Bacchus, asmadan topladığı üzümle hem ritüellerde mayhoşluk yaratır, Nyhmpheleri ve insanları günlük hayattan koparır, akılları başlarından gidenlere ilkel benlik ve agrasyonlarını getiren coşkun bir tanrıdır.
Yunan mitleriyle olan benzerliği ile dikkatleri çeken Roma mitleri, Yunan mitleri üzerine eklemlenerek oluşturulmuştur. Tanrı ve tanrıçalar iç içe anlatılır. Bu tanrılardan biri olan Bacchus ise Yunan mitolojisinde Dionysos olarak geçer ve kökeninin Anadolu’ya dayandığı söylenir.
Bacchus’un Doğumu
Bacchus’un doğumuna ilişkin iki farklı anlatı vardır. İlk anlatıda Zeus (Roma mitolojisinde Jüpiter), güzeller güzeli ölümlü Semele‘ye aşık olur. Bu aşktan hiç hoşlanmayan Hera (Roma mitolojisinde İksiyon), Semele’nin aklına girer. Bunun üzerine Semele, bizzat kendi ölümüne sebep olacağını bilmeden Zeus’tan kendini tanrı formunda göstermesini ister. Zeus başta bunu reddetse de istemeye istemeye sonunda Semele’nin isteğini gerçekleştirir. Zeus Olympos’tan inerken Semele’nin yaşadığı saray Zeus’un yıldırım ateşinden yanar. Semele de Zeus’a beslediği aşkla birlikte küle döner. Yanmadan önce Zeus’tan olan çocuğu henüz gelişimini tamamlamamış halde ilk kez doğar. Doğan çocuğu Zeus alır ve kalçasına (Jüpiter’in uyluğu olarak da geçer) saklar. Sonuç olarak Bacchus, Zeus’un kalçasından ikinci kez doğar. Bu durumu Euripides, dizelerinde şöyle anlatmıştır:
“Ben Zeus’un oğlu Dionysos, kavuştum işte Thebai yurduna
anam, Kadmos’un kızı Semele
yıldırım yalazları içinde doğurmuş beni.
Bugün tanrılığımdan sıyrılıp insan biçimine girdim,
Dirke ve İsmenos sularına eriştim.
İşte sarayın yanı başında gömütü anamın,
yanık evinin kalıntısı üstünde
hala tütüyor Zeus’un ateşi.
Hera’nın anama karşı dinmeyen hıncı sanki.” (Euripides, Bakkhalar, 1-25)

Bir diğer anlatıdaysa Bacchus, çocukken Titanlar tarafından parçalanır. Zeus onu kurtararak Semele’ye yedirir ve sonrasında Semele, Bacchus’u yeniden doğurur.
İki kapı demek olan Dithyrambos, iki anlamlıdır. İlk olarak Bacchus’un iki kere doğmasıyla ilişkilendirilir. İkinci olarak da heykellerde de görüldüğü üzere Bacchus’un çift cinsiyetli yani hermafrodit olmasıyla ilgilidir. İlk olarak annesi Semele’den sonrasında da babası Zeus’tan doğmasından dolayı Bacchus, annesinin dişilliğini ve babasının erilliğini taşır.
Her iki anlatının da devamında Hermes, yeni doğan Bacchus’u Nysa Dağı’ndaki Nymphelere emanet eder. Bebek Bacchus ileride kendiyle ilişkilendirilecek olan asma yaprağı ile büyür. Nympheler tarafından kız çocuğu gibi giydirilen Bacchus, feminenliğinin yanı sıra maskülenliğini geyik avlarken gösterir.
Hera‘nın kıskançlığının bir etkisi olarak Bacchus, Seilenos, Satyros, Mainad ve Nymphelerden oluşan bir grupla tüm dünyayı gezmeye başlar. Şarap içerek şenlik düzenleyen Bacchus kültü, 60’ların meşhur çiçek çocuklarını andırıyor desek yalan olmaz.
O zamanların hedonistik yaşam tarzını benimseyen bu güruh hem çalar hem söyler ve gezmedik diyar bırakmaz. Bir nevi sarhoşluk hali olan öfori, Bacchus’un sıklıkla yaşadığı ve yaşattığı bir his olduğu için diğer sıfatlarının yanında öfori tanrısı olarak da geçer.
Öfori halindeki güruh, Bakkhai ve Bakkhantlardan (Bacchus kadınları) oluşmaktadır. Zaman zaman hayvanları paramparça edip (sparagmos) etlerini çiğ çiğ yiyerek (omophagia) sınırlarını zorlarlar. Bacchus ayinleri (Bakkhanalia) oldukça popülerdir. Genellikle içki ve eğlencenin dozunu kaçıran güruh, en karanlık tutkulara, cinselliğe, kendinde geçme ve bazen sado-mazoşizme kadar uzanan eylemlerde bulunurken bunun zaten yaşanması gerektiğini savunmaktadır. Güruha dahil olan Mainadlar genellikle asma, meşe veya sarmaşık tacı takar. Normalde zararsız olan Mainadlar, öfkelendiklerinde sığırları paramparça edecek ve ağaçları kökünden sökecek güce sahiplerdir. Bir diğer takipçilerden Satyros veya Seilenler de orman ruhları Faunalar gibi kır yaratıklarıdır.
Tarihi Eserlerde Bacchus

