Ters Yüz: Hatıraların Çocuk Psikolojisine Etkileri

Yazı İçindekiler [hide]

spot_img

Neden Ters Yüz?

Bazı filmler yalnızca bir olay anlatmaz. Derinlere inip, daha değerli şeyler bulmak gerekir. İşte, Ters Yüz filmi bunlardan birisi. Özellikle animasyon filmlerinin sinema sektöründe gün geçtikçe artması ve seyirci kitlesinin de buna paralel nitelikte olması, bizleri bilinçli bir sinema sever olarak doğru filmi bulmaya itmektedir.

Animasyon filmlerinin yalnızca çocuklara özgü olmadığının anlaşıldığı çağımızda; küçüklere hitap etmenin yanında, büyüklerin de derinliğine şaşacağı nitelikte bir film arıyorsanız, Ters Yüz filmi sizi tatmin edecektir.

Genel Bir Bakış

Ters Yüz filminin ana kahramanı Riley adında bir kız çocuğudur. Ailesi ile yaşamaktan mutlu olan Riley’nin zihninde, onun hatıralarını kontrol eden karakterler bulunmaktadır. Bunlar; korku, neşe, tiksinti, öfke ve üzüntü olmak üzere beş temel duyguyu temsil etmektedir. Bu duygular, kahramanımızın yaşantısının büyük bir bölümünü de şekillendirmektedir.

Riley’nin çekirdek hatıraları ve uzun vadeli hatıraları vardır. Çekirdek hatıralar, Riley’nin hayatının büyük bir kısmını şekillendiren hatıralardan oluşmaktadır. Bu hatıralar aynı zaman da “kişilik adası” adının verildiği ve Riley’in hayatında büyük etkilere sahip yaşantıları ayakta tutmaktadır.

Adaların (Hatıraların) Çöküşü

Bir gün sarı renkteki çekirdek hatıralar bir kaza sonucu gider. Bu hatıraların gitmesiyle birlikte çöken “kişilik adaları,” Riley’nin psikolojisini olumsuz yönde etkilemeye başlar. Artık hatıralarını önemseyebileceği ya da günlük hayattaki herhangi bir başka çağrışımla hatırlayabileceği temel hatıraları, yani çekirdek hatıralar yoktur. Bu ana kadar ailesiyle mutlu bir şekilde yaşayan ve hayatından gayet memnun olan Riley’i bazı sorunlar beklemektedir. Ters Yüz filmi bu olayla birlikte daha en baştan bize şöyle fısıldar: Hatıralarımız, bizi hayata bağlayabilir ancak aksi gibi hayattan koparabilir de.

İlk çöken ada, “Şaklabanlık Adası” olur. Riley, okulda öğretmeninin sorduğu sorulara mutlu bir biçimde cevap verir. Ailesiyle olan hatıralarını hatırlar ve gülümser fakat çekirdek hatıralar gidince Riley ağlamaya başlar. Eski evlerini özlediğini söyler. Buraya taşındıkları için üzgün olduğunu belirtir. Böylece ilk ada yıkılır. Bu adanın çökmesiyle birlikte Riley, bebekliğinden beri ailesiyle eğlendiği anların tümünü unutur ve en çok eğlendiği maymun taklidine dahi tepki vermez. Babası ve annesi artık ona eğlenceli gelmemektedir. Bu adanın çökmesiyle birlikte Riley’e, karamsar bir düşünce hâkim olur. Ailesiyle mutlu yaşadığı anların büyük bir kısmı silindiği için de onlara karşı sert davranmaya başlar. Çöken ilk ada Riley’nin ailesi ile arasının bozulmasına sebep olur. Adaların beraberinde götürdüğünün hatıralar olduğunu bildiğimizden aslında bu hatıradan yoksunluğun yarattığı ilk olumsuz sonuçtur.

İkinci yıkılan ada “Dostluk Adası” olur. Bu adada Riley’nin en sevdiği çocukluk arkadaşı Meg ile olan hatıraları barınmaktaydı. Onunla bebekken oynadığı oyunlar, sohbetler, hepsi buradaydı. İlk yaşadığı yerden ayrıldıktan hemen sonra kendisine yeni bir arkadaş edindiğini söyleyen Meg, Riley’i öfkelendirir ve zaten halihazırda çekirdek hatıralar da bulunmadığından Riley, Meg’e küser. Kendisinin yokluğunda Meg’in hemen başka birisiyle dost olduğunu düşünür. Artık Riley daha yalnız ve daha karamsardır. İnsanlara güveni gitgide azalmaktadır. İkinci yıkılan ada, dostluğunun son bulmasına sebebiyet verir.

