Kadınların seçme ve seçilme hakkı için verdikleri mücadele Osmanlı döneminden başlamıştı. Cumhuriyet kurulana kadar, kadın dernekleri ve çıkarılan dergilerde bu talep gündemdeydi. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte kadınlar hak taleplerini yüksek sesle dile getirdiler.
29 Ekim 1923 akşamı cumhuriyet ilân edilmesi suretiyle yeni devletin yönetim biçimi bütün açıklığı ile ismini almış oluyordu. Atatürk, cumhuriyeti ilân ederken demokrasinin bütün kurallarının zamanı geldikçe uygulanması görüşünde idi. Türk milletinin, siyasal haklarını dilediği gibi kullanması, memlekette çoğulcu demokrasinin işlerlik kazanması onun baş amacı idi. Cumhuriyetin kurulması kadınların da mücadelesiyle gerçekleşti. Bu mücadele içinde yer alan kadınlar aynı zamanda kadın haklarına da sahip çıkıyorlar, cumhuriyet rejimini kadınların hakları için de savunuyorlardı. Cumhuriyet geçmişle kopuşu temsil ediyordu. Dolayısıyla yapılan reformlar, laik hukuk, Cumhuriyet döneminin amacıydı.
o Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından, 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu ile eğitim tek sistem altında toplandı ve kadınlarla erkeklere eğitimde eşitlik getirildi.
o 1925 yılında Kıyafet Kanunu ve 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile kadınların yasal statüsü değişti, hem aile içinde hem de bir birey olarak eşit haklar verildi. Bu haklar ve değişiklikler kadınların özgürleşmesi için çok önemli reformlardı. Dolayısıyla kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması da Cumhuriyet döneminin kaçınılmaz sonuçlarından biriydi.
o Türkiye’de kadınlar 20 Mart 1930’da da belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazandı. Bu önemli atılım ise o dönemde daha kapsamlı bir devrimin ilk aşaması olarak değerlendirilmişti.
o 1933 yılındaki Köy Kanunu’nda muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı düzenlendi.
o Kadınlar, milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına da 5 Aralık 1934’te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştular. Anayasa’nın 10. ve 11. maddelerinde yapılan bir düzenlemeyle 22 yaşını bitiren her Türk kadınına seçme ve 30 yaşını bitiren her kadına milletvekili seçilme hakkı verildi. Bütün yurtta sevinç yaratan bu karar, Türk Kadınlar Birliği’nin 7 Aralık 1934 günü Beyazıt Meydanı’nda düzenlediği büyük bir mitingle kutlandı. Kadınlar oy verme haklarını ilk kez 1935 seçimlerinde kullandılar.
8 Şubat 1935 yılında ilk kez meclis seçimlerine katılan Türk kadını; İlk kez 17 kadın milletvekili TBMM’ye girdi, ara seçimlerde ise bu sayı 18 oldu. Böylece Türk kadınları, TBMM’deki tüm milletvekillerinin yüzde 4,5’ini oluşturdular.
Atatürk, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından şöyle seslenmiştir:
“Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatla kullanacaktır.”
Türk kadınına ‘’milletvekili seçme ve seçilme hakkı’’ tanınması birçok Avrupa kadınından önce sahip bu hakka sahip olmalarını sağlamıştır. Kadınlara, Fransa’da ‘‘Seçme ve Seçilme Hakkı’’ 1944, İtalya’da 1945, Yunanistan’da 1952, Belçika’da 1960 ve İsviçre’de 1971 yılında bu hak tanınmıştır. 5 Aralık 1934 tarihli yasa değişikliği, Atatürk’ün Türk kadınında gördüğü ve idame ettirilmesini istediği nitelik ve yüceliğin teminatıdır.
Kadını toplumdan ve kamu kurumlarından tecrit eden yasakçı zihniyetin tarihin karanlık sayfalarına gömülmesinin zaferine, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü kutlu olsun!