Arapça ”skn” kökünden gelen iskân kelimesi ; ‘’ Oturtma, yerleştirme, yurtlanma ve yurtlandırma ‘’ anlamlarına gelmektedir. Osmanlı Devleti’nin temelini oluşturan bu yöntem Anadolu’nun fethedilmesi ile hızla yayılmıştır.

1243 Kösedağ Savaşı ile birlikte başlayan Cengiz Han önderliğindeki Moğolların baskısı, göçebe halde bulunan Türkmenlerin daha güvenli olduğunu düşündükleri Antalya-Sinop bölgesine çekilmesine sebep olmuştur. Türkmenler, yaylak ve kışlaklarını terk edip yanlarına sadece değerli eşyalarını ve hayvanlarını alarak büyük bir göç hareketi başlatmışlardır. Plansız bir şekilde uç boylarına yerleşmeye başlayan Türkmenler zamanla sorun teşkil etmeye başlamış, uç beyleri ile mücadelelere girişmişlerdir.

Kuzeybatı bölgesinde bulunan ve zaman zaman Ceneviz baskısına maruz kalan Çobanoğlu Beyliği başta olmak üzere; Aydınoğlulları, Menteşeoğulları, Hamidoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları ve Karesioğulları Ege Denizi’nde bulunan topraklarını kaybetmeleri sebebiyle dağınık halde dolaşan ve yerleştirilmeyi bekleyen Türkmen gruplarını pek de hoş karşılamamışlardır.

Domaniç ve Söğüt bölgesine yerleşen Kayı aşireti, zamanla uç bölgelerde birikmiş olan Türkmenler için adeta kurtuluş niteliğindeydi. Osmanlı Devleti hakimiyetinde yaylak ve kışlaklara yerleşen Türkmenler, özellikle şehir ve kasabalarda yaşamaya başlamakla birlikte Osmanlı tebaası olmayı kabul ederek gayrimüslim halk ile ticari ilişkiler kurmaya başlamışlardır. Türkmenler ile gayrimüslim halk arasında gelişen bu samimi ilişkiler zamanla gayrimüslim halkın Müslümanlığa ve Türk yönetimine daha sıcak bakmasına sebep olmuştur. Bu durum aynı zamanda Balkan fetihlerini de olumlu yönde etkilemiştir.
Rumeli’de Göç ve İskân Politikası
Osmanlılar planlı bir iskan politikası ve sürgün yöntemi uygulamışlardır. Yeni fethedilen yerlerin güvenliği sağlamak amacıyla göçebeleri ve sorunlu halkı genellikle ülkenin en uzak bölgesine göndermişlerdir. Devlet aynı zamanda Türk kökenli halkı Balkanlara gönüllü göç konusunda sürekli teşvik etmiştir. Osmanlılar tarafından iskâna tâbi tutulan Türkmen halk, Anadolu’dan Rumeli‘ye yalnızca değerli eşyalarını değil aynı zamanda dillerini ve kültürlerini de getirmişlerdir. Bu sayede bölgede yeni isimli köyler ve yerleşim yerleri kurulmaya başlanmıştır.
Osmanlılar, Balkanlara nakletmiş oldukları bu gruplarla bizzat yakından ilgilenmişlerdir. Tuna Vadisi boyunca ilerleme kaydeden Osmanlılar, kısa bir zaman sonra Eflak ve Moldova bölgesine kadar uzanacak fetihlere ulaşmışlardır. Bu sırada Bizans’ın eski gücünü kaybetmiş olması, Duşan‘ın ölümü ve Bulgar kralları arasında yaşanan taht mücadeleleri Osmanlı’nın bölgede ilerlemesini hızlandırmıştır. Osmanlı Devleti ekonomik anlamda da birçok yenilik yapmış Bizans ve Haçlıların getirmiş olduğu feodal toprak sistemini ortadan kaldırarak arazileri miri yani devlet hazinesi esasları üzerinden işletmeye açmıştır ve gayrimüslim halka imtiyazlar tanımıştır. Bu noktada istimâlet yani hoşgörü politikasından da bahsetmek mümkündür. Kendine meylettirme ve kendi tarafına kazandırma anlamlarına gelen istimâlet, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruyarak yüzyıllar boyu var olmasını sağlayan önemli unsurlardandır.

Osmanlı İskân politikasında vakıfların desteği de çok büyüktür. İskân uygulanacak bölgelere vakıflar tarafından bizzat; cami, medrese, hamam,han vb. sosyal ve ekonomik anlamda faaliyetler düzenlenmiş ve halkın kullanımına sunulmuştur. Yapılan bu çalışmalar şehirleşme oranı artırarak politikaya destek sağlamıştır.

Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda çok hızlı yayılmasının iskân Politikası dışında başka sebepleri de vardı bunlar; halk ile sürekli olarak yakın temas halinde olan tarikat şeyhleri ve dervişlerdir. Bu insanlar; geçimlerini sağlamak amacıyla fetihlere katılmış, 150-200 kişilik derviş gruplarıyla Bizans topraklarına fetih hareketleri düzenlemişlerdir. Bu kişiler esasında bu faaliyetleri ile Osmanlı hakimiyetini meşrulaştırmışlardır. Nitekim, tarikat müritleri arasında Osmanlı yüksek bürokrasisinde ve askeri erkanı içerisinde yer alan kişiler bulunmaktaydı. Bu müritler, dervişler ve şeyhler Balkanlarda kurmuş oldukları tekke ve zaviyeler ile gayrimüslim halkı etkiliyor, Osmanlı ordusu bölgeyi fethetmeden önce psikolojik olarak fethe zemin hazırlıyorlardı.
Göç olgusu İskân politikasının en temel unsuru niteliğindeydi. Osmanlı tarihinde genellikte batıya doğru olan göçler başlangıçta devletin de teşvik etmesiyle gönüllü göç özelliği taşımaktaydı. Ancak zamanla Avrupa ve Balkanlar olmak üzere iki ayrı noktada genişlemeye başlayan topraklar, iki bölge için de farklı politikalar uygulama gereksinimi ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte göç/sürgün yöntemi uygulamaya koyulmuştur. Bu uygulama sadece Anadolu’dan Rumeli’ye değil, Rumeli’den Anadolu’ya olmak üzere çok yönlü bir şekilde uygulanmıştır. Bu yöntem ile çıkabilecek sorunlar engellenmiş ve nüfus konusunda denge sağlanmıştır. Evlad-ı Fatihan olarak isimlendirilen konar-göçerler İskân politikasında önemli rol oynamışlardır.

Osmanlı Devleti kuruluş dönemi ve sonrasında toprakların zamanla genişlemesiyle ”Dışa dönük” bir iskân politikası uygulanmıştır. 16.yy’da başlayan ve Osmanlı Devleti’ni fazlasıyla etkileyen Celali isyanlarının etkisiyle halk mahallelerini terk etmeye başlamış ve daha güvenli olacağını düşündükleri köylere, kasabalara ve şehirlere göç etmişlerdir. Bu süreçte eskisi gibi toprak elde edemeyen devlet ”İçe dönük” bir politika izleme kararı alarak Anadolu’da harap olan ve terk edilen bölgeleri yeniden ihya etme kararı almıştır. 17. ve 18.yy’da başlayan bu uygulama 19.yy’a kadar sürmüştür. 1865 yılında ”Fırka-i Islahiye” adı altında bir askeri kuvvet oluşturulmuş ve Çukurova bölgesine getirilen konar-göçer halk kontrol altına alınarak planlı bir şekilde iskân edilmiştir.
1699 Karlofça Antlaşması ile eski gücünü kaybetmeye başlayan Osmanlı Devleti’nde Anadolu’ya doğru tersine göç başlamıştı. Bu durumda devletin yeni bir politika izlemesi gerekmekteydi. ilk olarak 1860 yılında Muhacir Komisyonu kuruldu. Bu komisyon Cumhuriyet dönemine kadar varlığını devam ettirmiştir. Fakat 1. Dünya Savaşı‘nda gücünü neredeyse tamamen kaybetmekte olan ve parçalanma eşiğine gelen Osmanlı, bunun yeterli olmayacağını düşünerek bu kez ”Tehcir Kanunu” çıkarmış ve içe dönük göç politikasını güçlendirmeye çalışmıştır. 14.yy itibariyle başlayan bu süreç zaman içerisinde birçok değişikliğe uğrayarak 20.yy’da başladığı yer olan yine Anadolu’da noktalanmıştır.
Kaynakça
- İnbaşı, Mehmet. ” Osmanlı Tarihi Kaynakları ve Osmanlı Dev. Rumeli’deki İskân Politikası”. Araştırma Tezi. Erciyes Üniversitesi, 2017.
- Demir, Alpaslan. ”Osmanlı İskân politikası”. Tubitak Bilim ve Toplum Başkanlığı. 2022. https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/ansiklopedi/osmanli_iskan_politikasi Erişim Tarihi: 20.09.2023