Kadın Göçmenler ve Sosyal Dışlanma: Göç-Mağduriyet İlişkisi

spot_img

Kitapta kadın göçmenler ve sosyal dışlanma olgularının, toplumsal ve ekonomik başta olmak üzere çeşitli bağlamlarda açıklanışı iki örneklem grup üzerinden ele alınmıştır. Bu gruplar, İstanbul’da hazır giyim atölyelerinde çalışan Azerbaycanlı göçmen kadınlar ile Marmaris bölgesinde turizm sektöründe çalışmakta olan ve evlilik aracılığıyla Türkiye’ye yerleşen göçmen kadınlardır.

Enformel Sektörde Çalışan Kadın Göçmenler

Uluslararası göç ve Türkiye’de göç eğilimlerinin küreselleşmeyle birlikte değişmesi sonucunda göç ve göçmen niteliğinde değişimler ortaya çıkmış, göç patlaması yaşanmıştır. Türkiye 90’lı yıllardan sonra göç veren bir ülke konumundan göç alan ülke konumuna geçmiştir. Kuzeyden güneye doğru göçler arttığı için Türkiye transit ülke görevi görmesi açısından ve çeşitli özellikleri (örn. esnek vize imkanı, kontrollerin yetersizliği, ucuz işgücü, Türk kökenli olmak, dil öğrenme kolaylığı.) vb. sebebiyle kaçak, sığınmacı, mülteci ve kadın göçmenlerin uğrak noktası haline gelmiştir. Özellikle bu dönemde Sovyetler’den Türkiye’ye çok fazla kadın göçmenin geldiği söylenebilir.

2000’li yıllardan sonra Türkiye sığınmacı ve kaçak göçmenleri azaltmaya yönelik politikalar geliştirmeye başlamıştır. Türkiye’ye gelen yabancı göçmenler daha çok enformel sektörlerde çalışmakta, bunlar; fuhuş, ev işleri, inşaat işleri, tekstil, lokanta, eğlence, gıda ve tarım gibi sektörleri kapsamaktadır. Buna ilaveten, göçmenlerin bavul ticareti işinde çalıştıkları söylenmekte ve ne kadar engellenmeye çalışılsa da göçmenler bu işten ciddi kazançlar elde etmektedir. Dedeoğlu ve Gökmen, Türkiye’deki kadın göçmenlerin homojen bir grup olduğuna vurgu yaparak seks işçiliği kapsamında algılansalar dahi esasında birçok farklı iş grubunda çalıştıklarını ifade etmektedir. (s.35-55)

Azeri Göçmenler ve Dışlanma

Azerbaycan’dan Türkiye’ye göç konusu daha çok 2000’li yıllar ve sonrası (2000-2006) gündeme gelmeye başlamıştır. Özellikle göçlerin Nahçivan kesiminden olduğu ve çoğunlukla ekonomik ve politik( Azerbaycan’da mafyanın yaygın olması ve halkın korkusu gibi) faktörlere dayandığı söylenebilmektedir.

Bu kapsamda düzensiz ve döngüsel göç olarak iki tür önemli göç türü karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında zincirleme göçler ve ailelerin birlikte göç etmesi de bilinen önemli göç türlerindendir. Azeriler’in, Türkiye’yi tercih etmesi hem ortak dini değerlere sahip olmaktan hem de dil konusunda çok zorlanmamalarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca vize pasaport (sınırda vize alabilmeleri ve rüşvet kabulü olabilitesi vb.) işlemleri iki ülkenin birbirini kardeş gibi görmesinden dolayı göçmenlere çok fazla zorluk çıkarmamakta ve ulaşım kolaylığı (Iğdır’dan otobüsle yolculuğun kolaylığı gibi) göçmenler için faydalı olmaktadır. Kadın ve erkek göçmenler çalıştıkları işler bakımından farklılaşmakta örneğin kadın ve çocuklar, tekstil konfeksiyon işlerinde çalışırken erkekler geçici işler (elektrik ve tesisat gibi) ile uğraşmakta veyahut hiç iş bulamamaktadır.

Azeri kadınlar erkek korumasında bir geleneğe sahipken göçle beraber iş hayatına atılarak özerkleşmeye başlamışlardır. Dökümansız olarak hazır giyim sektöründe çalışan kadınların işverenler vasıtasıyla yaşadığı birtakım çarpıcı sorunlar olduğu eser içerisinde belirtilmektedir. Kadınların yanında çocukların da zor durumda kaldığı tekstil işinde göçmenlerin emek zorbalığı yaşadığını anlamak mümkündür. Aile işletmelerine dayanan tekstil sektöründe, herhangi bir olumsuz koşulda ikincil konumda tutulan göçmenlerin iş güvencesinde görülen kopmalar göçmen olmayanlara göre daha fazladır. İşten atılmakla tehdit edilmek, ücretlerinin ödenmemesi gibi sonuçlar bu kapsamda örnek verilen durumlardır. Dedeoğlu ve Göçmen, Gaziosmanpaşa’da gerçekleştirdikleri alan çalışmasında işverenlerin emek sömürüsü uyguladıklarının bilincinde oldukları ifadeler kullandıklarını tespit etmiştir.

