Mezarlık Dizisi: Erkeklik ve Otorite Kavramlarına Sosyolojik Bir Bakış

spot_img

Birce Akalay, Olgun Toker ve Şehsuvar Aktaş gibi isimlerin yer aldığı Mezarlık dizisi; 17 Haziran 2022 tarihinde izleyicilerle buluştu. Netflix’te yayımlanan dizi, 4 bölüm olmasıyla seyircilerin ilgisini kazandı. Bölüm süresi ortalama 1 saat olan dizi, farklı cinayeti ele aldığı için izleyiciyi sıkmayan yapımlardan biri oldu. Bu yazımızda Mezarlık dizisinin konusundan hareketle erkeklik ve otorite kavramlarını sosyolojik olarak inceleyeceğiz.

Mücadele, Sadece Cinayetlere Değil; Erkeklik ve Otoriteye Karşı

Dizinin konusu, Komiser Önem Özülkü’nün ekibiyle kadın cinayetlerini araştıracakları Özel Suçlar Birimi’nin başına getirilmesiyle başlıyor. Gizemli kadın cinayetlerini çözmek için ekibiyle çalışan Önem’in bu süreçte karşılaştığı en büyük zorluk; elindeki vakalardan çok, cinayetlere ön yargıyla yaklaşan erkekler oluyor. Daha doğrusu erkeklik, ataerkil düzen ve otorite kavramlarını yoğun şekilde karşısında buluyor. İşlenilen cinayetler; cezasını adaletle bulurken aynı zamanda dizi, adalet sistemini de çarpıcı şekilde eleştiriyor. Her bölümünde farklı bir kadın cinayeti ele alınıyor. İlk bölüm, seyirci koltuğunda oturanlar için oldukça ağır, sarsıcı ve bir o kadar gerçek hisler uyandırıyor. İşlenen cinayetleri çözmeye çalışan Önem, aynı zamanda çalıştığı birimde karşılaştığı hegemonik erkeklik ve otoritenin açığa çıkardığı davranışlarla da savaşıyor.

Özel Suçlar Birimi, Emniyet Müdürlüğü’nde çalışan kişiler tarafından daha çok ‘Mezarlık’ ismiyle anılıyor. Bunun sebebi ise bu arşiv odasında yüzlerce faili meçhul kadın cinayeti dosyasının bulunması. Dizinin ilk sistem eleştirilerinden birisi de tam olarak bu şekilde karşımıza çıkıyor. Lambası bile doğru düzgün çalışmayan, dağınık ve toz içinde olan odanın; mezarlığı andırması ve bu metaforla kadın cinayetlerinin ört bas edilişine değiniliyor. Odada sürekli bozulan lambayla ilgili polis memuru Hasan’ın yaptığı yorum da bir başka otorite ve erkeklik eleştirisi olarak kabul edilebiliriz: “Bu lambayı değiştirdiler ama hat bozuk. O yüzden çalışmıyor.” Yani sorunu geçici çözümlerle geçiştirmek, ülkemiz ve dünyadaki kadına şiddet ve işlenilen cinayetlerle ilgili başarılı bir benzetme oluyor.

Hegemonik Erkeklik Ailede Başlar

Başarılı ve tuttuğunu koparan Önem; birimindeki kadın düşmanı bir savcı, otoritesini korumak isteyen ve oğluyla arası sürekli kötü olan ancak oğlunu istediği konuma istediği şekilde getirebilen bir müdürle çalışıyor. Dizi bu yönüyle hegemonik erkekliğin sadece kadınlara fiziksel şiddet veya cinayetlerle sınırlı kalmadığını da gösteriyor. Kadınla erkeğin aynı çalışma standartlarına sahip olmadığı düşüncesinin yanı sıra, eril otoritenin ailedeki konumuna da değiniyor. Ataerkil toplumlardaki baba figürü; hegemonik erkekliğin, iktidar ve otoritenin özneleşmiş hâli olarak toplumun en küçük birimi ailede kendini gösteriyor.

