21
Cumhuriyet dönemi Türk şairlerinden Ahmet Muhip Dıranas, Galip Efendi ve Seniha Hanım’ın ilk çocuğu olarak 1909 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi bazı kaynaklarda 1908; bazı kaynaklarda ise 1909 olarak verilmektedir. Doğduğu yıl konusunda belirsizlik olduğu gibi doğum yeri konusunda da belirsizlik vardır. İstanbul’da doğduğunu yazan kaynaklar olduğu gibi Sinop doğumlu olduğunu yazanlar da vardır.
Babası, Balkan ve I. Dünya Savaşlarına katılmıştır. I. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında babasının görev yaptığı Çanakkale’de bulunan Ahmet Muhip Dıranas, savaşın ilerleyen günlerinde annesi ve Çanakkale’de doğan kız kardeşi ile İstanbul’a döndü. Babası, Galip Efendi savaşın bitmesinden sonra İstanbul’a dönmedi. İkinci evliliğini yaparak Sinop’taki baba köyüne yerleşti ve burada ikinci eşinden bir oğlu oldu. İlk karısı iki çocuğunu alarak İstanbul’dan Sinop’taki köye geldi. Ahmet Muhip Dıranas bu sıralarda on yaşlarındaydı. Hayatının bu dönemi, annesi ve babasının ikinci eşi arasındaki kıskançlıklarla geçti. Sonunda babası ikinci eşini köyde bırakarak ilk eşi ve çocuklarıyla Sinop’a yerleşti. İlkokulun ilk üç sınıfını Sinop’ta okuyan yazları köye giderek çobanlık yapan ve doğa sevgisini kazanan şairin yaşamında bu tabiat sevgisinin izleri, daha sonra yazdığı şiirlerde ve yazılarda kendisini gösterdi. Dıranas, 40 yaşındayken Zafer gazetesinde kaleme aldığı bir yazıda, o günleri şöyle ifade etmiştir:
“Ben her köylü çocuğu gibi sığırtmaçlık etmiş, yalın ayak gezmiş tozmuş, sonra yaşı biraz geç de olsa ilkokula gitmiş bir köylüyüm. On yaşından sonraki çocukluk, ilk gençlik, gençlik… Beni ihtiyarlığa doğru götüren bütün yıllar ve yıllar boyunca hülyalarımda küçüklüğümün ormanlarını kurdum.”
Ahmet Muhip Dıranas’ın Sinop’ta bulunduğu çocukluk yıllarında Anadolu işgal altındaydı ve Milli Mücadele devam ediyordu. Bu yıllarda Sinop’un düşman gemilerince bombalanmasına şahit oldu. Babasının tekrar askere alınması üzerine ailesiyle birlikte Ankara’ya gitti. 1922 ilkbaharında Ankara’ya silah ve asker taşıyan kağnı kollarıyla birlikte yolculuk eden Ahmet Muhip Dıranas, bu yolculuğunda Milli Mücadele ruhunu derinden yaşadı. Kurtuluş sevincini Ankara’da yaşayan Dıranas’ın gençliğinin büyük bir bölümü bu şehirde geçti. Çocukluk yılları, anılar yıllandıkça belleğinde hep canlı kalacak ve eskidikçe daha da güzelleşecektir.
Sinop’tayken ona şiiri sevdiren ise o sıralarda Edirne Askeri Lisesi’nde öğrenci olan ve veremden ölen dayısıdır. Ankara’ya geldiklerinde, çocukluğunun izlenimlerini kağıda döktüğü şiirler yazar Ahmet Muhip. Bunlardan biri de dayısının ölümü üzerine yazdığı bir ağıt olan “Köpek Havlamaları” adlı şiiridir. Ortaokul ve liseyi, o yıllarda “Taş Mektep” olarak bilinen Ankara Erkek Lisesi’nde okudu. Lise öğrenciliği sırasında, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi edebiyatçıların öğrencisi oldu. Bu iki ünlü yazar Ahmet Muhip Dıranas’ın sanat hayatında ve şiir sevgisinin gelişmesinde etkili olmuştur. “Bende asıl sanata girişin büyük etkisi onunla başlar” dediği Tanpınar ile ilk kez kırk beş dakika boyunca Jokonda’nın ellerini anlattığı bir derste karşılaşır. Sonraları “Benim sanata tutkunluğum Jokonda’nın ellerine o gün duyduğum aşkla başlar” diyecektir.
