“Birbirimizin içini görmüş müydük, bundan emin olamıyorum bazen. Biz birbirimize doğru yürümüş sonra da sarılmış mıydık? Yoksa sen orada öylece durmuştun da ben miydim sana koşan? Bu bir zan mı, bir suçlama mı? Çoğu zaman bilemiyorum bunu da. Sen durmuştun, bütün zamanlar içinde, bütün zamanlarınla. Ben şimdiyle sana gelmiştim, geçmişimi silmiş, geleceğimi görmezden gelmiştim.” (s.12)
Her hafta edebiyat dünyasının farklı diyarlarında gezip çok bilinmeyen ya da raflarda yerini yeni alan kitapları keşfettiğimiz ve sizlerle paylaşmaktan keyif aldığımız seride bu hafta Makbule Aras Eivazi’nin kaleminden “Sonun Bacakları” isimli öykü kitabı var. Makbule Aras Eivazi, yaptığı çeviriler ile edebiyat dünyasına emek vermiş değerli bir yazar. İlk öykü kitabı olan Sonun Bacakları, Yapı Kredi Yayınları tarafından 2021 yılında okuyucuları ile buluştu. 18 öyküden oluşan kitap, okuyucularını tekdüze olmayan çeşitli hayat hikayelerine davet ediyor.
“…Belki hayatla tanışmadan önce daha okuma yazma öğrenmeden hikâye dinlemeye başlamış olmamdan. Hikâyelerin nefesiyle yeşerdi benim iç dünyam. O yüzden her şeyden önce kelimelere iman ettim, hikâyelerin gücüne inandım. Dinlemeyi hep sevdim, biri bana hikâye anlatsın canımı alsın!” diyor Makbule Aras Eivazi bir röportajında.. Aslında bu cümlelerinden anlıyoruz ki olağanın dışında, klasik olarak adlandırabileceğimiz öykülerden farklı bir anlatım ile karşı karşıyayız. Her zaman alışagelmiş öyküler gibi değil, olaylara odaklanmaktan çok karakterlerin ruh hali durumlarına odaklanacağımız öyküler yer alıyor Sonun Bacakları kitabında.
“Çifte Vav” isimli ikinci öyküsünün bir bölümünde yönelttiği soru o an karakterin anlatımından koparak kendi iç dünyamıza dönmemizi sağlıyor. “İnsan neyi kaybedeceğini, nasıl kaybedeceğini bilir mi?”
“İnsan neyi kaybedeceğini, nasıl kaybedeceğini bilir mi? Belki de bunun bir önemi yok. Asıl mesele şu ki insan, hiç yalnız kaybetmiyordu ve bunu çok geç anlıyordu. İki kişilik bir yükü tek başına sırtlanmanın mümkün olmadığını da. İnsan ne çok şeyi sonradan anlıyordu. Ve belki de bu, çok daha iyiydi. Her şeyi anlaya anlaya yaşamak mümkün değildir belki de. Anlamak, bazı duyguları yok ediyordu.” (s. 13)
Karmaşık duygu durumlarımızın gün yüzüne çıktığını fark ediyoruz o an. Anlamlandıramadığımız, sonucunu bir türlü bulamadığımız o olaylar tek tek gözümüzün önüne geliyor ve boşvermişlik kalıyor geriye. Her şeyde anlam aramanın boş bir çaba olduğunu, arasak bile o anlamı belki de bulamayacağımızı ve aslında bulmak zorunda da olmadığımızı fark ediyoruz. Tek kaybeden taraf olmadığımızı görmek bize o an biraz da olsa daha iyi hissetmemizi sağlatıyor. Yine aynı öyküsünde okuyucularına başka bir soru yöneltiyor Eivazi: “Biz zamanın içinde miydik dışında mı?”
Bunu bilebilir miyiz bilmiyoruz. Sadece düşünüyoruz ve teoriler üretiyoruz kendimize göre. “Çifte Vav” öyküsünün asıl okuyucuyu çeken olayı da bu. Eivazi, kesin bir sonucu olmayan sorular ile geliyor bize. Birkaç sayfalık yazdığı kısa öyküsünden aslında roman tadı alıyoruz. Sorularında kayboluyor ve kendi kafamızın içinde kendi öykümüzü yeniden yazıyoruz.
“Ve Yıldızlar Parlıyordu” isimli öyküsünde aynı hissiyatı tekrar yaşıyoruz. Bu öyküde ise birbirini tanımayan iki insanın hayat hakkında konuşmalarına şahit oluyor ve onlar kendi yaşamlarını sorgularken biz de kendi hayatımızı sorgulamaya başlıyor onlarla aynı düşüncelere dalıyoruz.
“ ‘Bizi anlayanlara ihtiyacımız yok mu yani?’ dedi, sol elinin başparmağıyla oynuyordu.
‘İnsanın anlaşılmaktan çok yalnızlığına ihtiyacı var bence’ dedi adam, tüpün altını kapattı eğilip.
‘O zaman neden burada durmuş konuşuyoruz?’ dedi kadın bir anda.
‘Bir teselli yanılsamasına da ihtiyacımız olduğu için. ’” (s. 73)
Bahsettiğimiz öykülerdeki gibi olaya değil duruma daha çok odaklanan, birbirinden farklı duygulara kapısını açan 18 farklı öyküye sahip “Sonun Bacakları”. Balkon, Çifte Vav, Tek Plan, İçimde Bir, Abdullah Bey’in yastığı, Eflatun, Bebek Arabası, Sonun Bacakları, Prozak’la Ayakta Duruyorum, Kalbimin Çarmıhı, Gölgesiz, Ve Yıldızlar Parlıyordu, Kahire’de Bir Öğle Vakti, Melek Geçti, Salıncak, Uzaktan Bakmak, Bihaberliğin İrtifası, Hariçten Gazel gibi başlıklar ile kendine çeken öykülere sahip bir kitap. 18 farklı öykünün en az bir tanesinde kendinizden bir parça bulabileceğinize ve hayata karşı ufak bile olsa bakış açınızın değişeceğine inanıyoruz. İç dünyanızı keşfetmekten keyif alacağınız bir hafta diliyoruz. Gelecek hafta yeni kitap keşfimizde görüşmek üzere!
“Sonra işte kelimelerden uzun bir yol örmüştüm bozkırdan Boğaz’ın serinliğine uzanan ve kendime doğru çekmeye başlamıştım o yolu. Sen o zamanlar görüyor muydun beni? Bundan her geçen gün daha çok kuşku duyuyorum. Sen beni değil, kelimelerden yaptığım seni görüyordun bana baktığında.” (s.13)