Attack on Titan (Shingeki No Kyojin) benim en sevdiğim anime dizi. Hatta dürüst olmak gerekirse şimdiye kadar izlediğim tek anime dizi. Yıllar önce bana büyük bir heyecanla önerildiğinde titanlarla mücadele eden insanların hikayesini izlemeyi hiç cazip bulmamıştım. Fakat bir şans verdiğimde aslında oldukça şaşırtıcı, zengin ve dolu dolu bir içerikle karşı karşıya kaldığımı anladım ve deyim yerindeyse kalbimi adadım. Bugünlerde ise vaktimin haddinden fazla bir kısmını Attack on Titan tepki videoları izleyerek geçiriyorum. Olaylara daha hakim olarak seriye yeniden başlamanın animeye olan hayranlığımı daha da büyüttüğünü görünce duygularım, düşüncelerim içimde kalmasın, bu yazıya da taşsın istedim ve bana göre Attack on Titan’ı unutulmaz kılan özelliklerden beşini derledim.
Not: Yazıyı elimden geldiğince spoilersız hazırlamaya özen gösterdim, dolayısıyla animeyi izlememiş olsanız bile okumaya devam edebilirsiniz.
1-Karmaşık ve Zengin Olay Örgüsü
Dilimize Titana Saldırı şeklinde çevrilen Attack on Titan, ölümcül titanların dehşeti altında duvarların ardında yaşamaya mahkum bir halkı ve bu halkın özgürlük mücadelesini konu alıyor. Sezonlar ilerledikçe konu, iç içe geçmiş su halkaları gibi kendi çevresinde genişliyor ve tüm bu süre boyunca birbirinden alakasız görünen pek çok detay, yapboz gibi birbirini tamamlayarak beklentileri aşan bir bütünlük sağlıyor.
Dizinin en keyifli yanlarından birinin bitmeyen sürprizleri olduğunu söyleyebilirim. Aslında olayların başından sonuna değin cömertçe yerleştirilmiş ipuçları, seyirciye pek çok tahminde bulunma imkanı tanıyor ve bu parçaları bir araya getirme uğraşı, kendi başına bir tatmin sağlıyor. Bununla birlikte tüm bu detayların asıl mahiyeti, tablonun bütününe bir kez bakıp da animeyi ikinciye izleyince ortaya çıkıyor. Bu da animeye her izlediğimizde yeni bir katmanıyla tanıştığımız bir derinlik katıyor.
2-Ele Aldığı Temalar

Attack on Titan; özgürlük, savaş, ırkçılık, insanın doğası, fedakarlık, kader gibi insanlığa dair pek çok temayı ustalıkla işliyor. Bu temaları yalnızca bir grup ana karakter üzerinden ele almaması, toplumsal dinamiklerdeki dönüşüm ve kırılmaları da kurguya dahil etmesi ve toplumsal olanla bireysel olan arasındaki ilişkiyi öne çıkarması, benim bu animeye dair en sevdiğim şeylerden biri. İnsanın titanla, insanın insanla, insanın kendisiyle mücadelesini ekranlara taşıyan yapım, “Gerçek düşman kim?” sorusunu gündeme getiriyor ve seyircinin etik ikilemler üzerine düşünmesine alan tanıyor. Bu düşünce egzersizleri seyirciye içine doğduğumuz dünyada olan bitenler üzerine düşünmek için de bir hazırlık imkanı veriyor.
3-Karakterlerde Derinlik ve Çok Seslilik

Bu animede her bir karakter kendi içinde bir yıldız. Her karakterin bugününü şekillendiren bir geçmişi, kendine özgü bir motivasyonu, zaafları, sırları, kendi dönüşüm hikayesi ve karakterini eşsiz kılan detayları var. Karakterlerin bu kadar canlı ve gerçek olması seyircinin onlarla bağ kurmasını kolaylaştırıyor ve insanın doğasını farklı şartlar altında inceleme imkanı veriyor. Aslında tüm kalıplara ve önyargılara karşın insanların etiketlerinden ya da görüntülerinden ibaret olmadığına çarpıcı örneklerle şahit oluyoruz. En güçlülerin de korkabileceği, en masumların da zulmedebileceği, en zayıfların kahraman olabileceği, en kötülerin sempati toplayabileceği bir dünyayla, yani kendi dünyamızın sadece bir parça doğaüstü bir versiyonuyla karşılaşıyoruz.
4-Nefes Kesen Animasyon

Animedeki bazı sahnelerin görsel gücü ve bununla yarattığı etki o kadar büyük ki bu konuya da ayrı bir başlık açmak istedim. Dizideki manzara betimlemeleri oldukça güzel ve etkileyici ama ben özellikle aksiyon sahnelerini çarpıcı buluyorum. Normalde aksiyon izlemeye bayılmasam da bu dizideki bazı dövüş sahneleri o kadar iyi ki izlerken tekrar tekrar başa sararken buluyorum kendimi. Bu sahnelerde her bir hareketin tasarlanışına ve uygulanışına hayranlık duyuyorum. Buna ek olarak titanların görsel betimlemeleri seyircide o dehşeti uyandırma konusunda bence gerçekten başarılı.

İnsanların güçlü duygusal tepkilerinin de mimiklerinde başarıyla yansıtıldığını düşünüyorum. Benim animelere mesafeli olma sebeplerimden biri, sık sık durumla orantısız duygulara kapılan karakterlerin birkaç çizgiye indirgenmiş abartılı yüz ifadelerini görmek ve buna eşlik eden aşırı tizleşmiş sesleri duymak istemememdi. Attack on Titan’da ise abartılı diyebileceğim tepkiler çok ölçülü kullanıldığı için bu tepkiler kullanıldığında atmosferin kasvetini dağıtarak seyirciyi gerçekten şaşırtıp güldürebiliyor.
5-Efsanevi Müzikler

Kullanılan müzikler, dizinin yarattığı etkide oldukça belirleyici bir rol üstleniyor. Dizide yer verilen parçalar; sahneleri gerilim, dehşet, dram, kahramanlık ve umut gibi duyguların farklı tonlarına boyayarak bu anları unutulmaz kılıyor. Dizinin her sezonda ve hatta bazen sezon içinde değişen açılış ve kapanış parçaları da bu büyünün bir parçası. Çoğunlukla yüksek enerjili ve çok sesli açılışlara daha yumuşak ve sakin kapanışlar eşlik ediyor ama istisnai durumlar da mevcut. Sezonun tonunu belirleyen bu şarkıların sözlerinin animenin ne kadar büyük bir kısmına dair ipuçları barındırdığını fark ettiğinizde ise şaşırabilirsiniz.

Açılış şarkılarından benim en çok sevdiğim ise dördüncü sezonun parçalarından Boku no Sensou (My War). Savaşa giden askerlerin uygun adım ilerleyişi gibi bir tempoya, şarkı söyleyen çocukların sesi karışıyor ve tüyler ürperten bir çocuk asker çağrışımı yapılıyor. Çocukların masumiyeti ile şarkının karanlığı karşı karşıya gelerek çarpıcı bir tezat yaratıyor. İlerledikçe çılgınlaşan gerilimli şarkının sonuna gelindiğinde bir “canavar”, savaşını sahipleniyor ve çocuklar tarafından mimleniyor.
Etkileyici müzikleri, epik sahneleri, detaylı olay örgüsü, ele aldığı önemli konular ve unutulmaz karakterler benim için Attack on Titan’ı muhteşem bir anime yapıyor. Bu listeye aklıma kazınan düşündürücü replikleri ve seslendirme sanatçılarının duyguları yansıtmadaki başarısını da eklemek isterim. Eğer bu dizi sizin de ilginizi çektiyse hiçbir araştırma yapmadan, spoilerlardan uzak durmaya gayret ederek hemen izlemeye başlamanızı tavsiye ediyorum. Animelere karşı önyargılarınız varsa bile bu özenli ve kaliteli yapıma bir şans verdiğinizde fikrinizin değişeceğine inanıyorum.
Dünya zalim ama özgürlük ve sevgi sizinle olsun!