Edebiyatımızın üretken isimlerinden Orhan Pamuk, üretkenliğinin yanı sıra ülkemizin Nobel Edebiyat Ödüllü tek yazarı olma başarısına sahiptir. Kullandığı dili, yarattığı konuları kısacası romancılığı ile hepimizi etkileyen Orhan Pamuk, yara aldığımız yerlerden hesap sormak için “ülkenin sesi olma” görevini üstlenir. Postmodern bir anlayışla kaleme aldığı eserlerinde, ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve toplumsal olayları eserlerinin merkezine alırken aynı zamanda kültürler arasındaki ilişkiyi de aynı ölçüde eserlerine yansıtır.
Eserleriyle kendine hayran bırakan Orhan Pamuk‘u okumayı sevdiyseniz okurken büyük keyif alacağınız benzer yazarları sizler için derledik!
1. Italo Calvino

Italo Calvino, İtalyan edebiyatının önde gelen isimlerinden biridir. Çok yönlü bir üretkenliğe sahip olan Calvino, edebi kişiliğini ülkesindeki savaş sonrasında kazanır. Dahil olduğu komünist partide çeşitli yazılar yazar, gazete ve yayınevlerinde çalışır. O esnada birçok deneme ve öyküler yazıp bastırma imkanı bulur. Yıllar sonra tanışıp arkadaş olduğu Cesare Pavese, ona ilk ödülünü Örümceklerin Yuvalandığı Patika kitabıyla kazandırır.
Postmodern izleri edebiyatına taşıyan Calvino, anlatımını üstkurmaca tekniği ile gerçekleştirir. Özellikle Görünmez Kentler eserinde şehirlerin ve mekanların duygusuna oldukça önem verir. Kültürlerdeki farklı çatışmalar ve karmaşık ilişkiler, yansıtmaya çalıştığı görselliğin yanında en büyük destekçisidir. Geçmişten getirdiği siyasi kimliği ile birlikte toplumu farklı bir pencereden gözlemler.
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Calvino’nun edebiyat dünyasındaki yerini sağlamlaştırdığı eseri sayılabilir. Eser, okurun yazı içerisindeki yerini arttıran bir çerçeveden ele alınır. Hayat, gerçek, evren, insan gibi kavramların neler olduğu üzerine derin bir sorgulamayla baş başa bırakır okuyucuyu.
“Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin.”
2. Oğuz Atay

Postmodernizmin edebiyatımızdaki öncüsü olan Oğuz Atay, eserlerini bu akımın çevresinde şekillendirir. Karakterin iç dünyasını, burjuva takımına olan karşıtlığı, kimlik arayışını, zihnin dalgalanmalarını ustaca bir kalemle ele alır. Kendisine klasiklikten uzakta bir edebi kimlik benimseyen yazar, roman akışına aykırı olarak aralara kendi fikirlerini ekler, konudan bağımsız kafasına takılan detayları okuyucusuna sunar.
Edebiyatımızın başyapıtlarından biri olan Tutunamayanlar, insan hayatının en merkezini ele alır. Bir ucu mutluluk diğer ucu hayal kırıklığı olan upuzun bir ipin, hangi noktasına takıldığımıza değinmektedir. Hayatın bütün gerçekliklerinin ele alındığı bu kitapta, insanın zihnini sorgulayan sorulara kendi penceremizden cevaplar ararız. Oğuz Atay, eserinde kişilerin analizlerini yapar, en içte yer alan arayışları, kayboluşları, bunalımları kısacası ruhumuzda yaşanan geniş çaplı savaşları okuyucusuna aktarır.
“İçimin yeni heyecanlar için dolduğunu hissetmiyorum. Fakat bilmeden yeni yaşantılara hazırlıyorum kendimi. İçimde bir Selim ölürken kalan bütün gücüyle yeni bir Selim yaratıyor.”
3. Virginia Woolf

