Kapadokya, Türkiye’nin Orta Anadolu Bölgesi’nde yer alan, doğal güzellikleri ile ünlü bir bölgedir. Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerini kapsayan bu bölge, kaya oluşumları, benzersiz peri bacaları ve yeraltı şehirleriyle gizemli ve zengin bir tarihe sahiptir. Altmış milyon yıl önce Erciyes, Hasan Dağı ve Güllü Dağı’nın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların uzun yıllar boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Kapadokya, tarih öncesi devirlerden başlamak üzere sırasıyla Hititler, Frigler, Asurlar, Persler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar egemenliğinde kalmıştır.
Derinkuyu Yeraltı Şehri: Yeraltında Yaşam

Derinkuyu yeraltı şehri, altmış yıl önce Nevşehir’de bir adamın bodrum katındaki duvarı yıkmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu girişim, yerin iki yüz seksen metre altına kadar uzanan on sekiz kat derinliğinde, içinde okulların, ahırların ve şapellerin bulunduğu devasa bir yeraltı şehrinin keşfedilmesini sağlamıştır. Bu keşfin üzerinden altmış yıl geçmiş olmasına rağmen Derinkuyu yeraltı şehrine dair birçok gizem aydınlatılmayı beklemektedir. Şehirdeki hayatın milattan önce sekiz ile yedinci yüzyıllarda başlamış olabileceği ve en parlak döneminde yaklaşık yirmi bin kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Yumuşak volkanik kayanın kazılmasıyla inşa edilen Derinkuyu, yüzyıllar boyunca genişlemeye devam etmiştir. Arap-Bizans savaşları sırasında Hristiyanlar tarafından saklanmak için kullanılan kentin en üst katlarında düşmanların girişlerini engelleyecek kayalar bulunmaktadır. Yeraltı şehrinin kökeni ve kuruluş amacı hala tam bilinmemektedir. Ancak tahminlere göre Demir Çağı’nda yaşamış Hint-Avrupalı bir halk olan Frigler tarafından yapılmıştır. Kent sonradan Bizans döneminde Hristiyanlar tarafından genişletilmiştir. Alt katında yer alan kiliseler bu teoriyi desteklemektedir. Şehrin ve tünellerin yirminci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndan kaçan gayrimüslimler tarafından kullanıldığı da düşünülmektedir.
Derinkuyu yeraltı şehri hakkında çeşitli teoriler vardır. Bazı tarihçiler şehrin aslında Anadolu Hititleri tarafından düşmanlarından kaçmak için inşa edildiğini varsaymaktadır. Bazıları ise mağaraların Göbekli Tepe ile aynı dönemde, yaklaşık on dört bin beş yüz yıl önce Erken Dryas Devri (iklim kaynaklı bir yok oluş) sırasında kullanıldığını öne sürmektedirler. Bu teoriye göre bir kuyruklu yıldız Dünya atmosferinde parçalanmış; yaydığı toz Güneş’i engellemiş ve dünyayı Buzul Çağı’na sürüklemiştir. Bu nedenle insanlar soğuktan kaçmak için yeraltında yaşamaya başlamışlardır. Şimdiye kadar Derinkuyu’nun iki bin metre karesi keşfedilmiştir ve ziyaret etmek isteyenler yalnızca ilk dört katı deneyimleyebilmektedirler. Derinkuyu, Kaymaklı adlı bir başka yeraltı şehrine bağlanmaktadır.
Kaymaklı Yeraltı Şehri

Kaymaklı yeraltı şehri, sekiz katlı olup ilk katı Hititler Dönemi’nde yapılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinde de diğer katları tüf kayalara oyularak bir yeraltı şehrine dönüştürülmüştür. 1964 yılında ziyarete açılmıştır. Antik adı “Enegüp” olan Kaymaklı köyünde halk, evlerini yeraltı şehrinin yüze yakın tünellerinin etrafında yapmıştır. Yöre halkı hala bu tünellerden geçerek uygun alanlarını kiler, depo ve ahır olarak kullanmaktadır. Kaymaklı yeraltı şehri, Derinkuyu Yeraltı Şehri’nden plan ve kuruluş yönünden ayrılmaktadır. Pasajlar dar, alçak ve eğimlidir. Yeraltı şehrinin birinci katında ahır yer almaktadır. Ahırın solundaki sürgü taşlı geçit vasıtasıyla kiliseye geçilmektedir. İkinci kattaki kilise tek nefli iki apsislidir. Apsislerin önünde vaftiz taşı, kenarlarda ise oturmaya yarayan platformlar bulunmaktadır. Yeraltı şehrinin en önemli mekanları üçüncü kattadır. Bu katta erzak depoları, şırahaneler ve mutfaklar bulunmaktadır. Dördüncü katta yer alan şırahanelerde bolca erzak depolarının bulunması bu yeraltı şehrinde yaşayan insanların iyi bir ekonomileri olduğunu göstermektedir. Yeraltı şehri tam olarak keşfedilmemesine ve sadece dört katının açığa çıkarılmış olmasına rağmen, bölgenin en büyük yeraltı yerleşimlerinden biri olduğu düşünülmektedir.
Üç Güzeller: Taşlaşmış Bir Aşkın Hikayesi

