Kadınlığın öyküsü Pandora mitiyle başlamıştır. Prometheus, tanrılardan ateşi çalıp insanoğluna verdiğinde Zeus, onu cezalandırmak için ilk kadını yaratmıştır. Tanrıların Doğuşu’nda Hesiodos, dünyanın bir arı kovanı olduğunu ve bu kovanda iki varlık olduğunu söyler; ilki çalışıp üreten bal arısı diğeri ise onun emeğini sömüren asalak arıdır.
Hesiodos’a göre kadınlar asalak arılardır, yoksulluğu hiç sevmezler, zenginlikten, rahatlıktan hoşlanırlar. Nasıl ki bal arıları her gün, gün batımına değin didinip durur ve apak petekleri doldurur da kovandan hiç çıkmayan asalak arılar onların bu didinmelerinin, emeklerinin ürünüyle karınlarını doldurularsa; kadınlar da böyledir Hesiodos’a göre.
Zeus, kadınları yalnızca kötü ve kederli işlere ortak etmiştir (Çoraklı 48). Antik dönem Yunan kadınları, Pandora’da olduğu gibi yaratılışa dair mitlerde ve geç dönem mitlerinde Helen’in neden olduğu savaşlarla birlikte felaketin nedeni olarak gösterilmiştir. Bu çerçevede, Troya kentinin Akhalar tarafından yerle bir edilmesi Helen yüzünden meydana gelmiş bir olay olarak görülmüştür (Karaaslan 163).

Klasik Dönem
Klasik dönem içinde Antik Yunan’daki kadınların toplum içindeki rolünü bölgesel olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Özellikle Atina ve Sparta şehirleri arasında kadına gösterilen tutum oldukça farklıdır.

Giyim
Antik Yunanlı kadınların tipik kıyafetleri chiton, peplos, himation, chlamys gibi parçalardan oluşurdu. Kadınlar ve erkeklerin giyimi çok farklı olmamakla beraber kadınlar göğüslerine strophion denen parçayı giyerlerdi; ancak günümüzdekinden farklı olarak bu bir iç çamaşırından çok dışa giyilen normal bir kıyafet gibiydi. Atinalı kadınlar vücutlarını tamamen örtmeye yönelik kıyafetler giyerken, Spartalılar bu konuda daha özgür bir tutum sergiliyordu.

Antik Yunan kadınları, kıyafetlerini mücevherlerle ve makyajla tamamlarlardı. Onlar için kozmetik çok önemliydi. Öyle ki kozmetik kelimesi, Yunanca uyum, düzen ve sakinlik anlamları bulunan kosmetikos’tan gelir. Açık ten beğenilirdi; bu yüzden kadınlar yüzlerini fucus denilen zehirli bir maddeyle boyamış ve çoğu da bu sebeple yaşamını yitirmiştir. Fondöten ve nemlendirici için ise balı zeytinyağı ile karıştırmışlardır hatta Minoslu kadınların bal ve süt içinde banyo yaptıkları söylenir.

Evlilik
Atina’daki kadınlar, doğumlarından ölümlerine dek kyrios denilen erkek bakıcılara emanet olarak görülmüşlerdir. Bu kişiler kız çocuğun babası; eğer babası öldü ise amcası; evlilikten sonra ise kocasıdır.
Atina’da evlenmek isteyen kızların adayı kyrioslar tarafından seçilirdi. Evliliğin amacı soyun devamı olarak görülmekteydi ve bu, toprağa tohumlar ekmeye benzetiliyordu. Epaulia olarak adlandırılan evliliğin üçüncü gününde tanıdıklar tarafından gelin için hediyeler getiriliyordu. Bu hediyeler arasında parfüm ve kıyafet gibi eşyalar yer almaktaydı.

Birçok kaynak Atinalı kadınların mülkiyet hakkı olmadığını belirtiyor. Evlendiklerinde çeyize kyros sahip oluyordu ve çeyizin içindekileri dilediğince satabiliyor yahut kullanabiliyordu, bu bir çeşit ipotek yerine geçmekteydi. Boşanma ya da kocanın ölümü durumunda kalan miktar kadının ailesine teslim edilirdi.
Spartalı kadınlar, Antik Yunan’ın diğer bölgelerinde hiç olmadığı şekilde saygı ve itibar görüyordu. Spartalı erkekler zamanının neredeyse hepsini askeri eğitimde geçirdiği için onların yokluğunda kadınlara da çiftlikle uğraşmak düşüyordu. Bu durumun getirileri Spartalı kadınlar için büyük oldu; MÖ 4. yüzyıla kadar kadınların Sparta topraklarının %35-%40’ına sahip olduğu tahmin ediliyor. Bununla birlikte Helenistik Dönem’de, en varsıl Spartalıların kadınlar olduğunu, kendi mülklerinin kontrolünü sağladıklarını söyleyebiliriz.