Modernist akımın öncülerinden olan Virginia Woolf, henüz çocuk yaşlarında yazı yazmaya başlar. Düzenin ve geleneksel yöntemlerin karşısında bir anlayış benimser. Karakterleri ve karakterlerin ruh hallerini ön planda tutarak bilinç akışı tekniğini başarılı bir şekilde kullanır. Okuyucularını, karakterlerin iç dünyalarına davet ederek iniş ve çıkışlarına yakından tanıklık ettirir.
Edebiyatın feminist yazarlarının başında gelen Woolf, karakterlerini ve olaylarını büyük çoğunlukla kadınlar etrafında şekillendirir. Dönemlerde yaşanan toplumsal olaylarda kadınların maruz bırakıldıkları durumları yakından takip eder ve yapılan baskıları eserlerine büyük bir başarıyla aktarır. Kendine Ait Bir Oda kitabında kadın karakterlerin seslerini daha fazla ön plana çıkarmayı, savunduğu düşünce doğrultusunda doğru bulan yazar, cinsiyet eşitsizlikleri ve toplumun sorgulanması gibi konuların üstünde özenle durur.
“Aklıyla her zaman şu gerçeği kavramıştı ki, mantık, düzen, adalet diye bir şey yoktu; çile, ölüm ve yoksulluklar vardı.”
4. Yusuf Atılgan

Yusuf Atılgan, lise yıllarında edebiyatla haşır neşir olur. İngilizce öğretmeninin Behice Boran olması onun edebiyatla bu denli yakın olmasının başlıca sebeplerinden biri olarak gösterilir. Üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü okuduğu sırada en büyük şanslarından biri yaşanır ve Ahmet Hamdi Tanpınar, Halide Edip Adıvar gibi isimlerin öğrencisi olur. Yazarlığında benimsediği yolu Ahmet Hamdi Tanpınar’dan öğrendiğini de vurgular Atılgan.
Yazma ve okumayı en büyük tutkusu olarak gören yazar, yaşadığı bazı durumlar sebebiyle şehir hayatına gönül koyup çiftçilik yapmaya memleketine döndüğünde bile ara vermez. Cebinde öyküler, denemeler, romanlar birikmiştir. Aylak Adam kitabında kazandığı Yunus Nadi Roman Ödülü ile adından övgülerle söz ettiren Atılgan, ikinci romanı Anayurt Oteli için çalışmalara kısa bir süre sonra başlar.
Modernist edebiyatı benimseyen yazar, karakterlerinin derinliklerine indirir okuyucuyu. İsyan ve yabancılaşma ön plandadır eserlerinde. Bu ruh hallerini özgün bir şekilde kaleme alır. Anayurt Oteli‘nde kahramanların yaşadıkları bunalımı ve yalnızlığı aktarır. Bireyler arasındaki iletişim sorunlarına yakından değinir. Toplumun yozlaşmasını ve bu sebeple tükenmekte olan insanı farklı bir pencereden okuyucuya sunar.
“Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde, sözle, yazıyla, resimle ya da susarak…”
5. William Faulkner

Amerikan edebiyatında modernist akımın öncüsü olarak bilinen William Faulkner, savaştan etkilenen yazarlar arasındadır. II.Dünya Savaşı’nın bireylerde bıraktığı tahribatı birebir yaşayan yazar, edebiyatını bu izler çevresinde şekillendirir. Aynı zamanda siyasal ve toplumsal olayları yakından takip ederek her konuda yaşanan adaletsizliklerin karşısında durduğu bir duruş sergiler.
Güneyli insanların içinde bulundukları çalkantılar, aile çatışmaları, ayrımcılık, bireyin kimlik arayışı gibi konuları eserlerine taşır. Ses ve Öfke eserinde belirtilen temaların neredeyse hepsine yer veren Faulkner, kardeşler arasındaki adaletsizliğe ve sonunda aile bireylerinin teker teker dağılmasına değinir. Karakterlerin her birinin penceresinden baktığımız farklı açılar, olayların tam merkezinde bulunuyormuş gibi hissetmemize yol açar.
“‘Ben herkese elimden gelen iyiliği yapmak isterim,’ dedi. ‘Önemsiz sosyal sınırlar çizmem. Bir insan bana kalırsa her şeyden önce bir insandır, nerede olursa olsun.”
Kaynakça
mozartcultures.com “Italo Calvino Kimdir?” web Erişim Tarihi: 23.04.2024
kayiprihtim.com “Yarattığı ‘Kendine Ait Oda’ ile Milyonlara İlham Olan Virginia Woolf’un Hayatından 9 Dikkat Çekici Detay” web Erişim Tarihi: 23.04.2024
listelist.com “14 Maddede ‘Aylak Adam’ Yusuf Atılgan” web Erişim Tarihi: 23.04.2024
fikriyat.com “Yazmak ve Yaşamak Arasında: William Faulkner” web Erişim Tarihi: 23.04.2024