Söylenti Edebiyat her ay farklı bir yazar ya da şairden en güzel alıntıları derlediği köşesinde bu ay, ölüm yıldönümünde Bilge Karasu‘ya yer veriyor!
- “Vicdan sorunu ancak can denen şeye saygı duyulmasıyla ortaya çıkabilir” (Ne Kitapsız Ne Kedisiz)
- “Sabahları güneş yeniden doğar gibi olsa da, ortalık yeniden aydınlanır gibi olsa da, gecenin karanlığı bütün bütün dağılmayacak hiç.” (Gece)
- “Yaşamanın artığından eksiğinden çok, çeşitleri var. Herkes elinden geldiği ölçüde yaşar. Nedir zaten yaşamak dediğin?” (Göçmüş Kediler Bahçesi)
- “Sevginin, kurmanın, yapmanın, sözü değil, kendisi gerek; yaşanması gerek bunların…” (Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı)
- “Bir olanaksızlığa inanmak istemeyebilir kişi, ama onu kabul etmek gerekince de içi parçalanmadan yaşamını sürdürebilir.” (Gece)
- “Evet, ölenlerin ardından yaşandığını, ölenle ölünmediğini herkes bir gün öğrenir. Ama eksilerek, azalarak, sakatlanarak, bir yeri koparak yaşandığını…” (Ne Kitapsız Ne Kedisiz)
- “Okur kitap arar ama kitabın da okuru bulduğunu ben çok gördüm. Açıklanabilir bir şey söylemiyorum belki ama ‘raslantılar’ın çoğu, açıklayamadığımız için rastlantı görünmez mi?” (Ne Kitapsız Ne Kedisiz)
- “Korku, örtmeye en yatkın olduğumuz kirimiz, gizlemeye en çok uğraştığımız kokumuzdur.” (Göçmüş Kediler Bahçesi)
- “Kimin nasıl bir anısı haline geleceğimizi hiçbirimiz bilmeyiz…” (Narla İncire Gazel)
- “Hangi ayna kendimizi gösterecektir bize? Sürekli bir yürüyüş içinde gibiyiz, bir lunaparkın eciş bücüş görüntü veren aynaları gibi.” (Gece)
- “Ama arada bir, inanılmaz şeyler de oluyor; olmasa, umut diye bir şey kalır mıydı zaten?” (Gece)
- “Şimdi yoksulluğu da, çalışmayı da öğrendin. Sevmeyi öğrendiğin gün eksiğin kalmayacak.” (Altı Ay Bir Güz)
- “Hep yarım işler, yarım bir yaşam; vara vara vardığım sonuçlar, bunlar… (Gece)
- “Yaşamak, pek çok şeyden kopmasını öğrenmektir de.” (Ne Kitapsız Ne Kedisiz)
- “Ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de o bayram gelmezse…” (Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı)
- “Gülümsüyorsun, gülümsüyorum. Bu kıyamet dışımızda koptu, tek seyircisi biziz.” (Narla İncire Gazel)
- “Sevgi ise, ısmarlama olmaz; yaşayarak öğretilecek / öğrenilecek bir şeydir sevgi.” (Ne Kitapsız Ne Kedisiz)
- “Ölüm sessizliği çöktü geceye Troya. Acıları da sessizce yaşadık zaten. Kelimeler beynimi kemirirken, boğazımdan dışarıya tek kelime çıkmadı.” (Troya’da Ölüm Vardı)
- “Ne tuhaf bir yaşam bu! Her yerde yabancı olmak, her ayrılışta, her yola çıkışta, sonunda, kendi yerine, yurduna varabileceği umudunu taşımak, garip bir iştir. İnsanın kendi yeri, yurdu, neresi?” (Narla İncire Gazel)
- “Duvarın ötesine geçemedikten sonra bir ömür boyu onu süslemişti, neye yarar?” (Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı)
- “Oysa ışığı severim ben; severdim. Önceleri. Şimdi gece sarsın istiyorum beni. Çukur olmalı, çukurda kalmalıyım. Belki de çukurum kazılmakta şimdi.” (Gece)
- “Kendi suçunu, kendi kusurunu, çatlağını, gediğini bildikten sonra ne kendine kapıldı gerçekten, ne de başkalarına.” (Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı)
- “Arkadaşlıklarda, dostluklarda, sevgilerde, karşısındakini ele geçirilecek bir ülke gibi görenler vardır. Tedirgin eder beni böyleleri.” (Kılavuz)
- “Bakıyorduk birbirimize. Sonra bakmadım bir daha. Yüzünün uzaklığı yorucuydu.” (Troya’da Ölüm Vardı)
- “İnsanlar yaşama, başkalarının yaşamına, gitgide daha saygısız oluyorlardı. Hoş, saygısız olmak da değildi bu; saygıyı hiç bilmemiş hiç öğrenmemiş olmalarıydı.” (Altı Ay Bir Güz)