Birinci Köktürk Devleti, İç Asya’da kurulmuş ve Türk tarihinde öncülük etmiş bir devlettir. 552 yılında kurulmuş bu devlet, ilk önce bölgesinde hâkim güç konumuna gelmiş, daha sonra da Çin hakimiyetine girmiştir. Çin hakimiyeti yıllarında birçok bağımsızlık hareketi görülmüştür. Bunlardan bir tanesi olan Kürşat (Chie-shih-shuai) ayaklanması tarihte oynadığı rol ve önem bakımından çok üst sıralardadır.
Köktürklerin İsmi

Tarihte Türk (T’u-chüe) adıyla kurulan ilk devlet olan Köktürklerin ismi akademik çevrede hala tartışmalara ve yeni tezlere sahne olmaktadır. Orhun yazıtlarında Kül Tigin yazıtı doğu yüzü 3. satırda ve Bilge Kağan yazıtı doğu yüzü 4. satırda devletin isminden “Kök Türük” olarak bahsedilmektedir (Tekin 38-62). Lakin bunun Çin kaynaklarında “T’u-chüe” ve Orhun yazıtlarının geri kalan her yerinde “Türük” şeklinde görülmesi araştırmacıları düşünmeye sevk etmektedir.
Bazı araştırmacılar “Kök/Gök Türk” şeklindeki kullanımın “Gök’e mensup, ilâhî Türk” manasına geldiğini savunmaktadırlar (Kafesoğlu 92). Bazı araştırmacılar da devletin isminin Türk Kağanlığı olduğunu, ismin başına gelen Kök/Gök ifadesinin sonradan verildiğini aktarmaktadır (Taşağıl, “Türk” 17)
Neticede literatüre Kök/Gök-Türk şeklinde geçmiş olan Türk devleti, bu yazıda Orhun yazıtlarında geçtiği gibi “Köktürk” şeklinde kullanılacaktır.
Köktürklerin Kuruluşu ve Yükselişi
Bumin Kağan Devri

Köktürkler efsanelerle birlikte karışık anlatılarla tarih sahnesinde boy göstermeye başlamışlardır. Kurttan türeme efsanesiyle birlikte varlığına rastladığımız Türkler (T’u-chüe), tarih sahnesine çıktığında Juan-juanların vassalı konumundadır. Vassal olan bu devlet, 542 yılında Çin’deki Batı Wei Hanedanlığına sefer düzenlemiştir. 545 yılında Batı Wei Hanedanlığı ile bazı ilişkiler kuran Köktürkler, bu devlet ile karşılıklı elçi göndermek suretiyle birbirlerini siyasi arenada tanımışlardır.
Köktürkler, 546 yılında Tölesleri hakimiyet altına alarak güçlenmiş, 552 yılında Bumin’in Juan-juan hakimiyetini reddedip onları ani bir baskınla yenmesi neticesinde resmen kurulmuştur (Bumin’in hayatı ve Köktürklerin kuruluşu için bkz. “Türk Tarihinin Güçlü Liderleri: Bumin Kağan”). Devlet olarak kurulduktan sonra İç Asya’da bir dizi fetihlere girişilmiştir. Lakin bu fetihler daha başlamadan Bumin vefat etmiştir. Bumin’in vefatı hakkında kaynaklar yetersiz kalmakta ve neler olduğunu bizlere aktarmamaktadır (Kara 543-549).
Kara Kağan Devri (552-553)

Bumin 552 yılında ölünce yerine oğlu Kara (K’o-lo) Kağan geçmiştir. Ancak başka kaynaklarda onun yerine kardeşi A-i veya İ geçti şeklinde açıklamalar da bulunmaktadır. Aktarılan kişilerin yaptıkları bakımından bir fark bulunmaması farklı isimli kayıtların bir yanlışlık sonucu olduğunu göstermektedir (Taşağıl, Gök-Türkler 23).
Kara Kağan, devletin başına geçmesinin ardından Juan-juanlardan arta kalanları 553 yılında mağlup ederek onların Batı Wei devletine sığınmasını sağlamıştır. Kara Kağan’ın hükümdarlığı çok kısa sürmüş ve aynı yıl içerisinde ölmüştür (Kara 550).
Mukan Kağan Devri (553-572)