Ataerkil toplumsal yapının hâkim değerlerine bakıldığında erkekliği sarmalayan özelliklerle karşılaşıldığı görülür. Erkek kimliği doğumla gelen bir kimlikten ziyade, edinilen bir anlam olur. “Erkeklik; biyolojik bir cinsiyet olarak erkeğin toplumsal yaşamda nasıl duyup, düşünüp, davranacağını belirleten, salt erkek olduğu için ondan beklenen rolleri ve tutum alışları içeren bir pratikler toplamıdır” (Atay’dan akt. Oktan, 2009: 186). Toplumsal cinsiyet çalışmalarına bakıldığında cinsiyetin biyolojik olarak değil de sosyal olgularla yapılandırıldığı, öğrenildiği ve anlamlandırıldığı görüşüyle karşılaşılır. Cinsel kimliklere biçilen roller, aslında toplum ve toplumsal koşullar tarafından belirlenir. Ataerkil toplumlardaki erkek kimliği; dünyaya gelindiği andan itibaren sürekli bir biçimde güçlü, iktidar sahibi, başarılı, geleneklerin ve kültürün taşıyıcısı olarak etkisini sürdürür. “Erkeklik, hep korunması ve yeniden onaylanması gereken bir kimliklenme sürecidir. Erkeklik, dişiliğin tersine bağışlanan bir şey olduğu için geri de alınabilir. Erkeğin hep taşıması ve koruması gereken erkekliği, erkek üzerinde ciddi bir baskı yaratmakta ve onu ezmektedir” (Çetin Özkan, 2009: 138). Eril bir yapıya sahip olan iktidar ise varlığını bu erkek egemen yapıya dayandırır.

Ataerkil Yapıda Beden Üzerinde İktidar Kurmak

İktidar kavramı beden kavramıyla birlikte düşünüldüğünde Foucault’a değinmek faydalı olabilir. Ona göre (Foucault’dan akt. Karamollaoğlu, 2009: 105), “baskı, toplumsallaşma, disiplin altına alma, cezalandırma gibi güçlerin beden üzerinde uygulanması nedeniyle bedenin mekânı toplumsal düzende indirgenemez bir unsurdur.” Ataerkil yapı göz önünde bulundurulduğunda bir iktidar pratiği olarak oluşturulan erkeklik, kadınlığı ve erkekliği tanımlar. Bunu yaparken oluşturulan hakim değerler olarak belirlenen erkeklik değerlerine uymayanları ise ötekiler olarak ifade eder. Bir başka açıdan iktidar ve beden ilişkisi incelendiğinde Connell’e göre (Connell’dan akt. Oktan, 2009: 188), “…erkeğin bedeni, erkekliğin tek göstergesi değildir ancak erkekliği ifade etmede oldukça önemlidir. Çünkü günlük hayatta cinsiyet rollerini uygulama biçimimiz; deneyimlerimiz, zevklerimiz, zayıflıklarımız, bedensel pratikler şeklinde açığa vurulur.”

Connell, erkekliklerin, toplumsal cinsiyet tutumları ve davranışlarındaki kuşak farklılıklarındaki değişimlere, toplumsal cinsiyet düzenindeki yapısal değişimlere ve sosyal yapıda meydana gelen değişimlere bağlı olarak değiştiğini belirtirken Habermas’ın kriz eğilimleri kavramını kullanır. Odağı geç kapitalizm olan kriz eğilimleri kavramı, sosyal sistemlerin sosyal krizlere girmesine yol açan, sistemde kendiliğinden var olan yapısal gerilim ve eşitsizlikleri ifade eder (Wever-Hightower’dan akt. Baştürk Akca & Ergül, 2014: 19).

Bireyler, Toplumsal Yapının Parçalarından Ayrı Düşünülemez

Dizinin diğer bölümlerinde din, uyuşturucu, boşanma, kadının tek başına toplumda ayakta kalma çabasına başarılı şekilde değiniliyor. Din gibi toplumu kolay ve etkili şekilde yönlendirmeye çalışan olguların, bireylerin yaşamına nasıl ve ne denli etkilediğini ve bunun dogmatik ve otorite şekilde somutlaştığını bizlere gösteriyor. Aynı şekilde ailenin kutsallığı düşüncesine inanıldığı için boşanma kavramının, çocukluktan bu yana sağlıksız şekilde travmalar yaratabileceğini de kanıtlıyor. Evlilik kadar boşanmanın da normal olmasının bir türlü kabul edilmeyişi, “Kocandır yapar, yuvanı dağıtma” anlayışının kadını korumaktan çok ölüme götürdüğü herkesçe ön görülebilen bir gerçek. Dizinin bir bölümünde durum sadece bununla sınırlı kalmıyor ve bireylerin çocuklukta boşanma kavramını anlamlandırma şekli, ileride ataerkil normlar ve hegemonik erkeklikle birleşince kişinin nasıl katile dönüşebildiğini anlatıyor.