İlk şiiri, Milli Mecmua‘da 1926 tarihinde “Bir Kadına” adlı şiiridir. Lise yıllarında yayınlanan ilk şiirleri İçtihad ve Milli Mecmua’da basıldı bu şiirlerinde Muhip Atalay imzasını kullandı. Bu yıllarda Ankara’daki edebiyat çevreleri üzerinde etkili olan edebiyat öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar’ın verdiği Fransızca bir şiir kitabı sayesinde Baudelaire ile tanıştı ve uzun yıllar Fransız sembolist şairinin etkisinde kaldı. Baudelaie, Dıranas’ın şairlik hayatında bir ufuk açacak öz şiir taraftarı bir şair olmasına yol açmış olacaktı. Bir konuşmasında, “Ben Fransızca’yı Baudelaire’i okuyup anlayabilmek için öğrendim” der. Onu kendi deyişiyle ‘Baudelaire’in elinden kurtaran’ ise çevirilerini de yaptığı Dostoyevski olmuştur. Dostoyevski onu Baudelaire’in sarsıcı dünyasından ‘elinden tutup bir anda kendi dünyasına çekiverir’. Ancak eleştirmenler, Dıranas şiiri söz konusu olduğunda, özellikle Cahit Sıtkı Tarancı’yı da birlikte anarak, Baudeleire’in, bir diğer Fransız şair Verlaine’in ve sembolizmin etkisinden daima bahsedecektir.
Ankara’da maden mühendisi olarak çalışan şair Ahmet Kutsi Tecer ve liseden arkadaşı Samet Ağaoğlu ile birlikte 1929’da üç sayılık Hep Gençlik adlı bir dergi çıkardı. Ankara Erkek Lisesi öğrencileri tarafından 1930’den itibaren yayınlanan Sesimiz dergisinde de şiirlerini yayınladı. Bu şiirlerinde de Muhip Atalay imzasını kullandı. Bizim Gazete adıyla çıkardıkları sınıf gazetesinde ise şiirlerini Derviş adıyla yayınladı. Bu yıllarda yazdığı şiirleri yayınladığı bir diğer dergi ise Servet-i Fünun Uyanış oldu. Kendisini üne kavuşturan şiirleri ise Görüş dergisinde yayınlanmaya başlayan şiirlerdir.
1931 yılında Ankara Erkek Lisesi’nden mezun olduktan sonra Hakimiyet-i Milliye gazetesinde çalışmaya başladı. Ankara Hukuk Fakültesi’ne iki sene devam eden Ahmet Muhip Dıranas, hukuk eğitimini yarıda bırakarak İstanbul’a yerleşti ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam etti. Ancak buradaki eğitimini de tamamlamadı.
Esas edebiyat hayatının İstanbul’da başladığını söyleyen şair, bir yandan Edebiyat Fakültesi’ne devam ederken bir yandan da Güzel Sanatlar Akademisi’nde kütüphane müdürlüğü ve sonrasında Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi’nde müdür yardımcılığı yaptı. Resim koleksiyoncusu olan ve kendisi de resim yapan Ahmet Muhip Dıranas’ın, Adolph Basler’den Cahit Sıtkı Tarancı ile birlikte çevirdikleri Fransa’da Müstakil Resim başlıklı iki ciltlik kitap 1937 yılında Güzel Sanatlar Akademisi yayını olarak basıldı. İstanbul’da Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Sait Faik Abasıyanık, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Baki Süha Edipoğlu ve Şevket Rado gibi dönemin genç şair ve yazarlarından oluşan bir edebi çevre içinde yer alan Ahmet Muhip Dıranas, bu yıllarda Fransızcasını ilerleterek Fransız ve Rus edebiyatını yakından tanıdı.
Ahmet Muhip Dıranas, aynı yıllarda Çocuk Esirgeme Kurumu’nun çocuk tiyatrosu seçim kurulunda da görevlidir. Eşi Münire (Ülker) Dıranas ile 40 yıllık beraberliğinin tohumlarının atılacağı ilk karşılaşma da burada gerçekleşir. Münire Hanım, o dönemlerde teyzesinin Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çıkardığı dergileri almak için her hafta buraya uğrar. Bir seferinde Muhip Bey içeriye girer. İlk defa göz göze gelirler. Sonrasını Münire Hanım şöyle anlatacaktır: “Girer girmez, o ok gibi bakışları üzerimde hissedince öyle heyecanlandım ki dergileri falan bulamadım. Sonradan öğrendim ki odadaki kadına ‘Ben bu güzel kızla evleneceğim’ demiş”.
