Sosyoloji biliminin kurucularından sayılan Max Weber, geliştirmiş olduğu Verstehen metoduyla sosyolojik yöntemlere farklı bir perspektif katmış ve sosyal bilimlere felsefi bir temel kazandırmıştır. Weber, “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm’in Ruhu” teziyle geleceğe yönelik sosyolojik tespitlerde bulunmuştur.
Weber’ın Metodolojik Yaklaşımı
Weber, döneminin öne çıkan “pozitivizm” disiplininden farklı olarak kendi geliştirdiği sosyolojik yaklaşımıyla toplumu incelemeye yönelmiştir. Fransız sosyologlar Emile Durkheim ve Auguste Comte‘un doğa bilimleri ışığında daha yaşanılabilir bir dünya oluşturma inancı, sosyolojik çalışmalarında pozitivizmin etkilerini göstermiştir. Weber ise pozitivist metodolojiye karşı, toplumu daha iyi anlamlandırmak için toplumun doğal yapısından çok öncelikle bireyler arasındaki sosyal davranışların incelenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Sosyolojide Anlayış (Verstehen) olarak nitelendirilen bu yöntem toplumu doğasıyla ve bir bütün olarak incelemektense bireysel deneyimlerin yorumlanması olarak tanımlanır. Bu yöntemin işlevi; her insanı, halkı, ulusu, kendi tarihselliği ve bireyselliği içinde kavramamıza yardımcı olmasıdır.
Yöntem bakımından anlama (understanding) önce gelmelidir. Sosyolojik olguların işleyişini anlamak, açıklamadan da nedensel çözümlemeden de önce gelmelidir. Çünkü bir olguyu açıklamak için önce onu anlamak gerekir. (Demirel, 364) Bu sayede öznel duyguların, değerlerin ve motivasyonların genel bir sosyal bağlamda “nesnel” olarak nasıl anlaşılabileceği açıklanabilir.
Anlayış yöntemi sosyal bilimlerin, doğa bilimlerinin pozitivist anlama yöntemiyle bağdaşamayacağını vurgulamaktadır. Weber sosyolojik açıdan insan davranışlarının farklı özellikler taşıdığını, insan davranışları hakkında doğa bilimlerindeki gibi genel geçer yasalara ulaşılamayacağını öne sürmüştür. (Demirel, 367) Weber, tıpkı pozitivist sosyologlar gibi toplumsal olguları açıklama çabasındadır ancak pozitivistlerden farklı olarak öncelikle olguları oluşturan bireysel eylemleri anlamaya çalışır.

Weber, güvenilir bir çalışma yapılmış olunmasına rağmen istatistiksel korelasyonların yeterli sosyolojik açıklamaya sahip olduğunu düşünmüyordu. Analist, sosyal eylemler arasında gözlemlenen ilişkiyi incelemeli ve çalışmadaki aktörlerin güdüleri ve amaçları açısından açıklamalıdır.
Pozitivist sosyolog Emile Durkheim ise sosyal normların nesnel olduğunu çünkü bireylerden ziyade bir grup tarafından paylaşıldığını savundu. Dolayısıyla nesnel fenomenlerin, toplanılan veriler aracılığıyla tıpkı fizikte olduğu gibi analiz edilebileceğini belirtmiştir. (Peacock, 67)
Kişinin sosyal eylemi altında yatan anlamın yorumlanma yöntemi Weber’ın “nedensel çoğulculuk” ilkesiye açıklanır. Weber, bir sosyal faaliyetin araştırılırken tarihsel değişimlerinin yanı sıra bundan etkilenen nedenlerin de araştırılması gerektiğini ifade eder. Bu görüşünden dolayı, doğa bilimcileri arasında yaygın olan, salt nedenselliği yeter sebep sayan gelenekçi yaklaşımı reddeder. Weber’ın nedensel çoğulculuk yaklaşımı, Protestanlık ve kapitalizm arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında gözlemlenir. (Hira, 52)
Protestan Ahlakı ve Kapitalizm
Weber, 1930 yılında yayınladığı “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm’in Ruhu” eserinde ideoloji ve ekonomik yapı arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Hristiyanlığın mezheplerinden olan protestanlığın, kapitalizmin gelişiminde önemli bir rol oynadığını iddia etmiştir.

Protestan İş Ahlakı
Hristiyanlığın mezheplerinden olan Protestanlık, 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin öncülüğünde dönemin kilise otoritesine karşı yapılan Reform hareketleri sonucunda doğmuştur.
Weber, protestanlığın kapitalizme en önemli katkılarından birisinin kader kavramı olduğuna inanıyordu. Her insanın kaderi cennet ve cehennem olarak önceden kararlaştırılmıştır. Cennete gidecek olan kesim azınlıktayken lanetlenecek kesimin çoğunluk olacağı birçok kez İncil’de belirtilir. Protestanlar, Katolikler gibi günah çıkarma ayinlerine sahip olmadıklarından sürekli bir korku içerisinde yaşarlar. Tanrı İncil’de çalışkanlığı öğütler. Bu yüzden protestanlar hem seçilmiş azınlık statüsünde olduklarını diğer insanlara göstermek hem de cenneti garantilemek için devamlı olarak bir üretim ve çalışma çabasındadılar.