Şarap Tanrısı Bacchus, sık sık resmedilirdi. Yukarıdaki örnekte amphora üzerinde Bacchus ve takipçilerinin şenlik yaptığını görmekteyiz. Bacchus’un en önemli atribütlerinden biri hiç şüphesiz elinden bırakmadığı kantharostur (şarap kabı). Kantharosun yanı sıra üzüm, sarmaşık tacı ve yapraklı değneği atribütleri sık sık tasvir edilir. Her tanrının olduğu gibi Bacchus’un da sembolik hayvanı vardır. Panter (bazı kaynaklarda jaguar), Bacchus’un simgelerindendi ve bereket kültüyle ilişkiliydi.
Şarabın Hikâyesi
Bir gün Bacchus, beşiğini sarmalayan asmalardaki üzümleri toplayıp suyunu çıkarır. Üzüm suyunun verdiği o hafif sarhoşlukla mest olan Bacchus, hemen Nymphelere de bu suyu içirir. Bunu üzerine de Satyros, Mainad ve Seilenoslarla birlikte bu neşe kaynağını kutlar. Onlara bu güzel nimeti veren asma yapraklarını da taç yapıp takarlar.
Bu neşe kaynağı, tüm dünyayı gezmeye başlayan grup sayesinde insanlara da yayılır. Bacchus’un bu asma yaprağını verdiği insanlardan biri de çiftçi Ikarios‘tur. Bir gün Staphylos (üzüm salkımı) adında bir çoban, beslediği bir keçinin diğerlerine oranla otlağa daha neşeli ve geç döndüğünü fark eder. Keçideki garipliğin sebebini öğrenmek için keçiyi takip ettiğine Ikarios’un bahçesindeki asma üzümlerinden yediğini görür. Bunun üzerine Kalydos Kralı Oineus‘a bu asma üzümlerini götürür. Oineus da ilk şarabı üzümün suyunu çıkararak elde eder ve ona ismini verir. Artık umutsuzluktan, aşk acısından veya hayatın dertlerinden sıyrılmak isteyen insanlar, zihinlerini bu üzüm suyuyla uyuşturunca ortalık şenlik alanına döner.
Ariadne
Biraz hüzünlü bir hikayedir Ariadne‘nin hikâyesi. Oğlunun Atina’da bir boğa ile güreşerek öldürülmesinden sonra Girit Kralı Minos, intikam almak ister ve Zeus’a Atina’yı lanetlemesi için yalvarır. Zeus bu ısrarlı yalvarmalar sonucunda Atina’ya kıtlık ve türlü felaketler getirir. Bu felaketleri önlemek için Atinalılar Apollo‘dan yardım ister. Apollo da onların Minos’un emrini yerine getirecekleri takdirde kurtulacaklarını söyler. Her yıl yedi erkek ve kızın Atina’dan Girit’e gönderilmesini ister. Bu gönderilenler bir labirentte tıkılı yarı insan yarı boğa Minotauros tarafında katledilecektir. Bu durum 9 sene boyunca devam eder. Ta ki bir gün Herakles (Roma mitinde Herkül) gibi bir kahraman olan Theseus adaya gönderilene dek.

