Ahmet Erhan: Buzların Üstüne Şiir Yazan Şair

spot_img

“Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Üç beş gün öyle kalır
Sonra eriyip giderdi” 

Ahmet Erhan

Ahmet Erhan, Ankara’nın kışında, 8 Şubat 1958’de doğar. Dört kıza sahip bir ailenin en küçük çocuğudur. Babasına düşkünlüğünden dolayı küçük yaşlarda edebiyata yönelen Ahmet Erhan, babasının: “Oğlum benim gözlerim görmüyor bana geceleri kitap okur musun?” demesiyle romanların büyülü dünyasıyla tanışır. Babasına çocukluk yaşlarında duyduğu hayranlık, ailecek Adana’ya taşınmalarından sonra giderek söner. Babasının alkole olan düşkünlüğü ve annesinin maddi imkansızlıklara karşı çabalaması şairin gençlik yıllarını olumsuz etkiler.

“Annemse tek bir söz bile etmeden
Hazırlıyor akşam sofrasını
O da anımsatmaktan usandı artık
Yedi ay işsiz gezen babamı”.

Babası 51 yaşındayken hayata veda ettiğinde, babasına ne kadar benzediğini anlayacaktır.

“Beni yetiştiren, beni edebiyata yönlendiren babam alkolden ölmeden önce içkiden nefret ederdim… Öldüğünde alkolik bayrağını elime aldığım gibi meyhaneye koştum”

Gençlik yıllarını Ankara’da geçiren şair, babasını kaybettikten sonra evin sorumluluğunu da omuzlarına alır. Evin küçük, ilgi odağı erkek çocuğuyken, birdenbire babasının yerine geçmesi onun sorumluluğunu arttırır ve psikolojisini etkiler. Birdenbire kendini, hiç olmadığı kadar yalnız ve çalışkan hissetmeye başlar.

“Gece lisesinde okudum, babamın ölümünden sonra gündüzleri aynı lisenin kantininde çalıştım. Gündüz çay ocağında çalışır, akşam derste uyurdum.”

Gençlik dönemlerini hırçın geçiren şair, 1980 dönemi olaylarından da etkilenir. Kendi deyimi ile hiç eline silah almamış şair, dört defa solcular, üç defa da sağcılar tarafından kurşunlanır. Sonrasında, Adana Demir Spor’un profesyonel futbolcusu olur. Fatih Terim ise takım arkadaşıdır. ‘Fatih Terim Galatasaray’a transfer olurken, Ahmet Erhan edebiyat dünyasına transfer olur.’

“Adanademirspor’da Fatih Terim’le aynı takımda
Epeyce sıyrık bir meşin yuvarlağın peşinde
Fatih Galatasaray’a doğru deplase oldu, sense şiire”

Çocukluğunu ve ilk gençlik dönemini hayranlık, sorumluluk ve kırgınlık üçgeninde geçiren şair, edebiyat dünyasında benliğini bulur. Şiirleri ilk defa 1976 yılında, Militan Dergisi’nde yayımlanır. Ahmed Arif‘in gözüne giren şair, 22 yaşındayken ilk ödülü olan “Behçet Necatigil Şiir Ödülünü” kazanır. Bu ödülü kazanmasına sebep olan ilk şiir kitabı “Alacakaranlıktaki Ülke” sayesinde ödülü kazanan en genç şair olmuştur.

Şair, Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanır. 20 yıl boyunca öğretmenlik yapar. Öğretmenlik yaparken, kimliğindeki ismi Erhan Bozkurt olurken; kalemi eline alıp şiir yazdığında Ahmet Erhan’dır.

1980 yılında, terör örgütüne sahip birinin cebinden kendi şiir kitabı çıktığı için gecelerini karakolda geçirir.

İlhan Berk şairi, mesleğinin “şairlik” olması yönünde yüreklendirir. Pek çok şiiri bestelenmiştir. Bugün de Ölmedim Anne şiirinin bestelenmesinden dolayı olayı Ahmet Kaya ile mahkemeye taşımış; Yeni Türkü grubu ile de aynı olaydan dolayı arası bozularak mahkemelik olmuştur. Bu iki olay haricinde gariptir ki “Oğul” adlı şiirini Teoman‘ın bestelemesine sesini çıkarmaz. Teoman’dan tek ricası, albümde “Oğul”un altına şarkı değil, “şiir” yazması olacaktır. Röportaj vermeyi sevmeyen Ahmet Erhan, yalnızca Teoman ile bir araya gelir.

Öğretmenlik yapmadığı için maddi sıkıntı çeken Ahmet Erhan, Öküz Dergisinde yazıları yayımlansa da, yayın evlerinde editörlük yapmak ister. Ancak en az babası kadar içtiği için bu isteği gerçekleşmez. Ankara’dan İstanbul’a taşınan şair, iki evlilik yapar. İlk evliliğinden Ahmet Deniz adında bir çocuğu vardır. İlk eşiyle boşandıktan sonra, oğluyla da vakit geçiremeyen şair, babasına benzer bir huyunu daha keşfeder. Oğluna karşı babası gibi olmuş ve bu durumu daima pişmanlık ile içinde taşımıştır.

-Oğlum Deniz’e-

“Ben bütün yenilgileri yaşadım
Kalmadı sana hiçbir şey
Oğlum, biricik muradım
Bir su damlasıdır kapıyı gözler

Tükürür gibi bakıyor yüzüme dünya
Kırılmış ağacımın o tek sürgüsünü
Oğlum, biricik muradım
Benden ötelere döndür yüzünü.”

