Yeşilçam Yıldızlarının Kaleme Aldığı Kitaplar

Editör:
Sena Yiğit, Damla Satıroğlu
spot_img

Anı ve otobiyografi türündeki eserler, hayatını okuduğumuz kişi ve yaşadığı dönem hakkında bilgi vermesi bakımından kıymetlidir. Hayatını okuduğumuz kişi halka mal olmuş bir isim ise hayatı, yaptığı iş, şahsi anı ve fikirlerini aktardığı bu metinlerde öznel bir anlatım tercih eder. Bu açıdan bakıldığında Yeşilçam oyuncularının yazdıkları kitaplar hem sevilen aktör ve aktrislerin hayatlarını öğrenme fırsatı sunar hem de sinema tarihi hakkında önemli bilgiler barındırır. Böylece filmlerini hâlâ severek izlediğimiz usta isimlerin hayatlarına konuk olur, öykülerini kendi ağızlarından dinleme şansı elde ederiz.

Sinemam ve Ben – Türkan Şoray

“Oyunculukta aslolan samimiyet. Benim oyunculuğumda samimiyet var, yüreğim var, ben varım. Canlandırdığım karakterleri içimdeki tüm kadınlık hislerimle yaşattım, yaşatırım.”

Sinemam ve Ben, Türkan Şoray tarafından kaleme alınan bir otobiyografi-anı kitabı. Çocukluğunu ve ailesini anlattıktan sonra sinemaya ilk adımı ve ardından kariyerindeki yükselişi okuyucusuna adım adım anlatıyor. 500 sayfalık geniş bir hacme sahip olan kitapta oldukça akıcı bir üslup tercih ediyor. Zarif tavrını kalemine de yansıttığını anılarını anlatış şeklinden anlayabiliyoruz. Yaşadığı olayları anlatım ve değerlendirme tarzı da bunu gösteriyor. Filmlerini anlatırken kamera arkasında yaşanan ve bizlerin bilme imkanımızın bulunmadığı detayları da aktarmaktan çekinmiyor. Beraber rol aldığı oyuncu arkadaşları, yönetmenler ve yapımcılar hakkında da bilgiler vererek değerlendirmeler yapıyor. Örneğin Ediz Hun ile beraber rol aldıkları ilk film olan Genç Kızlar filminde tanışmaları ardından usta aktör hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatıyor: “Bu filmde tanıdığım sevgili Ediz Hun, bir prens. Her zaman saygılı tavrı, kibarlığı, dostluğu, samimiyeti ile mükemmel bir insan, tam bir centilmen.” Cüneyt Arkın hakkında ise: “Cüneyt Arkın, Alain Delon’dan çok daha yakışıklı, daha karizmatik. Birlikte çektiğimiz filmlerde benim oynamadığım sahnelerde kameranın arkasında, beni göremeyeceği bir yere geçip, onu hayranlıkla izlerdim.” diyerek hayranlığını ifade etmekten çekinmiyor.

Anlattıkları hem kişisel deneyimlerine dayandığından hem de dönemi yansıtması açısından sinema tarihi ve gelişimi hakkında da önemli bilgiler barındırıyor. Rol aldığı filmler ve canlandırdığı karakterlerin hayatındaki yansımalarını da bu açıdan değerlendirmek mümkün. Yeşilçam sinemasını değerlendirirken şu ifadeleri kullanıyor: “Yeşilçam bir çeşit masal geleneğini devam ettirmiştir. Bir toplumun masalları o toplum için ne kadar gerçek ise Yeşilçam sineması da o kadar gerçektir. Masalı toplum kendisi üretir, kendinin bir çeşit yansımasıdır. Sinemada melodramlar masalı anlatıyorsa, toplum da bu filmlere ilgi gösteriyorsa, kendinden bir şeyler bulduğu içindir.” Kitap boyunca hem Türkan Şoray‘ın şahsi kariyerine hem de Yeşilçam sinemasının gelişim sürecine dair öğrenilecek pek çok detay bulunuyor. Filmlerinin perde arkasına yakından şahit olmak ve Sultan’ın hayatını kendi ağzından dinlemek için Sinemam ve Ben okunması gereken kitaplardan bir tanesi.

Benim Kahramanım Türk Halkıdır – Cüneyt Arkın

“Hedefim doktor olmaktı. 1958 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanıp İstanbul’a geldim. Yorganımla, yatağımla, tahta valizimle. Haydarpaşa’dan şehre adımımı attım. Tıpkı ilk filmim Gurbet Kuşları’ndaki gibi. Meğer o ilk gelişim, sinemadaki ilk rolümün de provasıymış.”