Girit kralı Minos ve Pasiphae’nin kızı olan Ariadne, Theseus’u ilk kez babasının huzuruna çıktığında görür. Yiğitliği ve cesareti onu öyle etkiler ki ona orada aşık olur. Fakat Theseus’un da Minotauros’un kurbanlarından biri olacak olması onu dehşete düşürür ve onu kurtarmak için plan yapar. Ona labirentte kaybolmaması adına bir ip verir ve nasıl savaşacağını anlatır. Gerçekten de bir yiğit olan Theseus, Minotauros’u haklar ve ip yardımıyla labirentten çıkar. Diğerlerini de kurtaran Theseus, Ariadne’yle birlikte tekneye biner ve Atina’ya doğru yol alırlar. Fakat denizde her nasıl olduysa korkunç bir fırtına Ariadne’yi Naksos adasına mahkum eder. Genç kız çaresizce ağlarken oradan güruhuyla geçmekte olan Bacchus onu fark eder ve görür görmez aşık olur. Onu teselli etmeye çalışarak iltifatlar eder: “Güzel peri kızı” der, “Şanlı şarap tanrısının sevgilisi olmayı hak etmeden evvel Theseus’un ümitsiz aşığı idin. İlkbaharın neşesiyle canlanmadan evvel sen kış soğuğu ile uzun zaman uyuşmuş idin.”
Sonrasında Bacchus ona tacını takar. Ariadne de Bacchus’tan etkilenir ve onu sever. Bakkhantlar, Bacchus ve Ariadne’nin düğünü kırk gün kırk gece kutlarlar ve şenlik düzenlerler. Meşhur Satyros Pan da flütüyle bu şenliğe eşlik eder. Şenlik sonrasında panterlerin koştuğu yaldızlı bir şara binen mutlu çift uzak diyarlara doğru yola çıkar.
İki Zıt Kardeş

Kardeşi Apollo’nun tam zıttı olan Bacchus, dünyaya ve dünya dertlerine karşı umursamazdır. Çevresinde topladığı güruhu gibi ölçüsüzdür, anı yaşar ve vahşidir. Bu eylemlerini de doğası gereği böyle yaptığını düşünerek haklı kılar. Nietzsche, Apollo ve Bacchus’un ilişkisini evrendeki kozmik ahenk ve kaosa benzetir. Apollo düzen ve uyumu getirirken Bacchus, çelişki ve karmaşayla evreni dengede tutar. Nietzsche bu durumdan şöyle bahseder:
“Dionysosçu olanın uyandırdığı etki de “titanca” ve “barbarca” görünmüştü Apolloncu Yunanların gözüne: Kendisinin de o devrik titanlarla ve kahramanlarla iç dünyasında da akraba olduğunu kendisinden gizleyemeden… Daha da fazlasını duyumsamak zorunda kalmıştı: Tüm varoluşu, bütün güzelliği ve ölçülülüğüyle, örtülü bir acı ve bilgi alt katmanına dayanıyordu, ve yine o Dionysosçu olan kaldırmıştı bunun örtüsünü: Bakın hele! Apollon, Dionysos olmadan yaşayamazdı!”
(Friedrich Nietzsche, Tragedyanın Doğuşu, çev. Mustafa Tüzel, İthaki, 2005, s. 41-42)
Bakkhanalia Ritüelleri
Roma’da da Bacchus inancı devam etmekteydi. Her ne kadar Bakkhant ayinleri hakkında çok sınırlı bilgi olsa da anlatılara göre Bacchus’a tapım için özgür Romalı, köle, zengin veya halktan fark etmeksizin insanlar geceleri mağara veya kutsal alanlarda bir araya gelirdi. Tanrı’ya yaklaşmak uğruna birlikte üzüm şarabından içip sarhoş olanlar, o zamanın tiyatro gösterilerine bile konu olmuştu.

Roma ne kadar siyaset ve dini bir bütün olarak düzene oturttuysa Bakkhantlar da bir o kadar Tanrılarla barışı ve şehir düzenini umursamıyordu. Romalıların katı kural ve düzenine karşı Bakkhantların bu rahatlık ve kural tanımazlığı insanlara cazip geliyordu. Bakkhantların devlet içinde devlet kurmasından, cumhuriyetin iç yapısını bozmasından ve ataların geleneklerini yok saymalarından korkan Romalılar, Bakkhantlara karşı atağa geçti ve Bacchus kültünü yasakladı. Bu külte üye olmak artık yasaktı.
Kaynakça
- Can, Şefik. 2011. Klasik Yunan Mitolojisi. Ötüken Yayınları.
- Sadık, Celil. 2022. Uygarlığın Ayak İzleri Batı Resim Sanatında Mitoloji. Epsilon Yayınları.
- March, Jenny. 2018. Klasik Mitler çev. Semih Lim. İletişim Yayınları
- Gezgin, İsmail. 2021. Sanatın Mitolojisi. Sanat Ne Anlatır? Mağara Duvarlarından Antikçağın Sonuna. Redingot Yayınları
- Ferry, Luc. 2022. Gençler İçin Yunan Mitolojisi çev. Murat Ersin. İş Bankası Kültür Yayınları
- Gottschalk, Gesa. 2023. 186 v. Chr. „Bacchanalien-Skandal“. Gefährliche Mysterien. ROM. Die Geschichte der Republik. Geo Epoche. Das Magazin für Geschichte