Protestan iş etiği, çalışmanın sonucunda kazanılan serveti arttırmayı ve tanrıyı yüceltmek için yatırıma dönüştürülmesini öngörüyordu. Hem dünya hayatında kutsal bir emre itaat etmek hem de ahiret hayatına hazırlanmak, protestanlar için önemli olmakla birlikte aynı zamanda kapitalizmin seri üretim ilkesine de yaramış oluyordu. Ayrıca protestanların diğer mezheplerden farklı olarak İncil’de geçen mucizelere inanmamaları, onları bilime ve araştırmaya teşvik etmiştir. Bu durum kapitalizmin yapı taşlarından olan teknolojik devrimleri kaçınılmaz kılmıştır.
Alman sosyolog Karl Marx, dinlerin insanları manipüle ettiğini ve kapitalizme razı gelmeye zorladığını öne sürmüştür. Weber ise buna karşı çıkarak dinlerin varlığı sayesinde kapitalizmin işlediğini söylemiştir. Marx, kapitalizmin modern toplumdaki en büyük problem olduğunu iddia ederken Weber, modern toplumdaki en büyük problemin rasyonalleşme olduğunu vurgulamıştır.
Rasyonalizm ve “Dişli Çark”
Weber’ın kapitalizm üzerine yaptığı tespitlerden birisi de rasyonelleşen toplumun yarattığı ruhsuz “dişli çark” metaforudur. Rasyonalizm; geleneklerin, dinlerin ve duyguların toplumdaki davranış motivasyonları olarak akılcılığa evrilmesidir.

Weber, modern kapitalizmin beraberinde getirdiği endüstriyel toplumun giderek sekülerleştiğini ve araç-amaç rasyonelliğiyle organize olduğundan bahseder. Üretimde verimliliği arttırmak, israftan kaçınmak ve nihayetinde kârlılığı maksimize etmek kapital toplumun rasyonal bir özelliğidir.
Weber rasyonelleşme sonucunda toplumun dini/ahlaki değerlerini yitirmesi olasılığına ciddi bir sorun olarak bakıyordu. Bireylerin eylemsel motivasyonlarının ahlak ve duygulardan, hesaplama ve verimliliğe doğru evrilmesinin toplumsal huzuru bozacağını düşünüyordu.
“Bir gün dünyanın o küçük çarklardan, küçük işlere tutunan ve daha büyük işler için çabalayan küçük adamlardan başka hiçbir şeyle doldurulamayacağını düşünmek korkunç.” (Weber, 102)
Weber’a göre batılı kapitalist ülkeler verimli şekilde işleyebilmek için bürokrasiye ihtiyaç duyar. Herhangi bir düzenli toplumu, özellikle de geniş kitleleri yönetmek için hiyerarşi gereklidir. Weber’ın “dişli çark” olarak nitelendirdiği bu yapı bireyleri somut, yaşayan ve hisseden varlıklar yerine çarklar, soyutlamalar ve sayılar haline getirir. Bireylerin değerlerini, sempatisini ve duygularını; hesaplanılabilirlik, verimlilik ve araçsallaştırmaya indirger. Rasyonalizasyonun doğurduğu bu kolektivist sistem, bireylerin irrasyonalleşmesine sebep olur.

Kapitalist sistem, bireylerin kendi seçimlerinin amaçlarını gerçekleştirmeleri konusunda insanlığa özgürlük vadeder. Ancak kapitalizmin körüklediği “tüketim çılgınlığı” bireylerin arzularının bu hiyerarşik organizasyona hizmet etmesini ve bireysel bilincin kaybolmasına sebep olur. Bireyler “makinedeki bir dişliye” indirgendiğinde veya formal rasyonalizasyonun (bürokrasi) verimlilik ve fayda uğruna doğurduğu bir “demir kafes” içine hapsolduğunda özgürlük tıpkı otoriter bir devlet yönetimi altındaymışçasına kısıtlanır.
Kapitalizmin en öncü karşıtlarından olan Marx, proleteryanın kapitalizm tarafından sömürülmesinin devrime yol açacağını öngörürken Weber, komünizmin kapitalizmden de fazla bürokratik kontrol ve otoriteye yol açacağını düşünmüştü. Bunun yerine liberal bir demokraside bürokrasinin yalnızca toplumun üyelerinin izin verdiği ölçüde otoriteye sahip olması gerektiğini savunmuştur. (Atkinson, 43)
“Bu bürokrasi tutkusu insanı umutsuzluğa sürüklemeye yeter. Sanki siyasette “düzene” ve düzenden başka bir şeye ihtiyaç duymayan (…) çaresiz insanlar haline gelecektik.” (Weber,105)
Weber sosyal ilişkilerin normlarındaki değişiklikleri tanımlamaya çalışmanın yanı sıra modern bir toplumda ortaya çıkabilecek sorunlar üzerine de teoriler yürütmüştür. Toplumsal düzen teorileri hâlâ günümüzün modern sosyoloji kuramları arasında tartışılmaktadır.
Kaynakça
- Demirel, D. “Max Weber’ın Sosyoloji Kuramı”. Turkish Studies. 2013: 361-369
- Hira, İ. “Max Weber’ın Yöntem Anlayışı”. Bilgi(2). 2000: 45-58
- Dissanayake, U. “A Sociological Analysis on Max Weber’s Methodology”.Scientific and Research Publications. 2020: 316-321
- Atkinson, S. The Sociology Book. DK. 2016: 40-43
- Peacock, J. Consciousness and Change. University of North Carolina Press, 1975: 66-95
- Weber, M. The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, 1904.
- “Weber’s Protestant Ethic Revisited: Explaining the Capitalism We Take for Granted”. John Hopkings. Web. 20.03.2023
- “Protestan Ahlakı”. Din Sosyolojisi. Web. 20.03.2023
- “MAX WEBER’S THEORY OF RATIONALIZATION: WHAT IT CAN TELL US OF MODERNITY“. Thoughts on Existence. Web. 21.03.2023
- “Max Weber”. Stanford Encyclopedia of Philosophy. Web. 18.03.2023
Kapak görseli: vocesmexico.com