ifade ediyor. Maceranın kelime anlamına baktığımızda “Sonuçsuz iş; tehlikeli eylem.” olarak tanımlandığını görüyoruz. Bunu Hakan Günday’ın romanlarını göz önüne alarak düşündüğümüzde, yazarımızın çok da haksız olmadığını anlayabiliyoruz. Zira Günday’ın da dediği gibi “Maceranın ilk basamağı zaten insanın zihninde başlıyor.” Bu durumu bütün kitaplarında bizzat gördüğümüz gibi Kinyas ve Kayra’da hissediyoruz adeta.
Nefes Alabilmek

“Bir mucize istedim. Bir tane. Ya şimdi ya hiç!.. Ve gözlerimi tekrar açarken içime çektiğim nefeste nikotin de vardı. Kinyas eğilip ağzımdaki sigarayı ateşlemişti. Mucize gerçekleşmişti… Derin bir nefes çektim.” (Kinyas ve Kayra, Hakan Günday)
Günday’ın eserleri de tıpkı bu alıntı gibi hissettiriyor desek yeridir. Onun eserlerini okurken göğüs kafesinizde bir sıkışma hissedebiliyorsunuz çoğu zaman. Karakterlerin maceraları, seçimleri sizler de büyük bir tesir bırakırken, yaşadıklarıyla derin bir nefes alabilmek güçleşebiliyor.
Ödüller

Yazdıklarıyla kendine has bir okur kitlesi yaratan Günday, bu kurguları ve hayal gücüyle pek çok ödüle de layık görülmüş bir isim. Hakan Günday, Az adlı romanı ile 2011 yılında Türkiye’de Dünya Kitap Yılın En İyi Telif Romanı ödülünü aldı. Ziyan adlı kitabı ile, Fransa’da her yıl Türkiye konulu roman veya deneme kaleme alan Türk veya Fransız yazara verilen Türk-Fransız Edebiyat Ödülü‘nü; Fransızcaya “Encore” adıyla çevrilen “Daha” romanıyla Fransa’nın saygın edebiyat ödüllerinden Prix Medicis “En İyi Yabancı Roman Ödülü“nü aldı. Ek olarak bir de Almanya’nın prestjili ödüllerinden birisi olan “Uluslararası Hermann Hesse Ödülü“ne 2022 yılında Hakan Günday ve çevirmeni Sabine Adatepe layık görülmüştür.
Ruh
“Çünkü piçin ruhsal dünyasına giden yol o kadar uzundur ki bir insanın oraya ulaşabilmesi için milyonlarca ışık yılı yaşayabilmesi gerekir.” (Piç, Hakan Günday)
İnsan ruhunun dönüşümünü şöyle açıklıyor Günday: “İnsanın kendini kandırması ve etrafını kandırması çok teşvik edilen bir spor dalı oldu. Eğer şiddetten daha kötü bir şey varsa o da şiddete alışmaktır. Şiddete alışmış bir kalabalık şiddetten daha kötüdür. Şiddetle başa çıkmanın yolu asla alışmamış olmaktır. Şiddetin tanımına bakacak olursak çok uzun yıllar içerisinde manasının daraldığını görebiliriz.”
Sistem Eleştirileri

Kitaplarında toplumsal eleştirilerden çekinmeyen ve kalemini korkusuzca kullanan yazarımız, mevcut sisteme olan serzenişlerine de genişçe yer veriyor. Bu durum bazen savaşın insan üzerindeki etkisi olurken bazen de ekonomik durumlar oluyor.
Şahsiyet

Yalnızca kitap yazmakla kalmayıp senaryo da yazan ve bu senaryo ile adından söz ettiren Günday Şahsiyet’te toplumsal hafızayı ele alıyor. Travmaların yalnızca bireyler için değil toplumlar için de önem arz ettiğini ve unutkanlığın bireyden ziyade toplumu nasıl etkilendiğini inceleyen yazarımız, her acıyla yüzleşebilmenin önemini savunuyor dizide adeta.
Travmalar
Az önceki başlığımızda da bahsettiğimiz gibi Hakan Günday’ın eserlerinde bir varış noktasından ziyade ilerlediği bir güzergâh ve incelemek istediği bazı şeyler var sanki. Her eserinde travmalar yaşamış bireyler mevcut. Bu karakterler yaşadıkları travmalarla bir toplumu da etkiliyorlar. Bir kitabında katil olarak çıkıyor karşımıza, başka bir kitabında ise insan kaçakçısı…
Acısıyla yüzleşemeyen karakterlerimiz çoğu zaman kendisiyle de yüzleşemiyor. Travmaları anımsamak istemiyorlar belki de çoğu zaman.
Uykusuzluk
“Yaşarken ölmeyi, ölerek yaşamayı sadece uykusuzlar bilir.” (Kinyas ve Kayra, Hakan Günday)
Özellikle Kinyas ve Kayra’da yoğun bir şekilde değindiği uyku kavramının aslında bir insan için ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyoruz. Uykusuzluğun bir insana verilebilecek en büyük ceza olduğunu söylüyor Günday.
Yer Üstü Yazarı
Hakan Günday’ın eserlerinde göğüs kafesinizi daraltacak rahatsız unsurlar da bulunuyor. Ancak bu rahatsız edici unsurlar aslında içinde yaşadığımız dünyanın bir gerçeği. Bu nedenle realist ve natüralist bir yazar da diyebiliriz Günday için. Ancak yer altında yazan bir yazar değil aslında Günday. Gerçekleri göstermek isteyen ve bu gerçeklikleri yaşayanları karakterleri üzerinden tanıtmaya çalışan bir yazar. Böylelikle aslında yerin altında yazan bir yazardan ziyade, yerin çok üstünden yazan bir yazar.
Ziyan
“Kahramansız büyümüş biri olarak, içimde birikmiş olan bütün hayranlık dökülecek deniz arıyordu. Mustafa Kemal’in gözleri o denizle aynı renkteydi.”
Yazarın en dikkat çekici kitaplarından birisi de kuşkusuz Ziyan. Hayal ve gerçek arasında dönüp durduğumuz, geçmişle bugün arasında sıkışmış bir karakterin asker psikolojisi ve kendi geçmişiyle, kanıyla mücadele ettiğini görüyoruz kitapta. Hakan Günday’ın ustalıkla kaleme aldığı ve tarihle günümüzü birleştiren bu kitap, Mustafa Kemal Atatürk‘e suiskast girişiminde bulunan Ziya Hurşit‘in gözlerine götürüyor bizleri.
Peki nasıl oluyor da Hakan Günday Ziya Hurşit’e dair her şeyi bu kadar detaylı bir şekilde yazabiliyor? Yalnızca bir kurgu mu? Hayır değil. Zira Ziya Hurşit, Günday’ın dedesi Faik Günday‘ın kardeşi.
“Sen de fark ettin mi? Az dediğin küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış on binlerce kelime ve yüz binlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunabilmek için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi.” (Az, Hakan Günday)
Kaynakça:
Nouvart. “Hakan Günday: “Gerçek hayatla sanat arasında kronolojik bir fark var”.” Web. Erişim: 01.02.2024
Yayınağacı. “Hakan Günday – ‘En Büyük Palavra Mutlu Sondur.'”. Web. Erişim: 01.02.2024
Okumak İyi Gelir. “Hakan Günday: Seni kim uyuttuysa onun rüyalarını görürsün”. Web. Erişim: 02.02.2024