Yaşar Kemal okumaya başlayıp o tadı alınca bu külliyatı tamamlamaya, hiç eksik bırakmamaya söz verir kendine insan. Edebiyatın en uzun soluklu, betimlemeleriyle sayfalarda resim yapan yazarı Yaşar Kemal’in A’dan Z’ye incelemesi sizlerle.
Arif Dino ve Abidin Dino

Arif ve Abidin Dino kardeşler Yaşar Kemal’in edebi kişiliğinde yer edinmiş önemli isimlerdendi. Ressamlığıyla tanınan kardeşlerden Arif Dino, Yaşar Kemal’i edebiyata yönlendiren kişiydi. Onu usta yazarları okumaya yönlendirmiş ve yüze yakın dünya klasiği vererek başka kimleri okuması gerektiğine dair ona kılavuzluk etmişti. Edebi eğilimlerinin temellerini atmasının devamındaysa Abidin Dino, Kemal’in hayata maddi anlamda tutunabilmesi için de elinden geleni yapmıştı. Onu Cumhuriyet Gazetesinin yayın yönetmeniyle görüştürüp gazetecilik günlerinin başlamasına da vesile oldu.
Binboğalar Efsanesi
Yaşadığı bölgeyi bambaşka bir tavırla gözlemleyip anlatan yazarın Binboğalar Efsanesi kitabı, Çukurova bölgesindeki Yörük halkın, toprak sahibi olabilmek uğruna yaşadığı tüm zorlukları ve verdikleri çabaları gözler önüne serişinin en gerçekçi örneği sayılabilir. Yerleşik düzene geçiş kavgası anlatılan eserin çıkış noktası ise Kemal’in arzuhalcilik yaptığı dönemde insanların dertlerinden esinlenmesi olmuştu.
Kitabın efsane adının nereden geldiği “Efsane der ki; sevenlerin kavuşmasına izin vermeyenlere öfkelenen Toros Dağları, bin tane boğaya bürünüp Çukurova’nın üzerine yürümüştür.” olarak anlatılır.
Çukurova
Çukurova, Yaşar Kemal’in kalemiyle adeta sayfaya resim yapmış gibi okuyuculara göstermesi ile ünlüydü. İnce Memed serisi, Çukurova’da bahçelerde çalışan Memed’in çakır dikenlerinden söylenip durmasıyla başlar. Yaşayıp gördüğü toprakları böylesine derin anlatması onun en sağlam noktası denebilir. Yaşar Kemal verdiği bir röportajda, yazarların genelde bir coğrafyadan beslendiğini ve bir şehri merkeze aldıklarını söyler. “Dostoyevski’nin St. Petersburg’u, Tolstoy’un Moskova’sı, Balzac’ın Paris’i varsa benim de Çukurovam var.” der.
Dünya Edebiyatına Geçiş
Yaşar Kemal, edebi hayatına şiirle başladı. Devamında öykü ve romanla devleşmesi, elliye yakın kitaba imza atması onun Türk edebiyatıyla kalmayıp dünyaya açılmasını da sağladı. Yayımlandıktan bir yıl sonra Varlık Roman Armağanı Ödülü’nü kazanan eseri İnce Memed’in baskıları kısa sürede artınca eserin Bulgarca çevirisi yapıldı. Devamında da Rusça, Farsça, İngilizce, Fransızca çevirileri yayımlandı. Yaşar Kemal ismi de artık hem Doğu hem Batı edebiyatı yayılımıyla dünya edebiyatı mirasına eklendi.
Efsaneler
Efsaneler deyince Yaşar Kemal’in çoğu eserini anlatış biçimiyle olsun, devamı getirilen destansı hikâyeleri olsun bir çok efsanevi anlatım barındırır. Burada ilginç olan da bu kadar gerçekçi bir anlatıma sahip bir yazarın aynı zamanda efsanevi bir anlatıma da sahip olması. Binboğalar Efsanesi’nde anlattığı meselenin ana teması olarak adının Toroslar üzerinde bir efsaneden geldiği bilinir. Dağın Öte Yüzü serisindeki Ölmez Otu, efsanelerde bir türlü yok edilemeyen bir ot olarak anlatılırken aslında bir efsaneye ait olan inanışın roman içeriğini oluşturuyor olması, onun efsanevi yönünü en net haliyle gösteriyor.