Kara Kağan’ın 553 yılındaki ölümünden sonra yerine Sse-kin ve Yen-Tu isimleriyle de kaynaklarda yer bulan kardeşi Mukan geçti (Mau-Tsai 19). Mukan, Çin kaynaklarından Chou Shu’da “yüzü bir chi (24,5 cm) uzunluğundaydı ve son derece kırmızı, gözleri cam gibiydi. Sert ve acımasızdı; (daha çok) savaşlarla meşguldü” şeklinde tasvir edilmiştir (Kara 550).
Mukan Kağan döneminde devlet en kuvvetli zamanlarını yaşamıştır. Mukan’ın tahta çıktıktan sonraki ilk işi ağabeyi Kara Kağan ve babası Bumin Kağan dönemlerinde de çok uğraşılan Juan-juanların üzerine gitmek olmuştur. Yapılan savaş neticesinde Juan-juanlar ağır bir yenilgiye uğramışlar ve Kuzey Ch’i devletine sığınmışlardır. Juan-juanları yendikten sonra Mukan, 555 yılında doğuda Kitanlara ve kuzeyde Kırgızlara sefer düzenleyerek onları yenmiş ve kendisine bağlamıştır (Kara 550-553). Bu başarıların yanında aynı yıl içerisinde devletin Batı kanadında merkeze bağlı bir yönetim sürdüren Bumin’in kardeşi İstemi Yabgu, İran’daki Sasani İmparatorluğu ile bir ittifak kurup Heftalitleri yıkmış, ardından Bizans İmparatorluğu ile bir ittifak yaparak Sasaniler ile sürecek uzun savaşları başlatmış ve İpek Yolu’nu denetimi altına almaya çalışmıştır. Yine bu dönemde Kuzey Çin’deki devletlerin mücadelelerine karışan Mukan, bir yandan da Kuzeybatı Çin’deki Tu-yu-hunlara saldırarak onları yenilgiye uğratmıştır (Erkoç 46).
Daha sonra Batı Wei Hanedanlığının yerini alan Chou devleti ile ilişkilerini güçlendiren Mukan, Chou Devleti ile Ch’i Devletinin arasındaki çekişmeden yararlanmıştır. Mukan’ın kızına iki devlette evlilik teklifi gönderince Köktürk ülkesinin Kağan’ı akıllıca siyaset uygulamıştır. Durumu ülkesinin lehine çeviren Mukan, en sonunda kızı A-shih-na (Aşina/Aşına)’yı Choulara gelin göndermiştir (Kara 555).
Bu tarihten sonra Mukan’ın öldüğü tarih olan 572’ye kadar Çin kaynaklarında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. 572 yılında ölen Mukan, geride çok sayıda başarı ve zafer bırakarak adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır.
Taspar Kapan Devri (572-581)

