Easy A, Friends With Benefits ve Peter Rabbit isimli filmleriyle tanınan yönetmen Will Gluck‘ın romantik severler tarafından merakla beklenen, 2023’ün sonlarında izleyiciyle buluşan yeni romantik-komedi filmi ”Anyone But You” oldu. Başrollerinde son zamanlarda hepimizin adını sıkça duyduğu Sydney Sweeney ve Glen Powell yer almaktadır. Film aynı zamanda İngiliz şair ve oyun yazarı William Shakespeare‘nin ”Much Ado About Nothing” isimli oyunundan esinlenilerek çekilmiş.
Film, bir kafede tamamen tesadüf eseri bir şekilde tanışan Bea ve Ben’in kısa süreli sohbetinden sonra birbirlerinden etkilenip randevuya çıkmalarıyla başlıyor. Birbirinden oldukça etkilenen bu iki kişinin iletişimi, güzel geçen birkaç saatinde ardından sebepsiz bir şekilde kopuyor ve uzun süre birbirlerini görmüyorlar. Bir süre sonra, Avustralya’da bir düğünde beklenmedik bir şekilde tekrar karşılaşan bu ikili bir süre sevgili taklidi yapmak zorunda kalıyor. İkilinin maceraları da işte tam bu noktada başlıyor.
(Buradan sonra okuyacaklarınız spoiler içerebilir!)
Aşk Tesadüfleri Sever

Filmin giriş sahnesinde klasik romantik-komedi unsurları görüyoruz. Bea tuvaleti kullanmak için bir kafeye giriyor fakat kullanmasına izin verilmiyor, ardından o esnada sırada bekleyen Ben durumu fark ediyor, ona yardımcı oluyor ve aslında bu şekilde tanışmış oluyorlar. Ardından tuvalete giren Bea yakın bir kız arkadaşıyla konuşup onu kurtaran adamdan ne kadar etkilendiğini anlatmaya başlıyor, tam o sırada ise birkaç sakarlık yaşıyor ve bu durumdan kurtulmaya çalışıyor.
Bu sahnedeki tesadüf eseri tanışma, esas kızın sakarlıkları, hemen yakın arkadaşını arayıp ona haber verme ihtiyacı duyması hepimizin izlemeye alışkın olduğu sahneler aslında. Bea’nin tuvaletteki halleri izleyenlerin yüzünde bir tebessüm bırakmıştır eminim. Film ilk çıktığında da sosyal medyada en çok bu kafedeki sahneden kesitler gördük hepimiz. Ben bir romantik-komedi filmi için başarılı bir giriş olduğunu düşünüyorum.
Beklenmedik Randevu

Birbirlerinden etkilenerek randevuya çıkmaya karar veren ikilimiz saatlerce sohbet ediyor ve harika zaman geçiriyor, birbirlerine kimseye söylemedikleri ya da hakkında çok az konuştukları şeyleri bile söylüyorlar. Burada aslında izleyiciye verilen mesaj birbirlerine karşı o an hissettikleri şeyin sahte bir şey olmadığı, gerçek hisler olduğu yönünde. Aşkın insanlar üzerinde ”sırlarını anlatma” isteği yarattığını filmde görmek benim hoşuma gitti açıkçası.
Ben’in evinde uyuyakaldıkları gecenin ardından sabah Bea evden çıkıp gidiyor. Sonra pişman olup geri dönse de Ben’in onun arkasından söylediği sözlere şahit oluyor ve uzunca bir süre birbirlerini görmüyorlar. Altı ay sonra karşılaşan ikilimiz öğreniyor ki Ben’in en yakın arkadaşı Claudia ve Bea’nin kız kardeşi Halle sevgililer. Düğünleri Avustralya’da gerçekleşecek, dolayısıyla Bea ve Ben de dahil en yakınları uçakla Avustralya’ya gidiyor ve orada hep birlikte bir evde kalıyorlar. İkilinin birbirinden bu kadar nefret ettiğini fark edenler de onları bir araya getirmeye çalışıyor. Durumu fark eden Bea ve Ben de onlara karşı bir oyun oynuyor ve birlikte oldukları yalanını söylüyor. Aynı zamanda Ben’in eski flörtü Margaret ve Bea’nin eski nişanlısı Jonathan da beklenmedik bir şekilde onları bu evde karşılıyor. İşte size Bea ve Ben’in kafasını karıştırmaya yetecek bir durum daha. Filmdeki olaylar da aslında burada başlıyor denilebilir. Birbiri ardına gelen sakarlıklar, talihsizlikler sonucu oluşan komik olaylar izliyoruz.
Denizde Romantizm

