Kökeni İran mitolojisine dayanan Şahmaran efsanesi, isim olarak Farsça’da ”yılanların şahı” anlamına gelen ”Şah-ı maran”dan gelmektedir. İnsan başlı, gövdesi yılandan meydana gelen efsanevi bir yaratık olarak betimlenen Şahmeran, Türk kültüründe de önemli bir yer edinmiş, başta Tarsus ve Adana bölgesi olmak üzere yaygın örneklerle karşımıza çıkmıştır.
Şahmeran Mitolojisi
1) Şahmeran ve Camsab Efsanesi
Camsab, arkadaşlarıyla ormandayken içi bal dolu olan bir kuyu bulur. Balı çıkarması için arkadaşları tarafından kuyuya indirilir, bal çıkarıldıktan sonra da arkadaşları tarafından kuyunun içerisinde bırakılır. Kuyunun içinde yardım beklerken Şahmeran ile karşılaşır. Kendisine korkmaması gerektiğini, burada iyi ağırlanacağını söyleyen Şahmeran, Camsab’ı yıllarca misafir eder. Bu süre zarfında sıkılan ve ailesini özleyen Camsab, evine dönmek için izin ister. Gitmesine izin vermeyen Şahmeran, Camsab’ın ısrarcı tavrına karşılık yerini söylememesi şartıyla Camsab’ın gitme isteğini kabul eder. Bu arada Tarsus padişahı hastalığa yakalanır. Dönemin hekimleri dahi hastalığına çare bulamazken padişahın veziri, ancak Şahmeran’ın etini yerse iyileşeceğini söyler. Şahmeranın yerini biline büyük vaatlerde bulunan padişahın çağrıları sonuçsuz kalır.
Vezir, şahmeranı gören kişinin sırtının yılan derisi gibi olduğunu padişaha iletince, herkesin hamamda yıkanması üzerine emir verilir. Şahmerana verdiği sözden dolayı hamama gitmeyen Camsab’ın yıkanmadığı fark edilince hamama gitmek mecburiyetinde kalır. Camsab’ın sırtının pul pul olduğu görülür ve kendisinden zorla şahmeranın yeri öğrenilir. Vezir kuyunun başına giderek şahmeranı dışarı çıkaracak sözler söyler. Kaderini bilen şahmeran, bu duruma karşı koymaz ve Camsab’ı ölümünden sonra etini kaynatarak ilk suyu vezire, ikincisini padişaha içirmesini, üçüncüsünü de kendisinin içmesi için tembihler. İlk suyu içen vezir ölür. İkinci suyu içen padişah iyileşir. Ve üçüncü suyu içen Camsab’ın aklı ve zekası güçlenerek padişaha başvezir olur.
2) Şahmeran ve Lokman Hekim Efsanesi
Lokman odunculuk yaparak evin geçimini sağlayan biridir. Odunlarını satıp eve döndüğü sırada ormanlıkta bir ses duyar. Sesin geldiği yöne doğru gider ve şahmeranla karşılaşır. Korkup geri dönecekken, şahmeran korkmaması gerektiğini, yardım istediğini ve eğer yardım ederse iyiliğinin karşılıksız kalmayacağını söyler. Şahmeran, belirttiği yoldan mağaraya gitmek istediğini söyler. Lokman, şahmeranı kucağına alır ve onu mağaraya getirir. Şahmeran, fısıldayınca mağaranın kapısı açılır. Kapıdaki kapkara bir yılan şahmeranı saraya götürür ve şahmeran kısa sürede iyileşir. Bu sürede Lokman da kırk gün sarayda kalır. Kırk günün sonunda evine gitmek ister, şahmeran yaşanılanları kimseye anlatmaması konusunda ondan söz ister. Ayrıca hangi hastalığa hangi tedavinin iyi geldiğini ve ilaçların hazırlanması hakkında Lokman’a bilgiler verir daha sonra da onu serbest bırakır. Lokman evine döndüğünde odun toplayan insan kimliğini geride bırakarak, okuyup yazan, araştıran bir insana dönüşür.
Uzun süre geçtikten sonra şahmeran sarayında Tarsus padişahının kızını görür ve aşık olur. Aşkından yemek yiyemez, su içemez olur. Kızın hamama götürüldüğü sırada onu izlemek için gizlice hamama gider fakat hamamın mermerlerinden kayıp düşünce hizmetkarlar tarafından öldürülür. Lokman, şahmeranın öldürüldüğünü öğrenince doğrudan hamama gider ve Tarsus padişahının hastalandığını, şahmeranın etinin suyundan içerse iyileşeceğini duyar. Vezirin amacı padişahın kızıyla evlenip Tarsus’a hükmetmek olduğundan, şahmeranın zehirli kısmında bulunan suyu padişaha içirmeyi hedefler. Fakat Lokman’ın ilacı hazırlama isteğini geri çevirmeyen padişah, bu görevi Lokman’a verir. Lokman, şahmeranın daha önce kendisine bahsettiği biçimde cansız olan gövdeyi üçe ayırır, her parçayı farklı tasta kaynatır. Bu parçalar kaynadığı sırada hangi parçanın hangi hastalığa iyi geleceğini söyler. O sırada vezir gelir ve insanlara olağanüstü güç veren parçanın suyunu ister. Lokman, vezirin kötü niyetini anlayınca kuyruk suyunu ona verir. Vezir suyu içtikten hemen sonra ölür. Gövdenin suyunu kendisi, baş kısmının suyunu da padişaha verir. Padişah suyu içtikten sonra iyileşir ve Lokman saraydan ayrılır. Lokman kırlarda yürürken çiçeklerin, bitkilerin dile geldiğini ve bunların hangi hastalığa iyi geldiğini duyar. Bütün söylenenleri defterine geçirir ve dönemin en iyi hekimi olur.
Şahmeran bazen erkek çoğunlukla kadın olarak karşımıza çıksa da, kadın yüzlü hayvan gövdeli, yılan başından kuyruğunun olduğu bilinir. Mitolojik anlatılardan yola çıkılarak, Anadolu’nun birçok bölgesinde farklı kültürlere eşlik etmiş olan şahmeran, iyiliğin, koruyuculuğun, bilgeliğin, şifanın sembolü olarak belirlenmiştir. Fakat bazı inanışlara şöyle bir hikaye vardır: ”yılanlar, şahmeranın öldürüldüğünden habersizdir. Şahmeran yılanlara hamama yıkanmaya ve oradan da bir düğüne gideceğini söyleyerek sarayından ayrılmıştır. Yılanlar, o günden bu yana hala şahmeranın dönüşünü beklemekte, duydukları davul sesi ile düğünün devam ettiğini sanmaktadır. Bir gün davul sesi kesildiğinde -ki bunun kıyamet günü olacağına inanılıyor- bütün yılanlar Tarsus’a inecek ve şahmeranın öldürüldüğünü anlayınca herkese düşman olup şehri yok edeceklerdir.” (Çıblak, 2007: 191)
Şahmeran ile Bağdaştırılan ve Bağdaşan Eserler
Bütün yılanların hakimi olan şahmeran, bazı araştırmacılar tarafından Adem ve Havva minyatürlerinde bulunan yılan figürüyle de özdeşleştirilmiştir. İkonografide ”Cennetten Kovuluş” konulu resimlerde şeytan, Adem ve Havva’nın cennette kalmalarını kıskanınca, onları yasak ağaçtan meyve yemeleri için kandırmıştır. Tevrat’a göre burada kandıran yılandır, İslam inancında ise yılan söz konusu dahi değildir. Falname’de gördüğümüz minyatürde ise yılan, şeytanın sembolü olarak karşımıza çıkmıştır.