Bir hafta sonra tanışırlar. Münire Hanım henüz 15 yaşında bir genç kızdır; Dıranas ise saçlarına kırlar düşmüş, olgun bir adam. Dıranas, genç kıza adının anlamını bilip bilmediğini sorar; yanıt olumsuz olunca açıklar: “Işık demek. Çok güzelsin, ışık gibi.”
1940 yılında Münire Ülker ile evlenmiştir.
Ahmet Muhip tiyatro ile de meşgul olmuş, tercüme ve uyarlamalar yanında iki de oyun kaleme almıştır. Oyunlarında eğlendirmekten çok düşündürmeyi, yaşadığı fikrî ve ruhî sancıları seyircileriyle paylaşmayı amaçlamış, ele aldığı konuları her zaman bütün insanlığı ilgilendiren psikolojik ve felsefî meseleler teşkil etmiştir. 1942’de Üç Kahraman adlı tek perdelik bir piyes yayınladı. Konusunu Milli Mücadele’den alan ve Fransızca’dan adapte edilen bu piyes Ankara Radyosu’nda oynandı.
Askerliğini 1942-1944 yılları arasında Ağrı Doğubeyazıt’ın Sürbehan köyünde yapan Ahmet Muhip Dıranas, eşi Münire Ülker ile bir tezekle ısınıp gaz lambası ışığında aydınlandıkları iki odalı, toprak damlı kerpiç evde yaşar bu gaz lambasının ışığı altında en güzel şiirlerinden biri olan 180 dizelik destansı “Ağrı” şiiri ve “Gölgeler” isimli oyunu yazdı. Gölgeler, 1947 yılında yapılan CHP Piyes Yarışması’nda ikincilik ödülü almış, eser aynı yıl Sanat ve Edebiyat gazetesinde tefrika edilmiştir. O Böyle İstemezdi adlı oyununu da 1947 yılında yazdı.
Askerlik dönüşü Çocuk Esirgeme Kurumu’nun yayın müdürü olarak çalışmaya başladı. Şiirlerini Varlık, Ülkü, Sanat ve Edebiyat, Yaprak dergilerinde yayımlamaya devam etti. 1949’da Çocuk Esirgeme Kurumu’ndaki görevinden ayrılan ve aynı yıl şiir çalışmalarını azaltan Dıranas, 2 Eylül 1949’da Şadırvan dergisinde çıkan “Osman Binbaşı” şiirinden sonra yıllarca şiir yayımlamamıştır.
Demokrat Parti saflarında siyaset yaptı ve bu partiye yakın olan Zafer gazetesinde günlük yazılar yazmaya başladı. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’den Sinop milletvekili adayı olduğu için gazeteden ayrıldı. Ancak gerek 1950 seçimlerinde, gerekse daha sonra girdiği seçimlerde seçilemedi ve 1950 seçimlerinden sonra aynı gazetede tekrar yazmaya başlayan Dıranas, 1951 yılında Devlet Tiyatrosu Edebi Kurul Üyesi oldu. 1950’li yıllarda Ankara Radyosu’nda edebiyat üzerine konuşmalar yapan ve şiirler okuyan Dıranas, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliklerinde bulundu. 27 Mayıs ihtilalinden sonra bir süre işsiz kalan ve ekonomik sıkıntı çeken yazar, 1964 yılından itibaren şiirlerini Hisar dergisinde yayınlamaya başladı. 1962 yılına kadar gazete yazılarını sürdüren Ahmet Muhip Dıranas, 1965 yılında son defa Sinop milletvekili adayı olarak son defa genel seçimlere girdi ve yine seçilemedi.
