Swastika Geceleri: Nazi İmparatorluğu ve Hafızasızlaştırma

spot_img

Swastika Anlamını Kirleten Nazi İmparatorluğu

      Swastika (Gamalı Haç), bizlerin Nazi İmparatorluğu ekseninde tanıdığımız bir simgedir. Fakat bu sembol bildiğimizden de çok eskilere dayanır. Swastika’yı Nazilerin kirlettiğini ve anlamının iyi olmak, mutlu olmak, sağlıklı olmak gibi tanımlara karşılık geldiğini ifade edebiliriz. Dört kolu ise hava, su, toprak, ateşe karşılık gelir.

 

Swastika Geceleri Bir Distopya Örneğidir

Swastika Geceleri 1937’de Hitler yaşarken yazılmış bir eserdir ancak uzun yıllar adından söz ettirememiştir. Kitabın yazarı olan Katharine Burdekin, İngiliz bir romancıdır. Romanlarının birçoğu feminist ütopya/distopik kurgu olarak sınıflandırılabilir. Bir distopya örneği olan ve olası bir Nazi İmparatorluğunu anlatan Swastika Geceleri daha sonra 80’lerde yeniden gündeme gelmiştir.

  Swastika Geceleri adlı eserde ne anlatıldığını ifade edecek olursak; Hitler’in 2.Dünya Savaşından galibiyetle ayrılıp dünyayı ele geçirmesinin üzerinden 700 sene geçmiş ve hâlâ varlığını sürdürmekte olan Nazi İmparatorluğu ve toplumdaki etkisi  anlatılıyor.

   Hitler’in eserde; “Şiddetin ve erkek üstünlüğünün hakim olduğu, kadınların değerinin indirgendiği bu dünyada, en yüce varlık tanrı.” olarak tanımlanması ise dikkat çekiyor.

 Nazi İmparatorluğu Toplumu Bölüyor, Kadınları da Erkekleri de Ötekileştiriyor

  Swastika Geceleri’nde büyük resme odaklanıldığında, eserde yer yer kadınların ötekileştirildiği, küçümsendiği göze çarpacaktır. Elbette olaylar sadece bununla sınırlı değildir.  “Kadın asla erkekle eşit değil, herkes ona sahip olabilir, erkeklere itaat etmekle yükümlüdür.” fikri kitabın zeminini oluşturuyor ancak eserde bu durumun doğru olmadığını içten içe bilen birkaç kahraman bu fikirleri benimsemeyerek onlarla mücadele etmeye karar veriyor. Böylelikle sorgulama serüveni başlıyor. Swastika Geceleri, Nazi İmparatorluğu’nun toplumu bölmesini, kadınları sadece doğurgan olan bir varlık olarak nitelendirmesini net bir şekilde ortaya koyuyor. Kadınların konumunu anlamak adına biraz kitabın içerisindeki diyaloglara, olaylara değinmek istiyoruz.

   Kitap kahramanlarından biri olan Şövalye, kadınların İbadet töreninde “Güçlü kızlar doğurun.” şeklinde bir cümle kuruyor. Şövalye’nin cümlesini kadınlar yanlış anladık herhalde diye yorumluyor ancak burada yatan anlam sorgulamamız isteniyor. Bu olaya dikkatimizi yönelttiğimizde kadınların tek vasfının “doğurgan” olması olarak belirlendiğini görmekteyiz. Ayrıca olay ayrıntılı incelendiğinde, kadınların sadece “doğurgan” olarak sınıflandırılmasının dışında içinde bulundukları duruma sindiğini, korkutulduğunu ve araştırma, eleştirme yetilerini kaybettikleri göze çarpmaktadır.

    Diğer yandan eserin farklı kahramanlarının üzerinden de Nazi İmparatorluğu’nun toplum üzerindeki etkisine değiniliyor. Aynı zamanda tek bir insanın ekseninde yönetilen ülkede kadın-erkek tanımları ve cinsiyetlere yüklenen sorumlulukların birbirine girdiğini 21.yüzyılda gördüğümüz gibi kitapta da görüyoruz. Sadece kadınlar değil, erkekler de yeriliyor. Yazar erkeklerin de tek yüceliğini “asker olmak” şeklinde karşımıza çıkarıyor. Eserin kahramanlarını bu bağlamda mercek altına aldığımızda, baş kahramanlarından biri olan Hermann ve İngiliz dostu Alfred’in arasında geçen yaşantılar “gerçek ne?” sorusunu gündeme getiriyor. Kitabın sonralarında Şövalye ile Alfred yakınlaşmasından Alman İmparatorluğunun gerçeklerini zedeleyecek başka tezler ortaya çıkıyor. Elbette ki bu tezler kitapta saklı. Yazar  “Peki bu tezler acaba bir zamanların ‘ulu tanrısı’ olarak tanınan Hitler ile mi ilgili?” sorusunu aklımıza düşürerek eserine devam ediyor ve bizi “gerçekler” konusunda sorgulamaya itiyor.

Kitapta da yer aldığı gibi otoriter, baskıcı bir tutum toplumu tabii ki çürütür ve onların beynini adeta ele geçirmek ister. Çünkü varlığını kabul ettiremeyeceğini ve sürdüremeyeceğini bilir. Swastika Geceleri’nde Nazi İmparatorluğu hiç şüphesiz bu konumdadır ve toplumun üzerine sert bir kırbaç gibi defalarca iner.

Bunun sonucunda zaten tek parti ile yönetilen bir ülkede tek kişinin “her şey” konumunda olması, toplumu gelenek öncesi düzey kategorisinin bir alt başlığı olan ceza ve itaat evresinde saplanmış bir şekilde karşımıza çıkartır.

   Gerçekler Er ya da Geç Ortaya Çıkar

Gerçeklerden uzaklaşmayarak Swastika Geceleri’nde hayatın olağan akışında sıklıkla karşılaştığımız  bir durumu görmekteyiz. Kadınların ötekileştirildiği, yok sayıldığı bir düzende toplumun çürüdüğüne, hayatın sekteye uğradığına, düzenin günbegün çökmeye daha da yaklaştığına böylelikle kitapta da şahit oluyoruz. Otoriter ve tek kişinin egemenliğinin söz konusu olduğu sistemlerde istenilen durumun “hafızasızlaştırılma,  bireyin sorgulamayı kaybetmesini sağlama ve tek tipleştirme” olduğu tarihte her zaman karşımıza çıkmıştır.

Kitapta geçen ve dikkatimizi çeken şu alıntı; “itaat et, unut, gerçekle bağlantını kes.” okuyuculara, isteklerin neden mantıklı olduğunu gösterir, aynı zamanda okurların günümüzü de sorgulamalarını sağlayacaktır.

 “Geçmişe ait bütün kapılar, kayıtlar, hatta anılar bile, resmi Nazi gerçekliğini tek ihtimal haline getirmek için yok edilmiştir.”  

spot_img
Helin Yaren Öztürk
Helin Yaren Öztürk
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.

Kayıp Seslerden Yazının Öznelerine: Virginia Woolf’un Eserlerinde “Kadın” Teması

Woolf’un dilinde "kadın", tarihin dışına itilmiş bir sesin geri çağrılması, unutulmuş bir hakikatin dile gelmesidir.