Yokluk İçinde Özgürlük | Mülksüzler

spot_img

 

“…Vermediğimiz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim’i satın alamazsınız. Devrim’i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir.”

 Ursula K. Le Guin 

 


 

Mülksüzlerin yazarı Ursula K. Le Guin Amerikalı bir yazardır. Bilim kurgu ve fantezi edebiyatının en önemli isimleri arasında yer almaktadır. 21 Ekim 1929’da Kaliforniya’da dünyaya gelmiş, yakın tarih 22 Ocak 2018’de Oregon’da hayatını kaybetmiştir. Bilim kurgu ve fantezi edebiyatı üzerine yazdığı eserlerinin yanı sıra şiir, tiyatro, çocuk ve genç edebiyatı alanlarında da yazar ve çevirmen olarak katkıda bulunmuştur.

Ütopik bir bilim kurgu romanı olan Mülksüzlerde konu ‘Anarres’ ve ‘Urras’ adlı bir ikili dünya sisteminde geçer. Anarres Odo’cu anarşistlerin, Urras ise kapitalist ve devletçilerin dünyasıdır. Hikâye Shevek adlı bir Anarresli’nin Urras’a gidişiyle başlar.

Farklı İki Dünya Arasında Ayna Görüşler

Mülksüzler romanını elinize alıp sayfaları çevirmeye başladığınızda girişte sizi farklı iki dünyayı birbirinden ayıran bir duvar karşılamaktadır. Bu farklı iki dünya arasında diğer gezegene yolculuk eden bir uzay gemisi de bulunmaktadır. Farklı iki dünya olarak görünen bu iki yer aslında birbirlerinin tamamlayıcısıdır.

Romandaki dünyalarımızdan birisi anarşizmin hüküm sürdüğü “Anarres”, diğer ise kapitalist ve devletçilerin dünyası “Urras”.

Hiçbir Şeye Sahip Olmayan Ve Her Şeye Sahip Olan İnsanlar

Devletin olmadığı, yönetim merkezinin olmadığı, bürokrasinin, paranın, ailenin, mülkiyetin ve yasanın olmadığı bir dünya düşünün. Elinizde sahip olduğunuz tek şeyin özgürlüğünüz olduğunu düşünün. İşte yazarımız bu kadar yokluğun içinde her şeye sahip olan insanların tablosunu, kitapta, Annarres dünyasında çizmeye çalışıyor. Teorik anarşizmin uygulandığı bir düzen resmediliyor. Diğer yanda ise her şey ile tam bir merkeziyetçi bir dünya düzeni mevcut. Yönetenler, yönetilenler, yasalar, zenginler, yoksullar, medya, basın kuruluşları, isyancılar, polis, gösteriş ve daha nicesi.. Kısacası paranın ve hükmetme arzusunun getirdiği her şey. Var olan her şey güzel, gösterişli, rahat ama sadece zenginler için.

Yazarımız Mülksüzler’de mülkün olmadığı bir dünyayı bizlere tanıtıyor.  Bunu yaparken de sonsuz özgürlüğün olduğu ütopik bir dünya yaratıyor. Aile, eş, sabit bir iş gibi kişileri bağlayıcı hiçbir faktör ve özgürlüğü kısıtlayıcı hiçbir kavram bulunmuyor. Kişiler bu düzende kişiliklerini o denli arındırmışlar ki kullandıkları dilde bile sahiplenici iyelik zamirleri bulunmuyor. Kitapta şöyle tanımlıyor oradaki insanları yazar: “Hiçbir şeye sahip olmayan ve her şeye sahip olan bu insanlar” Kendilerine ait hiçbir şeyleri yok ve yoksulluk içinde dahi olsa özgürce yaşamaya çalışan bir topluluk. Kadın ve erkek eşitliğinin olduğu, hatta özgürce cinsel ilişkilerin olduğu bir ütopya.

Kitapta hikaye bu düzenlenin içinden kapitalizmin baskın olduğu dünyaya gelen bir bilim adamını konu alıyor. Mülkiyetin önemli olduğu, kadınların hiçbir işte çalışmadığı, kocalarının soy isimlerini aldığı, erkeğin, gücün ve zenginliğin ön planda olduğu bir dünya ile yokluk içindeki özgür insanlığın dünyası, okuyucunun sistemlerdeki çelişkileri görmeleri için bir yol haritası çiziyor.

Eser çeviri olarak da oldukça başarılı bir şekilde okuyucuya sunulmuş. Metis Yayınları aracılığıyla okuduğum kitapta yalnızca teknik dilin yoğun olarak kullanılması sebebiyle betimlenen yerlerin zihinde canlandırılmasının zorluğu olumsuz olarak dikkat çekiyor.

İstisna Yazarlara, istisna zamanlara…

spot_img
Kübra Canbaz Akça
Kübra Canbaz Akça
İçimden sen geçiyorsun.. Yalnız Ve birden .. https://www.instagram.com/kubra_canbaz_istisna

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.