Orhan Veli, yetiştiği dönemin halktan kopuk ve uzak şiir dünyasının değerlerine karşı çıkarak daha yalın, daha çıplak ve kolay anlaşılır bir şiir kurgusuna yönelmiş; bu yeni anlayışı oluşturabilmek için eskinin değer yargılarını yıkmak adına her yola başvurmaktan geri kalmamıştır.
Orhan Veli’nin ilk şiirlerinde ölçülü uyaklı, imge yüklü şiirleri alışılmışın dışında kaleme alınmıştır. İmgelerle yüklü şiirlerinde ele aldığı kavramlar arasında ; yaz uykusunun ölüm kadar uzun olması, gecelerin dilinin çözülmesi, dağınık yüzlü evlerin dalması, ruhun nabzının vurması, baharın seslerle çiçeklenmesi, yaz gecelerinin sıcak imgelemelerle dolması, yeşil sabahlar,
dumanlı bir sabah serinliği, ışıkla dolu cam bir kadeh gibi şeytanın elinde
tuttuğu gün batımı gibi kavramlara yer vermiştir.
Hasretimin yıllardan beri bel bağladığı…
İşte odur düşüncelerimin başucunda.
O, göğsünün taşkın hareketi avucunda
Gözlerinde rüyaların gülüp ağladığı.
Orhan Veli’nin şiirlerinde kullandığı adların çoğunluğunu Türkçe kelimeler oluşturmaktadır. Bu sonuç, onun 1930-1950 yılları arasında yazdığı şiirlerde, Türkçeye verdiği değerin en önemli göstergelerinden biri olduğunu göstermektedir. Orhan Veli’nin şiir anlayışına göre şiir, anlaşılır ve sade bir dil ile yazılmalı, mutlu bir azınlığın değil, halkın anlayacağı bir dille, onların beğenisine sunulmalıydı. Konularını gerçek ve basit insanın yaşamından alan, çoğunluğunu yoksul halk oluşturuyordu. Şiir de halkın anlayabileceği yalın bir dil ile yazılmalıydı. Bu şiirlerine en güzel örneklerden biri ”Bedava” adlı şiiriydi. Orhan Veli, bu şiirinde serbest ekonomi ile şekilci
demokrasi arasındaki uyumsuzluğu sergilemekte ve toplumsal adalete dayanmayan, biçimsel bir özgürlük anlayışını vermekteydi.
Bedava
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Bayrak
Sağlığında yayımladığı şiirlerinden olan ”Bayrak” adlı şiirinde, II. Dünya
Savaşını anlatan şair, şiirine:
Ey bir muharebe meydanında
Avuçları kanımla dolu
Kafası gövdemin altında,
Bacağı kolumun üstünde,
Cansız uyuyan insan kardeşim!
Ne adını biliyorum,
Ne günahını.
dizeleriyle, II. Dünya Savaşı’nın, Hitler Almanyasının yayılma politikası sonucu çıkan,
gereksiz bir savaş olduğunu vurgulamaya çalışarak savaşta ölenleri, kendi görüş açısından, şiirinde onları ”cansız uyuyan insan kardeşlerim” şeklinde tanımlamış ve savaşın
gereksiz olduğuna inanan şair, şiirinin bir yerinde Ukrayna’da bir kent adı olan Harkof’a da
yer vermekteydi:
Yirmi yıllık çalışmanın
Bir kurşunluk hükmü varmış;
Hayatta
Harkof bölgesinde atılmakmış nasip;
Aldırma.
diyerek insan ömrünün yaşama adeta bir pamuk ipliğiyle bağlı olduğunu da belirtmiştir.
Odamda
Orhan Veli’nin dergilerde yayımladığı, ancak kitaplarına almadığı eski biçimli şiirlerinden
olan ”Odamda” şiiri hece ölçüsü ile yazılmıştır.Orhan Veli’nin bu şiirinde yalnızlığın ve kimsesizliğin ortaya çıkardığı sessizlik, bu sessizlik içinde kişinin düşünce dünyasına kapılıp kendisiyle baş başa kalması, çektiği azaplar ve belirsizce yayılan korku ele alınmaktadır.
Bir ışık oyunu var tavanda.
Gölgeler seslerle birleşiyor
Ve bir karga beynimi deşiyor
Azaplar kemirdiğim bu anda.
Kardeşini öldürüyor Kabil,
İçimde bir yalnızlık duygusu;
Ölüm kadar uzun yaz uykusu,
Sıkıntı ile geçilen sahil.
”Bütün Şiirleri” adlı kitapta yayımlanan ”Aşk Resmigeçiti” adlı üç şiirinde,
cumhuriyetin ilk yıllarında erkeklerin gönül ve seks yaşantılarını anlatan
eserlerinde kullandığı ”Halime, Eleni, Muallâ, Melâhat ve Süheylâ” gibi kadın adlarına yer vermiştir. Örneklerden bir tanesi ”Dedikodu” şiiridir.
Dedikodu
Kim söylemiş beni
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni’yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpe gündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdara gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galataya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla’yı sandala atıp,
Ruhumda hicranını söyletme hikayesi?
Dedikodu şiirinde konuşan kişinin öz yaşamından bir kesit, hakkında çıkan dedikodular ve bu dedikodulara karşı tavrı ele alınmaktadır. Orhan Veli Kanık’ın hayatı ve şiirde konuşan kişinin çapkın, toplumun kendisi hakkında çıkardığı dedikodulara aldırış etmeyen tavrı göz önüne alındığında bu şiirinde konuşan kişi şairin kendisidir ve hakkında dedikodu yapan kişilere seslenmektedir.
Orhan Veli şiirlerini bütünüyle toplumun emrine vermiş, bireyselciliğe karşı çıkmıştır. Şiirlerinde sıradan ,insanları insanın sevgi ama basit dolu yaşamını, aşklarını, acılarını, kaygılarını işlemiştir. Çocukluğa özlem, doğa, deniz, İstanbul sevgisi, kaldırımlar, balıklar onun şiirindeki konulardır.
Kitabe-i Seng-i Mezar
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.
Orhan Veli Kanık’ın ”Kitabe-i Seng-i” Mezar adlı şiirinde modern sıradan insanın dünya şartları karşısındaki çaresiz umutsuzluğu anlatılmıştır. Sıradan bir insan olarak, toplumsal vazifelerini yerine getirmiş olan Süleyman Efendi, tıpkı simgelediği diğer sıradan halk kesimi gibi, modern zamanların adını unutmaya yüz tuttuğu bir bireydir. Yaşamak dışında bir durum kazanmamıştır. Toplumda saygı görmesi gerekirken, çoğu kimsenin farkına bile varmadığı birisidir. Süleyman Efendi, bu yönü ile unutulmanın, hak ettiği değeri görememenin sonuçlarına katlanan çoğunluktan birisidir.
Sevdaya Mı Tutuldum?
Sevdaya mı tutuldum?
‘Benim de mi düşüncelerim olacaktı,
Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım,
Sessiz sedasız mı olacaktım böyle?
Çok sevdiğim salatayı bile
Aramaz mı olacaktım?
Ben böyle mi olacaktım?’
Sere Serpe
‘Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!’
Orhan Veli’nin ölüm temalı şiirlerinde de çoğu zaman sosyal tema ön plandadır. O ölümü sonrasıyla değerlendirmemiş; onu toplum hayatıyla ilişkili bir nitelikte işlemiştir. Kimi zaman çalışan insanların zorluk içinde geçen hayatlarını ölümle karşılaştırır ve ölümü onlar için kurtuluş olarak görür, kimi zamanda ölümü insanlara değişik ve olası nedenleriyle düşündüren bir olgu olarak ele almıştır.
İntihar
Kimse duymadan ölmeliyim
Ağzımın kenarında
Bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
“Mutlak birini seviyordu” demeliler.
Tanıyanlarsa, “Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti..”
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbirisi olmamalı.
Bu yeni anlayışı gerçekleştirmek için dilin gerçek yapısını bozmadan, halkın
dilinden çıkan söz varlıklarını şiirin yapısına yerleştirmeye, bunu yaparken hiçbir ayırıma gitmeden ve halk dilinde yer etmiş sözleri kullanmıştır. Orhan Veli’ nin şiiri Doğu’da Arapça ve Farsça; Batı’da özellikle Fransızcadan beslenmiş;halk dilinde Türkçe deyişlerle harmanlanmış ve söz varlığının içinde dilin zenginliğini yaratan mecazlar, telmihler, özel adlar, yer adları, mitolojik ve dini inanç unsurları ise bulunmaktadır. Yaşamı boyunca bu şiir anlayışı bakımından birtakım sanatçılar tarafından ağır eleştirilere maruz kalmasına rağmen Orhan Veli, edebiyatımızda İkinci Yeniler ve daha sonraki şiir akımlarının ortaya çıkmasına öncülük etmiştir.
Kendi sesinden şiirleri dinlemek isterseniz;
KAYNAKÇA:
- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/155316
- Kanık, Orhan Veli. Bütün Şiirleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016. Baskı.
- AKYÜZ Kenan, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri. Ankara Üniversitesi, DTCF Yayınları,
Ankara 1979 - ERCİLASUN Bilge, Orhan Veli Kanık, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1994.