Nope: Bir Hollywood Gösterisi

Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

Jordan Peele’in Get Out ve Us filmlerinden sonra çektiği üçüncü uzun metraj filmi, aynı zamanda 2022’nin en çok ses getiren yapımlarından biri olan Nope; bakmak, görmek ve görülmek temaları etrafında anlatısını kuruyor. Peele bu kavramları, filmde tekrar tekrar kullandığı ayna, kamera ve göz gibi bir takım motiflerle seyirciye açıkça yansıtıyor. Tüm bu kavramların mükerreren öne çıkarılması ise özellikle Hollywood sinemasındaki temsiller, silinme ve güç dengeleri hakkında düşünecekleri birçok alan açıyor seyirciye. 

Son yıllarda beyazperdede La La Land, Once Upon a Time in.. Hollywood, Licorice Pizza gibi filmlerde Hollywood’a atıfları sıkça gördük. Nope filmi de her ne kadar verdiği mesajlar itibariyle yer yer Hollywood eleştirileri yapan bir Hollywood filmi niteliği taşısa da, diğer yandan içerisinde çokça bulundurduğu referanslar ile Amerikan sinema tarihine selam göndermeyi de ihmal etmiyor. 

Yazımızın kalanı spoiler içerdiği için, filmi henüz izlememiş okuyucularımızın, izledikten sonra bu sayfayı tekrar ziyaret etmelerini öneririz. 

Filmi tam anlamıyla anlamak için öncelikle açılışta yazan alıntıya dikkat etmek gerekiyor:
‘‘Üzerinize tiksindirici bir pislik salacağım, sizi rezil edeceğim, sizden bir gösteri yapacağım’’ -Nahum 3:6
(Orijinal metin: ’’I will cast abominable filth at you, make you vile, and make you a spectacle.’’)
Yönetmen Peele, film hakkında verdiği röportajlarda Nope‘tan sıkça bir ‘spectacle’, yani gösteri olarak bahsediyor. Bunun yanı sıra, bir röportajında bu filmi yazarken King Kong, Jurassic Park gibi, insanların gösteriye olan bağımlılıklarını ve gösterinin nasıl takdim edildiği ve gelir kaynağı haline geldiğini konu alan filmlerden ilham aldığını söylüyor. (Orijinal metin: ‘‘I was inspired by films like “King Kong” and “Jurassic Park” that really deal with the human addiction to spectacle and the presentation and monetization of that.’’). Zaten Nope filminin de, hem gösteri üzerinden para kazanan endüstriler, hem de insanların gösteriye verdiği reaksiyonlar konusunda kritik konulara değindiği aşikar. 

Nope oldukça kanlı bir sahne ile açılıyor. Gordy’s Home isimli bir 90’lar sitcom’unda olayların ters gitmesi sonucu yaşanan vahşi hadiseden bir sahne göstererek başlıyor film. Elbette bu sahne başta seyircinin kafasında herhangi bir yere oturmuyor, çünkü seyirci izlediği görüntülerde ne yaşandığını bilmiyor. Ancak daha sonra, tam olarak filmin 20. dakikasında anlatılan hikaye ve 57. dakikasında gösterilen bir flashback sayesinde anlam kazanıyor açılış sahnesi seyircinin kafasında.

Bu sahnenin sonrasında, filmin asıl geçtiği yer olan at çiftliğini görüyoruz. Oyuncuların giydikleri kıyafetlerden, sahne tasarımına kadar her detayıyla bir Western filmini andıran bir ortamda, baba Otis Haywood Sr. (Keith David) ve oğlu OJ (Daniel Kaluuya) at çiftliği işletiyorlar. Sahnenin devamında gökten bir takım metaller yağıyor ve baba gözüne isabet eden bir bozuk para sonucu hayatını kaybediyor. Aslında bu sahne daha en başından filmle alakalı bir sürü ipucunu gözler önünde seriyor. 