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
“Ekmeksiz, susuz, havasız yaşayabilirlerdi de karıncalar, umutsuz yaşayamazlardı.”
Yaşar Kemal’in yetişkin masalı türündeki kitabı Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca taşlama örneklerinden sayılabilir. Fillerin kendini büyük görmesi ve karıncaları kendine köleleştirmesi tasvirleriyle ezen – ezilen taraflar anlatılır. Kemal’in alışılan tarzının dışında temsili bir hikâye içeren eserde güç ve modern kölelik oluşumları ve bunların olumsuz sonuçları ince ayrımlarla işlenir. “Umudun ve inancın yitirildiği her durumda özgürlük mücadelesine devam edilirse bu güç ile mutlaka üstün olunur” ana fikri saklıdır eserde.
Gözünü Kaybetmesi
Yaşar Kemal’in babası Sadık Ağa, varlıklı aynı zamanda inançlı bir insandı. Her yıl kurban bayramlarında şükür olması niyetine kurban keserdi. Yaşar Kemal daha birkaç yaşındayken bir kurban bayramında amcası kurban kesimi ile ilgilenirken talihsiz bir kaza yaşandı ve amcanın elindeki bıçak Kemal’in sağ gözüne isabet etti. Küçük yaşında hayata tek gözle bakmaya başlayan Kemal hayatının ilk travmasını bu kaza ile yaşadı.
İnce Memed Efsanesi
İnce Memed, zorluklarla süren genç bir hayatın, haksızlık ve zulme karşı koyuşunun muhteşem örneğini sunar. İnce Memed esasında özgürlük ve adaletin bir simgesidir. Köyünün ağasına karşı çıkarak kendi gibi haksızlığa uğrayanlarla birleşerek bir mücadele öznesi olur. “İnce Memed dedikleri de sabi bir çocuk. Ama tepeden tırnağa yürek…” diye anlatılan, zayıfça genç bir oğlan çocuğu olmasıyla İnce Memed diye anılan karakter, yürekli, güçlü, korkusuz görünümüyle de bu sıfatı bambaşka bir anlama dönüştürür. Kemal’in anlatımıyla bu uzun ama bir solukta okunan seride ne zamanda kalabiliriz, ne mekanda. Bir macera anlatımı olmasının yanında edebi değeri çok yüksek bu eser Yaşar Kemal’in künyesi olmuştur artık.
Korkuların Üzerine Yürüme
“Romanlarımda hep korkunun, korkularının üstüne giden insanlar bulacaksınız. Ben hep korkunun, korktuklarımın üstüne yürürüm.”
Yaşar Kemal’in yazdığı her türde fark edilen en önemli özelliği gerçek yaşamın benzerinden öte, yaşamın kendisini anlatmasıydı. Aslında anlattığı hikâyelerin, kişilerin çoğu onun yaşamından, geçmişindeki gerçekliklerden oluştuğu hemen fark ediliyordu. Romanlarında hissettirdiği en belirgin özellik de bu gerçek yaşamın içinde korkuları ile yüz yüze gelebilme cesaretiydi.
Nobel Edebiyat Ödülü Adaylığı
Yaşar Kemal, Türkiye’de ilk kez Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmiş bir isim. 1970’li yıllardan itibaren defalarca kez Nobel’e aday gösterilmiş ancak alamamıştı. Kendi söylemine göre de ölene kadar aday olacağını her fırsatta dile getirirdi. Çoğu zaman ödülü alacağına dair konuşmaların aslı boş çıksa da onun Nobel’e layık olduğu tartışmasız bir görüş olarak kaldı.
