Huzur romanı 1948 yılında Cumhuriyet Gazetesi tarafından tefrika edilmiş, bir yıl sonra kitap olarak basılmış ve on üç kez basımı yapıldıktan sonra en son Dergah Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Adına karşılık “huzursuzluğun romanı” olarak nitelendirilen eserden sizin için alıntılar derledik. Keyifli okumalar!
…biz hayatın dışındayız, derlerdi. Hayatın dışında… O, her şeyi besleyen hayat suyu bizden çekilmiştir. Ölüm bile bizim kadar kısır değildir. (sayfa 36)
İnsanın sevdiği bir ev olunca, kendisine mahsus bir hayatı da olur. (sayfa 42)
Biliyordu ki, şartlar değişince insanlar da değişir, Tanrıların yüzü solardı. (sayfa 48)
O neşe bir sırça kadehti ki, kırılmıştı. (sayfa 67)
Ölümden korkmuyorum, diyordu. Bütün ömrümce ölüme o kadar yakın yaşadım ki… Ondan korkmama sebep yok. (sayfa 72)
İnsanoğlu zamanın bu mahpusu, onun dışına fırlamağa çalışan bir biçare idi. Onun içinde kaybolacağı geniş ve biteviye akan nehrinde her şeyle beraber akacağı yerde, onu dışarıdan seyre çalışıyordu. Onun için bir ıstırap makinesi olmuştu. (sayfa 74)
Madem ki düşünüyorum. O halde varım, madem ki duyuyorum, o halde varım, madem ki harp ediyorum, o halde varım, madem ki ıstırap çekiyorum, o halde varım! Sefilim varım, budalayım varım, varım, varım! (sayfa 75)
…hakiki ölüm ıstırap değildi, kurtuluştu. (sayfa 75)
Hayatını yapmış, sonra bozulduğunu görmüş bir kadınım. (sayfa 122)
Elbisem çok eski olsun… Fakat bahçemde en iyi güller yetişsin. (sayfa 188)
Onun için bütün etrafında ve kendi mazisinde Nuran’ı aramak, her şeyde ondan bir tat bulmak, onu asırlar boyunca efsanede, dinde, sanatta, az çok ayrı çehrelerde; fakat daima kendisi olarak karşısında görmek, yaşama dediğimiz macerayı birkaç misline çoğaltan bir büyü idi. (sayfa 191)
Düşünce, sanat, yaşama aşkı, hepsi sende toplandı. Hepsi senin hüviyetinde birleşti. Senin dışında düşünmemek hastalığına müptelayım. (sayfa 193)
Halbuki insan doğduğu günden itibaren mağluptur, şefkate muhtaçtır. (sayfa 205)
Vücutlarımız, birbirimize en kolay verebileceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır! (sayfa 210)
İnsanoğlu huzurun, iyiliğin düşmanıydı, kendi kendisinin düşmanıydı. (sayfa 238)
Her düşüşün altında bir başkası vardır. Ve herkes kendinin mezarıdır. (sayfa 308)
…Ben senin gibi miyim? Ben sefil, maddi, ayyaş, vazifesinden kaçan bir adamım. Benim ömrüm biçare bir israftır. Su gibi akıyorum. Hastayım, içki içiyorum; evlat babasıyım, yüzlerini görmek istemiyorum. Kendi hayatımı bir tarafa bırakmışım, her an başka bir insanın derisinde yaşıyorum. Bir hırsız, bir katil, bacağını sürükleyerek yürüyen bir zavallı, hepsi, her gördüğüm canlı mahluk, benim için ayrı ayrı davetler oluyor. Beni çağırıyorlar. Hepsinin peşlerinden koşuyorum. Bana kabuklarını açıyorlar yahut ben onlara vücudumu açıyorum. Fark etmeden içime yerleşiyorlar, elimi, kolumu, düşüncemi zaptediyorlar. Korkuları, vehimleri, benim korkularım, vehimlerim oluyor. Geceleyin onların rüyasını görüyorum. Onların azabıyla uyanıyorum. Sade bu mu? Bütün inkar edilenlerin azabını içimde yaşıyorum. Her düşüşü tecrübe etmek istiyorum… (sayfa 313)
Şu dünyada etrafımızdaki şeylere ne kadar az sahip olabiliyoruz. (sayfa 386)
İnsanlık fena bir ihtimali bir kere kendisine ufuk bilmesin; bir kere uçurumu görmesin. Bir daha ondan geriye dönemez. (sayfa 400)
Dünya, bensiz de mevcut. Kendi kendine mevcut. O berdevam. Ben bu devamın küçük bir çizgisiyim. Fakat varım, var olma kuvvetini bu devamın şuurunda buluyorum. O devamla başlangıç noktamdan hareket ettim ve belki ebediyet boyunca yürüyeceğim… (sayfa 406)
Bir zihinde yaşayanlar daima güzeldirler. (sayfa 416)
Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, Dergah Yayınları, 2014