Spartalı kadınların, Atinalıların aksine yirmi yaşından önce evlendikleri nadir görülürdü. Çeyize daha az önem verilirdi. Boşanma ise kadının şahsi eşyalarını ve çocukların vekaletini alması ve tekrar evlenmeye zorlanmaması kadar basit ilkelerden oluşurdu.
Gortina’da ise erkek çocuğu olmadan ölen erkeklerin kız evlatları patroikos olarak adlandırılırdı. Erkek çocuk doğurmanın öncelikli bir görev olduğu bilinciyle on iki yaşındayken evlenebilirlerdi. Öncelikli olarak, yaşlarına orantılı şekilde amcaları ya da baba tarafından olan kuzenleri tarafından istenebilirlerdi. Eğer patroiokos bunlardan biri ile evlenmek istemez ise kendi aşiretinden olup da evlenmek isteyenler arasından istediğini seçmekte özgürdü.
Kız evlatlar aynı zamanda mirasla mülk sahibi olabilir, erkek kardeşi varsa ondan daha az olsa da erkek kardeşe miras kalan ev, büyükbaş hayvan gibi malların yarısına yakın bir miktarını alabilirdi. Tıpkı erkek kardeşi gibi hem babadan hem de anneden mirasçı olabilirdi ancak Gortina’da çeyiz adeti bulunmadığı da unutulmamalıdır. Bir baba kızı için düğünde hediye verebilirdi ancak bu hediye mirasın belirlediği sınırlar içinde kalmak zorundaydı.
Bir adam öldüğünde ve eşi dul kaldığında ise kadın isterse yeniden evlenebilir ve mülk sahibi olabilirdi (Blundell 159).
Eğitim
Antik Yunan’da birçok kadının ev ile ilgili konular dışında eğitimsiz olduğu bilinmektedir. Kadınlar, genelde evde anneleri tarafından eğitilirlerdi. Okuma, yazma, aritmetik, örgü, nakış, şarkı söyleme, dans etme ve bir enstrüman çalma gibi konularda eğitim görüyorlardı ancak Antik Yunanistan’ın geri kalanın düşük eğitim oranına kıyasla Spartalı kızlar daha şanslıdır çünkü tıpkı erkeklerde olduğu gibi fiziksel ve akla dayalı eğitim alabiliyorlardı. Protagoras’ta Platon, Sparta’da sadece erkekler değil kadınların da entelektüellikleri ile övünebildiklerinden söz eder. Kızlar da erkekler gibi güreş, koşu gibi sporlardan yararlanabilirdi.

Doğum Yapmak
Doğum yapan kadın muhtemelen doğumda gerçekleşen kanama yüzünden kirli olarak görülür, saf ve temiz olarak nitelendirilmezdi. Üstelik sadece kendisi kirli değil, evin içindekileri de üç gün boyunca kirletmiş bulunuyordu; ancak bu kişiler evden çıkınca kirli sıfatını başkasına bulaştırmış olmuyordu.
Doğumu yaptıran ebe figürü önemliydi. Plato Theaetetus’ta Sokrates’in annesinin ebe olduğunu belirtmiştir. MÖ 4. yüzyıla ait Phanostrate adlı bir ebenin mezarında, onun hem ebe hem de doktor olduğu kabul edilmiştir. Atinalılar Amphidromia adlı kutlamanın beşinci günü bebeği ebeye teslim ederler, ebe ise ellerini yıkayıp bebeği evin ocağına götürür, ateşin etrafında dolaştırırdı ve bu kutlama sonucu bebeğin isim seremonisi gerçekleştirilirdi.
Spartalılar asker-millet olduklarından bu şekilde yaşamanın annelik içgüdüleri üstünde olumsuz etkisi yadsınamaz. Bir anneye beş oğlunun savaşta öldüğü söylendiğinde “Bana bunlardan söz etme, Sparta’nın kazanıp kazanmadığı söyle” tepkisi alınırdı. MÖ 371’de yapılan Leuctra Savaşı’nda şehit düşenlerinin annelerinin yüzlerinde gülümseme ile bunu gurur kaynağı olarak gördükleri bilinir.
Erkek çocuk doğurmak Sparta ordusunda erkek bir savaşçı olmakla eş değerdi. Doğum sırasında ölen kadınla savaşta ölen erkek aynı derecede onur sahibiydi ve mezar taşlarında bu şekilde anılırlardı.

Ölüm
Ölümde de doğumda olduğu gibi ceset ile ilintili olmak kirlenmek olarak görülmüştür. Ölen kadının kirlettiği kadınlar, bunlar kişinin annesi, kızı, kız kardeşleridir, dışında ölen kişinin evine gitmezdi. Bu kişiler ancak baştan aşağı su ile yıkandıklarında temizlenmiş olarak kabul ediliyorlardı.
Kaynakça
- Çoraklı, Eyüp.”Hesiodos’ta Ergon”. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi, 2008.
- Blundell,Sue. “Women in Ancient Greece”.”Sparta and Gortyn”. Harvard University Press, 1995.
- Chrystal, Paul.”Women in Ancient Greece”. Fonthill Media,2017.
- Karaaslan, Derya.”Antik Yunan’da Kadın Olmak”. Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1. 2:159-174.
- MacLahlan, Bonnie.”Women in Ancient Greece”. Continuum International Publishing Group, 2012.