Söylenti Edebiyat ekibi olarak her ay farklı bir yazardan en güzel alıntıları derlediğimiz köşemizde bu ay, Yusuf Atılgan‘a yer veriyoruz! Yusuf Atılgan’ın eserlerinde yer alan birbirinden güzel alıntıları sizler için derledik!
Keyifli Okumalar!
- Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız? (Aylak Adam)
- Yorumlar, nedenler önemsizdi; kesin değildi. Önemli olan insanın edimleriydi. Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için; ölüm. (Anayurt Oteli)
- Herkes onun gibi değil miydi? En az umutlanmaları gerektiği zamanlar en çok umarlardı. (Aylak Adam)
- Tanrım, dostum düşmanım olmuş. Katlanabilecek miyim acıya? (Canistan)
- Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu? (Aylak Adam)
- Bazen, görünür bir sebep olmadan, insana önünden geçtiği yapı, bir sokak köşesi, üstünde oturduğu sandalye hayatında önemli bir yer tutacakmış gibi gelir. İşte bu köşede bugün bir şeyler olacaktı. Artık hep oraya bakıyordu. Gelip geçenlere göre orası, şehirde binlercesi olan basbayağı bir yerdi. Yoksa o mu büyütüyordu? Orada geçebilecek her günlük bir olayı, içindeki önyargıyla değerlendirip olağanüstü bir şey mi sayacaktı? (Aylak Adam)
- Ne öğrettim ona? Dünyada tanımadığı bir deli daha olduğunu. (Aylak Adam)
- Gelmez artık; ama benim beklemem gerek. (Anayurt Oteli)
- Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı. (Aylak Adam)
- Çevremizi kuşatan bezgin kalabalığın çekildiği, başını ona eğmiş durmadan konuşan arkadaşını artık duymadığı, insanın kırılmaz camlardan sızıp gittiği bir başka evrende kurulu köprünün iki ucunda yalnızdık. Neden her seferki gibi elini saçlarından geçirip yanağına dayamıyordu? (Bütün Öyküleri)
- Arada seni düşündükçe içimin ısınması var. (Aylak Adam)
- İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğunun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu. (Anayurt Oteli)
- Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı. (Aylak Adam)
- İnsanlar girdikleri yerden bir iz bırakmadan çıkamazlardı. (Aylak Adam)
- Masanın çekmecesinden bir defter çıkardı. Buna günlük de denmez; içine her gün yazmıyor. Ara sıra, yaşanmış günün üzgünlüğünü, sevincini-ama bilinmeyen bir süzgeçle eski keskinliklerinden, tortularından süzülüp arınmış olarak-bir daha yaşamak için bu defteri açardı. (Aylak Adam)
- Olanakların, olasılıkların bir sonu bulunabilirdi belki zamanla. (Anayurt Oteli)
- Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım. (Bütün Öyküleri)
- Belli bir yaşayış uygulamışlar bana. Görünmeyen bir giysi giydirmişler. Sıkıyor beni, çıkarıp atamıyorum. (Bütün Öyküleri)
- Ne iş yaparsınız? -İş yapmam ben; aylakım. (Aylak Adam)
- Hem neden insanları bu kadar ciddiye alıyorsun? Başkalarının saçmalarına için için gülmeyi ne zaman öğreneceksin sen? (Aylak Adam)
- Acelem yok benim, biliyorsun. Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim. (Aylak Adam)
- Bir eylemin ertesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapamayacağı şey yoktu. (Anayurt Oteli)
- Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak. (Anayurt Oteli)
- İçinde ayrılık üzgünlüğü yanında bir özgürlük sevinci de vardı. (Canistan)
- Köşeler ya da yerler oralarda birlikte olunan, birlikte yaşanan insanlarla değerlenirler ya da unutulurlar. (Siz Rahat Yaşayasınız Diye)