Okul Hayatı
Böylesine donanımlı bir yazarın okul hayatının yarım kalması onun karmaşık hayatında şaşırılacak bir ayrıntı sayılabilir. 30’lu yıllarda yaşadığı köyde okul yoktu Kemal’in. En yakın köydeki okula Ceyhan Nehri üzerinden yapılan tehlikeli bir yolculukla ancak varılabiliyordu. O da hiç usanmadan bu yolu tutup okula gidiyordu. Öğretmeninin büyük yardımlarıyla deftere, kitaba kavuşan Kemal, kimliğineyse ilkokul mezuniyeti sonrası ancak kavuşabildi. Okula devam etmesi için ısrar ve çaba gösteren öğretmeni, ailenin maddi durumu sebebiyle çevreden para topladı onun için. Ancak Kemal bu duruma çok üzüldü ve kabul etmeyip Adana’ya gitmeye karar verdi. Burada da aile çevresi, ona, yanlarında kalmalarını teklif etti ancak Kemal bunu da reddedince ona fabrikada bir iş buldular. Okuluyla fabrika işlerini bir süre bir arada götürmeye çalışsa da sonunda bu süreç onu yordu ve bir daha gitmemek üzere okulu bıraktı.
Parasızlık
“Rahat yaşamak ne kadar iyiydi. Rahat yaşamak… Ama bu mümkün müydü? (Çakırcalı Efe)
Babasının vefatı sonrası ailenin mal varlığı, akrabaların intikam girişimi sonucu bitmiş oldu. Zamanında bir ağa çocuğu olan Kemal için artık yoksulluk baş göstermişti. Yalnız başına bir hayatla mücadele etti, direndi. Küçük yaşta, tek başına ayakta kalabilmek için çeşitli işlerle geçinmeye çalıştı. Irgatlık, çiftçilik, bekçilik, arzuhalcilik, kütüphanecilik gibi başka başka işler edindi kendine. Adana’nın hemen her yerinde para kazanmak için bulduğu işler sebebiyle her türden insanla karşılaşmış, yoksulluğu, fedakarlığı, emeği birinci elden tanımıştı. Kazandığı paralarla bir gün kendine daktilo alınca arzuhalcilikle yaşamını kazanmaya başladı. Okumaya ve yazmaya böylece hayatı boyunca devam etti.
Sadık Ağa
Yaşar Kemal’in gerçek ismini aldığı babası Sadık Ağa bölgedeki bir aşiretin ileri gelenlerinden biriydi. Şehrinden işgal sonrası ailesiyle birlikte göç etmek zorunda kalan Sadık Ağa bir yıl boyunca güvenli bir yer bulmaya çalıştı. Doğu illerinde geçici yerleşmeler sonrası Çukurova bölgesine kadar gitti ve yeni memleketleri burası oldu. Çevresinde sevilen ve sayılan Sadık Ağa, aileden zengin, varlıklı biriydi. Talihsiz bir son ile yaşamını bitiren kişi onun göç sırasında yolda bulduğu kimsesi olmayan bir çocuktu.
Şiirle Tedavi
“Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı. Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!”
Yaşar Kemal’in hayatında en büyük yıkımlardan biri babasının ölümüne şahit olmasıydı. Babasının oğlu bildiği, koruyup kolladığı genç Yusuf, Kemal’in de camide olduğu bir akşam onu hayattan kopardı. “Sabaha kadar, 4-5 yaşında olacağım ki, anam sırtına aldı. Sabaha kadar, ‘Yüreğim yanıyor!’ diye bağırdım ve sabahleyin kekeme oldum.” diye anlatır bu olayı. Bu kekeme hali uzun yıllar devam ederken Kemal’e iyi gelen ve konuşmasını rahatlatan şeyse öğrendiği destanlar, ağıtlar ve şiirlerdi.
Toplumcu Gerçekçilik
Toplumcu gerçekçi edebi akım, realizm ve natüralizm etkisiyle, genellikle kahramanların bölgesel bir havayla sunulduğu hatta konuşturulduğu tasvirler ve toplumsal ideolojiler içeren bir yaklaşıma sahip. Anadolu coğrafyasını en gerçekçi haliyle anlatan yazarların başındaysa yine Yaşar Kemal gelir. Anadolu’nun hemen her bölgesini gezen yazar tam da bu sebeple öyle halkın içinden biridir ki folklor onun için vazgeçilmez bir köken kültürü haline gelir.
