Lohusa depresyonu/doğum sonrası depresyon (pospartum depresyon), yeni doğum yapan annelerde görülebilen önemli bir psikolojik rahatsızlık olarak değerlendirilir. Annenin doğum sonrasında karşılaştığı sürece ve annelik rolüne uyum sağlamasını zorlaştıran, bebeğiyle sağlıklı bir ilişki kurmasına engel olabilen bu durum aslında oldukça yaygındır. Birçok psikolojik bozukluk gibi lohusa depresyonu da modern döneme özgü bir olgu değildir. Tarih boyunca yeni doğum yapan kadınların yaşadığı sorunlar dikkat çekmiş, nedenleri açıklanmaya ve bunlara çözümler üretilmeye çalışılmıştır.
Lohusa Depresyonu Nedir?

Annenin doğumdan sonra geçirdiği ilk altı haftalık sürece lohusalık dönemi denir. Bu dönemde annenin bedeni doğum sonrası hormonal değişikliklere uyum sağlamaya ve gebelik öncesi hâline dönmeye çalışır. Lohusalık döneminde yaşanan fizyolojik değişimlere birçok psikolojik değişim de eşlik eder. Gebeliğin sonlanması ve bebeğin dünyaya gelmesiyle annenin uyum sağlaması gereken yeni bir süreç başlar.
Anneliğe adaptasyon süreci bazı kadınlar için daha zorlu psikolojik koşullarda gerçekleşir. Hatta birçok annede doğum sonrası hüzün, postpartum hüzün veya baby blues adı verilen durum görülür. Bu dönemde annede, doğumdan birkaç gün sonra ağlama, kaygı, uyku bozukluğu, sinirlilik, kayıp hissi gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Doğum sonrası hüzün geçici ve kısa sürelidir ancak bazı annelerde bu belirtiler şiddetlenir, süresi uzar ve lohusa depresyonu (postpartum depresyon/doğum sonrası depresyon) ortaya çıkabilir.
Lohusa depresyonu genelde doğumdan birkaç hafta sonra ortaya çıkıp sinsice ilerler ve aylarca sürebilir. Depresif duygudurum, ilgisizlik, zevk alamama, yorgunluk ve değersizlik gibi depresyon belirtileriyle beraber bebeğe karşı ilgisizlik, bebeği için aşırı endişelenme ve bebeğe zarar verme düşünceleri de görülebilir. Ayrıca doğum sonrası depresyon yaşayan kadınlarda yüksek kaygı ve hatta panik atak görülebilir (Amerikan Psikiyatri Birliği). Bazı vakalarda ise doğum sonrası depresyona psikotik belirtiler eşlik eder. Bebeğini öldürme eyleminin oldukça yaygın görüldüğü durumlar da doğum sonrası psikoz sürecinde ortaya çıkan, bebeğini öldürme emri aldığına veya bebeğin içine şeytan girdiği hezeyanların görülebildiği doğum sonrası psikoz vakalarıdır (Amerikan Psikiyatri Birliği).
Günümüzde Doğum Sonrası Depresyon Tedavisi

Lohusa depresyonunun etkili bir şekilde tedavi edilebilmesi için belirtilerin erken fark edilmesi büyük önem taşır ve günümüzde bu konuda farkındalık geçmişe kıyasla daha yüksektir.
Doğum sonrası depresyonu tespit edilip tanılandıktan sonra tedavi için bireysel psikoterapi veya aile terapisi, ilaç tedavisi veya sosyal hizmet desteği uygulanabilir. Ayrıca sosyal destek ve bebeğin bakımına yardım gibi çevresel koşullar da bu zorlu dönemin atlatılması için büyük önem taşır.
Tarihte Lohusa Depresyonuna Bakış

Görüldüğü gibi günümüzde lohusa depresyonunun sebepleri, belirtileri ve tedavisi için etkili yöntemler bulunur. Geçmişte ise bu durum tam olarak açıklanamasa da doğum yapan annelerin yaşadıkları zorluklar ve bazı ağır vakalar fark edilmiştir. Tarihte, lohusa depresyonu belirtilerini açıklamaya çalışan birçok yaklaşım ortaya çıkmıştır.
Antik Yunan hekimi Efesli Soranus doğumdan sonra kadınların sinirli ve üzgün duygudurumları yaşadıklarından ve hatta bebeklerinin ağlamasını durduramadıklarında onlara öfkelenip zarar verebildiklerinden söz eder. Hipokrat ise bazı kadınların doğumdan sonra halüsinasyonlar gördüğünden bahseder.
19. yüzyılda hekimler doğum sonrasında kadınların yaşadığı problemleri histeri kavramıyla tanımlar. Bu dönemde bazı psikanalistler doğum sonrası depresyonu annenin kişisel kusurlarına, gizli ensest ve eşcinsel arzularına hatta kendi bebeğini kıskanmasına atfeder.
Lohusa Depresyonu ile İlişkili Mitler