Mukan ölmeden önce kendisinden sonra oğlu T’a-lo-pien’in yerine kardeşi Taspar (T’a-po)’ın başa geçmesini vasiyet etmiştir. 572 yılında Mukan’ın ölümünden sonra başa geçen Taspar’a, Çin’deki iki devlet de hediyeler göndererek hakanlığını kutlamışlardır. Taspar, Çin’in kuzeyindeki iki devlet için “Oğullarım” diye bahsederek Kuzey Çin üzerindeki gücünü göstermiştir (Kara 557).
Ülkesinin genişliğinden dolayı devletin kendine bağlı kısmında yeni bir yapılanmaya giden Taspar Kağan, ülkesini doğu ve batı olarak ikiye ayırmıştır. Doğu ve Batı kanadının başındakiler “Küçük Kağan” unvanı ile direkt “Kağanlar Kağanı” olan Taspar’a bağlıydılar. Bunun yanında amcası İstemi Yabgu, 552 yılından beri Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Ak-Tağ’da oturarak devletin batı kısmını idare etmektedir (Taşağıl, Gök-Türkler 34). Bu yapılanmayla beraber amaçlananın devletin daha kolay yönetilmesi olduğu aşikardır.
Bu sırada Kuzey Çin’deki iki devletin çatışması son hız sürerken iki devlet de Köktürklerin desteğini almak için birbiriyle yarışa girmiş ve hazinelerini boşaltarak fakirleşmişlerdir. Taspar Kağan, başta ağabeyi Mukan gibi menfaatlerine göre hareket etmiştir. Lakin bir zaman sonra Ch’i devletine meylettiği görülmektedir. İlk başta daha önce Köktürklerin desteğini alan Choulara karşı Ch’ileri destekleme görüşü mantıklı olsa da Taspar Kağan bundan tam olarak faydalanamamış ve ülkeye Budizm tesirini de sokmuştur.
Taspar Kağan dış politikada yaptığı hatalar ve Budizm’i ülkeye sokmasıyla beraber, Ch’i Hanedanlığı Choular tarafından yıkıldığı zaman da kendisine kaçan bir Ch’i prensini himaye ederek desteklemiştir. Choularla arası açılan Kağan, Çin’e sefer düzenleyerek ilerlemiştir. Kendisine yeni bir Çinli prenses verilmesi yoluyla barış görüşmelerine oturan Taspar, prensesin verilebilmesi için kendine sığınan Ch’i prensinin geri verilmesi şart koşulunca barış antlaşması gerçekleşmemiştir (579). Bunları takip eden süreçte Köktürklere sığınan prens bir av esnasında Choular tarafından kaçırılınca Taspar’ın politikası tamamen çökmüştür (Kafesoğlu 101).
Köktürk ülkesinde bazı kırılmaların yaşandığı Taspar döneminde, devletin Batı kanadının yöneticisi İstemi Yabgu 576 yılında ölmüştür. İstemi Yabgu, devletin kurucusu Bumin’in kardeşi ve devletin Batı kanadını yöneten olarak çok mühim işlerde bulunmuş ve tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır. İstemi’den sonra devletin batısında oğlu Tardu Şad başa geçmiştir. Her ne kadar babası kadar başarılı olsa da siyasi ihtirasları nedeniyle Taspar döneminde belirginleşen ayrılık fikri büsbütün derinleşmiştir (Kafesoğlu 102).
Taspar Kağan 581 yılında öldüğünde arkasında batıda en geniş sınırlarına ulaşan, gücünün zirvesinde bir ülke bırakmıştır (Mau-Tsai 65).
Köktürklerin İkiye Ayrılması: Bir Devlet, İki Hükümdar

Taspar Kağan 581 yılında ölmeden önce vasiyet olarak yerine Ta-lo-pien’in geçmesini söylemiştir. Taspar öldükten sonra Devlet Meclisi (Toy) bu durumu kabul etmemiş ve An-lo’yu hakan olarak seçmişlerdir. Bunun temel sebebi olarak Ta-lo-pien’in annesinin Türk soylu olmaması belirtilmiştir. Lakin An-lo tahta geçtikten sonra Ta-lo-pien onun hükümdarlığını tanımamış ve ülkede karışıklık durumu ortaya çıkmıştır. An-lo’nun ülkede tam kontrolü sağlayamaması üzerine yeniden Devlet Meclisi toplanmıştır. Yapılan müzakerelerde dört kağan oğlu arasında She-t’u (Çin kaynaklarındaki bir diğer unvanı Sha-po-lüe’dir) kağan olarak seçilmiştir (Mau-Tsai 66). Kağan olduktan sonra She-t’u, İl küllüg şad Baga Işbara Kagan (İşbara) unvanını almıştır (Taşağıl, Gök-Türkler 43).
Devletin bu karışık durumlarında 30 yıldır kağanından hiçbir konuda ayrılmayan Batı Köktürkleri, Tardu liderliğinde yeni bir yol çizmeye başlamıştır. İşbara başa geçer geçmez ilk işlerinden biri olarak Chou Hanedanlığının yerine gelen Suei Hanedanlığına sefer düzenlemiştir. Suei devleti ise Tardu ile İşbara’nın çekişmesinden faydalanarak Tardu’ya kurt başlı sancak göndermiş, onu Köktürklerin hükümdarı olarak tanımışlardır. Tardu 582 yılında devletin doğu kanadını tanımadığını ilan edince Köktürkler resmen ikiye bölünmüştür (Kafesoğlu 102).
Doğu Köktürkleri: Adım Adım Çöküşe