Öncelikle bu açılış, Jordan Peele’in sıkça üstünde durduğu, Amerikan filmlerindeki siyahi temsilleri açısından oldukça önemli. Sonradan anlaşılıyor ki, Otis Haywood Sr. aslında yaratığın yutamadığı ve kustuğu metal bir parça yüzünden ölüyor. Bu aslında; Hollywood’un doğum yeri olan Los Angeles semalarında gezen, önüne geleni yutan, işine yaramayanı ise kusup ıskartaya çıkartan bir yaratık. Hal böyle olunca, bu yaratık ile Amerikan film endüstrisi ile arasında bir analoji kurmak çok da zor değil. Keza bu analojiye göre söz konusu yaratık siyahi kovboyu filmin en başında öldürüyor. Anne Billson ‘’Where Have All the Black Cowboys Gone?’’ (Tüm Siyah Kovboylar Nereye Gitti?) isimli makalesinde, aslında kovboyların orjinalinde Afrikalı-Amerikalı olduklarından, Western film türünün sadece beyaz kovboyları öne çıkartarak, diğerlerini tarihten sildiğinden bahseder. Elbette Peele, Nope’ta, film endüstrisinin temsili olan yaratık tarafından öldürülen siyahi kovboyu silmiyor. Onun yerine, henüz oyuncuların isminin yazdığı açılış jeneriği bile gösterilmeden ölmüş olmasına rağmen Keith David’in ismini, üstelik de ‘and’ diye ayrıca belirterek yazıyor jeneriğe. Bu sahnenin az sonrasında ise Emerald karakteri (Keke Palmer) tarihteki ilk filmin, siyahi bir jokeyin at sürerken arka arkaya çekilen fotoğraflarından oluşan iki saniyelik bir klip olduğunu anlatıyor. Sonrasında ise önemli bir noktaya vurgu yapıyor: Bu görüntüyü çeken Eadweard Muybridge’in ismini ‘hareketli görüntünün babası’ olarak duymuşsunuzdur, peki ya o siyahi jokeyin ismi?
Filmin daha da ileriki bir sahnesinde ise odanın duvarında asılı, siyahi başrollere sahip olan nadir kovboy filmlerinden biri olan 1972 yapımı, Buck and the Preacher filminin posterini görüyoruz. 

Nope’un diğer bir derdi ise ‘bakmak’ konusu. Filmin başında Otis Haywood Sr.’ı öldüren bozuk para, gözünden girip beynine gidiyor. Ancak burada kritik olan nokta elbette bu paranın gözden girmiş, yani onun bakmak ve görmek için kullandığı organı etkisiz hale getirmiş olması. Göz, sinema çalışmalarında oldukça önemli bir kavram. Bazı film kuramları sinema kamerasını da bir çeşit göz olarak değerlendirmenin yanı sıra, en basit haliyle bizim sinema seyircileri olarak filmleri algılarken kullandığımız birincil organımız gözlerimiz. Dolayısıyla bakmak eylemi, sinemada seyirci-oyuncu arasında bir güç ilişkisi doğuruyor. Biz oyuncuları görebiliyoruz, ancak onlar bizi göremiyorlar. Hatta çoğu zaman, bizim orada olduğumuzu idrak etmedikleri illüzyonuna kapılmamız için kameraya bile bakmıyorlar. Bir bakıma bizim olduğumuz alana körler ve biz seyirciler, onları dikizleyen voyörler konumundayız. Dolayısıyla film karakterinin gözünün etkisizileştirilmesinin, Peele’in bizim seyirci konumumuza gönderme yapmak için başvurduğu bir oyun olarak okunması mümkün. 