“6
Oğlum unutma adını
Sana boşuna konulmadı o
Oğlum unutma adını
Göğe çizilen resimleri hatırla
Oğlum unutma adını
Dağları teğelleyen suları
Oğlum unutma adını
Kardeşliği, cesareti ve yanılgıyı
Oğlum unutma adını
Tarihe karşı yürüyen bedenleri hatırla
Oğlum unutma adını
Ve tarih olan sonra
Oğlum unutma adını
Hep ipte olacak boynun
Oğlum unutma adını
Yaralı, acılı bir yurdun
Oğlum unutma adını
Kanı, çiçeği olarak…

Deniz…unutma adını…”

Adını Deniz Gezmiş’ten alan Ahmet Deniz’in babasıyla arası zamanla düzelir. Ahmet Deniz, babasından: “Çocukluğumun kanayan yarası, gençliğimin vicdan azabı ve gurur kaynağı” diye söz eder.

İkinci eşi Hacer Hanım, şair hayata veda edene kadar yanındadır. Ataol Behramoğlu, Adnan Özer, Yaşar Miraç, Haydar Ergülen ile dostluğu olan şair, daima çok sevilen bir dosttur.

“1981 yılında Edip Cansever’in Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nde: “Evlat ne çok
bahsetmişsin ölümden gençsin daha”33 dediği Ahmet Erhan’ı yıllar sonra 2 Temmuz 1993
tarihli Sivas Olayları oldukça etkileyecektir. Çünkü ölen 37 kişi de onun arkadaşı/tanıdığıdır.
Behçet Abisi(Aysan) ve Metin Abisi(Altıok) ölenlerin içindedir. Erhan: “Orada benim 37
canım değil, ben de öldüm, giden canımız aslında 38…” diyerek derin üzüntüsünü ifade eder. Ankara artık ona ağır gelmeye başlar. “Gittiğim her yerde Behçet Abiyi” görüyorum der. Ankara’da arkadaşlarıyla gittiği Engürü Kahvesi, Büyük Ekspres, Kardelen, Kapadokya,
Mülkiyeliler Birliği gibi mekanlar hatıralarla doludur. Sivas Olaylarından sonra Sivas’ın
doğusuna geçmeyi kendine yasaklar.”

Kırılgan ve hassas biri olan şair, aynı zamanda panik atak hastasıdır. “Erhan’ın dört
tutkusu vardır. Bunlar: şiir, aşk, futbol ve at yarışıdır.” Babasının vefatıyla başlayan, ailesinin sorumluluğunu almasıyla devam eden yalnızlık hâli, onu alkole ve panik atak hastası olmaya itmiştir. Şair, evden uzaklaşmak istemez, uçağa binemez ve trafikten nefret eder. Televizyonda bir çocuğun zincire vurulmasını izlerken mide kanaması geçirecek kadar hassastır. 80 ve Sivas olaylarında kırılganlığı iyice derinleşir. Teknoloji ile arası hiç olmayan şair, vefatına kadar mail yerine mektup yazacaktır.

“Panik atak- ki dünyanın öcülerine karşı bir bastonudur
Çekici ya da içki getirin ben sokağa çıkınca”.

Alkol ve sigara düşkünlüğü olan şair gırtlak kanserine yakalanır. İkinci ameliyatında ses telleri alınır. Bu olay şairi derinden etkiler. Giderek kendi içine çekilen şair, 4 Ağustos 2013 yılında vefat eder.

Şiirlerinde genel olarak ölüm, hayat, yalnızlık, aşk ve siyaset temalarını işler. Serbest şiir yazar ve okuyucu kendinden bilen bir üslubu vardır. Ölümden sık sık bahseden şair, ölümden bahsettiği şiirlerde bile yaşamayı sever tarzını ortaya koyar.

“Şiir hayatın bir parçası olmalıdır.”

Şair, kendi deyişiyle ölüm ile hayat arasında bir yerde durur. Bu ince çizgide eli kalem tutan şairin, hayat sevinci daima devam eder.

“Paltomun bir cebine ölümü, bir cebine hayatı koydum
Bir cebine sevinci, bir cebine acıyı”.

Yalnızlığı seven ancak ona alışmayan şair, “Evime gelenlerin ayak izlerini müzelerde saklıyorum” diyecek kadar evine gelmeyen dostlarından şikayetçidir. Nazım Hikmet’e ise hayrandır.

“Bu şiir Nazım’ın Samansarısı’na giderek daha çok benziyor, benzesin”

Hayatını ve şiirlerini daima zıtlıklar üzerine kurmuştur. Hayat-ölüm, yalnızlık-kalabalık, bireysellik-toplumsallık gibi zıtlıkları olan şair şiirlerinde sıkça bu temaları işler. Şair için aşka zaman yoktur. Geçirdiği dönemlerin siyasi hayatını düşünürsek bu fikre şaşırmamak gerekir.

Ahmet Erhan, şiiri ve şairliği çok severek hayata veda etti. Türkiye gibi yaşayan şair ise “yakın arkadaşı Hüseyin Alemdar’a göre, Cansever gibi ‘Fazla şiirden öldü.”

Kaynakça:

  • Cemal Melik Dıvarcı, Ahmet Erhan’ın Hayatı ve Şiirleri Üzerine Bir Araştırma, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2018.
spot_img
Selene Cabalar
Selene Cabalar
Dünya yanarsa önce edebiyatı kurtarmak gerek

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.