1973 yılında yayımlanan ve Yusuf Atılgan‘ın ikinci romanı olan Anayurt Oteli, Zebercet Gezgin adındaki karakterimiz üzerine kuruludur. Tek bir karakteri odağına alarak ilerleyen roman, 1987 yılında Ömer Kavur yönetmenliğinde sinemaya uyarlanarak bilinirliğini artırdı. Kitabın ve filmin asıl kahramanı, bir toplumun yansıması olan Zebercet karakterini psikolojik ve toplumsal açıdan inceleme altına aldık.
Anayurt Oteli’nin Esas Karakteri: Zebercet

Zebercet karakteri, büyük resme baktığımız zaman modern çağın getirdiği yeniliklerin arasında sıkışıp kalan insan tasviridir. Hayatın koşuşturmacası içerisinde her türlü dünyevi varlıkla temasta bulunan ama gitgide kendinden uzaklaşan insanların temsilidir.
Yalnızlığın vücut bulmuş hâli olan Zebercet için Anayurt Oteli, bir sığınak görevi görmektedir. Gerekmedikçe insanlarla konuşmayan, dışarı çıkmayan Zebercet için yaptığı işin güçlükleri ona yük gelmez. Çünkü bu güçlükler aslında Zebercet’in gündelik yaşamında mevcuttur. Güçlüklere karşı geliştirilen savunma mekanizmalarının birçok türünü Zebercet karakterinde görmemiz mümkün.
Zebercet ve Geliştirdiği Savunma Mekanizmaları
Film ve kitap boyunca Zebercet, sıklıkla içerisinde bulunduğu durumun sorumlusu olarak başkalarını suçlamaktadır. Akış boyunca kendisini hiç sorumlu tutmayarak çevresini suçlaması aklımıza yansıtma mekanizmasını getiriyor. Yansıtma mekanizması kısaca, kendi suçunuzu bir başkasının üzerine atmanız şeklinde özetlenebilir. Bunun yanında Zebercet karakterinin kendisini, aslında öyle olmamasına rağmen kendisini otelin -yani eski konağın- sahipleriyle aynı soydanmış gibi tanıtması da hayal kurma olarak karşımıza çıkar. Olduğu kimliği inkar ederek bir başkasının yerine geçmeye çalışmak, sahip olduğu acılardan kaçmanın bir yoludur aslında. Zebercet’in de içerisinde bulunduğu yoğun yalnızlık ve dışlanmışlığın getirdiği acıdan bu şekilde kaçmaya çalıştığını söyleyebiliriz.
Üçüncü olarak Zebercet‘te yön değiştirme mekanizmasına rastlamamız mümkün. Yön değiştirme, göstermek istediğiniz asıl tepkiyi o kişiye değil de bir başkasına göstermenizdir. Örneğin, işvereninizin size çıkıştığını düşünelim. Siz buna oldukça sinirlendiniz fakat işvereniniz olduğu için bu tepkinizi ona yansıtamadınız. Bu yüzden yönünüzü işvereninizden alarak çevrenize, ailenize veya bir başkasına yansıtarak sinirinizi o insandan çıkarıyorsunuz. İşte bu, yön değiştirme mekanizmasıdır. Zebercet’in sahip olduğu acı ve sinirlilik hâli aslında tek bir kişiye yönelik değil. Çünkü Zebercet kendisini bildi bileli dışlanmış, hor görülmüş ve yok sayılmıştır. Bu yüzden Zebercet’in siniri tüm topluma karşıdır. Fakat Zebercet’in, otelin bir köşesinde yıllardır oturmakta olduğu sandalyesinde tüm topluma karşı öfkesini kusması mümkün değil. Sonuç olarak da öfkesinin yönünü ortalıkçı kadın Zeynep’e ve onun bakmakta olduğu kedisine yöneltiyor.
Dönemin Topumsal Yapısı Zebercet Karakterinde Hayat Buluyor

Zebercet, yukarıda saydığımız savunma mekanizmaları ile ayakta kalmaya çalışırken öte yandan başka sıkıntılar da baş göstermeye başlar. Gecikmeli Ankara treniyle gelen misafire aşık olması ve o gittikten sonra odasını temizletmeyip içtiği sigaranın izmaritinden kullandığı havluya kadar her nesneden cinsel anlamda haz duyması, karakterin şizofrenik yönünü bizlere gösteriyor. Bunun yanında, bir kez gördüğü bir kadına takıntılı düzeyde aşık olup cinsel ihtiyacını ortalıkçı kadın Zeynep‘le veya aşık olduğu kadının kullandığı havluyla gidermeye çalışması; cinsellik söz konusu olduğunda anormal bir davranışa sahip olduğunun göstergesi. Bir insan ve hayvan öldürmesi, cinsellik takıntısı, yüzeysel kurulan iletişimler ve yalnızlık, Zebercet’in ne denli karanlık bir karaktere sahip olduğunu gösteriyor. Ve aslında karanlık olan Zebercet değil, toplumun ta kendisidir.
Türk edebiyat kuramcısı Berna Moran, toplumun karanlık yönünü şu şekilde açıklıyor:
“Zebercet yalnızlığı, iletişimsizliği, kendi psikolojik nedenlerinden ötürü daha uç noktalarda yaşar, ama sorunu genel insanlık sorunudur. Ayrıca romanın topluma dönük bir yanının olduğunu da unutmamalıyız. Atılgan haksız düzenden, sömürüden, ezilenlerden söz etmese de Anayurt Oteli bir tür başkaldırı romanıdır, çünkü dolaylı biçimde sergilediği toplum, anlayışsızlığın, acımasızlığın, şiddetin ve ahlaksızlığın yaygın olduğu yozlaşmış bir toplumdur.” (Edebiyathaber, erişim: 28.04.2024).
Zebercet isminin anlamına baktığımızda, zümrüt kadar değerli olmasa da aynı gruptan diyebileceğimiz değerli bir taşın adıdır aynı zamanda. Antik dönem inanışlarına göre bu taşın faydaları arasında kişiye öz güven sağlaması, cesaret vermesi, çevresi ile ilişkilerini artırması ve daha birçok olumlu özellik sayılabilir. Burada saydığımız özelliklere baktığımızda, birini bile Zebercet’te görmemiz mümkün değil. İsim-karakter arasındaki zıtlık, bir anlamda topluma atfedilen sorumluluk ve toplumun bu sorumluluğu yerine getiremeyişini de simgeliyor. Toplum, özünde sahip olduklarının bilincinde olmayarak kapasitesinin üstünde bir sorumluluk üstlendiğinde; tüm bu yükün altında kalması kaçınılmazdır.
Psikolojik bağlamda Anayurt Oteli ve Yusuf Atılgan inceleme yazımıza göz atmak için: Psikolojik Bağlamda Anayurt Oteli ve Yusuf Atılgan
Anayurt Oteli film inceleme yazımızı okumak isteyenler için: Bir Ömer Kavur Uyarlaması: Anayurt Oteli
Anayurt Oteli ile ilgili yazılmış bir başka içeriğimiz: Anayurt Oteli’nde Freud İzleri: İd, Ego ve Süperego
Kaynakça:
Öne çıkan görsel: birdunyafilm.com
“Anayurt Oteli ve Zebercet | Serdal Keskin”. Edebiyathaber. Web. 28.04.2024
“Zebercet ya da Modern Dekadansın Öyküsü”. Sanat Karavanı. Web. 28.04.2024
Atılgan, Yusuf. Anayurt Oteli. İstanbul: Can, 2021.