Film devam ettikçe çiftliğin sahibi OJ, kız kardeşi Emerald, teknoloji meraklısı bir teknisyen olan Angel (Brandon Perea) ve vizyoner bir yönetmen olan Antlers Holst (Michael Wincott) yaratığa karşı planlar yapmaya başlıyorlar. Ancak bu planları, klasik uzaylı filmlerinden aşina olduğumuz gibi, yaratığa zarar vermek veya öldürmekten ziyade, yaratığı filme alma ve belgeleme üzerine kuruyorlar. Bütün bu süreç boyunca, karakterlerle birlikte biz de yaratığı daha yakından tanıyoruz ve anlıyoruz ki yaratık sadece kendisine bakanı yutuyor. Bakmak konusunun filmin büyük bir derdi olduğundan yukarıda da bahsetmiştik. Öyle ki filmin başında film setindeki Lucky isimli atın gözüne bakıldığında anksiyetesi tetikleniyor. Zaten OJ ata yaklaşan set çalışanına ilk iş ‘gözüne bakma’ diyor. Sahnenin devamında ise Lucky, gözüne tutulan aynayı görünce çifte atıyor. Aynı şekilde diğer bir sette, patlayan balonlar maymun Gordy’i bir şekilde tetikliyor ve herkese saldırıyor ama Jupe’a (Steven Yeun) saldırmıyor çünkü Jupe’un gözü ilk önce o sırada yerde dik şekilde duran ayakkabıya takılıyor sonrasında ise masanın sarkan örtüsü gözünü kapatıyor. Dolayısıyla aslında Gordy ile göz göze gelmiyor. Ancak ne zaman ki Jupe bir topluluğu sirke toplayıp bu uzaylı yaratığı izletiyor, işte o noktada yaratık, Jupe dahil oradaki herkesi yutuyor. 

Aynı şekilde OJ de göz kontağı kurmaktan kaçınan bir karakter. Öyle ki filmin başında, film setinde çiftlikleriyle alakalı sunum yapmaya çalıştığında bile insanların gözüne bakamıyor. Zaten belki de bu nedenle yaratığın bakılmak istemediğini ilk anlayan o oluyor. Filmin sonlarına doğru, parmaklarıyla gözlerini göstererek aslında Emerald’a yaptığını varsaydığımız, ancak kameraya doğrudan bakarak yaptığı, ‘seni görüyorum’ hareketi, pek tabii seyirciye bir gönderme olarak yorumlanabilir. Önceden de bahsettiğimiz gibi, oyuncular normalde seyircilerin oldukları alana körler. Bu nedenle OJ’in, seyirciye direk olarak bakmakla kalmayıp, onları gördüğünü de ima etmesi, onlara seyirci konumlarını da hatırlatmış oluyor. Bu harekete cevaben, Emerald aynı hareketi OJ’e geri yapıyor. Bu noktada ise daha farklı bir okuma yapmak mümkün. Öyle ki, Peele üç uzun metraj filminde de siyahi karakterleri daha önce korku filmlerinde ekseriyetle görmeye alışık olmadığımız bir şekilde görmemizi sağladı. Onları, ‘ilk ölenlerden olanlar’ gibi Hollywood klişelerinden sıyırıp, spot ışıklarının altına koydu. Tam da bu nedenle Emerald’ın verdiği cevap aslında belki de seyircinin OJ’e vermek istediği cevap: Seni görüyoruz OJ! 

Filmin finali ise elbette film yapma eylemini merkezine alıyor. Emerald, tıpkı filmin başında bahsedilen, atın üzerindeki siyahi jokeyin arka arkaya çekilen fotoğraflarıyla yaratılan film gibi, yaratığın geçiş anını durmaksızın fotoğraflıyor. Sonunda ise istediği mükemmel kareyi yakalıyor. Tabii, bu noktada mükemmel kareyi yaratmanın ne kadar zor olabileceğini de vurgulamadan geçmeyelim. Bu durum seyirciyi, Guillaume Rocheron’ın göz kamaştıran özel efektlerinin, Hoyte Van Hoytema’nın büyüleyici sinematografisinin ve Nicholas Monsour’un net kurgusunun arkasındaki emekleri düşünmeye teşvik etmeli desek abartmış olmayız. Peele ise defalarca kanıtladığı gibi, son yılların en yetenekli sinema dehalarından biri. Elbette Nope filmi hakkında yapılacak daha çok çıkarım ve tartışılacak çok konu var. Ancak belki de tüm bu analizlerden bir adım geriye çekilip şimdilik Nope’u olduğu başlıca şey olarak kabul etmeliyiz: Mutlaka izlenmesi gereken bir gösteri. 

 

Kaynakça:
‘‘Where Have All the Black Cowboys Gone?’’. The Guardian. Web. 21.12.2022
‘‘Q&A: Jordan Peele on the Dreams and Nightmares of ‘Nope’’’. AP News. Web. 21.12.2022

spot_img
Sedef Hızlan
Sedef Hızlan
“I’ll see you at the movies!”

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!