The Idea of You Film İncelemesi: İnsanlar Mutlu Kadınlardan Nefret Ederler

Editör:
Sedef Hızlan
spot_img

Prime Video‘da yayınlanan; başrollerini Anne Hathaway ve Nicholas Galitzine’nin paylaştığı, aynı isimli kitaptan uyarlama olan The Idea of You (Sen İhtimali), hem kadrosu hem de konusuyla daha izleyiciyle buluşmadan önce oldukça ilgi çekmişti. Kendinden 16 yaş küçük olan bir dünya starı ile aşk yaşayan bir karaktere odaklanan film klişe mi, yoksa çok fazla mesaj mı içeriyor?

O zaman gelin filmi beraber inceleyelim!

Filmin Konusu Nedir?

Film, Amerika’daki meşhur müzik festivali Coachella‘da başlayıp doludizgin devam eden ancak mücadele gerektiren bir aşk hikâyesini ele alıyor. Elbette çok başka açılardan. Anne Hathaway‘in canlandırdığı, boşanmış bir anne olan Solène kızını, babasının son anda iptal etmesinden dolayı Coachella’ya götürmek durumunda kalır. Tam da orada tesadüfi bir şekilde dünyaca ünlü müzik grubu August Moon‘un solisti olan Hayes Campbell ile tanışır. Hayes, kızının da bir zamanlar severek dinlediği müzik grubunun üyesidir aslında. İkilinin bu karşılaşmasının ardından Hayes’in çabasıyla yeniden bir araya gelmeleri ve yakınlaşmalarıyla beraber bazı problemler de başlamış olur. Bu problemler genel olarak filmin konusunu oluşturuyor diyebiliriz.

Şöhret

Film bu aşk hikâyesinin yanında pek çok şey anlatmaya çalışıyor aslında. Özellikle genç yaşta şöhret sahibi olan ünlülerin hayatına da bir kapı aralamış oluyoruz. Filmin başından sonuna kadar şöhretin getirdiklerini ve getirdiği kadar da götürdüklerini görebiliyoruz. Özellikle Hayes karakterinin üzerinde yaratılan yaşına göre olgunluk imajı aslında Solène’i ona çeken şey diyebiliriz. Şöhret dünyasının tam merkezinde yer alan Hayes, işleyişi gayet iyi biliyor aslında. Ancak çevreyi çok da takmadığını söyleyebiliriz.

Bu dünyayı tam anlamıyla tanımamız da gerçek hayata uyarlamamıza neden oluyor zaman zaman. Zira özellikle genç yaşta ünlü olanların yaptıkları işlerden çok yalnızca fiziksel olarak önemsenmeleri filmin vurguladığı acımasız gerçeklerden birisi aslında. Hayes de tam bu noktada yaptığı müzikle tanınmak isteyen bir karakter.

Göz önünde bulunmanın zorluklarını Hayes yerine Solène tarafından görüyoruz. Bir ilişkiye başlamalarının ardından Hayes bunu duyurmaktan çekinmiyor ancak Solène tarafında durumlar böyle işlemiyor. Özellikle anne kimliğini ön plana koymaya çalışan karakter, ilişkinin iki kişi arasından çok, dünyayla beraber yaşanılacağını inanıyor ve yargılanmaktan da son derece korkuyor. Hayes’in ünü ve eski kocası Daniel‘in onu genç bir kadın yüzünden terk etmesini göz önüne aldığımızda bunları düşünmesi son derece normal aslında.

Medya’nın Etkisi

“İnsanlar mutlu kadınlardan nefret ederler.”

İlişkinin öğrenilmesinin ardından medyada çıkan her şey, başta Solène’i etkiliyor elbette. Hatta tüm yaşamını değiştiriyor diyebiliriz. Gece bambaşka bir insan olarak uyurken, sabah bambaşka bir insan olarak uyanıyor. Çünkü medyada kendi karakterini ortaya koyamıyor.

Sosyal medya herkesin özgürce yazıp çizebildiği bir alan. Ancak çoğu zaman acımasız oluyor. Film bu noktayı çok yerinde işlemiş diyebiliriz. Sosyal medyada çıkan haberlerde Solène’in işine ve hayatına dair hiçbir bilgi yazılmazken, genç bir şarkıcı ile birlikte olması üzerine binlerce yorum yapılıyor. Kendi hayatında başarılı bir insan olan Soléne’in medya nefretiyle tanışması da burada başlıyor aslında.

Sosyal medyanın getirdiği fırtınaları ve yıkımları işleyen film, bu enkazın geride bıraktıklarına odaklanıyor aslında. Ancak tüm bunların yanında filmde yer alan yargılamaların hepsi yalnızca Solène’e yapılıyor. Bu noktada da izleyicinin düşünmesini istiyor aslında film. Neticede ilişki ne tek taraflı, ne de milyonlarca insanla yaşanıyor.

Klişe Romantizm

Aynı isimli kitaptan uyarlanan filmin; tüm bu bahsettiklerimizin yanında, klişe bir romantik komedi olduğunu da söylemeden edemeyeceğiz. Gelgitler, engeller, dış etkenler gibi belirleyici faktörlerin bolca olduğu filmde; zaman zaman tebessüm edip gülerken, zaman zaman da hüzünlendiğimiz anlar yaşayabiliyoruz. Ancak tüm bu klişelerin yanında film, aslında seyirciyi konfor alanına da çekiyor bazı sahneleriyle. Çoğu sahnede duyguların tazelendiği, sonu düşünmeden yapılan eylemlerin verdiği mutluluğa şahit olabiliyoruz. Bu nedenle bazı sahneler sizleri yenilenmiş hissettirebilir.

İzleyicide yarattığı bu klişe hava yüzünden IMDb açılışını 6.5 gibi düşük bir puanla yapsa da, biz filme yine de şans vermenizi isteyeceğiz. Anne Hathaway’in oyunculuğu ve Nicholas Galitzine ile olan uyumu izleyicileri filme çeken en büyük etmenlerden birisi.

Kendi hayatınız ve mücadelelerinizden biraz olsun uzaklaşmak, farklı bir yaşamın içine beklentisiz bir şekilde misafir olarak gitmek isterseniz The Idea of You (Sen İhtimali) tam size göre!

Filmi Prime Video’dan, fragmanı ise aşağıdan izleyebilirsiniz!

spot_img
Gaye Nur Karabay
Gaye Nur Karabay
"yaşadım" diyebilmen için

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!