İnsanlığın ilk zamanlarında gerçekten uzaylılar dünyamızı ziyaret etti mi? Dünya dışı varlıklar, piramit ve diğer birçok yapının inşasında üstün teknolojilerini ve mühendislik bilgilerini kullanıp yardım ettiler mi? Ortaya atılan teoriler, tartışmalar ve yapılan arkeolojik kazı çalışmaları neleri kanıtlıyor?

Psödoarkeoloji
Sözde veya sahte arkeoloji; fantastik, kült ve fantastik arkeoloji isimleriyle de bilinmektedir. Psödoarkeoloji, bildiğimiz arkeoloji biliminden çok farklıdır. Kapsamış olduğu konu, insan geçmişi hakkında veri toplamayı ve analizi reddederek barbarca kanıtlanmamış iddiaları içermektedir. Uzaylıların; piramitlerin ve diğer birçok yapının inşasında yer almaları da bu konu kapsamındadır. Bu yüzden araştırma yaparken Pseudoarkeoloji ve Mısır Piramitleri konusuna rastlamak mümkün. Tam da bu noktada psödoarkeoloji biliminin en bilinen ismi olarak İsviçreli yazar Erich von Däniken karşımıza çıkıyor.

İnsanlar, başka gezegenlerde hayat olduğunu ve uzaylıların insanlarla çok uzun yıllar önce tanıştığını savunan bir teori ortaya attılar. İnsanlar ve uzaylıların iletişim hâlinde bulundukları görüşü, 1960 yıllarında kamuoyunda sık sık tartışılan bir konu bile olmuştu. Erich Von Däniken’in Tanrıların Arabaları kitap serisi, sıkça gündeme düşen UFO haberleri ve 2001: A space Odyssey gibi filmler ortamı daha da kızıştırıyordu.
Tanrıların Arabaları?
1969 yılında psödoarkeoloji yazarı olan Erich von Däniken, Tanrıların Arabaları isimli kitabını yayımladı ve bu kitap gündemden düşmeyen “Uzaylılar var mı?” tartışmalarını alevlendiriyordu. Kitabındaki teori, binlerce yıl öncesinde dünya dışı varlıkların tıpkı bizim şu anki gibi gezegenler arası yolculuklar yapıp dünyamızı ziyaret ettiğini ve burada insanlara kendi teknolojilerini öğreterek antik dinleri etkilediklerini ortaya çıkardı. Däniken, böylelikle antik astronot teorisinin babası olarak biliniyordu. Bu teorileri destekleyen iki tür kanıt vardı. Bunlar; ilk insanların, gökyüzünden bazı zamanlar uzay gemileri ile inen ve bizim dünyamıza ait olmayan bazı varlıkları gördüklerini, gördükleri bu varlıkları da dinî metinlerinde, mağara duvarlarında ve uzaylılara benzeyen sanat eserlerinde anlatmaya çalışmışlarıydı. İkinci kanıt ise Mısır Piramitleri ve Stonehenge gibi antik arkeolojik buluntu veya eserlerinde üstün teknoloji ile matematiksel hesapların olduğuydu.