Filmin ortalarında hep birlikte prova yemeği için tekneyle denize açılıyorlar. Bu esnada Ben ve Bea da ilişkilerini inandırıcı kılmak adına Titanik filminden hepimizin bildiği Jack ve Rose‘un meşhur hareketini yapıyorlar. Bu esnada Bea denize düşüyor ve Ben de ardından onu kurtarmak için atlıyor. Teknedekiler onları fark edene ve yardım ulaştırana kadar bir yere yüzüp orada bekliyorlar. Bu esnada ise konuşacak vakit buluyorlar ve en başta, o ilk tanıştıkları günde neler hissettiklerini, neden iletişimlerinin koptuğu hakkında konuşuyorlar. En sonda da bir helikopter geliyor ve onları kurtarıyor.
Ben bu kısmı fikir olarak beğendim aslında. Tüm o düğün telaşından ve karmaşasından uzak bir yerde, baş başa, kimseyi bir şeye inandırma zorunlulukları yokken her şeyi filtresiz bir şekilde konuşuyorlar. Ama bunun gerçekleşme şeklini çok yaratıcı bulmadım açıkçası, daha farklı bir şekilde de yazılabilecek bir sahneydi.
Muhteşem Kutlamaya Doğru
Denizden kurtulduktan sonra harika vakit geçiren bu ikilimizin arasını bozan ise bu sefer Ben oluyor. Film esnasında fark edeceksiniz ki birbirlerine karşı fikirleri anlık olarak çok fazla değişiyor ve düzgün iletişim kuramadıkları için bir türlü yol alamıyorlar. Düğüne çok az zaman kala yine Ben ve Bea’nin bir tartışması esnasında düğün pastası devriliyor ve bazı sırlar açığa çıkıyor. Bu da bardağı taşıran son damla oluyor aslında. Ben ve Bea’nin savaşı, evlenecek olan bu iki insanın mutluluğuna sürekli ket vuruyor.
Sahneler arası geçişlerin bu kadar hızlı olması ve her şeyin bu kadar çabuk değişmesi beni yordu izlerken. Tam bir olaya, duruma adapte oluyorsunuz fakat biri geliyor ve o durum artık başka bir şeye evriliyor. Daha sakin bir akışta bunlar yansıtılmış olsaydı belki izlerken daha çok keyif alabilirdim.
Sydney Opera Binası ve Final

Yaşanan tüm aksiliklere rağmen en sonunda düğün günü gelip çatıyor ve herkes Claudia ve Halle’nin mutlu günlerinde onların yanında olmak için toplanıyor. Yine birbirlerinden uzaklaşan ve her ne kadar birbirlerine karşı duyguları olsa da bunu bastırmayı seçen Ben ve Bea ikilisi de orada tabii ki. Bea düğündeki dans esnasında Margaret ve Ben’in yakınlaşmasına şahit oluyor ve sonradan öğreniyor ki aslında bu da tamamen bir yanlış anlaşılmadan ibaret. Tüm morali bozuluyor ve ağlayarak orayı terk ediyor. Ben de durumu öğrenince Bea’nin arkasından gidiyor ve biz Sydney Opera Binası’nın önünde mutlu bir final sahnesi izleyerek filmi kapatıyoruz.
Filmde bütün bu yanlış anlama, sakarlık, iletişimsizlik durumlarına gereğinden fazla yer verilmiş bana kalırsa. Tabii ki çoğu başarılı romantik-komedi filmi de barındırıyor bu unsurları ama sanırım artık 2020’li yıllarda bu tarz durumlara çokça yer vermek biraz demode ve tahmin edilebilir sahneler ortaya çıkarıyor. Beni sıkan şey de bu oldu açıkçası.
Bir romantik-komedi sever olarak bu filmi ortalama buldum. Evet üzerine düşünülmüş ve iyi sahneler de vardı ama bütününe baktığımızda birbirini tekrar eden ve tahmin edilebilir de çok sahne vardı.
Girişte, Ben’in evinde sohbet ettikleri sırada Bea’nin hukuk okuduğunu ama asıl istediği şeyin bu olmadığını açıkça, tereddüt etmeden Ben’e söylemesi beğendiğim detaylardan biriydi. Yine Ben’in de normalde çok sık bahsetmediği annesinden Bea’ye bahsetmesi, birbirlerine karşı kısa sürede böyle bir güven hissetmeleri benim gibi bir ”hopeless romantic” in seveceği türdendi. En sonda kapanış sahnesinde de tüm oyuncuların farklı farklı sahnelerde Ben’in ”rahatlama şarkısı” olan ”Unwritten” eşliğinde dans etmesi ve bunun bir klip gibi gösterilmesi çok hoşuma gitti.
Özetleyecek olursak eğer romantik-komedi türünde vakit geçirmelik izleyecek bir film arıyorsanız izleyin derim. Çok büyük bir beklentiniz olmasın, benim için çok başarılı olmayan fakat keyifli, vakit geçirmek için izlenecek türden bir filmdi. Tüm ”hopeless romantic” lere iyi seyirler.
Kaynakça
IMDb. Anyone But You (2023). Web .17.09.2024
Kapak Görseli: What’s On Netflix