Akımın İçinde Bir ‘Garip’: Orhan Veli ve Garip Akımı

spot_img

   Türk Edebiyatı için tarih 1940’ları gösterdiğinde, şiirin serbest bir ölçüye doğru kayması merak uyandırıyordu. Çünkü bu yılların öncesinde vücuda gelen Cumhuriyet Edebiyatı halen daha eski izleri yakasından atabilmiş değildi. Aruz-hece tartışmaları, eski-yeni hececiler gibi tartışma konuları gündemdeydi. Garip hareketi, döneme ve dönemin hakim edebiyat düşüncesine karşı çıkan ilk akım olmamakla birlikte, ilgi çekmeye çalışan üç gencin yarattığı bir kurgu da değildi. Garip hareketi, Cumhuriyet Edebiyatında yetişmeye başlayan üç gencin, eskiden kurtulma çabası içerisinde oldukları günlerde başlattıkları ve bünyesinde topladıkları estetik kaygıları gözeterek yeni bir şiir harbi oluşturmalarıydı.

“Orhan Veli ve arkadaşları, kendilerine kadar gelmiş olan şiir görüşünü temelinden değiştirmeye kalkmışlardır. Şiirleri, hayatta o zamana kadar benzerleri görülen fakat kendilerine karşı alaka duyulmayan insanların çehrelerine ışık tutar”

Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri II

1. Garip Hareketi Öncesi ve Şairlerimizin Tanışıklık Hikâyeleri

  Garip hareketinin kurucuları olan Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’in yolları Ankara’da birleşir. Babalarının görevleri nedeniyle Ankara’da bulunmak zorunda olan bu üç gençten, Orhan Veli ve Oktay Rıfat, Ankara Erkek Lisesinde okumaktayken tanışırlar. Aralarına Melih Cevdet’in katılımı ile bu üç arkadaş hem çok sıkı bir dost hem de edebiyat sevdalısı üç genç olurlar. Lisede, dergilerde yazılar yazsalar da bu üç gencin yolu Orhan Veli’nin İstanbul’da üniversite kazanması ile ayrılır. Fakat daha sonra Orhan Veli, öğrenimini yarıda bırakarak Ankara’ya döner ve üç arkadaşın edebiyat serüveni yeniden başlar.

  Özellikle Orhan Veli’nin şiir yazma tutkusu, diğer iki arkadaşını da bu yola sokmuştur. Orhan Veli önceleri, daha şairane, eskiye dönük, özellikle Baudelaire, Verlaine, Rimbaud, Haşim, Tanpınar gibi sembolist şairlerin etkisinde şiirler yazmıştır. Tabii ki bunda bir dönem hocasının Ahmet Hamdi Tanpınar olmasının da etkisi mevcuttur. Bu şiirlerinde geçmişi özleyiş ve çocukluk gibi konuları tema edindi ve güçlü bir lirizm yarattı. Fakat Orhan Veli, bu şiirlerinin hiçbirisini hayattayken şiir kitaplarına almadı. Üçünün de şiiri Varlık Dergisi’nde yayımlandı fakat bu şiirler onların ortaya koymak istedikleri edebiyatın mahsulleri değildi. Aralarında da sık sık ‘Nasıl şiir yazmalıyız?’ konusunda tartışıyorlardı. Melih Cevdet, öğrenimi dolayısıyla Belçika’ya gitse de Oktay Rıfat ve Orhan Veli, yeni tarzda yazdıkları bir şiiri birbirlerine okuduklarında, yapmak istedikleri şeyi yapmışlardı. Artık Türk Edebiyatında yeni bir çağ başlıyordu.

“Yirmi yaşımızı dolduralı bir ki seneden fazla olmamıştı; beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni imkanlar arayalım dedik. Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak yeni söyleşiler bularak şiirin sınırlarını biraz daha genişletmek istedik.”

Orhan Veli Kanık, Genç Şairden Beklenen

2. Türk Şiirinde Köklü Bir Değişiklik: Garip Hareketi 

  Her iki genci heyecanlandıran o ‘ilk şiir’ daha sonra bu şiirlerin Varlık’ta yayımlanmasıyla bir resmiyet kazanır. Melih Cevdet’in de aynı tarzda yazdığı şiirleri Belçika’dan aynı dergiye yollamasıyla Garip hareketi resmen başlamış olur. Varlık dergisinin, 15 Eylül 1937 tarihli sayısında bu şiirler yayımlanırken, şiirlerin altında Oktay Rıfat, Orhan Veli ve Mehmet Ali Sel imzaları vardır. Basılan on şiir, ‘Bu sayfayı şair Melih Cevdet’e ithaf ediyoruz’ notuyla verilir. Buradaki amaç, üç genç şairin birlik içinde olduklarını göstermektir. Garip akımına ait ilk şiir kitabı yayımlanmadan önce, genç şairler Varlık’ta yazarak nam salmış ve kendilerini edebiyat dünyasına tanıtmışlardır. Öyle ki, Ulus Gazetesinin ‘Şiir Ölüyor mu?’ anketine Paris’te olduğu için katılamayan Oktay Rıfat adına da katılmışlar ve soruları üçü adına cevaplandırmışlardır.

  Üç genç şairin, yeni akımın şiirlerini yayımladığı seçkisi ‘Garip’ adıyla 1941 yılında çıkar. Kitabın başında Okuyucuyu, ‘alışılmış şeylerden şüpheye davet eden’ bir yaklaşıma çağırır. Bildirgede; şiirin, konuşma dilinin doğallığından uzaklaştığı; ahengin, nazmın ve veznin şiiri doğallıktan uzaklaştırdığı; şiirin, geleneğin kısır döngüsü içerisinde kaldığı; şiirin refah ve bolluk içinde yaşayan insanların zevkine hitap ettiği ve fakat bunun yanlış olduğu; yeni bir zevke de ancak yeni vasıtalarla varılacağını öne sürerler. Şiir onlar için yalnızca, anlamdan ibarettir. Anlam ise, insanın hissine değil aklına hitap ettiğinden, şiirde vezin, söz sanatı, mecazlar, ağır tasvirler ve müzikal ögeler fazlalıktır. Genç şairler, üç çeşit şiire karşıdır:

  • Toplumcu Gerçekçi Şiire(Başta Nazım Hikmet olmak üzere)
  • Hece Şiirine (Şairane ve romantiktir)
  • Yahya Kemal ve özellikle Ahmet Haşim Şiirine

Söz konusu yazının son cümlesi ise şu şekilde biter: ‘Eskiye ait olan her şeyin aleyhinde               bulunmak lazımdır’

  Garip şiirinde en çok, “toplumun orta ve alt katmanlarında yer alan, ekonomik açıdan ve zevk bakımından görece geri kalmış insanların yaşayışı”, “aşk”, “İkinci Dünya Savaşı”, “çocukluk”, “yaşama sevinci” “ölüm” ve “öte duygusu/yolculuk” temalarıdır. Orhan Veli bu temalara mizahi bir üslup da katar.

  Fakat üç şair her ne kadar edebiyat dünyasına ‘birlik’ timsali olsalar da özellikle bu bildirgeyi yazdıktan sonra kendi aralarında da poetik tartışmalar olmuştur. Melih Cevdet, yıllar sonra bu önsözdeki düşüncelere katılmadığını açıklar;

“Bu kitabı önce üçümüz adı ile bastırmak istiyorduk. Sonra bu düşünceden vazgeçtik; kitap, Orhan Veli’nin hazırladığı bir antoloji durumunu aldı. Bunda sanıyorum ki, Orhan Veli tarafından hazırlanan önsözde düşünce beraberliği olmaması rol oynamıştır. Gerçekten düşünüyorum da o önsöz, bağdaşmaz bir takım düşüncelerin toplamı olmaktan başka, kitabın içindeki şiirleri açıklamaktan da uzaktır.”

  Garip yayımlandıktan sonra, 2. Dünya Savaşı dolayısıyla üç şair de askere çağrılır ve Garip şiiri 1944’ün sonlarına kadar susar. Daha sonra da yazma ve yayımlama konularında birbirlerinden ayrı davranırlar. Orhan Veli, Vazgeçemediğim ve Garip‘in ikinci baskısını çıkarır. Eserin bu baskısında yalnızca Orhan Veli’nin şiirleri vardır. Şair, ikinci baskıya ‘Garip İçin’ başlıklı önsöz de aralarındaki görüş ayrılığını da sezdirmiştir. Bu önsözde de yıkıcı şiirlerini beğenmediğini ve kendisinin de estetik yönden gelişmesi gerektiğine odaklanır. Şiirlerindeki mizah azalırken, duygu artar. Oktay Rıfat ise, Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler , Güzelleme‘yi yayımlarken; Melih Cevdet ise Rahatı Kaçan Ağaç‘ı yazar.

  Daha sonra bu üç şair yeniden, Yaprak dergisi etrafında tarihler 1946 yılını gösterdiğinde birleşir. Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Sait Faik Abasıyanık, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Külebi gibi yazar kadrosuna sahip olan dergi, Garipçilerin kendilerini yeniden gösterdiği bir alan olmuştur. Dergide yayımlanan ‘Alış Veriş’ başlıklı şiir ise hem derginin hem de Garip hareketinin sanat anlayışını yıllar sonra bir kez daha okuyucuya sunar.

“Gül verir yonca alırız/Bülbül verir serçe alırız

Edebiyat verir yalın söz alırız/ Şarkı verir türkü alırız

Tek ses verir çok ses alırız/ Halı verir kilim alırız

Kara tahta verir hayat alırız/ Diploma verir değer alırız

Lisan verir dil alırız/ Tespih verir pergel alırız”

                                                                     ……

   Yaprak Dergisinin kapanmasından bir süre sonra da Orhan Veli’nin vefatı üzerine, arkadaşları hareketin devamı niteliğinde şiirler yazarlar fakat 1952’den sonra şiir anlayışları başka yöne doğru eğilmiştir. Üç arkadaşın Ankara’da başlatmış olduğu şiir hareketi yine Ankara’da son bulmuştur.

  Yerleşmiş bir geleneği yıkan ve kendilerine bir dünya yaratıp daha sonra da Türk Edebiyatının içinde bu dünyanın rengini arayan şairlerin hakları zamanla kendilerine teslim edilmiştir. Onlar artık Türk Edebiyatımızın ‘üç genç’ şairi ve 21. yüzyılda dahi susmayan bir akımın ilk çırpınışlarını ortaya çıkaran bir mektebin kurucusudur. Sazyek’in de deyişiyle;

      ‘Garip, Cumhuriyet’in getirdiği yeni değerlerin edebiyattaki izdüşümüdür’ 

KAYNAKÇA:

  • Engin, E., Gür, A. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
  • Sazyek H., Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Garip Hareketi
  • Kaplan M., Şiir Tahlilleri II

 

 

 

 

 

spot_img
Selene Cabalar
Selene Cabalar
Dünya yanarsa önce edebiyatı kurtarmak gerek

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.