Günümüzde de devam eden kazı çalışmaları sonucunda birçok bilgi ve tartışma konusu gün yüzüne çıkıyor. Bulunan bu bilgiler biz insanlara, üzerinde yaşadığımız bu toprak parçasının altında sırlarla dolu bir dünya daha olduğunu gösteriyor. Bazı teorilere göre uzaylılar, binlerce yıl önce dünyamıza gelip burada o dönem yaşamış ve ilk çağ uygarlıklarına bilgi birikimlerini aktarmışlardı. Uzaylılar; birtakım söylentilere göre bilim, teknoloji ve mühendislikte çok geliştikleri için dünyamıza birçok eser ve yapı inşa ettiler.
“Antik Uzaylılar” Düşüncesinin Arkasındaki Irkçılık
Däniken’in yazmış olduğu bu kitaba baktığımızda dünya dışı varlıklar için öne sürülen savunmaların arkasında ırkçı fikirler olduğunu görebilmek mümkün olacaktır. Yazar, 1979 yılları arasında Tanrıların Ayak İzleri adlı kitabını yayıma aldı. Irkçı söylemlerini büyük bir cesaretle sergilediği kitap da aslında budur.
Erich Däniken’in kuramlarından birkaçı, History Channel‘daki Antik Uzaylılar gibi programlarda yer alabiliyor. Programın içerisinde fazlasıyla beyaz erkek komplo kuramcılarının, arkeolojik inşaların insan yapımı olup olmadığını sorguladığı ve hasara yol açabilecek sorular sorduğu görülüyor. Programa Ramy Romany gibi Mısırlı isimleri almaları bu durumu az da olsa hafifletmiş gibi.
Däniken, ırkçı görüşlerini devam ettirmeye kararlı olsa da Antik Uzaylılar programından para kazanmaya devam etmektedir. Aslında garip bir şekilde birçok Mısırlı bilim insanı bu durumun ırkçılıktan ziyade tuhaf bir şey olduğunu düşünüyor. Kahire’deki American University’den Salima Ikram, programı izleyen Mısırlıların bile programı gerçek olarak değil, fantastik olarak gördüğünü söylüyor, “İnsanların genellikle sıra dışı ve tuhaf olanı görmek istediğini düşünüyorum; gerçeklerle çok fazla ilgilenmiyorlar, fantastik olana ihtiyaç duyuyorlar. Çekilen filmlere ve popülerliklerine bakarsanız bunu anlayabilirsiniz.”
Antik Uzaylılar programının pek çok bölümüne çıkan University of Iowa’dan Robert Cargill, programın ırkçı fikirleri desteklemeye ilişkin olan rolünü şu şekilde açıklıyor:
“Pek çok beyaz insanın etnik ön yargıları var. Antik dünyanın muazzam başarılarının; gerçek yaratıcıları olan modern Mısırlılar, Iraklılar, Guatemalalılar, Perulular ve daha niceleri yerine uzaylılara atfedilmesinin arkasında aslında bu ön yargılar bulunuyor. Bir insanın antik uzaylı teorilerine inanması onu ırkçı yapmıyor; ancak koyu tenli insanların seleflerinin bu başarılara ulaşabilmesinin mümkün olduğuna inanmamak ve bu nedenle tüm başarılarını uzaylılara atfetmek, ırkçıdır.”
Antik Çağ, Uzaylılar ve Dünya
M.Ö. 720 – M.S. 375 yılları arasında dünya, Antik Çağ yaşamıştır ve bu süreç yaklaşık 1000 yıl kadar sürmüştür. Antik Çağ insanlık tarihi ile başlamış ve bu dönemde sözlü edebiyat, felsefe, şiir, tiyatro gibi birçok alanda gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönem içerisinde ismini hâlâ bildiğimiz birkaç ünlü filozof ve şairler yaşamıştır: Platon, Demokritos, Aristoteles ve Homeros.
İnsanlığın daha ilk zamanlarında devasa yapılar inşa edilmesi, en ince detayına kadar hesaplanması ve yapıların sahip olmuş olduğu teknoloji gerçekten o zamanlar mümkün müydü? Yoksa insanlar çok yüksek teknolojiye sahip olan uzaylılardan yardım mı aldı?
Bugün hâlâ tartışma konusu olan ve gizemini korumaya devam eden en önemli konulardan birisi: Mısır Piramitleri.
Neden Piramitleri Uzaylıların İnşa Ettiğine Dair Bir Teori Var?
Mısırlılar, 4500 yıl önce hükümdarları ve kraliçeleri için bu devasa anıtları inşa ettiler. Bu yapıları inşa etmek günümüz teknolojisiyle bile çok zor. Piramitlerin inşasında kullanılan her bir taşın ağırlığı nerdeyse 2 ton ağırlığındaydı. 20. yüzyılın başlarından itibaren bilim kurgu yazarları, Marslıları ve uzaylıları mühendislik ustaları olarak hayal ettiler. Atlantis’i hedef alan ilk uzaylı kuramları, uzaylı yapılarıyla ilgili düşünceleri ortaya çıkarmış olabilir. Uzaylıların var olduğunun en büyük kanıtı H.G. Wells’in başarılı yazılarının devamında geldi. Wells’in Dünyalar Savaşı kitabından etkilenen bilim kurgu yazarı Garrett P. Serviss, 1898’de Edison’un Mars’ı Fethi adlı kitabı çıkardı. Serviss, “Mars’ın devlerinin” 2 ton ağırlığındaki bu devasa taşları taşıyarak piramitleri inşa ettiklerini iddia etti.

