Animasyon filmleri çoğumuz için bir kaçış yolu veya hayata küçük bir mola oluyor çoğu zaman. Animasyon denildiğinde de pek çoğumuzun aklına Hayao Miyazaki geliyor. Filmlerinde çevrecilik, sürdürülebilirlik, sihir, ötekileştirme, yaratıcılık ve mitoloji gibi konu ve temalara değinen Miyazaki, bizce bu işin en iyilerinden biri. Miyazaki’nin oluşturduğu karakterler kendi içlerinde gelişen, değişen ve olgunlaşan karakterler. Yani, hikâyenin sonunda karakterlerin hiçbiri başladığı yerde değil. Yürüyen Şato’da ise bunu net olarak görebiliyoruz. Ne Sophie ne de Howl başladıkları gibi bitirmiyor hikâyeyi. Tekrar tekrar hiç sıkılmadan izlediğimiz Howl’s Moving Castle filminin unutulmaz repliklerini derledik.
1. It’s not easy being old.

Sophie’nin genç bir kadınken yaşlı bir kadına dönüşmesiyle bizleri en çok güldüren ve akıllarımıza kazınan repliklerinden birinin ‘’It’s not easy being old.’’ olduğunu söylemek sanıyoruz ki pek yanlış olmaz. Sosyal medyada birçok konu hakkında yorumda bulunurken bu repliği mizahi bir dille kullanmış olma ihtimalinizin oldukça yüksek olduğunu tahmin ediyoruz. Bizce bu replik yaşlılıkla birlikte gelen fiziksel zorlukları, toplumun beklentileri ve bireyin içsel çatışmaları hakkında derin bir anlayış sunuyor. Sophie’nin yaşlı bir kadınken kurduğu cümlelerden yaşlılığın yalnızca fiziksel bir durum olmadığını aynı zamanda kimlik, değer ve özgürlük duygusunu da etkilediğini görebiliyoruz. Yaşlı Sophie sayesinde bizlere yaşlılıkla ilgili derin bir empati geliştirme fırsatı sunan Miyazaki’ye teşekkür etmemek olmaz.
2. Good morning, turnip. We’ve got to be brave.

Sophie film boyunca attığı her adımda bizlere ne kadar cesur olduğunu adete haykırıyor. Belki de Sophie ile bu kadar yakınlık kurma sebebimiz kendi içimizdeki cesareti ve kararlığı dışa yansıtabildiğindendir. Şalgam ile artık selamlaşmaya başlaması belki de Sophie’nin artık bağ kurmak için çabaladığını gösteriyordur bizlere. Sophie bizlere bu repliğiyle sanki bilinmeyenle yüzleşme cesaretini gösteriyor gibi.
3. Howl: Sophie, you’re beautiful!

Belki de Sophie ve Howl’un hikâyesinin en kritik yerlerinden biri Howl’un Sophie’ye hediye ettiği bahçede aralarında geçen konuşmalardır. Bizce bu replik karakterlerin içsel çatışmalarını ve Sophie’nin kendisine olan güvenini yansıtıyor. Sophie’nin kendisini toplumun güzellik standartlarına uymadığını düşündüğü için yetersiz hissetmesi ve Howl’un Sophie’nin iç güzelliğini ve gerçek değerini takdir etmesi… Karakterler arasında geçen bu konuşma bizce Sophie’nin kendisini kabul etme yolculuğunun bir parçası. Zaten hikâyenin ana teması da gerçek güzelliğin dış görünüşten çok daha fazla olduğu ve güzelliğin içsel değerlerimizle şekillendiği değil mi?
4. Howl: What difference does it make? Murderers.

Miyazaki filmde savaşın yıkıcılığına ve insanlar arasındaki ilişkilere dair mesajları açıkça yansıtıyor. Howl ve Sophie arasında geçen bir diyalog ise savaşın ve şiddetin etkilerini sorgulatıyor bizlere. Savaşın yıkıcılığına, gerçekliğine, amacına, varlığına, karmaşasına ve belirsizliğine film boyunca tanık oluyoruz. Film boyunca izlediğimiz yıkımın filmin sonunda bittiğini ve barışın üstün geldiğini görmekse içimizde umudun yeşermesine sebep oluyor.
5. Howl: I’m through running away. I’ve finally found someone I want to protect. You.

Sophie film boyunca savaşın korkunç ve acımasız olduğundan bahsedip savaştan kaçmak istediğini dile getiyor. Ancak Howl, Sofie’nin tam tersine savaşmak istediğinden ve savaşın içinde olmak istediğinden bahsediyor. Tabi savaşıyor da. Ancak aralarında geçen bu diyalog belki de ikisinin de ortak bir noktada buluştuğunu gösteriyordur bize. Bu replikle her ikisinin de amacının sevdiklerini korumak olduğunu görebiliyoruz. Bizce bu replik aralarında geçen aşkı ve bağlılığı yansıtan derin anlamı olan bir replik.
6. Calcifer: I’m alive! I’m alive! I’m free!

Kalbin sıcaklığını, canlılığını, hafifliğini ve hassaslığını hissediyoruz Sophie sayesinde. Sophie’nin Calcifer’ın varlığını ve katkısını kutlarken aynı zamanda Howl için umut dolu bir dilekte bulunması adeta içimizi ısıtıyor; sevgiyi, bağlılığı ve özgürlüğü aynı anda hissettiriyor. Calcifer’ın uzun zamandır beklediği özgürlüğüne kavuştuktan sonra ‘’Sizi özledim.’’ diyerek dönmesi ise belki de bizlere karakterlerin birbirlerinin yaşamlarına kattıkları anlamı gösteriyordur.
7. Sophie: A heart’s a heavy burden.

Kalbin ağır bir yük olma sebebi belki de her zaman yalnızca sevgi ve mutluluk getirmediğindendir. Kalp aynı zamanda korkar, kaygılanır, üzülür, acır… Sophie belki de bu hislerin tamamını anladığından ve bu hislerin evrensel olduğundan bahsetmek istemiştir bizlere.
8. Howl: Seems everyone in this family’s got problems.

Howl’un kendi karmaşık ve sıkıntılı geçmişini düşündüğümüzde bizce bu replikte ifade etmeye çalıştığı şey herkesin birer sorunu olduğunu ve herkesin bu sorunlarla mücadele ettiğidir. Dönüp kendimize ve çevremize baktığımızda Howl’un haklı olduğunu anlayabiliriz diye düşünüyoruz.
9. Sophie: They say that the best blaze burns the brightest when circumstances are at their worst.

Sophie, film boyunca her zaman cesaretini yanına alıp umudun peşinde koştu. Zor zamanlar ve olumsuz koşullarda bile insanın en güçlü ve en parlak yönlerini ortaya çıkarabileğine tüm kalbiyle inandı. Üstelik buna sadece kendisi inanmakla kalmadı, çevresindekileri de buna inandırdı. Büyümek zor olsa da Sophie belki de büyürken geçirdiğimiz karanlık zamanlarda umut bulmamız gerektiğinden bahsetmek istemiştir.
10. Howl: After the war, they won’t recall they ever were human.

Howl bizlere her ne kadar savaşın sonuçlarının insanların insanlıklarını unutmalarına yol açacak kadar korkunç oluşundan bahsetse de filmin sonunda hepimizin istediği son gerçekleşiyor ve savaş son buluyor. Film sonlanırken bizler de kendimizi tüm savaşların son bulmasını umut ederken buluyoruz.
Kaynakça:
Kapak görseli: WallHere