Cüneyt Arkın kaleme aldığı Benim Kahramanım Türk Halkıdır kitabında kendine has üslubuyla anılarını aktarıyor. Kitap için otobiyografiden ziyade anı kitabı diyebiliriz. Zira kitap kronolojik bir kaygı gütmeden kısa hikâyeler tadında anılarını ve duygularını anlattığı metinlerden oluşuyor. Sinema öncesi hayatından ve kariyerinden güzel detaylar aktaran usta aktör yaşadığı zorlukları hiçbir zaman unutamadığını da sık sık dile getiriyor. Türk halkının kendisini çok sevmesini ve kahraman olarak addetmesini ise şöyle değerlendiriyor: “Bana diyorlar ki ‘Sen Malkoçoğlu’sun.’ Kahraman. Kahraman nedir ya? Vallahi, Türkiye’de evin alın teriyle, namusuyla ekmek götürüp ailesini doyuran her ana baba kahramandır.”

Cüneyt Arkın kitabında rol arkadaşları hakkında değerlendirmelerde bulunuyor. Yakın dostu olduğunu bildiğimiz Kemal Sunal hakkında günümüzün Nasrettin Hocası yakıştırması yapıyor. Türkan Şoray’dan ise şu sözlerle bahsediyor: “O gözler göz değil, Gözistan’dı. Bir ülkeydi. Memleketti, memleket türküsüydü. Uçsuz bucaksızdı. Yıldız yağmurlarıydı. Bereketli bahar çiçekleriydi.” Emel Sayın hakkında da övgü dolu sözlere satırlarında yer veriyor: “Aman Allah’ım; onlar göz değildi ki! Emel Sayın, güneş ışığıyla tatlı tatlı dalgalanıp parıldayan, dünyanın en güzel yeşillerini gözlerine hapsetmiş gibiydi. İnsana gözleriyle değil, bu uçsuz bucaksız yeşillikle bakıyordu.” 

Film Gibi Geçti – Ediz Hun

“Sonbahar Rüzgârları, Ayrılsak da Beraberiz, Ankara Ekspresi, Güllü, Söz Müdafaanın, Affetmeyen Kadın ve Ahtapotun Kolları gibi filmlerimi beğeniyorum. Filmlerim benim evlatlarım gibidir. Hiçbirini de ayıramıyorum esasen.”

Ediz Hun’un Film Gibi Geçti kitabı bir nehir söyleşi olarak değerlendirilebilir. Rıza Oylum’un sorduğu soruları cevaplayan Ediz Hun, çocukluğundan üniversite hayatına; sinema kariyerinden özel ilgi alanlarına dair açıklamalarla hayatını okuyucu ile buluşturuyor. Çok renkli bir hayat onunkisi; bir yandan da örnek alınası. Cihangir’de yaşayan bilinçli ve eğitimli bir ailenin tek çocuğu olması, iyi bir eğitim alan azimli ve çalışkan bir karakter ortaya çıkarıyor. Eğitimi için Almanya’ya gideceği ve diş hekimliği okuyacağı sırada Ses Dergisi’nin yarışmasına katılması ise hayatını bambaşka bir yöne çeviriyor. Birincilik ardından peş peşe filmlerde rol almaya başlayan Ediz Hun, Yeşilçam’ın efsane isimlerinden biri oluyor böylece. Bununla birlikte eğitim hayatından ve özel ilgi alanlarından da ödün vermiyor. Yeşilçam sinemasının yön değiştirmesi ardından sinemaya ara veren usta aktör, Norveç’e giderek tahsil hayatını başarılı bir şekilde tamamlıyor; ilerleyen yıllarda akademisyenlik de yapıyor. Bilhassa kaktüs koleksiyonu olması ve iguana besleyiciliği yapması çok yönlülüğünü ortaya koyan detaylardan bazıları. Çevrecilik adına pek çok çalışmalar da yapmış bulunan Ediz Hun kitapta da birkaç sayfayı buna ayırarak oldukça faydalı bilgiler paylaşmış okuyucusuyla.

Sinema kariyeri hakkında da güzel anekdotlara yer veriyor. İlk filmi Genç Kızlar hakkında şunları anlatıyor: “Türkan da Hülya da tecrübeliydi ama bana hiç kötü bir bakış bir küçümseme vs. göstermediler. Türkan Şoray Acı Hayat’ı çekmişti, Hülya Koçyiğit Susuz Yaz’da oynamıştı genç yaşında. İlk film benim için oldukça zordu hiç tecrübesi olmayan bir genci 60 tane kızın önüne koydular, bir de kamerayı dayadılar oyna dediler. Film çekimleri bittikten sonra ben gitmek istiyordum Almanya’ya bırakmadılar.”

Anne Kafamda Bit Var – Tarık Akan

“Davamın bitmesinden bir buçuk ay sonra, Mayıs 1982’de, Yol filmi Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü kazandı. Türkiye’nin film tarihinde ilk kez Cannes Festivali yarışmalı bölümüne bir film girmişti ve büyük ödülü kazanmıştı. Haberi aldığım anda çok büyük bir mutluluk, çok büyük bir sevinç duydum.”

