Başkaldırının Şairi: Adil Erdem Bayazıt

spot_img

“Okuyucuma! Şiir diye/ Bir ömür tüketerek yazdıklarım/ İki saatte okunuyor/                      Bundan ucuz ne olabilir / Havadan başka?”

Yazdığını, okuduğunu, yaşadığını ve hatta sezdiğini bile kalbinden şiir diye akıtan bir şair. Okuyucusuna bir ömür tüketelim diye nefes yerine, şiir sunması bundandır elbet.

İki saatte tüketelim diye yazdığı şiirlerini bir ömrü tüketerek yazmasaydı okuyup geçerdik ama onun şiirlerini içselleştirmeden geçmek de düşünmemek de pek mümkün değil. Çünkü ne bir devrin şairi ne de bir duygunun. İnsanlık duygularının durağan olmadığı bir yerde şiirleri aynı kalsa da bir kere bu şaire rastlamış okuyucu yaşadığı her duygudan bir parça bulacak, kader yolunda devam ederken de yıllardır aynı kalmış kelimeler hayat akışında sürüklenecektir. Bir şairin, birçok duyguyu barındırdığı şiirlerine geçmeden önce yetiştiği ortama ve hayatına bakmak gerekir.

Adil Erdem Bayazıt; 1939’da Maraş’ta doğdu. Üniversiteye geçene kadar Maraş’ta kaldı ve en yakın arkadaşını da, eşini de hatta kendisini bile burada tanıdı. Kendisini tanıdığından beri şiir okumaya başladı. Lise yıllarında şiir yazmaya başladı, ilk şiiri 19 yaşında yayımlandı. Lise yılları onun hayatında olduğu kadar edebiyat hayatımızda da önemli bir yere sahiptir çünkü “Yedi Güzel Adam”ın hepsi Maraş’ta okudu, arkadaş oldu ve edebiyat dünyamıza girdi. “Yedi dinmez kederiz, uslanmaz yedi güzel adam” diye bahsettikleri dostlukları hiç bitmedi ve hatta öyle ki dostlukları hepsinin şiirine konu oldu. Erdem Bayazıt, çocukluk ve gençlik arkadaşını “Ki Cahit/ Geçerek bu dünyadan/ Ayna oldu şiire” diye anlatırken ismini “cAHit” şeklinde yazışı lise dönemlerine, yedi güzel dostluğuna verilmiş hasret dolu bir ah, bir selamdı belki de.

Hukuk okudu, askere gitti, edebiyat/şiir sevgisinden dolayı öğretimini DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. Sokaklarında arkadaşlarıyla yüksek sesle şiirler okuduğu Maraş’a ve Öğrencisi olduğu okula Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak geri döndü. Poetika anlayışı Sezai Karakoç ile şekillense de Nuri Pakdil, Necip Fazıl, Fethi Gemuhoğlu’ndan da etkilendi. Kahramanmaraş milletvekili yıllarını şu sözlerle anımsadı: “Karşı olduğum ve reddettiğim bir şeyin içinde olmak duygularımı da, şairliğimi de, ruhumu da kemiriyor.”

“Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden

Harfler harp düzeni almıştır mısralarda…

Öyleyse ey şair sen de davranmalısın

Şiiri bir mızrak gibi kullanmalısın

Mısralarını şarjör gibi sürmelisin damarlara.”

Haksızlıklara şiiriyle karşı geldi, damarlarda kelimeleri yankılandı. Onun şiirleri, “başkaldırının şiiri” olarak tanındı. Sürekli üretti, devamlı eylem içindeydi. Arkadaşları, ustaları onun için; “Tam bir bey oğlu, dost canlısı, gayretli, çalışkan” kelimelerini kullandı.

Şiirleri ‘Hem mahallî, millî ve hem de cihanşümul’ özelliği taşır. Memleket sevdası ve İslam, onun şiirlerinde önemli bir yere sahiptir.

   

İlk şiir kitabı Sebep Ey’de Müslümanların emparyalizme başkaldırışını yansıtan şiirleri yer aldı. Onun şiir anlayışına göre şiir, tarihi boyutu da kaplayan ancak günlük hayatın yansımalarının da görüldüğü bir mücadele sesidir. Günlük ve tarihi olayları şiirine yansıtmasına rağmen şiir dilini kaybetmemesi onun şairlik niteliğini apaçık ortaya koyar. Risaleler kitabında ise büyük şehrin yalnızlığından kaçış ortamı aradı. Şiirlerindeki bir amacı da kendisinin söylediği üzere ‘yaratıcısına ulaşmanın bir yolu’ydu.

“Ey hep bir kelime arayan kalbim
Sonra arayan tekrar arayan kalbim”

Sözleriyle kalbine seslenirken, ‘arayanlar ancak bulanlardır’ diyen şairi haksız çıkarmayan bir hayat yaşadı.

Erdem Bayazıt, şiirlerini damarda akan kana benzettiğinden midir bilinmez, akıcı bir dil kullandı. Şiirini aramak, bulmak ve susmanın üzerinde kurdu ve aynı zamanda böyle de bir hayat yaşadı.

“Aramak
Ey hep bir kelime arayan kalbim
Sonra arayan tekrar arayan kalbim

Susmak
Ey sesimi keskin bir bıçak gibi
Kınında saklayan çağ
Ey sabırla bileyen günlerimi

Ve Bulmak
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”

5 Temmuz 2008 tarihinde ‘yaşından yorgun ve telaşlı’ olan şair hayata gözlerini yumdu. ‘Susmanın kalesine sığındı’ ve bize ‘insan yüklü bir gök bıraktı’.

“Gece inmiş şehre
Sadece şiir merhem olur gönlümün yarasına şimdi “

ve gidişiyle başkaldırı şiiri yarım kaldı…

 

NOT: Yedi Güzel Adam ismiyle 19 Nisan 2014’te TRT’de yayımlanan dizide Erdem Bayazıt’ı, Uraz Kaygılaroğlu canlandırmış ve dizi şairin gözünden anlatılmıştır. Dizi 39 bölüm sürmüştür.

https://www.youtube.com/user/yediguzeladamtv

Kaynakça:

https://www.biyografya.com/biyografi/5468

https://www.demokrasihaber.com/biyografi/erdem-bayazit-adim-musluman-diyen-sair-h47907.html

spot_img
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Selene Cabalar
Selene Cabalar
Dünya yanarsa önce edebiyatı kurtarmak gerek

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!

5 Farklı Sebeple Neden Yaşlı Adam ve Deniz Okumalıyız?

Yaşlı Adam ve Deniz, mücadelenin değerini ve kaybetmenin içinde de bir başarı ve onur olduğunu dile getiren zamansız bir hikayedir.

Türk Mitolojisinde Kartal Figürü

Kartal, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip hayvan figürüdür. Destanlara ve efsanelere konuk olarak hükümdarlık alametine dönüşmüştür.

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.