“Şiirin kelimelerle değil, imgelerle yazıldığını bilen şairler için, kelime, diyalektik bir ilişkiler yumağıdır; bir kere, anlatacağı imgeyle ikincisi aynı imgeyi anlatmakla görevli öteki kelimelerle, üçüncüsü mısra içindeki özel şiir içindeki genel ses uyumuyla, dördüncüsü imgelerarası birlik ve karışıklıkların gelişme süreciyle bağlantılıdır. Çünkü (…) Kelimenin önemi, imgenin somutlaşmasında oynayacağı role göre değişir, bu rolü belirleyen ise kelimenin çağrışım yükü anlam boyutları ve imgeyle olan diyalektik bağlantısıdır.”
Attila İlhan
Orhan Veli ve arkadaşları değişmekte zorluk çeken düzene karşı çıkarak Garip Akımını kurmuşlar ve Türk Edebiyatında köklü değişiklik yaparak ses getirmişlerdi. Fakat Garipçilerin alışılagelmiş estetik şiirden birden uzaklaşması bazı tepkilerin doğmasına sebep olmuştu. Garipçiler şairane sanat anlayışını benimseyemedikleri için, ilk başlarda Teoman Civelek tarafından yürütülen fikir ve sanat dergisi “Mavi” daha sonra Attila İlhan’ın öncülüğüne geçer ve Garipçilere karşı bir tutum sergilerler. En başlarda halk şiirine yakın duran maviciler daha sonra Attila İlhan’ın dergide yayınladığı yazılar ile yön değiştirir, yönetiminin Özdemir Nutku’ya geçmesi ile beraber toplumsal gerçekçiliğin (Sosyal Realizmin) sözcüsü haline gelir.
“Mavi; temiz basılan, iyi tertiplenen, güler yüzlü bir dergi”
Yaşar Nabi Nayır,1953
Ahmet Oktay Mavi Dergisi’nin mayıs sayısında Attila İlhan’ın Sokaktaki Adam adlı romanına “Sokaktaki Adam Yahut Kendi Kendisile Çelişen Adam’a Dair” başlıklı yazısı ile eleştiri yazısı yazmıştır. Attila İlhan ise buna karşılık bir eleştiri yazısı yazar ve yazıyı “Attila İlhan’dan Mavi okuyucularına merhaba” cümlesi ile bitirip Ahmet Oktay’a gönderir. Böylelikle Attila İlhan’ın ilk yazısı Mavi Dergisinde yayınlanmıştır. Bu yazı sonrası Attila ilhan ile Ahmet Oktay ve arkadaşları görüşme yaparlar ve bunun sonucunda Attila İlhan Mavi dergisinde yazmaya başlar. Attila İlhan’ın Mavi Dergisinde yazmaya başlaması derginin yönünü değiştirmiş ve hala günümüzde garipçilere karşı gelmiş bir dergi olarak bilinmesine sebep olmuştur. Hepimizin severek romanlarını , öykülerini ya da şiirlerini okuduğumuz Ferit Edgü, Demirtaş Ceyhun, Demir Özlü, Hilmi Yavuz, Ahmet Oktay, Tahsin Yücel ve Orhan Duru gibi isimler Attila ilhan ile beraber bu yolda yürümüşlerdir.