Doğu Köktürk ülkesinde İşbara Kağan zor şartlar altında kontrolünü kaybetmeye başlamıştır. Ta-lo-pien’e bağlı olduğunu düşündüğü bazı komutanlarını görevden uzaklaştırıp cezalandırınca bu askerler Çin’den yardım istemişlerdir.
İşbara çevresine korku saçmaya devam ederken işlerin çıkmaza girdiğini anlayarak Suei devleti ile barış yapmak istemiştir. Sueiler bu teklifi sevinçle karşılayıp Köktürklere elçi göndermişlerdir. Gelen elçilerle birlikte İşbara “Çin İmparatorunun oğlu” olduğunu kabul etmiş ve Çin’in üstünlüğünü benimsemiştir. 585 tarihli Çin imparatoruna gönderdiği mektupta “Suei imparatoru dünyanın gerçek hakimidir” ifadelerini kullanan İşbara, içinde bulunduğu şartlar itibariyle güç konuma düşmüştür (Kafesoğlu 103).
Köktürkler parçalanma evresine girerken ve Türk kitleleri Çin’e iltica ederken 587 yılında İşbara Kağan ölmüştür. Arkasında bıraktığı ülkede devam edecek olan sorunlar ise olacakların habercisi konumundadır.
Sağlanamayan Düzen

İşbara öldükten sonra yerine kardeşi Baga Kağan tahta çıkmıştır. Yeni kağan da hemen Çin’e elçi göndererek bağlığını bildirmiş, devam eden düzensizlik ve iç savaşlar ile uğraşmıştır.
Baga Kağan 589 yılında adını kaynakların aktarmadığı bir ülke üzerine sefere çıktığında alnından vurularak ölmüş ve hükümdarlığı sona ermiştir (Taşağıl, Bozkırın Kağanlıkları- Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar 130).
Baga öldükten sonra yerine İşbara’nın oğlu Tou-lan Kağan olmuştur. O da saltanatının hemen başında Çin üstünlüğünü kabul ederek vergi göndermiştir. Köktürk ülkesinde bunlar olurken 589 yılında Çin siyasi olarak birleşmiştir.
Tou-lan Kağan yıllar geçtikçe güçlenmiş ve vergi göndermeyi durdurmuştur. Böylece Doğu Köktürk-Suei mücadelesi tekrar başlamıştır. Çin’e akınlara tekrar başlanmasıyla beraber siyasi mücadele neticesinde Tou-lan, Çin entrikalarını durduramamış, iç savaş tekrar alevlenmiş ve bunun yanında Batı Köktürkleri ile birçok savaş yapılmıştır. Batı ve Doğu Köktürkleri çarpışmalardan bir sonuç alamayıp aralarında daha sonraları barış antlaşması yapmışlardır. İç savaşta yeğeni T’u-li ile çarpışan Tou-lan, bir yandan da Çin ile savaşmıştır. Bunun yanında Çinlilerin entrika ve tahrikleri neticesinde devletin bütün ahalisini oluşturan boyların isyan etmesi ülkeyi resmen temelinden sarsmıştır. Tou-lan Kağan da bu isyanlardan birinde hayatını kaybetmiştir (Taşağıl, Bozkırın Kağanlıkları- Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar 131-133).
Kaçınılmaz Son: Doğu Köktürklerin Yıkılışı