2016 yılında Kars, Ani Kazısında ortaya çıkarılan taş kabartmalı mitolojiyi barındıran, ”şahmeran” adıyla bilinen figür. Kabartma üzerinde bulunan figür, aslan, yılan ve kadının birleşiminden oluşmaktadır. Şu an Kars Müzesinde sergilenmektedir.

Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun tuval üzerine suluboya ile yaptığı şahmeran çalışması. Eser, geleneksel sanat ile batı resim tekniğinin kaynaştırılmasıyla oluşmuştur. Çizgisellik ön planda tutularak konturlar belirginleştirilmiştir.

Ahmet Güneştekin’in şahmeranı konu edindiği eseri. Eser tuval üzerine yağlıboya ile yapılmıştır. Koyu renkler ağırlıklı giden eserde, mor, sarı, pembe, yeşil renkler de konuyu belirginleştiren unsurlar olmuştur. Şahmeran, boynuzlu, kadın yüzlü, tacı olan biçimde resmedilmiştir. Yüzey kalın ve ince çizgiler olmak üzere ayrılmıştır. Sanatçının, efsanevi figürün toplum içinde yerini almış ve Anadolu’nun kültürel yaşantısına etki etmiş fakat bir o kadar da geri planda kalmış figüre vurgu yaptığı varsayılır.
Fikret Otyam’a ait olan eser, tuval üzerine yağlıboya tekniğiyle yapılmıştır. Anadolu esintilerini hissedeceğimiz renk ve motiflerin yanında Anadolu kadını da resme dahil edilmiştir. Şahmeran, renkli biçimde işlenmiş olup, her iki yanına da çiçekler yerleştirilmiştir.
Şahmeran figürlü kilim. Mardin’de Şahmeran Ustası Hasan Özcan ve Oğulları Hamit, Kadir Özcan’ın dükkanında bulunmaktadır. (Sökmen, 2021: 432) Kilimin orta kısmında Şahmeran figürü başında tacı bulunan ve yılan başından kuyruğu olarak görülmektedir. Şahmeranı merkez alan kilimin yan kısımlarında kuş, çocuk ve s kıvrımlı çengel diyebileceğimiz motifler yerleştirilmiştir.
Tarsus ve çevresinde anlatılan şahmeran efsanelerinin konusu aynı olmakla birlikte isimler farklılık göstermiş ve bütün efsaneler şahmeranın öldürülmesiyle son bulmuştur. Tarihin ilk dönemlerine kadar inen şahmeran miti, Anadolu halkı tarafından benimsenmiş, kültürler içerisinde senteze uğramış ve dokumacılıkta motif olarak, resimlerde ise ana tema olarak karşımıza çıkmıştır.
Kaynak
Çıblak, N., ”Tarsus Kültürünün Tanıtımında Şahmeran Efsanelerinin Önemi”, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, 2007, s.185-196.
Sökmen, S., Balkanal, Z., ”Anadolu Sanatında Şahmeran Figürlü Örnekler”, 2021. web
And, M., Minyatürlerle Osmanlı Mitologyası, YKY, 2018, s. 96.