1964 yılında, kendini kırılmış bir testiye benzettiği Testi adlı şiirini yayınlamasından sonra bazı dostlarının yardımı ile Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine getirilen Ahmet Muhip Dıranas 1972 yılında emekli oldu. Devlet Tiyatrosu Edebi Kurul Üyeliği ise ölümüne kadar devam etti. Ahmet Muhip Dıranas hocası Tanpınar gibi az yazmış, seyrek yayımlamış, uzun yıllar boyunca hiç şiir kitabı yayınlamamıştır. İlk şiirinden yaklaşık elli yıl sonra 1974 yılında, dergilerde çıkan şiirlerini bir araya getirir ve şiirlerini 1974 yılında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Şiirler adıyla yayınlanır. Dıranas, tek kitabını ‘esin kaynağı’ eşine ithaf eder:
“Münire’ye… Bir gün laf arasında bana ‘Bir beşik gibi sallanır dünya, rahat uyusun diye bütün çocuklar…’ gibi bir söz söylemiştin. O gün bu gün düşünürüm ki, insanların barışını ve evrensel sevgiyi daha özge bir biçimde anlatmak kabil değil. Ben yaşantımı şiire, şiirimi de bu sevgiye verdim. Sanırım, kitapta savaş sözcüğünü bulamayacaksın. Kaldı ki, esinim senden gelir. Onun için kitabı sevinerek sana armağan ediyorum; sana ve bu inançla yaşayanlara, ölenlere”.
O Böyle İstemezdi, adıyla kaleme aldığı oyununun adını Çıkmaz olarak değiştirerek Gölgeler ile birlikte tek kitapta Oyunlar adıyla 1977 yılında yine Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları arasında yayınladı. Gazete ve dergi yazıları ile ancak ölümünden sonra, 1994 yılında Yazılar adıyla yayınlandı.
Yaşamını Ankara’da sürdüren Ahmet Muhip Dıranas, yaz aylarını Sinop’ta geçirirdi. Her yaz gittiği Sinop’taki son yazında artık nefes almakta zorlanır. Müzmin bronşit anfizeme, anfizem de kalp yetmezliğine dönüşür ve şair 21 Haziran 1980 tarihinde Ankara’da vefat eden Ahmet Muhip Dıranas, vasiyeti üzerine Sinop’un, soyadını aldığı çam kokulu tepelerine gömülür. O yıllarda Erfelek Salı köyü topraklarında bulunan bu ev, 1993 yılından beri Salı köyünden ayrılan Karaoğlu köyündedir.
Şiiri, “kelimelerle dördüncü bir boyut yaratma çabası” olarak tanımlayan Ahmet Muhip Dıranas, eserlerinde sembolizm, romantizm ve empresyonizmden beslenmiştir.
Hece şiirinin son kuşağı denilebilecek şairler arasında bulunan Ahmet Muhip Dıranas, çağcıl Batı şiirine (Baudelaire, Verlaine) en yakın, kendinden bir iki kuşak sonrası şairler üzerinde, az sayıda şiirle bile olsa, uzun süre etkili olan bir şairdir. Gerek Fransız şiiri, gerekse kendinden önceki kuşaktan ustaları Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar’dan aldığı etkileri sanatına yedirerek özgün bir şiire ulaşmıştır. Hece ölçüsü sınırlarında kalarak ama durak ve vurgu yerlerini değiştirerek gelenekselde çağdaşlığı yakalayan, çağrışım gücü yüksek şiirlerinde; aşk, yalnızlık, hüzün, kaçış, ölüm, doğa, yaşama ve yurt sevgisi gibi birçok tema sığ olmayan bir anlatım ve düşündürücü boyutlar içinde verilmiştir. Alışılmadık deyiş örgüsüyle unutulmaz şiirler yazmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yetişen devrin hakim ideolojilerine iltifat etmediği gibi herhangi bir edebi akım ve topluluğa da katılmayarak her zaman saf sanat anlayışının peşinden giden şairin en bilinen şiiri 1984 yılında Yavuz Turgul tarafından sinema filmi olarak da çekilen Fahriye Abla olmakla birlikte, Olvido, Kar, Serenad, Selâm, Ağrı gibi şiirleri estetik yönleriyle ön plana çıkan, dikkate değer şiirleri olarak anılabilir.
Kaynak
Sinop Üniversitesi, Ahmet Muhip Dıranas Biyografisi
NTV Sanat, Şiirde biçime tutkun şair: Ahmet Muhip Dıranas
İslam Ansiklopedisi, Dıranas Ahmet Muhip
Milliyet Kültür Sanat, Ahmet Muhip Dıranas 100 Yaşında
Türk Edebiyatı, Ahmet Muhip Dıranas