Üçüncü yıkılan hatıra adası ise “Hokey Adası” olur. Riley’nin ve ailesinin başka bir yere taşınmadan önce yaşadıkları yer. Okulda da söylediği gibi hokey onlara dedelerinden, atalarından kalmıştır. Çocukluğundan beri oynadığı hokey, onun en büyük tutkularından biridir. Fakat yine hatıraları olmadığı için ona da yabancılaşmıştır. Annesiyle birlikte gittiği hokey elemelerinde bir hata yapınca hepten sinirlenir ve her şeyi oracıkta bırakır. Böylece hokey adası da yıkılmış olur. Artık Riley hokey sevmemektedir. Hatıralarının silinmesi en sevdiği spordan bile vazgeçmesine sebep olmuştur.

Dördüncü yıkılan hatıra adası ise “Dürüstlük Adası” olur. Filmde gördüğümüz kadarıyla Riley, daha önce kötü bir davranışta bulunmamış ve kimseyi üzmemiştir. Hatıraları gidince yavaş yavaş sinirlenmeye, kendine ve ailesine kötü davranmaya başlar. Mutlu zamanların psikolojik durumunu çoktan yitiren Riley, artık eskisinden çok farklıdır. Her şeye sebep olanın farklı yere taşınmak olduğunu düşünür ve eski evlerine gitme kararı alır. Bunu yapmak için para gereklidir. Riley, annesinin çantasından gizlice para çalar. Böylece dürüstlük adası da yıkılır. Hatıraların silinmesi ona, bunu bile yaptırmıştır.

 Son olarak yıkılan hatıra adası ise “Aile Adası”. Riley, evden kaçıp otobüse bindiği zaman, annesinin aramalarına cevap vermez ve böylece son ada da yıkılır. Hatıraların yokluğunda ailesine iyiden iyiye yabancılaşan, yemek masasında babasına sesini dahi yükselten, onları dinlemeyen, umursamayan, asabi bir çocuk hâline gelmiştir. Son ada da yıkılmış ve elinde hiçbir temel hatırası kalmamıştır.

Hatıraların Önemi

Ailesiyle olan hatıralarını hatırlayabilseydi, bunlar yaşanır mıydı? Ya da hokey sporu ile ilgili adası çökmeseydi, Riley bu spora küser miydi? Filmin sonunda bütün hatıralar yerlerine dönünce, Riley hatıraları yokken yaptığı her şeyden pişmanlık duyar. Yani hatıraları olsaydı, bu olumsuz olayların hiçbiri yaşanmayacaktı.

Ters Yüz filmi Riley üzerinden hepimize çocukluğumuzdaki anıların ne kadar kıymetli olduğunu göstermektedir. Riley’nin hatıraları yavaş yavaş yok olduğunda hangi sonuçlar doğurduysa ve Riley’nin psikolojisini nasıl etkilediyse, hepimiz için de aynı şey söz konusu. Bir insanın hatıraları olmayınca, hele ki bu bir çocuk ise başka birine dönüşme ihtimali olasıdır.

Çocukluk anıları, kişinin geleceğini şekillendiren en önemli etkenlerden birisidir. İleriyi onların sayesinde görür ve adımlarımızı yine onlara göre atarız. Aile ile ilgili hatıraları yok olunca Riley’nin evden kaçmaya çalıştığını gözlemledik. Şayet hatıraları yok olmasaydı, Riley böyle bir şeyi asla yapmazdı. Bu da demek oluyor ki; bizi bir şeyi sevmeye iten ya da bir şeyi sevmememizin asıl sebebi, geçmişte yaşadıklarımız ve onlara yüklediğimiz anlamlardır. Bunların beynimizde edindiği yer nezdinde günlük yaşantımızı şekillendiriyoruz. Örneğin şaklabanlık adası yok olduğu zaman, Riley suratsız bir çocuğa dönüşmüştü; ya da dostluk adasının yıkılması Riley’i daha içe kapanık yapmıştı. Hokey oynamaya küsmüştü. Eğer bu hatıraları yerinde olsaydı, Riley bu hataların hiçbirisini yapmazdı. Yine demek oluyor ki hatıralar bizim şimdimizi ve geleceğimizi belirlemektedir.

Final

Ters Yüz Filminin sonunda verilen ders ise takdire şayan: Önceleri sadece Riley’i mutlu etmek için çabalayan duygular, “üzüntü” adlı duyguyu hep geri planda tutmuş ve bu şekilde Riley’nin mutlu olabileceğini düşünmüşlerdir. Film ise bize, duyguların birbiriyle harmanlandığı zaman bir anlamı olduğunu, onları o biçimde sahiplenmemiz gerektiğini, bu şekilde gerçek mutluluğa erişilebileceği mesajını verir. Artık üzüntü de kendine bir yer edinir; tıpkı diğer duygular gibi.

spot_img
Berat Korkmaz
Berat Korkmaz
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.