“Arkas Koleksiyonu’nda Pencere” sergisi, pencereyi mimari bir öğe olmanın ötesine taşıyarak, pencereleri tuvaller içindeki anlamlarıyla yorumlamaya odaklanıyor. Ortaya çıkan kapsamlı resim seçkisi, 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Türkiye’den ve yurt dışından çeşitli sanatçıların resmettiği pencerelerin tuvaldeki temsilinin peşine düşüyor.
Serginin tanıtım broşüründe pencerenin sanattaki temsiline dair şu ifadelere yer veriliyor: “Pencere, perspektif araştırmalarındaki rolünden sembolik kullanımına, sanatta aynı anda birçok formda karşımıza çıkan bir motif olmayı sürdürür. Resim, sanatçının dünyaya açılan penceresidir. Resim sanatında dış dünyayı içerinin bir parçası haline getiren pencereler; kimi zaman umut, özlem ya da özgürlük gibi en derin duyguları sembolize ederken, kimi zaman hayatın ve varoluşun temsili olarak karşımıza çıkar.”

Sergide Hangi Sanatçılar Yer Alıyor?
“Arkas Koleksiyonu’nda Pencere” sergisi; Jean-Léon Gérôme, Jean-Baptiste Greuze, Paul Signac, John Atkinson Grimshaw, William Adolphe Bouguereau, Henri Le Sidaner, Albert Marquet, Édouard Frédéric Wilhelm Richter gibi sanatçıların eserlerini bir araya getiriyor. Ayrıca farklı dönem Türk ressamları olan Hoca Ali Rıza, Şevket Dağ, Namık İsmail, Nuri İyem ve Yalçın Karayağız gibi değerleri sanatçıların eserlerini de ağırlıyor.
Sergi hakkında kısa bir bilgilendirme yaptık. Bundan sonraki kısımda da dilerseniz sizler için gezip, değerlendirdiğimiz sergiden izlenimlerimizi paylaşmaya, pencerelerin mekan içinde mekan yaratan ufkunu sanatın içinden izlemeye geçelim!

Mekan İçinde Mekan Yaratmak
İç mekandan dış mekana, dış mekandan da iç mekana geçiş yapma işlevi üstlenen pencereler, mekan içinde mekan yaratıyor. Resim içine konumlandırılan pencereler, iç ve dış diyalektiğini kurguluyor. Pencere, dış mekan ve iç mekan arasında çift yönlü bir geçiş sağlıyor. Mekanlar arası geçiş, içerideki figürlerle dışarıdaki figürleri karşı karşıya getiriyor. Böylece, içeride dışarıdan yalıtılmış figürler yerleştirildikleri mekan içinde bir başka mekanı deneyimleme fırsatı buluyor. Pencere, geçirgen yapısıyla, dış ve iç ayrımını ışık faktörünün resme yerleştirilme biçimiyle törpülüyor. Dışarıdaki ışık, içerideki mekana yerleştirildiğinde esas mekana ait betimlemeler görünür kılınıyor. Işık, tam tersine, dışarıya yerleştirilen bir figürün iç mekan hakkında fikir sahibi olmasında da önemli bir rol üstleniyor. Dolayısıyla bu sergide, pencerenin mekan kurgusundaki yerini belirleyen en önemli faktörlerin başında ışık kullanımı geliyor.

Mekandaki Figürlerin Ruhu Olarak Işık
Bu sergideki eserlerde ressamın ışığı kullanma biçimi, izleyicinin resmin içine yerleştirilen figürleri tanımaya çalışırken hangi noktaya ne kadar bakacağını belirleyen önemli bir teknik olarak karşımıza çıkıyor. Işık, tablolar içindeki nesneler etrafında olduğunu varsaydığımız rüzgar gibi dış faktörlerin hareketini de izleyiciye yansıtıyor. Işığın nesneler etrafında dolaşıma sokulma biçimi ya da nesnelere teması varsayımlarla var olan hareketi ortaya çıkarıyor. Durgun, stabil, sabit olan ışığın döngüsünde bir ruha bürünüp esneklik kazanıyor. Işıkla yaratılan akışkanlık, sıcak ve soğuk mekanları kurgularken izleyiciye fikir veriyor. Pencerenin arkasından yansıtılan ya da pencere arkasında birikmiş ışık iç mekanı dış mekan karşısında sıcak ve domestik kılıyor. Dış mekanda bırakılan figür pencerenin sınırları dahilinde iç mekana açılan boşluk kadar tahmin yapma fırsatı buluyor.

Figür ve izleyici her ne kadar, pencerenin sınırları dahilinde iç veya dış mekan hakkında fikir sahibi olabilse de, mekanı tanıma süreci ışığın işlevlerinden bağımsız düşünülemiyor. Işık, pencere üzerindeki esnekliği nedeniyle yansıma işlevini tamamlayıcı bir tol oynuyor. Eserlerde ayna, su ve taş zemin yansımanın tamamlayıcı unsurları olarak kullanılıyor. Doğal ışık kaynakları arasında gösterebileceğimiz güneş ve ayın yanı sıra yapay ışık kullanımını da gözlemlediğimiz eserlerde ışık; serbest ya da bir nesne içinden yayılacak biçimde mekan içinde dolaşıma sokuluyor.

Mekana Davet Edilen İzleyici
Sergide yer alan eserlerde izleyici çoğunlukla figürlerin ev içi halleriyle karşılaşıyor. Pencere önünde resmedilen figürleri kimi zaman dikiş dikerken kimi zaman da bir enstrümanın başında görüyoruz. Mekanın kendi başına sergilendiği eserleri görmek de mümkün. Kendi başına bir mekan olarak bu sergide, bir senato salonunu da görebilirsiniz, bir camiyi de. Mekanın kendi başına resmedildiği eserlerde, ışık ve pencere ilişkisinin mekan içindeki kurgusunu nesneler üzerindeki kullanımıyla çözümlemek mümkün. İnsan figürlerinin resmedildiği tablolarda ise figürlerin duyguları, eylemleri ve nesnelerle ilişkisi odak haline geliyor. Neyin odak haline geleceğini veya detayların gizemini ise pencerenin mekan içinde konumlandırılma biçimi belirliyor. Pencereden içeri giren ışık, figürlerin ya da nesnelerin görünürlüğüne müdahale etmek için kullanışlı bir teknik olarak karşımıza çıkıyor. Işığın mekan içinde yatay ya da dikey olarak dolaşıma sokulduğu eserlerde, eserin resmedildiği döneme dair ayrıntıları da yakalamak mümkün. Bunlar içinde modanın, mimari üslubun, peyzajın, mesleklerin, uğraşılan işin, sokak hallerinin dönem kültürünü yansıtmak için bilinçli olarak seçildiğini, işlendiğini söyleyebiliriz.

İzleyici olarak bazen eserdeki figürlerle birlikte dışarıda kalacağınız bazen de içeriden dışarıya bakacağınız bu sergide, sanatta mekan kurgusunda pencere önemli bir işlev üstleniyor. Sizler de, pencerenizi sanata açmak istediğiniz bir günde sergiyi ziyaret edebilirsiniz. 17.03.2023 – 23.07.2023 tarihleri arasında Arkas Sanat Merkezi’nde gösterimde olan sergiyi pazartesi hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezebilirsiniz.