A’dan Z’ye Orhan Pamuk

Editör:
Sinem Aykın
spot_img

1980 dönemi sonrası edebiyatının en önemli isimleri arasında yer alan, eserleri birçok dile çevrilen, edebiyatımızın hem çok sevilen hem de en çok eleştirilen yazarı Orhan Pamuk’un hayatını A’dan Z’ye inceledik.

Amerika

orhanpamuknet

Orhan Pamuk‘un yabancılarla olan ilişkisi çocukluk yıllarına dayanır. Babasının işi nedeniyle 1 yıl İsviçre’de yaşayan Pamuk, burada Avrupa’yı ve Avrupalıları yakından görme fırsatına erişir. Amerikalılara dair ilk izlenimleri ise yine babasının işi sayesinde gerçekleşir. Liseyi Robert Koleji‘nde okuyan yazar, burada Amerikalı hocalardan ders alır. Hayatının birçok kesiminde yabancı yaşantıları gözlemleme fırsatı bulur ve 1985-1988 yılları arasında eşinin doktora eğitimi için Amerika’da yaşamaya başlar ve Butler Kütüphanesi‘nde kendine ait küçük bir oda bulunur. İlk New York yıllarında sergilere katılır, yazarlık adına eğitimler alır. Bu eğitim sayesinde çağdaş anlatı teknikleriyle tanışır. Aslında kariyerinin şimdiki seviyeye ulaşmasında en önemli adımdır bu.

Sonraki yıllarda birçok sebeple Amerika’ya gider ve bu sayede kendine geniş bir çevre edinir. Sosyal ve edebi çevresi genişledikçe kitapları İngilizce’ye çevrilmeye başlanır ve önemli basın kuruluşlarında boy göstermeye başlar. Benim Adım Kırmızı, New York Times‘ın kitap dergisinin ilk sayfasında yer alır. 2005 yılında ise Amerikan Sanat ve Edebiyat Akademisi şeref üyeliğine seçilir. Nobel’e dek uzanan bu başarısıyla beraber tamamen Amerika’ya yerleşme kararı alır ve akademik olarak burada dersler verip seminerler düzenler.

Beyoğlu

Masumiyet Müzesi | Beyoğlu

Beyoğlu, Orhan Pamuk‘un kaleminde ve hayatında önemli bir yer tutar. Beyoğlu’nun ara sokaklarını arşınlayarak yazdığı romanı ve bu roman üzerine kurulan müzeye ev sahipliği yapmaktadır semt. Romanda geçen bir mekan olmasının yanı sıra çocukluk anılarında da çok canlı bir yer tutar Beyoğlu. Atlantik Büfe‘de yediği sosisli sandviç lezzetli anılara ev sahipliği yapar onun zihninde. O zamanlar büfe Amerikan kültürünün şehre yavaş yavaş geldiğinin habercisidir adeta. Sosisli sandviçin yanında içilen birasıyla ünlüdür burası. Orhan Pamuk, çocukluk alışkanlıklarını devam ettirmek istercesine sık sık uğrar bu semte. Sıraselviler Caddesi‘ndeki büfelerden birine oturup bazı sabahlar tost yiyip, portakal suyu içer ve etrafı gözlemler. Hacıbaba Lokantası, Galatasaray Postanesi, İnci Pastanesi, Orhan Pamuk’un mesken tuttuğu yerlerdir adeta.

Cevdet Bey ve Oğulları

Cevdet Bey ve Oğulları ilk baskı

Cevdet Bey ve Oğulları, Orhan Pamuk‘a Milliyet Roman Armağını‘nı kazandıran ilk kitabıdır. Ödülü kazanır kazanmasına fakat o dönem yaşanan ekonomik sıkıntılardan ve kâğıt yokluğundan dolayı kitabı bir türlü basılmaz. Anlaştığı yayıneviyle mahkemelik olma pahasına romanı ancak 1982’de yayımlanır. Cevdet Bey ve Oğulları, yazarın ilk romanı, ilk göz ağrısıdır. Roman, Türk edebiyatında yeni açılımlara da öncülük eder. 19. yüzyılın değerlerini oluşturan klasik roman anlayışına sıkı sıkıya bağlı kalır. Kitap adeta 19. yüzyılın uzantısıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Oğuz Atay gibi yazarları çağrıştırır tonları ve renkleriyle. Cevdet Bey ve Oğulları, yazarın ilk eseri olmasından dolayı hayatından da bolca izler taşır. Orhan Pamuk da bunu “Cevdet Bey ve Oğulları’nda kendi ailem ve hayatımdan pek çok şey var: Benim dedem de bir zamanlar demiryolu inşa etmişti. Nişantaşı’nda otururdu, eski taş bir evden, daha sonra Pamuk Apartmanı adını alacak bir binaya taşınmışlar, o apartmanı kendileri yapmışlardı.” sözleriyle destekler.

Çocukluğunun Semti: Nişantaşı

Nişantaşı Pamuk Apartmanı | gezmekyetmez

Pamuk Apartmanı, Nişantaşı‘nda, bir zamanlar büyük bir paşa konağının bahçesi olan geniş bir arazinin kenarına inşa edilmişti. Pamuk Apartmanı ve özellikle burada annesiyle olan anıları Orhan Pamuk için çok kıymetli. Çocukluğunun geçtiği dönemde çocukları parka, gezmeye götürme adeti pek olmadığı için dışarı çıktığı günler ona bayram gibi gelir, annesiyle Maçka’ya kadar yürüyüp tramvaya binermiş. Yol boyunca uğradıkları küçük tütüncü ve kırtasiyeci dükkanında sıkış tepiş sıra beklediklerini; kuru kahvecide bulunan öğütme makinesinin sesinin evdeki çamaşır makinesinin sesine benzediği anlatıyor yazar İstanbul: Hatıralar ve Şehir kitabında. Yıllar sonra, çocukluğunun geçtiği apartmanda üst katta kendine çalışma odası oluşturmuş Orhan Pamuk. Kara Kitap, Masumiyet Müzesi, Cevdet Bey ve Oğulları‘nda Nişantaşı’nın izlerini görmek mümkün.

Doğu-Batı İkilemi

artkolik

Orhan Pamuk, doğu-batı ikilemini eserlerinde ağırlıklı olarak kullanır. Kendisini bir kimlik ve kültür içinde tanımlamaz. Belki de bu yüzden doğu-batı çatışmasını tek taraflı değil objektif bir biçimde ele alır. Pamuk, romanlarında kendini tek yönlü bakış açısından uzak tutmuş çok sesli bir zenginliğin izinde sürmüştür kalemini. Onun eserlerinde doğu ve batı kesin çizgilerle birbirinden ayrılmaz. Cevdet Bey ve Oğulları‘nda bunu konak-apartman çatışmasıyla anlatır; Beyaz Kale‘de ise Venedikli bir köleyle Müslüman bir hocanın dostluğu üzerinden işler. Yeni Hayat‘ta ise batılılaşma yolunda değişim sancıları çeken Anadolu’nun izleri görülür. Yazar, bu ikilemi bazen mekanlarla aktarır okuyucusuna bazen de karakterler üzerinden.

Eserleri Arasındaki Bağlantılar ve Göndermeler

leblebitozu

Orhan Pamuk, romanları arasında gönderme yapan ve karakterleri de bu gönderme içinde kullanan bir yazardır. Eserlerinde daima diğer bir eserine ya da o karaktere atıfta bulunur. Masumiyet Müzesi‘nde Kemal ve Sibel‘in nişanında Cevdet Bey ve oğulları‘na rastlarız. Kar romanında ise şair Ka’nın İpek’le buluştuğu pastanenin adı Yeni Hayat‘tır. Beyaz Kale‘nin ön sözünü yazdığı kurmaca tarihçi Faruk Darvınoğlu ile atıfta bulunduğu bir diğer karakter Nilgün Darvınoğlu, Sessiz Ev‘de karşımıza çıkar. Karakterlere gönderme yapmasının yanı sıra romanda geçen cümlelerle de bağlantı kurar Pamuk. “Çünkü hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç. Evet, tabii, tek teselli yazı hariç.” sözlerinin geçtiği Kara Kitap‘a Yeni Hayat romanında “Bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti.” şeklinde cevap verir. Masumiyet Müzesi ve Kafamda Bir Tuhaflık romanları ise son cümlelerle birbirine gönderme yapar. Kemal Basmacı’nın “Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.” cümlesiyle Mevlüt‘ün “‘Ben bu alemde en çok Rayiha’yı sevdim.’ dedi kendi kendine” cümlesi paralellik gösterir.

Grant Gee

Filmin yönetmeni Grant Gee f İstanbul festival yardımcı yönetmeni Pelin Turgut Masumiyet Müzesi yöneticisi Onur Karaoğlu Orhan Pamukla söyleşi öncesinde bekleme odasında | Hatıraların Masumiyeti

2012 yılında İngiliz belgesel film yönetmeni Grant Gee ile Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, İstanbul ve yazarın dünyasını anlatan bir belgesel yapmaya karar verirler. Hatıraların Masumiyeti, Kemal ile Füsun‘un aşk hikayesine romanının diğer kahramanı olan Ayla‘nın gözünden bakmasının yanında müzeyi kurma aşamalarını ve İstanbul sokaklarını anlatıyor. Grant Gee kamerayı bizzat kendi kullanarak yazarın ardında onu gölgesi gibi takip ediyor. Pamuk’un silüeti bazen görünüyor ancak çoğu zaman gözler İstanbul’da. Öyküyü bazen Ayla anlatıyor bazen de Orhan Pamuk. Hatıraların Masumiyeti aşk, hatırlamak ve İstanbul üzerine bir film.

İstanbul: Orhan Pamuk’un Sevdası

Orhan Pamuk Balatta | The New York Times

İstanbul, siyah beyaz anılardan oluşan, eski eşyalar ve ansiklopedilerden ibaret, anne ve babayla arşınlanmış sokaklardan oluşan, yazarın adeta müze gibi gördüğü bir şehir. Çocukluğundan itibaren İstanbul büyük bir yer tutuyor onun anılarında. Orhan Pamuk‘un hangi kitabını elinize alırsanız alın İstanbul başrolde. Bazen gizli bir kahraman bazen bir yuva… İstanbul: Hatıralar ve Şehir eserinde ise bolca yer veriyor bu şehre. Kentin değişimini kronolojik bir biçimde anlatıyor yazar. Onunla beraber şehrin de büyüyüp değiştiğini gözlemliyoruz. 1950’lerin İstanbul sokaklarını, parke taşı kaplı caddelerini, yanıp yıkılan ahşap evleri, eski bir kültürün yok oluşuyla bir yenisinin doğmasının zorluklarını keşfederken aynı zamanda Orhan Pamuk’un ruhsal dünyasını da okuyoruz eserde. Otobiyografik bir eser olmasının yanında İstanbul’un panoramik bir manzarasını sunuyor bize Pamuk.

Kadın-Erkek İlişkileri

bulbapp

Orhan Pamuk, eserlerinde kadın-erkek ilişkilerini işlediği dönemin perspektifinde ele alır. Cevdet Bey ve Oğulları‘nın ilk bölümünde görücü usulü evlilikler eleştirilir. Kadın-erkek ilişkileri bakımından modern uygulamaların toplumda görülmeye başlanır. Cumhuriyet’le beraber bu ilişki Batılı normlara uygun hale gelir. Eserde kuşaklar ilerledikçe kadın-erkek ilişkilerinin formlarının değiştiğini ve rahat bir şekle evrildiğini görürüz. Masumiyet Müzesi romanında ise kadın-erkek ilişkisi Avrupai tarzda ele almıştır. Kadınların ikili ilişkilerde daha cesur olduğu adeta okurun gözüne sokulur. Avrupalı kadınlarla Türk kadınları karşılaştırılarak kadın-erkek ilişkileri yorumlanır.

Medya İmtihanı ve Reklamlar

Pamuk, romancılık kariyerinin başından beri kitaplarının tanıtımı konusunda farklı bir yol izler. Cevdet Bey ve Oğulları kitabını kişilerin adına imzalayıp edebiyat dergilerine yollamıştır. O yıllarda benzeri görülmemiş bir reklam stratejisidir bu. Yazarın izlediği bu yol pek çok yazar ve şair tarafından eleştirilir. Kimisi bunun akıllıca bir yol olduğunu; kimisi de Orhan Pamuk’un medyatik bir yazar olduğunu ve bu reklamın ona daha çok zarar verdiğini savunur. Yazarlığının ilk yıllarında Can Yayınları‘ndan çıkan kitabının tanıtımı yine yayınevi tarafından yapılır. Daha sonra İletişim Yayınları‘na geçen yazar bu sefer reklam işlerini daha planlı bir şekilde yürütür. Kapaktan tutun kime röportaj vereceği, hangi bilboardlara reklam yapılacağına kadar planlanır. Kitaplarının farklı dillere çevrilmesiyle beraber yurt dışındaki reklamları daha profesyonelce yürütülür. Bu sayede yurt dışından elde ettiği satışlar Türkiye’dekinden katbekat fazla olur. Pamuk’un tanınmasında medyanın ve reklamın etkisi yadsınamaz.