Elbette birçok fenomen gibi geçmişte Lohusa Depresyonu’nun anlaşılması ve açıklanmasında mitoloji büyük pay sahibidir. Mezopotamya coğrafyasında bu mitlerin en baskın olanları Lilith ve Alkarısı figürleridir.
Lilith

Lilith ilk olarak Sümerlerin Gılgamış Destanı‘nda karşımıza çıkar. Lilith, ismi hava, rüzgar anlamına gelen lil kökünden gelen bir fırtına tanrıçası olarak tanımlanır. Yıkıcı rüzgarlara ve şehvete hükmeden Lilith, korkutucu bir dişi ruhtur. Zaman içinde ataerkil düşüncenin etkisiyle Lilith, erkekleri cazibesiyle tuzağına düşüren kötücül bir figüre evrilmiştir. Yahudi mitolojisinde de kendine yer bulan Lilith özellikle bu anlatıda çok önemli ve şeytani bir karakter olarak yer alır.
Tevrat’ta insanın yaratılışı hakkında iki farklı anlatı yer alır. Bunlardan yaygın olarak bilineni önce erkeğin yani Adem’in yaratıldığı sonra da ona eş olarak kadının yani Havva’nın yaratıldığı anlatıdır. Diğer anlatıda ise kadın ve erkek birlikte yaratılmıştır. Lilith’in devreye girdiği inanış da budur.
Yahudilik inanışına ait bir kitap olan Ben Sira Alfabesi’ne göre insan topraktan yaratılırken ilk erkek ve kadın olarak Adem ve Lilith birlikte yaratılmıştır. Adem’le eşit yaratılan Lilith ona itaat etmeyi reddeder. Özellikle cinsel açıdan erkekten aşağı olmaya karşı gelen Lilith, bunun üzerine Adem’le tartışırken Tanrı’nın söylenmesi yasak olan adını zikrederek oradan uçup gider (Ünal 107). Tanrı, üç meleğini Lilith’i geri getirmeleri için görevlendirse de Lilith bunu kabul etmez. Melekler Lilith geri dönmeyi kabul etmezse her gün onun yüz çocuğunun öldürüleceğini bildirir (Çınar 383). Böylece Lilith, Adem’in soyuna düşman olur ve ölümsüz bir iblise dönüşür. Havva ise bu olayların ardından Adem’in yalnız kalmaması için ona bir eş olarak yaratılır, dolayısıyla yaratılan ikinci kadındır. Bazı inanışlara göre ise Lilith doğurgan olmadığı için annelerden nefret eder ve yeni doğan bebekleri öldürür.
Alkarısı ve Albastı

Türk Mitolojisi ve Anadolu Mitolojisinde ise Lilith ile benzerlikler taşıyan ve yeni doğum yapmış kadınlara musallat olan Alkarısı adlı dişi bir şeytan karşımıza çıkar. Alkarısı’nın musallat olması hadisesine ise Albastı adı verilir.
Lohusa kadınlara ve yeni doğan bebeklere musallat olan Alkarısı genellikle iri yarı, güçlü, saçı başı dağınık ve çirkin olarak tarif edilse de gerçeküstü güzelliğe sahip bir kadın olarak betimlendiği de olmuştur (Kılıç ve Eser 40). Alkarısı bazen bir gölge olarak görünür, bazen bir hayvan veya insan görünümünde somutlaşır. Ancak ne şekilde olursa olsun lohusa anneye rahatsızlık ve korku verir. Efsaneye göre Alkarısı, anne uyurken gelerek onu boğmaya çalışır, asıl arzusu ise bebeği çalmak ve onun ciğerini yemektir. Albasmasını deneyimlediğini söyleyen kadınlar güçlükle uyanır ve nefes almakta zorlanırlar.
İnanışa göre Alkarısı’nı alt etmenin yolu ona bir iğne batırmaktır, böylece Alkarısı ailenin hizmetâarı olacaktır. Bununla birlikte Alkarısı’nın gelmesini ve anne ile bebeğini zarar vermesini önlemek için birçok yöntem uygulanır. Örneğin, lohusanın yanında iğne, bıçak, makas gibi eşyalar bulundurulması bu inançtan kaynaklanır. Lohusa kadının kırmızı giymesi veya kırmızı kurdele bağlaması geleneği de kendisini Albastı’dan korumak için ortaya çıkmıştır. Ayrıca lohusanın yalnız bırakılmaması ve Alkarısı erkeklerin olduğu yere gelmediği için doğum yapan kadının yanında bir erkeğin bulunması da alınan önlemler arasındadır.
Geçmişte Uygulanan Yöntemler

