Gerald Kargl‘ın yönetmenlik koltuğunda oturduğu 1983 yapımı film, senaryosuyla, sinematografisiyle, oyunculuk performanslarıyla izleyenlere son derece sürükleyici ve gerilimi yüksek bir seyir deneyimi sunuyor. Senaryosu neredeyse tamamen bir monolog üzerinden ilerleyen yapım; izleyenleri yalnızca şiddet dolu cinayet sahnelerinin değil, katilin içsel çatışmalarının da tanığı yapıyor. Böylece film temelini psikolojik sebep sonuç ilişkilerine dayandırarak kendi içerisinde bir derinlik kazanıyor. Şimdi gelin bizim için gerilim türünün az bilinen hazinelerinden biri olan bu derin ve sürükleyici yapımı daha yakından inceleyelim.
Bir Katilin Biyografisi
Yönetmen Gerald Kargl, henüz giriş sekansında izleyicisini bir cinayetin tanığı yapar ve ardından hikayenin acımasız karakterinin işlediği cinayetlerin bir dökümünü sunar. Böylece izleyici yalnızca edindiği bilgilerle değil, aynı zamanda yönetmenin kullandığı sinema anlatım diliyle de ilahi bir konuma yükselir. Bir sonraki sekansta soğukkanlı katilin tahliyesi ile asıl başlangıcını yapan film, kullandığı kamera teknikleri ile seyircinin merakını sürekli olarak diri tutar ve hayal gücünün sınırlarını zorlamaya iter. Her ne kadar izleyici bulunduğu konum aracılığıyla hikayeye hakim gibi görünse de asıl hakimiyet merak duygusunda ve onu sürekli perçinleyen yönetmen Gerald Kargl’ın elindedir.
Gerald Kargl’ın Sinema Dili
Yönetmenin filmi üzerindeki hakimiyetini sürekli olarak canlı tutan sinema dilinin detaylı analizinden önce belirtilmesi gereken en önemli nokta hiç şüphesiz yönetmenin mesleki deneyimidir denilebilir. Öyle ki, “Angst” filmi ile gerilim ve suç sineması sevenleri koltuklarına zincirleyecek bir seyir deneyimi vaat eden yönetmenin “Angst” öncesinde yalnızca bir kısa metraj deneyimi bulunmaktadır. (Skiing Scenes With Franz Klammer 1980) Filmin sinematografisinde göze çarpan en önemli nokta yönetmenin tercih ettiği kamera konumları ve açılarıdır. Üst açı kullanımının filmin neredeyse tamamına hakim olduğu ve böylelikle sözde hakimiyeti izleyice teslim ederken kullandığı kadrajlar hakimiyetin gerçek sahibini izleyiciye sezdirmektedir. Kadrajlar büyük oranda ana karakteri merkezine almaktadır ve izleyiciye herhangi bir bilgi vermek için değil, aksine merak unsurunu sürekli canlı tutmak için kullanılmıştır. İzleyicinin edindiği neredeyse tüm bilgiler filmin ana karakteri olan soğukkanlı katil ile eşzamanlı bir şekilde ya da gecikmeli gerçekleşir. Böylece izleyicinin mekan ve çevre bilgisi sınırlandırılır.
Sinematografinin Psikolojiye Etkisi
Her sanat eserinde olduğu gibi sinema sanatında da sanatçının anlatmak istediği birtakım hikayeler, anılar ya da tahminler bulunmaktadır. Ancak bir sanat eserini sanat eseri yapan hiç şüphesiz sanatı tüketen kişinin bunlardan başka çıkardığı hikayelerde, anılarda ve tahminlerdedir. Bizim için “Angst” izleyiciyinin pek çok konumda bulunmasına olanak veren katmanlı bir yapıya sahiptir. Öyle ki, zaman zaman dördüncü duvarın yıkılması bir yandan izleyiciyi bir katil psikolojisine yaklaştırırken diğer bir yandan kurbanların imdat çığlığı olarak da yorumlanabilmektedir. Tüm bunların yanı sıra yönetmen seyirciye kurbanın yerine koymaktan da çekinmez. İzleyiciyi katil ile göz göze getiren yönetmen Gerald Kargl, bir yandan gerilim duygusunu güçlendirirken diğer bir yandan da izleyiciyi kurban psikolojisine yaklaştırmaktadır.
Öldürme Dürtüsü
Ana karakterimiz sürekli olarak ölüm dürtüsü ile kontrol edilmekte ve bu dürtünün kişiliğine olan baskınlığı yine sürekli olarak vurgulanmaktadır. Bu vurgu özellikle karakterin kendisi tarafından monologlarda kendini sıklıkla belli eder. Dürtünün tetiklenmesi ile karakterin içine girdiği sıkıntılı durum tatmin olma duygusuna yani öldürme eylemine kadar uzanır. Cinayetlerin sebebi kurbanların katille olan ilişkisinden ziyade, katilin kendi iç dünyası ile olan ilişkisine dayandırılır ki bu filmi özgün kılan pek çok noktadan biridir. Karakterin dürtüsünü tetikleyen asıl unsurlar geçmişinden gelmektedir. Çocukluğundan, ebeveynlerinden ve onlarla kurduğu ilişkiden… Ana karakterimizde bir hastalık olarak yer eden bu dürtünün mimarı bariz bir şekilde ebeveynleri ve geçmişi olarak gösterilir. İzleyici böylece bir yandan ana karakterimizin işlediği cinayetlere tanıklık ederken diğer bir yandan da karakterimizin yıllar önce gerçekleşen ölümüne tanıklık etmektedir.
Erwin Leder
Filme dair kesinlikle ayrı bir başlıkta incelenmesi gereken diğer bir önemli nokta ise kesinlikle Erwin Leder‘ın oyunculuk performansıdır. Karakter gelişimindeki duygu değişimlerini neredeyse hiç diyalog kullanmadan tamamen jest ve mimiklerle sergilediği performans, baştan sona kadar tam anlamıyla bir ders niteliği taşımaktadır denilebilir. Film bizim için gerilim ve suç sinemasının gizli kalmış hazineleri arasındadır ve türü sevenlere şiddetle tavsiye edilir.
Filmin fragmanına aşağıdan ulaşabilirsiniz, iyi seyirler!
Kaynakça
Öne Çıkan Görsel: Web