Nobel Edebiyat Ödülü

Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülünü aldığı esnada | simurg

Orhan Pamuk, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü‘nü kazanmasıyla yazarlık kariyerinde zirveye ulaşır. Nobel’le ne denli önemli ve yetkin bir yazar olduğunu kanıtlar. 54 yaşında, bu ödülü kazanan en genç yazarlardan biri olmuştur. Pamuk’un yaşadığı kentin melankolik ruhunun izlerini sürerken, kültürlerin birbiriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulması ve roman sanatının köklerini genişletmesi sebebiyle Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldüğü açıklanır. Ödülü alırken yaptığı konuşmayı daha sonra Babamın Bavulu ismiyle kitaplaştırır. Yaklaşık 45 dakika süren konuşma dramatik yönü güçlü, oğluna yol gösteren, destekleyen, okuma konusunda örnek bir baba motivasyonuyla Nobel’i kazanan bir yazarın hüzünlü hikayesi olarak tanımlanabilir. Yazar bu konuşmayla ödülü bir nevi babasına ithaf eder.

Orhan Pamuk Edebiyatı

Orhan Pamuk çalışma odasında | orhanpamuknet

Postmodernizm denildiği zaman akla ilk gelen isimlerden biri de şüphesiz Orhan Pamuk‘tur. Onun postmodernizmden bu denli etkilenmesinin en büyük sebebi Oğuz Atay‘dır. Oğuz Atay’ın yazarlık dünyasıyla yakından ilgilenen Pamuk, Atay’ın mizaha ve hicve yaslanan üslubunu sevdiğini dile getirir. Yazar bu sevginin, Tutunamayanlar romanının çıktığı zaman içinde bulunduğu ruh haline bağlar. Bu sevgi sadece okumakla sınırlı kalmaz Pamuk’un yazın hayatına da yansır.

Bir romanı bitirirken hemen diğer romanının sorunlarını aramaya başlar. Her romanında farklılığı aradığı için deneyselliğe yönelen yazar, yenilikçi yazım teknikleri kullanır. Deneyselliğinin yanında planlı ve programlı bir şekilde çalışır Orhan Pamuk. Her gün masa başına geçer ve hiç durmadan yazar, okur. Gittiği her yerde kendine ait bir yazı düzeni kurar. Batılı roman tekniklerini uygulayan yazar, bunları yaşadığı topluma ve çevreye göre şekillendirir.

Politik Roman: Kar

Kar romanı odağında siyaset teması olan bir eserdir. Orhan Pamuk, Türkiye’nin 1990’lı yıllarındaki siyasi ortamını Kars şehri üzerinden, liberal demokrat bir bakış açısıyla değerlendirir. Siyasal İslam, laiklik, geri kalmışlık, taşra, kimlik krizi, Doğu-Batı çatışması gibi kavramların işlendiği romanda, alışılmış siyasi romanların aksine herhangi bir ideolojinin savunuculuğu yapılmaz. Yazar, bireysel farklılıkları belirgin politik kahramanlar üzerinden verir.

Rüya

Orhan Pamuk ve kızı Rüya

Orhan Pamuk’un Aylin Hanım ile evliliğinden 1991 yılında doğan Rüya, Pamuk’u yaşamında önemli bir yere sahiptir. Rüya’nın doğmasından sonra çalışma düzeninde köklü değişiklikler yapan yazar, geceleri çalışmak yerine kızını okula bıraktıktan sonra çalışmaya başlar. Kızıyla oyunlar oynayan, şakalaşan, onunla vakit geçiren Orhan Pamuk “Onun onayını almak benim için önemli.” sözleriyle kızına ne denli düşkün olduğunu gösterir.

Sıradışı Bir Senaryo: Gizli Yüz

Gizli Yüz film setinden | punctum dergi

Orhan Pamuk‘un yazdığı Ömer Kavur‘un yönetmenliğini yaptığı Gizli Yüz, Kara Kitap‘tan alınıp geliştirilen bir hikayeye dayanır. Bir fotoğrafçının çektiği fotoğraflarda hayallerindeki ve günün birinde kavuşmayı umduğu yüzü arar bir kadın. Surete tutulmak ve yolculuk temalarının işlendiği film, 1991 yılında Antalya Film Festivali‘nde En İyi Senaryo; Montréal Yeni Sinema Festivali‘nde ise En İyi Film Ödülleri’ni kazanmıştır.

Şeküre Hanım

Orhan Pamuk ve annesi Şeküre Hanım

Şeküre Hanım, aslında pek yabancı olmadığımız bir anne figürü. Fedakar, ev içinde dengeleri sağlayan, Gündüz Bey‘i sık sık idare etmek zorunda kalan, miras kavgaları içinde çekirdek ailesini korumaya çalışan otoriter bir anne. Orhan Pamuk‘un yazarlığa yönelmesine karşı çıkmış ve onun mimar olmasını istemiştir. Yeni Hayat romanını yazarken annesiyle aynı evde yaşayan yazar, kitaba annesiyle olan ilişkisini yansıtmıştır bir nevi.

Turuncu

Turuncu fotoromanı

Orhan Pamuk‘un Turuncu‘su 352 fotoğraftan oluşan bir fotoğraf projesidir. İstanbul‘un kentsel kimliğinin ele alındığı çalışmada sokak lambalarının turuncu ışığı altında çekimler gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar Yapı Kredi Yayınları tarafından turuncu bez kaplamalı bir kitapla piyasaya sürülmüştür. Orhan Pamuk’un İstanbul’la kurduğu ilişkiyi, onda bu şehrin ne anlama geldiğini en iyi aktaran çalışmalardan biridir. Yazarın sadece kelimelerle değil ışıkla oynayarak fotoğrafik dilini de konuşturduğu görülür. Cumbalı eski evler, brandalı otomobiller, çanak antenli binalar, ara sokaklardaki mahalleleri fotoğraflayan Orhan Pamuk, evleri sokağın bir uzantısı gibi görür. Elindeki makineyle mahalle yaşantısının arasına dalar.

Uzaklardaki Demokrat Baba: Gündüz Bey

Gündüz Bey ve Orhan Pamuk | artfulliving

Gündüz Bey ve Orhan Pamuk arasındaki ilişki biraz karmaşıktır. Gündüz Bey’in uzakta çalışıyor oluşu nedeniyle babasına farklı duygular besler Pamuk. Gündüz Bey, Şeküre Hanım kadar otoriter değildir, yazarın kararlarına saygılıdır. Çocukken babasının onları sık sık yalnız bırakmasına içerleyen Orhan Pamuk, bu yüzden babasına kızgındır belki de. Ancak Orhan Pamuk’un yazın hayatına en büyük katkısı onun kütüphanesi sayesinde olmuştur. Evde Kafka‘dan Dostoyevski‘den Tolstoy‘dan söz edilir sürekli. Bu yüzdendir ki Orhan Pamuk Nobel Ödülü’nü babasına ithaf etmiştir.

Zamanın Mekana Dönüştüğü Yer: Masumiyet Müzesi

Masumiyet Müzesinden

Türkiye’de bir roman üzerine kurulan ve karakterlerin yaşantılarından izler barındıran ilk ve tek müze olma özelliğini taşıyor Masumiyet Müzesi. Orhan Pamuk müzeyi oluşturmadan önce Avrupa’da bol bol müze gezmiş ve buralardan ilham almıştır. Ona göre, müzeler sadece milletlerin tarihini yansıtan yerler değildir. Müzeler bireylerin yaratıcılığına dayanmalı ve bireyleri anlatmalıdır. Bu manifestodan yola çıkarak yıllarca eşya toplayan yazar, Kemal‘in Füsun‘a olan aşkını ziyaretçilere ilginç bir biçimde aktarır. 1950’lerin ve 60’ların Türkiye’sinden ipuçları veren müze zamanı adeta durdurarak mekana dönüştürüyor. Aristo‘nun zaman çizgiselliği bağlamında romanın hikayesini aktarır.


Kaynakça

  1. Pamuk, Orhan. Hatıraların Masumiyeti. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2023.
  2. Pamuk, Orhan. Turuncu. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2020.
  3. Pamuk, Orhan. Manzaradan Parçalar. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2023.
  4. Pamuk, Orhan. İstanbul: Hatıralar ve Şehir. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006.
  5. Demir, Fethi. (2011). Orhan Pamuk’un Romanları Üzerine Bir Araştırma. Yayımlanmış doktora tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van. 06.07.2024
  6. Orhan Pamuk Romanlarında Doğu Batı İkilemi. DergiPark. Web. 06.06.2024
  7. Gece Fotoğrafçılığı Bağlamında Kent Vizyonu: Orhan Pamuk’un Turuncu Serisi. DergiPark. Web. 06.06.2024
  8. Orhan Pamuk’un Romanları Arasındaki Çeşitli Bağıntılar, Göndermeler ve İlk Cümlelerine Dair. Sanat Kritik. Web. 06.06.2024
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.

Kayıp Seslerden Yazının Öznelerine: Virginia Woolf’un Eserlerinde “Kadın” Teması

Woolf’un dilinde "kadın", tarihin dışına itilmiş bir sesin geri çağrılması, unutulmuş bir hakikatin dile gelmesidir.