İşverenler, göçmenlerin iş gücü ihtiyaçlarından dolayı güvencesiz de olsa her koşulda düşük ücretleri kabul etmelerini kendi ülkelerinin işsizlik ve politik meselelerine bağlamakta ve bundan ötürü kendi piyasa dengelerini de bu konuların belirlediğini söylemektedir. Neticede  Azerbaycanlı göçmenlerin iş piyasasında karşılaştıkları emek sömürüsü, hak ihlali, cinsel ve fiziksel şiddet, istismar, polis ile tehdit edilme ve ülkeden atılacaklarına ilişkin korkuları, niteliksiz ve aracı olarak çalıştırılmaları, koşulsuz iş kabul durumu ve mecburiyet hissi dışlanmanın en önemli dinamikleri olmaktadır. Bunlara ek olarak etnik ayrımcılığa maruz kalmaları, kendileriyle aynı koşullarda çalışan Türk işçilere göre daha fazla dışlandıklarını da belirtmek elzemdir.

Marmaris Gelinleri

Marmaris Gelinleri, Sovyet Blokları’ndan Marmaris bölgesine evlilik yoluyla ve bireysel nedenlerle göç eden iki grubu oluşturmaktadırlar. Evlilikler; oturma izni, vatandaşlık ve çalışma izni alabilmek için formaliteden gerçekleştirilebilmektedir. Üç yıl evli kalmaları koşuluyla vatandaşlığa geçebilmelerinden dolayı göçmenlerin durumu erkek korumasında olarak ele alınmaktadır. Marmaris bölgesini tercih etmelerinin nedenini, arkadaş-eş-dost vb. tavsiyesi, bölgeye kolay adapte olabilmeleri, rahat bir yaşam biçiminin olması ve eşlerinin o bölgede ikamet etmesi olarak dile getirmişlerdir. Azeri göçmenlerde  görüldüğü gibi Sovyet göçmenleri de daha çok enformel sektörlerde çalıştırılarak emek sömürüsüne maruz kalmaktadırlar. Bu sektörlerden başlıca olanları, turizm, eğlence, masöz, animatörlük, otel çalışanı ve apart görevlisi vb. olmaktadır. Ayrıca Sovyet bloklarından gelen bazı göçmenlerin seks işçiliği ve fuhuş yapmaya zorlandıkları da bilinmektedir. Kendi ülkelerinde eğitimli ve nitelikli vatandaşlarken göçmen konumunda oldukları ülkede eğitimleri tanınmamakta ve niteliksizleştirilmektedirler.

Göçmenlerin genel olarak yaşadıkları vize, çalışma ve oturma izinleri, vatandaşlık hakları gibi konulardaki birtakım problemler Marmaris bölgesindeki kadın göçmenler için de geçerli olmaktadır. Bu hususta yaşadıkları sosyal dışlanma dinamiklerini ve ekonomik şiddet örneklerini çalıştıkları işyerlerinde ve sosyal ortamlarda görebilmekteyiz. Örnek olarak, bir Türk çalışana göre düşük ücret almaları, mevsimlik çalışmaları, ücretlerinin ödenmemesi, dökümansız çalışmaları, polis korkusu ve ülkeden men edilme ve işveren tacizleri gibi sorunlar göçmen kadınları zor durumda bırakmaktadır. Marmaris’teki göçmen kadınların turizm odaklı işlerde çalışmaları bölgesel olmakla birlikte, dil bilme faktörü ve turist çekme açısından işverenler için işe yarar durumlardır. İşveren için “ne kadar kar, o kadar kazanç” mantığı geçerli olduğundan göçmen kadınların bu sektörlerde niteliklerine rağmen zor koşullara maruz bırakılması üzücü olduğu söylenebilir.

Marmaris’e evlilik ile göç eden kadınlar dışlanmayı daha çok kadın kimlikleri üzerinden yaşamakta, bölgedeki hemcinsleri ve halk tarafından kötü kadın Nataşa muamelesi görmekte ve genelleyici bir takım tutumlara maruz bırakılmaktadırlar. Bu durumun her ne kadar Türk vatandaşlığına geçmiş olsalar da ötekileştirilmelerini engellemediği görülmektedir.

Sonuç

Dedeoğlu ve Gökmen’e göre yabancısız kurgulanan ve toplumsal cinsiyet kodlarının belirleyici olduğu bir ülkede hem kadın hem göçmen olmanın ağırlığı altında ezilmek kaçınılmaz olabilmektedir. Göçmenlerin yaşadıkları zorlukların engellenebilmesi için insan merkezli evrensel politikalara ihtiyaç vardır. En basit örnek olarak göçmenlerin güvencesiz ve dökümansız çalışmaları, eğitim ve sağlık gibi konularda ilgili kurumlardan hizmet alamamaları ve bu durumlara çözüm getirmek yerine önü tıkalı çözüm yolları önerilmesi önemli sorunlar arasındadır. En nihayetinde göç-göçmenlik politikalarının gözden geçirilmesinde fayda olduğu bu çalışma üzerinden anlaşılabilir.

Kaynakça

DEDEOĞLU, S., ve GÖKMEN, Ç. E.,(2011). GÖÇ VE SOSYAL DIŞLANMA. Ankara: Eflatun Basım Dağıtım.

 

spot_img
Dilara Aydın
Dilara Aydın
Gezgin ruhlu...

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.