Bugün lohusa depresyonunun yeni doğum yapan kadınlarda bebeklerine yakınlık duyamamaktan, onlara bakım veremeye ve hatta zarar vermeye kadar gidebilen zorluklara yol açtığı bilinmektedir. Geçmişte ise bu olgunun ve nedenlerinin anlaşılamaması şaşırtıcı değildir. Bu nedenle kolektif bilinçdışının, lohusa depresyonunun yarattığı yükü anneden alıp mitolojik karakterlere aktardığı düşünülebilir. Sonuç olarak halk arasında kendine Lilith veya Alkarısı karakterleri üzerinden yer bulan bu fenomene yine halk arasında geleneksel çözümler bulunmaya çalışılmıştır.
Alkarısı’ndan korunmak için uygulanan en önemli tedbirlerden biri lohusa kadın ve bebeğin kırk gün boyunca yalnız bırakılmaması geleneğidir. Bu gelenek sayesinde hem bebeğin bakımında anneye yardım edilir hem de anneye bu hassas dönemde ihtiyaç duyduğu sosyal destek sağlanır. Ayrıca şiddetli doğum sonrası depresyon ve psikoz vakalarında görülen, annenin bebeğe zarar vermesi riskine karşı da önlem alınmış olur. Alkarısı’nın erkeklerin olduğu yerlere gelmediği inancı nedeniyle evde bir erkeğin bulundurulması da babanın evde kalarak anneye eşlik etmesi ve destek sağlamasına aracılık eder.
Lohusayı yalnız bırakmamak için yanında bulunan kişiler bebeğin bakımına olduğu kadar evdeki diğer işlere de yardım ederler. Böylece yeni doğum yapan kadın dinlenerek bu süreçteki değişimlere daha iyi uyum sağlayabilir. Annenin sağlık sorunları yaşaması veya sütünün yeterli gelmemesi gibi problemler yetersizlik hissine ve bebeğine yeterince iyi bakamadığı endişelerine yol açabildiğinden bu süreçte annenin beslenmesine ve sağlığına dikkat edilir. Anneye birçok bitkinin kaynatılmasıyla yapılan lohusa şerbeti içirilir ve sütünü arttıracak besinler verilir.
Lohusa depresyonu veya doğum sonrası depresyon geçmişte tam olarak anlaşılamamış olsa da tarih boyunca ortaya çıkan anlatılar bu fenomene dair farkındalığın varlığını gösterir. Yeni doğum yapan annenin yaşadığı zorluklarla mücadelede de toplumun ve geleneklerin etkisi oldukça büyüktür.
Kaynakça
American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Arlington, VA, 2013.
Kara, Bülent, et al. “Doğum sonrası depresyon.” Sted 10.9 (2001): 333-4.
Erdem, Ö. (2009). Doğum sonrası hüzün ve doğum sonrası depresyon. Konuralp Medical Journal, 1(1), 32-37.
Blakemore, Erin. “It’s the most common complication of childbirth. It went untreated for millennia.”. National Geographic. 19 Eylül 2023, https://www.nationalgeographic.com/premium/article/postpartum-depression-history-childbirth-complication. Erişim Tarihi: 27 Mayıs 2024.
Ünal, Asife. “Yahudi geleneğinde kadının yaratılışı ve Lilit efsanesi.” Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ÇÜİFD) 17.2 (2017): 103-115.
Çınar, Aynur. “Lilith: Yahudi Mitolojisinde Ana Tanrıça’nın Düşüş ve Şeytana Dönüşüm Serüveni.” Bilimname 2018.35 (2018): 363-395.
Kılıç, Yusuf, and Elvan Eser. “Lohusalık Sendromu (al ana/alkarısı/albastı)’nun Eskiçağ Yakındoğu Toplumlarının Kültürlerindeki İzleri: Lilith Gerçeği.” Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 5.17 Prof. Dr. Hüseyin Sever Armağan Sayısı (2018): 29-60.