Tou-lan öldükten sonra Çin’e sığınmış olan T’u-li, Çinliler tarafından Ch-i-min unvanıyla Köktürk tahtına oturtulmuştur. Ch’i-min 609 yılında kadar tam anlamıyla Çin imparatoruna bağlı bir idare sürdürmüş ise de 609 yılında ölmesiyle işler değişmiştir.
Ch’i-min Kağan ölünce yerine ona hiç benzemeyen oğlu Shih-pi geçmiştir. Shih-pi, Çin’e vergi göndermeyi kestiği gibi onların üstünlüğünü de tanımadığını bildirmiştir. Çin bu durumda entrika faaliyetlerine tekrar başlamış, kağanın kardeşine hakanlık teklifi götürmüştür. Kağanın kardeşi bu durumu kabul etmeyerek ihanet etmeyince yönünü Köktürk ülkesinde ticaretle uğraşan Soğdlulara çevirmiş, onları 615 yılında Çin’e davet ederek pusuya düşürüp öldürmüşlerdir.
Bu duruma kızan Shih-pi, Çin’ sefer düzenlemiş ve bu sefer neticesinde Çin’de iç isyanlar başlamıştır. İsyanlar neticesinde Suei hanedanlığı yıkılmış, onun yerine Çin tarihinin en parlak devirlerinden birini yaşatan T’ang hanedanı kurulmuştur.
Shih-pi Kağan yaptığı seferler neticesinde Çin’i vergiye bağlamış ve üstünlük kurmuştur. Lakin 617 yılında yine bir Çin’e sefer sırasında aniden ölümü Köktürk ülkesinde bazı şeylerin değişeceğinin habercisi olmuştur. Onun ölümü üzerine oğlu küçük olduğu için kardeşi İlteber Şad, Ch’u-lo Kağan unvanıyla tahta geçmiştir. Ch’u-lo’da Çin’ karşı üstünlük kurup seferler düzenleyeceği sırada, 621 yılında Çin tarafından zehirlenerek öldürülmüştür.
Üst üste gelen kağan ölümlerinin ardından başa “İl Kağan” unvanıyla Ch’u-lo’nun kardeşi geçmiştir. Sahip olduğu güce rağmen büyük hatalar yapan İl Kağan, Köktürk ülkesinde kıtlık yaşanınca ağır vergiler ile bu durumdan kurtulmak istemiştir. Bu durumda devlete bağlı boylar Çin’in de desteğiyle isyan edip kendi kağanlıklarını ilan edince, İl Kağan güneye doğru ilerleyerek kendisine bağlı halk ile Çin’in kuzeyindeki dağlarda ava çıkmıştır. Burada Çinlilerin pususuyla yanındaki son birliklerini kaybeden kağan, 630 yılında yakalanarak Çin’e götürülmüştür. Başsız kalan halk üç kısma ayrılmıştır. Birinci kitle başkent Ötüken’i elinde tutan Sir Tarduşlara giderek onların himayesine girmiş, ikinci kitle Türkistan şehirlerine doğru yol almış ve üçüncü kitle ise Çin’e gitmiştir. Doğu Köktürk devleti böylece ortadan kalkmıştır (Taşağıl, Bozkırın Kağanlıkları- Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar 133-146).
Esir Türkler

Çin kaynaklarının aktardığına göre Çin’in kuzeyine yerleşen Türklerin sayısı yüz bin civarındadır. Bu kalabalık kitle Çin’in içerisinde belirlenen bölgelere yerleştirilmeye gayret edilerek düzen sağlanmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda Köktürklerin yıkılmadan önce idare ettiği topraklar da askeri garnizonlara bölünmüş ve bu garnizonların başına da valiler atanmıştır.
Başkent Ch’ang-an’a getirilen Köktürk kabile reisleri generallik ve benzeri unvanlar verilerek taltif edilmişlerdir. Çin imparatoru onlara sarayda görevler vererek yakınında tutmuştur. Bu şekilde başkente gelen Türk aile sayısı on bini bularak kalabalık bir kitle haline gelmiştir (Taşağıl, Bozkırın Kağanlıkları- Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar 147).
Kürşat (Chie-shih-shuai): Bağımsızlık Ateşini Yakan
Kürşat’ın Adı