Anne Kafamda Bit Var, Tarık Akan’ın sadece 12 Eylül sürecinde yaşadıklarını anlattığı anı kitabıdır. Tarık Akan, 80 Darbesi’nin yaşandığı ve Sıkıyönetim uygulamalarının had safhada olduğu bir dönemde Almanya’da yaptığı bir konuşmanın çarpıtılarak manşetlerde yer bulunması sebebiyle yurda döner dönmez tutuklanır. Havalimanında pasaport kontrolüne girmeden polisler tarafından götürülen Tarık Akan, günlerce Siyasi Şube’de hücrelerde kalacaktır. Burada yaşadıklarını, geleceği hakkında duyduğu endişeleri ve şahit olduğu olayları samimi ve içten bir üslupla anlatıyor. Hücrede geçirdiği günler boyunca hakkında çıkacak kararın şüphesi ve ne zaman sorguya çağırılacağının bilinmezliği ile boğuşuyor. Dönemin siyasi atmosferini de ortaya koyan bu acı tecrübeler, ilginç anekdotlar barındırıyor. Siyasi Şube ardından Selimiye Kışlası’nda alıkonulan Tarık Akan bir süre de burada kaldıktan sonra serbest bırakılıyor. Mahkeme süreci de aklanana kadar oldukça zorlu ve meşakkatli bir şekilde geçiyor.

Kitapta bir bölümünü de Yılmaz Güney’in yazdığı ve kendisinin rol aldığı Yol filminin yapım sürecine ayırıyor. Filmin yapım süreci de sıkıyönetimden nasibini bolca alıyor. Mahkeme süreci devam ederken ise Yol filminin Cannes Film Festivali’nde ödül almasına da şahit oluyor. Her ne kadar orada olamasa da zorlu günlerin sonucunda böyle bir şey yaşamasını mutluluk ile karşılıyor. Bu mutluluğunun yanında orada olmamanın burukluğunu da şu cümleyle anlatıyor: “O akşam Cannes Film Festivalinde muhteşem ödül töreni yapılıyordu. Burada bulunamamak, o heyecanı yaşayamamak sanatçının unutamayacağı en büyük acısı. Şeref Gür ağabeyim, Atıf Yılmaz, Zeki Ökten, Ali Özgentürk, Yaman Okay, Şerif Gören, Onat Kutlar ve ben, Yeşilçam Sokağının arkasındaki kebapçıda kendi ödül törenimizi düzenledik.”

Tv ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü – Kemal Sunal

“Kemal Sunal filmlerinin konularının en önemli özelliği; Türk toplumsal hayatının her döneminde yaşanan ve yaşanması muhtemel olaylardan seçilmesi yani güncelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek olmasıdır.”

Tv ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü, Kemal Sunal’ın 1998 yılında tamamlamış olduğu yüksek lisans tezidir. Daha sonra kitap olarak da basılan bu çalışma Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon-Sinema anabilim dalı başkanlığında Şükran Esen danışmanlığında hazırlanmış. Kemal Sunal’ın kendi film kariyeri hakkında akademik bir çalışma yapması oldukça ilgi çekicidir. Önce oyunculuk kariyerini inşa etmiş, ardından kendi sineması hakkında tez kaleme almıştır.

Kitabın başlangıcında kendi sinemasının esas unsurunu oluşturan güldürü temasına değinen usta aktör, tiyatro ve sinemada güldürü hakkında bilgiler veriyor. Kitabın genelinde oyuncu olarak kendi kariyerini değerlendirmesinin yanı sıra dönemin koşullarını Şaban karakteri vasıtasıyla da irdeliyor. Kendi güldürüsünü incelerken dayandığı toplumsal yapıyı da izah ediyor. İlk başrol oynadığı film olan Salako hakkında: “Konu ağa kızını dağa kaçıran bir eşkıya güldürüsü. Korkak bir adamı halk isterse efsaneleştirip büyütebiliyor. Bu olay günümüzde de geçerli.” diyor. Tezin konusunu açıklarken de sinemaya verdiği yirmi beş yılın özeti ve sinema hakkındaki görüşleri olduğunu söylüyor. Kendi sineması hakkında yazılanların derlemesini de yaparak ilgili çalışmalara sık sık atıfta bulunuyor. Yüksek lisans tezi olması sebebiyle akademik bir üslupla kaleme alınmış olsa da oldukça akıcı ve keyifli bir okuma sunuyor. Bu açıdan bakıldığında sadece sinema öğrencilerinin değil, Kemal Sunal filmlerini izleyen herkesin severek okuyacağı bir kitap olduğunu söylemek mümkün.

Kaynakça

  • Öne Çıkan Görsel Linki
  • Akan, Tarık. Anne Kafamda Bit Var 12 Eylül Hatıraları. İstanbul: Can Yayınları, 2002.
  • Arkın, Cüneyt. Benim Kahramanım Türk Halkıdır. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2022.
  • Oylum, Rıza. Hun, Ediz. Film Gibi Geçti. İstanbul: İnkılap Yayınevi, 2022.
  • Sunal, Kemal. Tv ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü. İstanbul: Om Yayınevi, 2001.
  • Şoray, Türkan. Sinemam ve Ben. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017.
spot_img
Sena Yiğit
Sena Yiğit
birtakım şeyler deniyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.