Astronomik konfigürasyonu olan bu piramitlerin, Orion’un kemerindeki yıldızlarla aynı hizaya getirildiği söylenir. Orion Takımyıldızı, Ekvator bölgesinde Orion kuşağı denilen dört tanesi dörtgen, üç tanesi de bu dörtgen içinde eşik bir çizgi üzerine sıralanmış yedi yıldızdan oluşur.
Bilim insanları, piramitler hakkında net bir açıklama yapamıyorlar. Bu dönemde kölelik yaygın olduğu ve bulunan bazı insan kalıntılarıyla beraber bu eserlerin yapımında yaklaşık 200 bin insanın çalıştığı düşünülüyor. İşi astronomik kılan da piramidin üstünden geçen meridyenin karaları ve denizleri eşit iki parçaya bölmesi, piramidin dünyanın ağırlık merkezinin tam ortasında bulunması ve yüksekliğinin bir milyarla çarpımının Güneş ile Dünya arasındaki mesafeyi vermesidir.

Nazca Çizgileri
Ant Dağları ile Güney Peru’nun Pasifik Okyanusu kıyıları arasında bulunan 80 kilometrelik bir çölden bahsediyoruz. Bölgede bulunan bu devasa çizgiler, uzun yıllardır arkeologlar için merak konusu.
İlk kez 1927 yılında harita uzmanı olan Toribio Mexta ve ekibinin bir keşif uçuşu sırasında keşfedilmiştir. Bu enteresan, geometrik, insan ve hayvana benzeyen figürler bakanları hayrete düşürecek şekildedir. Balina, pelikan, sinekkuşu gibi hayvan figürlerinin yanı sıra o bölgede yaşamayan bir maymun şeklini gösteren çizgiler bile mevcuttu.

Teotihuacan
Teotihuacan, Kolomb öncesi Kuzey Amerika’nın en ünlü kenti olarak bilinmektedir. Bu şehrin Tanrılar Şehri olarak anılmasındaki sebep ise efsaneye göre şehirde insanlıktan önce Tanrıların yaşıyor olduğu düşüncesidir. Meksika’da yer alan bu terk edilmiş antik şehrin neden terk edildiği ve en önemlisi de kim veya kimler tarafından yapıldığı hâlâ bilinmemektedir. Buradaki tapınakların 2000 yıldan uzun bir süre önce inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. En büyük 6 şehirden birisi olan Teotihuacan, İ.Ö. 150’li yıllarda kurulmuş ve terk edilmiştir.

Mısır’daki piramitlerle neredeyse pek bir farkı bulunmamaktadır. Gizemini çok büyük ölçüde koruyan bu antik şehir, çoğunlukla arkeolojik kazılarla birlikte az bir bilgi biriktirebilmiştir. Şehrin doğusunu ve batısını ayıran bir “ölüler yolu” bulunmaktadır. Bir tarafta Güneş, diğer tarafta Ay Piramidi bulunur. Burada yaşayan bir uygarlık olan Aztekler, buranın kutsal bir bölge olduğunu ve Tanrıların burada yaşadıklarını düşünmüşlerdir. Bu yapı da tıpkı piramitlerde olduğu gibi Orion Takımyıldızı’nın yeryüzündeki işaretini temsil ediyor.
Kaynakça
Arkeofili, Sahte Arkeoloji ve Antik Uzaylıların Arkasındaki Irkçılık, Pelin Su Ünal, 2020
Bilimoloji, 2500 yıllık bir gizem: Nazca çizgileri, 23 Kasım 2017
Gizemli Dünyam, Tanrılar Şehri Teotihuacan, 8 Temmuz 2018
Orion Ufo Research Center, Antik Mısır’da Orion Bağlantısı, 7 Aralık 2018
Orion Ufo Research Center, Antik Uzaylılar, Muhammet Algan, 1 Ekim 2021
İnovax, Antik Uzaylılar, 25 Aralık 2018
Hyperallergic, Pseudoarchaeology and the Racism Behind Ancient Aliens, Sarah E. Bond, 13 Kasım 2018