Ahmet Oktay yaşanılanları şu şekilde anlatmaktadır;
“Derginin bugün bilinen Mavi’ye dönüşmesi için büyük ayrılmalara ve kopmalara yol açacak küçük bir ayrıntıya gereksinim vardı. O ayrıntı bendim. Bekir Çiftçi’nin dergide yazmamı istemesi üzerine hemen o günlerde çıkan Attila İlhan’ın “Sokaktaki Adam” adlı romanıyla ilgili yarı polemik yarı eleştiri bir yazı götürdüm. Attila İlhan, romanın “Sosyal Realist” olmadığını öne süren bu yazıyı acullukla suçlayan ve konuşmak için öteki ciltlerinin beklenmesini öneren acul bir yanıt gönderdi”
Attila İlhan Mavi Dergisinde 1954 yılında yayınladığı “Sosyal Realizmin Münasebetleri yahut Başlangıç” isimli yazısında Orhan Veli ve arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’i “bobstiller” olarak nitelendirmiş, aynı şekilde Ahmet Oktay “Orhan Veli’nin Yeri” adlı yazısında ise “Orhan Veli eksik bir öncü ve eksik bir şairdi” cümlesi ile Garip Akımını sert bir dil ile eleştirmiştir. Ayrıca Attila İlhan’ın dergide peş peşe yayımladığı sosyal realizm ile ilgili yazılar ise dönemin edebiyat topluluklarından tepki toplamıştır. Sosyal realizmin öncüsü olan Attila İlhan Garipçilere yaptığı eleştiriler dışında İkinci Yenicilere de karşı çıkmış ve “yozlaşmış” olduklarından bahsetmiştir.
Attila İlhan’ın sosyal realizm ile ilgili yazıları;
“Sosyal realizm Münasebetleri Yahut Başlangıç”
“Sosyal ve Estetik Bir Platform Lüzumu”
“Sosyal Realizm’in Halkçılığı,Milliyetçiliği, İstiklâlciliği”
“Sosyal Realizm’in İktisadi ve Sosyal Tutumu”
Başlarda bir grup liseli gencin 1952 yılında yayına başladıkları ve Attila İlhan’ın öncülüğü ile seyrinin değiştiği Mavi dergisi, Nisan 1956’da çıkan 36. Sayı ile kapanmıştır. Attila İlhan Mavi Dergisi’nin duyulmasını sağlayan ve onun öncülüğünde dergiyi başarıya sürükleyen, günümüze kadar bizim onları yaşatıp hala severek okuyabilmemize sebep olan bir şair olarak akıllarımızda yer almaktadır…
Cumhuriyet Edebiyatı Döneminde yeni düzen olan serbest ölçüye geçip eskinin bıraktığı yoğun anlatımdan kurtulma çabası veya sanat için şiirden vazgeçip toplumsal konulara yönelme sorunları çokça görülmüş, dönemin edebiyatçıları arasında tartışmalar sürmüştür. Bizler ise Mavicilerin şiirlerini okuduğumuzda, Garipçileri her ne kadar eleştirip şiir anlayışlarına karşı çıksalar bile, Garipçiler ve İkinci Yeniciler ile bazı noktalarda birleştiklerini fark edebiliyoruz. Aslında her yazarın önem verdiği şey edebiyat yapmak ve edebiyatı o dönemin karmaşasında bile yaşatabilmekti. Onların tartışmaları günümüzde bizleri karmaşaya sürükleyebilip şiir dilinin ve konusunun acaba nasıl olması gerektiğine karar vermekte zorlayabiliyorsa, her birimizin bir şiirden beklentisi ve hissetmek istediği duygu farklı olabiliyorsa, onların bakış açılarından tartışmalarının aslında edebiyatın ruhunu en iyi şekilde yaşatabilmek için yaptıklarını anlayabiliyoruz. Aslında bugün hem Orhan Veli’nin hem Attila İlhan’ın şiirlerini okuduğumuzda kendimizden bir parça bulabiliyor ve şiirlerinin içinde farklı duygular ile kaybolabiliyoruz.
Attila İlhan’ın Yalnızlık isimli değerli şiirini sizlerle paylaşıyoruz. Keyifli okumalar!
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar, aydınlık fikirler gibi
tavanda salkım salkım
bu gece dağ başları kadar
yalnızım.
Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından,
dudaklarımda
eski bir mektep türküsü
karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim,
gözlerim, gözlerini arıyor durmadan;
nerdesin?
Kaynakça:
YALÇINKAYA, Mehmet (2018), “Attila İlhan’ın Mavi Dergisindeki Sosyal Realizm Yazıları Üzerine”, Kadim Akademi SBD, syf. 39-49.