Ünseli Köyü
İlk memleketi sayılan Van’ın Muradiye ilçesinde, Van Gölü kıyısında, Süphan Dağı’nın yamacında yaşam süren ailesinin, 1915’li yıllarda işgal sonucu terk etmek zorunda kaldığı bu köy, Yaşar Kemal için başka anlamlar taşır. Bu göçü Kimsecik serisinde Yağmur Kuşu romanında derinlikle anlatır, kendi yaşamışçasına. Bir röportajında, “Gördüğüm yerler arasında Van kadar bir yeri sevemedim.” diyen yazar, yıllar sonra bu köye ilk dönüşünde göl kıyısındaki taşlıklarda oturup uzun saatler yazı yazar.
Van
Bu Diyar Baştan Başa serisinin üçüncü kitabı Peri Bacaları’nda, Van Gölü’nden seyirler sunan Yaşar Kemal’in Van’a olan hayranlığı Van doğumlu olmamasına, zorunlu göç sonucu orada büyüyememesine rağmen baba memleketi olmasından geliyor. “Van gölünün mavisi hiçbir maviye benzemiyor. Bir başka mavi. Kalın bir camı kesip, kesitine bakın, işte o maviye azıcık yaklaşıyor. Bir başka mavi ki tarif edilemez.” diye bahseder Van Gölü’nden. Dağın Öte Yüzü serisinin ilk kitabı olan Ortadirek, yazarın ailesinin Van’dan Adana’ya göçlerinden derin izler taşır. Yazarla şehrin bağı öylesine büyüktür ki Edebiyat Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fethi Demir dünya esintili örnekleri Kemal’e uyarlayarak Dostoyevski için Petersburg, Dante için Floransa, Kafka için Prag gibi şehirlerin bu yazarlar için ziyaret edildiği gibi Van ve Yaşar Kemal’in de böyle anılabileceğini söyler.
Yaşar Kemal Vakfı
Yaşar Kemal’in sahip olduğu değerleri, özgürlük, eşitlik, kültürel farklılıklara saygı değerlerini, kültür birikimini Türk ve Dünya toplumları üzerinde tüm bu değerleri yaygınlaştırmak adına 2016 yılında Yaşar Kemal Vakfı kuruldu. Vakıf kurulduğu günden bugüne Yaşar Kemal’in anısına saygı konserleri, Yaşar Kemal sempozyumları, paneller, Yaşar Kemal anmaları, eserlerine ait operalar içeren çeşitli ve düzenli etkinlikler yaptı. 2017 yılında edebiyat öğretmenleriyle öğretmen buluşmaları gerçekleştiren vakıf, Yaşar Kemal edebiyatı üzerine öğretmen-öğrenci birlikteliğiyle “Işığın Türküsünü Birlikte Söyleyelim” adlı poster sergisi düzenledi. Günümüzde etkinlikleri devam eden vakfın son etkinliği Yapı Kredi Kültür Sanat’ın ev sahipliği yaptığı “Yaşar Kemal’in Sahneye İzdüşümleri” söyleşisi oldu.
Kaynakça
indyturk.com “Yaşar Kemal’in Van Gölü Hayranlığı ve Akdamar Kilisesinin Kurtuluş Hikâyesi” web
yasarkemalvakfi.org web
Kemal, Yaşar. Nuhun Gemisi, Bu Diyar Baştanbaşa 1,Yapı Kredi Yayınları, Haziran 2021 İstanbul
Kemal, Yaşar. Ortadirek, Dağın Öte Yüzü 1. Yapı Kredi Yayınları, Nisan 2007.İstanbul
Kemal, Yaşar. İnce Memed 1 .Yapı Kredi Yayınları, Haziran 2020. İstanbul
Kemal, Yaşar. Peri Bacaları, Bu Diyar Baştanbaşa. 3 Ekim 2020.İstanbul