Kürşat’ın kaynaklardaki ismi Chie-shih-shuai’dir (Togan, Kara ve Baysal 25). Kürşat adı ne Çin kaynaklarında ne de diğer tarihi kaynaklarda geçmemektedir. Kürşat ismi “Kür Şad” şeklinde ilk defa Hüseyin Nihal Atsız’ın 1934 tarihinde kaleme aldığı bir makalede ve daha sonra Bozkurtlar isimli romanında görülmektedir. Atsız, Chie-shih-shuai’ın hikayesinden etkilenerek bunu romanlaştırırken adının Türkçesinin ne olacağını düşünmüş, unvanının “Şad” olacağını, adının ise birkaç çıkarım neticesinde Kür olabileceğini düşünerek bu ismi kullanmıştır (Sertkaya 8). Atsız’ın çıkarımının bazı araştırmalarda doğruya yakın olabileceği görülmüştür. Chie-shih-suai isminin yaşadığı çağ olan yedinci yüzyıldaki Orta Çince okunuşu üzerine yapılan bazı incelemelerde “yakışıklı” anlamına gelen “shuai”ın isme sonradan verilmiş olabileceği, Chie-shih’nın Orta Çince okunuşunun “Ket Şad” olabileceği tezi ortaya atılmıştır.
Atsız’ın verdiği Kür Şad adındaki “kur” sözcüğünün karşılığının Dîvânü Lügati’t-Türk’te “kuşak” olarak ifade edilmesi Çince isimdeki “Chie”nın “bağlamak” anlamı ile örtüşmekte ve bu iki sözcüğün birbiri yerine kullanılmış olabileceği araştırmacıları düşündürmektedir (Kapusuzoğlu 122-135).
İsminin tam Türkçe karşılığı konusunda araştırmalar ve tartışmalar sürse de Kür Şad, Türk milletinin hafızasına girerek “Kürşat” şeklinde isim olarak kullanılmaya başlamıştır. İsmin Türkçe karşılığının da Kür Şad olabileceği tezine güvenerek bu yazıda Kürşat şeklinde kullanılacaktır.
Bağımsızlık İçin: Kürşat ve 40 Çerisi

T’u-li Kağanın kardeşi olan Kürşat (Chie-shih-shuai), Doğu Köktürklerin Çin’e tâbi olmasıyla başkent Ch’ang-an’a gelmiş, 627’lerde saray muhafızları generalliğine yükselmiştir (Togan, Kara ve Baysal 25). Onun çapkın bir karaktere sahip olduğu ve bu yüzden ağabeyi tarafından azarlandığı kaynaklarda aktarılmıştır.
T’u-li Kağanla kardeşi Kürşat’ın arası bu sebeple açılmış olmalıdır. Çünkü Kürşat da daha sonra T’u-li’yi hainlikle suçlamıştır. Gerçekten de T’u-li, Köktürklerin Çin’e karşı kuvvetli olduğu dönemde onlara ihanet etmiştir. İmparator T’ai-tsung, Kürşat’ın ithamlarını dikkate almadığı gibi onu küçümsemiştir.
Kürşat, esir Türkleri kurtararak yeniden Ötüken’e gidip hakimiyet kurmak için harekete geçmeye fırsat kollamaktadır. T’u-li kağanın oğlu, yeğeni Ho-lo-hu’yu kendi tarafına çekerek onu kağan ilan edip Ötüken’e gitme planları yapmıştır. Burada kendisini kağanlık için öne çıkarabilme imkânı varken yeğenini ikna ederek onu kağan yapmayı istemiştir. Kürşat burada kırk kadar Köktürk kabile reisi ve onların yakınlarıyla gizli ittifak kurmuştur.
En sonunda yapılan plana göre Chin Prensi Li Chih, geceleri dolaşmaya çıkıyordu. Prens yine dolaşmaya çıktığında ileri atılıp açık olan saray kapısından içeri girerek imparator T’ai-tsung’u esir edeceklerdi. Eğer başarılı olurlarsa Ho-lo-hu kağan seçilecekti.
Planın uygulanacağı gece Kürşat ve arkadaşları sarayın civarında gizlenerek beklemeye başlamışlardır. Fakat bu sırada büyük bir fırtına patlak verince Prens Li Chih saraydan çıkmamış ve beklenilen gerçekleşmemiştir. Kürşat, planın anlaşılacağından endişe ederek saraya hücum edip T’ai-tsung’u kaçırmaya karar vermiştir (Taşağıl, Bozkırın Kağanlıkları- Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar 148-149). Kürşat ve kırk çerisi savaşarak dört savunma hattını yarmışlar, ortadaki askerî barakalara dahi ulaşmışlardır. Muhafızları dağıtmayı başaracakları sırada general unvanlı Sun Wu-k’ai saraya yardıma gelmiştir. Kürşat ve arkadaşları neticede sarayın ahırından at çalarak kaçmaya başlamış, Wei Irmağı‘na doğru yol almaya başlamışlardır. Amaçları Wei Irmağı‘nı geçip eski topraklarına ulaşmak olan bu savaşçılar, sınırdaki devriyeler tarafından Wei Irmağı’nı geçemeden öldürülmüşlerdir (Togan, Kara ve Baysal 25). Bu ayaklanma hareketi başarısız olmasına rağmen bütün idarecileri korkutmaya yetmiştir.
Bunu romanlaştırarak milletin hafızasına kazıyan Hüseyin Nihal Atsız’ın Bozkurtlar romanındaki yazımıyla “Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti. Ölmüş, fakat yenilmemişti…” (Atsız 420).
Onun yaktığı bu bağımsızlık ateşi ise milletin gönlünde hiç sönmemiş ve ilerleyen yıllarda Köktürkler bağımsızlıklarına yeniden kavuşarak kutlu Ötüken’de devletlerini ihya etmişlerdi.
Sonsöz