Kapadokya’nın kalbinde yer alan bu taşlar, geçmişin mistik sırlarını ve doğanın büyüleyici güzelliğini gözler önüne sermektedir. Üç Güzeller, tarih boyunca anlatılan derin ve etkileyici efsanelerin de taşıyıcısıdır. Üç Güzeller, aşkın ve fedakarlığın taşlaşmış sembolleri olmuşlardır.
Efsaneye göre, Kapadokya’nın topraklarında yaşayan bir kralın güzeller güzeli bir kızı varmış. Bu kız, bir gün saraydan uzakta çalışan yüce gönüllü bir çobana aşık olmuş. Kral, kızının bu aşkını kabullenememiş ve onları ayırmak için her yola denemiş. Prenses aşkını kralın öfkesine rağmen sürdürmeye devam etmiş. Bir gece, yıldızlar altında sarayı terk eden prenses, çobanla birlikte yeni bir hayat kurmak için yola çıkmış. Yanlarına da minik bir bebek almışlar ve huzurlu bir sığınak aramaya başlamışlar. Ancak kralın öfkesi daha da artmış. Kızını ve çobanı yakalamaları için askerleri peşlerinden yollamış. Prenses, bu durum karşısında çaresizce Tanrı’ya onlara yardım etmesi için yalvarmış. Tanrı’nın yüceliği ve merhameti kızın duasını kabul etmiş. Mucizevi bir dönüşümle, prenses, çoban ve bebekleri taşlaşmış. Efsaneye göre, en ön sıradaki taş çobanı temsil ederken, ortadaki taş bebeği, arkadaki taş ise prensesin taşlaşmış bedenini simgelemektedir. Bu taşlar, çocuk sahibi olmak isteyen aileler için umut olmuştur. Yıllar boyunca , insanlar bu taşların etrafında, yedi kez inip çıkarak, Tanrı’dan çocuk sahibi olmayı dilemişlerdir.
Uçhisar Kalesi: Gizli Oda ve Hazine

Uçhisar Kalesi, kayaçlardan oyularak inşa edilmiştir. Kale duvarlarının bazı yerleri, sekizinci yüzyıldan kalma tarihi fresklerle süslenmiştir. Kalede yer alan bazı kısımlar sığınak bazı kısımlar yeraltı şehri olarak kullanılmıştır. Kalenin en üst kısmında bir manastır yer almaktadır ve bölgenin en eski kiliselerinden biridir. Uçhisar Kalesi aynı zamanda Ortadoğu’da yer alan en büyük savunma kalesidir. Bu kale Kapadokya’nın en gizemli yapılarından biridir. Bölgede, kalenin içindeki tünellere ve gizli odaların varlığına dair birçok hikaye anlatılmıştır. Halkın anlattığına göre, bu tünel ve odalara sadece bazı kişilerin erişimi mümkündür ve burada birçok hazinenin bulunduğu söylenmektedir. Yıllardır bölgede bir çok hazine avcısı, kalenin içindeki odaları arayıp hazineyi bulmaya çalışsalar da bu çalışmaları sonuçsuz kalmıştır.
Selime Katedrali

Selime Katedrali, Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biridir. Kapadokya’nın kayaya oyulmuş en büyük katedrali olmasının yanı sıra ilk yüksek sesli ayinin de yapıldığı yerdir. Hitit Uygarlığı, Asur medeniyeti, Roma imparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi Anadolu’da yaşamış birçok devlete ev sahipliği yapmıştır. Bu topraklarda İpek ve Baharat Yolları’nın kalıntılarına da rastlanmıştır. Selime Katedrali ve kaya kiliselerinin bulunduğu alanda din adamı yetiştirilmiş ve asker saklanmıştır. Şarap imalatı yapılan alanlardan mutfaklara kadar birçok bölümü bulunmaktadır. Katedral’in içi tünellerle ve gizli geçitlerle doludur. Bu geçitler yeraltı şehri mantığının ötesine geçmiştir. Tünellerin girişleri ve çıkışları gizlenmiştir.
Kapadokya, yalnızca doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda tarihi ve gizemli noktaları ile de benzersiz bir bölgedir. Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı şehirleri, bölgenin geçmişine dair derin izler bırakmaktadır. Geçmişte bir çok medeniyetin yaşam alanı olmuştur. İnsanlık tarihinin farkı dönemlerine tanıklık etmiştir. Kapadokya, hem antik medeniyetlerin izlerini taşıyan hem de efsanelerle süslü bir toprak parçasıdır. Aynı zamanda bölgedeki, Üç güzeller, Selime katedrali ve Uçhisar kalesinin gizemi ve efsaneleri burayı daha da ilgi çekici hale getirmektedir. Uçhisar kalesinde saklı olduğu düşünülen hazine, Üç güzellerin taşlaşmış aşıkların bedenleri olması ve Selime katedralinde ilk yüksek sesli ayinin gerçekleştirilmiş olması burada zengin bir kültürel miras oluşturmuştur.
Kaynakça
•Ulaş, Ethem Yekta. ”60 yıl önce tesadüf eseri bulunmuştu:Anadolu’nun en büyük yer altı şehri nasıl inşa edildi.” Kayıp Rıhtım, 18 Ekim 2023, Web
•“Uçhisar Kalesi: Tarihi ve Gizemli Hikayesi.” Gulsehir.com, 7 Haziran 2023, Web
•Zengin, Erdem ”Dünyanın en büyük kaya oyma katedrali:Selime Katedrali ve Selime Peri Bacaları.” Erdemzengin, 2 Temmuz 2020, Web
Öne Çıkan Görsel:

yazar kapadokyanın gizemini ve atmosferini öyle güzel anlatmış ki okurken kendimi orada hissettim, kapadokya zaten büyüleyici bir yer ama yazarın anlatımınla daha da gizemli ve çekici hale gelmiş. ellerinize sağlık💗