Hegemonik Erkeklik Nedir?

Connell’a göre hegemonik erkeklik, “bir kültürde veya yapıda genellikle farklı erkeklik biçimleri bir arada ve birbirine alternatif yaşam biçimleri olmaktan çok, karşılıklı hiyerarşi ve mücadele gibi ilişki biçimleri içerisinde varlık gösterir. Ancak çoğunlukla bu erkeklik biçimlerinden birisi diğerleri üzerinde baskın bir yapıya sahiptir. Connell, bu baskın erkeklik biçimini hegemonik erkeklik olarak tanımlamaktadır” (Oktan, 2009: 188). Bu kavramı biraz daha açmak gerekirse dünyada küresel bir cinsiyet düzeni vardır ve bu düzenin temel dayanağı ise erkeklerin kadınlardan daha güçlü olması, onları boyunduruk altına alması, tahakkümü altında tutmasıdır. “Connell’a göre eşitsizlik öngören bu temel, tek yapısal hakikati oluşturur. Bu küresel yapı içindeki her toplum, kendi özel tarihsel koşullarıyla şekillenen, ancak gene erkeklerin kadınlardan üstünlüğünü muhakkak öngören, bu dengesizliği gözeten; farklı ve o topluma ait cinsiyet düzenleri geliştirir. Toplumsal yapı içindeki aile, okul, devlet, siyaset, ordu, ekonomi, popüler kültür, sokak, din gibi çeşitli kurumlar da aynı temel prensibi gözeterek kendi cinsiyet rejimlerini oluşturur. Bu rejim, erkekleri kadınlardan üstün tutarak ayrıcalıklı kabul eder” (Özbay, 2013: 185). Dolayısıyla erkeklik, kadınlık gibi öznenin biyolojik cinsiyetine göre doğal ve değişmez bir kategori belirtmez. “Her eril beden, tıpatıp aynı erkek cinsiyet kimliğini üretmez. Aksine her toplumsal yapı içerisinde birbirinden farklılık gösteren, rekabet eden, birbiriyle çelişen erkeklik öğretileri, anlatıları, modelleri vardır. Kısacası erkeklik tanımının tarihsel anlamda belirli bir dönemler veya topluluklar özelinde farklılıklar göstermediği dile getirilebilir” (age: 185).

Dizinin 2. Sezonu Gelecek mi?

Olumlu ve olumsuz yorumlara göre hareket edilmesi planlanan yapım, ilk sezonuyla bizleri yaşadığımız birçok gerçeklikle yüzleştirdi. Dizinin 2. sezonu, gelen yorumlara ve konunun seyirciler tarafından sindirilmesine göre belirleneceği yönünde. Umuyoruz ki Mezarlık, kaliteli oyuncular, çekimler ve toplumsal cinsiyet konularının ağırlık verildiği birçok yapıma ön ayak olur ve dizinin 2. sezonu çok geçmeden onay alır.

Kaynakça:

Baştürk Akca, Emel & Ergül, Seda. (2014). “Televizyon Dizilerinde Erkeklik Temsili: Kuzey Güney Dizisinde Hegemonik Erkeklik ve Farklı Erkekliklerin Mücadelesi.” Global Media Journal: Turkish Edition 4.8.

Çetin Özkan, Zuhal. (2009). Geleneksel Türk Sinemasında Erkeğin Değişim İmgesi. (içinde) Erkek Kimliğinin Değişe(meye)n Halleri. (ed. Huriye Kuruoğlu). İstanbul: Beta.

Karamollaoğlu, Aslı. (2009). Beau Travail (Güzel İş): Dans Eden Anıtsal Beden. (içinde) Erkek Kimliğinin Değişe(meye)n Halleri. (ed. Huriye Kuruoğlu). İstanbul: Beta.

Oktan, Ahmet. (2009). Türk Sinemasında Hegemonik Erkeklikten Erkeklik Krizine Yazı-Tura ve Erkeklik Bunalımının Sırları. (içinde) Erkek Kimliğinin Değişe(meye)n Halleri. (ed. Huriye Kuruoğlu). İstanbul: Beta.

Özbay, Cenk. (2013). “Türkiye’de hegemonik erkekliği aramak.” Doğu Batı 63: 185-204.

spot_img
Zeynep Gizem Eskici
Zeynep Gizem Eskicihttp://instagram.com/siyahbeyazkutuphane
"küçük hanım yine hayaller peşinde... küçük bir hanım olamayan küçük hanım"

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.