Birinci Köktürk Devleti, 552 yılında kurulmuş ve İç Asya tarihinin en muazzam devletlerinden biri olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. Çok geniş bir coğrafyada hakimiyet kuran Köktürkler, komşu devlet ve milletlerini büyük ölçüde etkilemiş ve siyasi, kültürel, askerî açıdan tarihe yön vermiştir. Bağımsızlığını kaybedip Çin’de esir kaldığı dönemlerde Kürşat isimli bir yiğit ve kırk çerisiyle yapılan cesurca başkaldırı, aradan geçen 1500 yıla yakın süreçte milletin hafızasında pek yer edinmese de yirminci yüzyılda bir yazar çıkarak bu destansı hadiseyi tekrar bizlere hatırlatmıştır.
“Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan;
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz!”
Hüseyin Nihal Atsız
Kaynakça
- Atsız, Hüseyin Nihal. Bozkurtlar. İstanbul: Ötüken, 2018.
- Erkoç, Hayrettin İhsan. “Batı Göktürk Kağanlığı’nın Kuruluşu.” Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 2016: 43-72.
- Kafesoğlu, İbrahim. Türk Millî Kültürü. İstanbul: Ötüken, 2021.
- Kapusuzoğlu, Gökçen. “Tarihî Bir Kişilik Olarak Kür Şad ve 639 Yılı.” Gazi Türkiyat 2017: 121-136.
- Kara, Gülnur. “Zhou Tarihi’nin Türkler Bölümü Üzerinde Metin Çalışması.” İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 2015: 547.
- Mau-Tsai, Liu. Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri. İstanbul: Selenge, 2019.
- Sertkaya, Osman Fikri. “Kür Şad Adının Etimolojisi Veya TÜrk Tarihinde Kür Şad Adlı Bir Kişi Var Mıdır?” Gazi Türkiyat 2014: 1-10.
- Taşağıl, Ahmet. Bozkırın Kağanlıkları- Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar. İstanbul: Kronik, 2020.
- —. Gök-Türkler. Cilt 1. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019. 3 cilt.
- —. Türk Kağanlığı. İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2022.
- Tekin, Talat. Orhon Yazıtları. 2. Simurg, 1998.
- Togan, İsenbike, Gülnar Kara ve Cahide Baysal. Çin Kaynaklarında Türkler- Eski T’ang Tarihi (Chiu T’ang-shu). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2023.
- Kapak Görseli: Onedio
Öncelikle bilgilendirme için teşekkür ederim. Başarılarınızın devamını dilerim .
Teşekkür ederim.